'Çizginin ucunda'ki ressam

Ankara ve Hollanda'da iki yeni sergisi açılan Mehmet Güleryüz, öğrencilik yıllarını ve kuşağının getirdiği yenilikleri anlattı.

'Çizginin ucunda'ki ressam
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.11.2012 - 08:58

Mehmet Güleryüz, Hollanda ve Ankara’da düzenlenen iki yeni sergisinde resimlerinin yanı sıra heykel ve desen çalışmalarıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. Türkiye ve Hollanda’dan katılan çağdaş sanatçıların çalışmalarının yer aldığı Schiedam Şehir Müzesi’ndeki seçkiye Güleryüz de bir desen retrospektifiyle katılıyor. 13 Ocak 2013’e kadar sürecek olan “Size hikâyemi hangi dilde anlatayım?” isimli sergi; kimlik, köken, göç ve sosyal yapılardaki değişim gibi konuları sorguluyor.

Güleryüz, Ankara’da m1886 Galerisi’nde 30 Kasım’a kadar açık kalacak “Çizginin Ucunda” adlı kişisel sergisinde ise “Yarış Arabası” heykelini Ankara’da ilk kez sergiliyor. Sanatçının 1986’da yaptığı bir resim ve bu resimden esinlenerek gerçekleştirdiği “Yarış Arabası” adlı heykel bir “Türkiye metaforu”; yol, iktidar ve yolun gidişatına karar verenlerin sorgulandığı yapıtlar olarak ön plana çıkıyor.

Özgürlük ortamında

- Sizinle birlikte Komet, Utku Varlık, Alaettin Aksoy gibi sanatçılar için yapılan 68 Kuşağı sanatçıları tanımlamasını ve onlarla olan dostluğunuzun sanatınıza yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu, büyük bir olayı bağlayıcı bir tanımlama bence. 1963’te Türkiye’de bir değişim başlamıştı zaten. Örneğin 1963’te Arena Tiyatrosu’nda o güne kadar hiç oynanmayan oyunların sahnelenmeye başlamasında 1961 Anayasası’nın doğurduğu özgürlük ortamının etkisi olmuştur. Bir gruptan söz ediyoruz ve bunların hepsinin ayrı bir formasyonu var. O sırada resmin dışına çıkan, ileri çalışmalar bizim ilgimizi çeken örneklerdi.

Öğrencilik yıllarım büyük bir coşku ve tat yılları olarak geçti. Birbirimize çok şey öğrettik. Resim ortamında olmak çok önemli, Akademi dışında olsaydım bu ortam sağlanamazdı. Bir anlamda akademinin gerçek sahipleri, onu besleyen ve koruyan bizlerdik. Ressama ressam gerektir. Arkadaşlarımın hepsinin nasıl cevherler olduğunu gördüm ve destek olmaya çalıştım.

Yaşamda sadece kendini taşıma hali bir şeye yaramaz, önemli olan hem kendine yetip hem de başkalarına yol açmak. Türkiye’de galerinin olmadığı bir süreçten gelen bir sanatçıyım. Atletizm yapmayı seven bir çocuk gibi yanında koşu arkadaşlarını oluşturmak, malzemeleri temin etmek, nasıl koşulacağını öğrenmek ve öğretmek, seyirciyi, hakemi oluşturma gayreti içinde olmak gerekiyordu.

- Bugün eski dostluğunuz devam etmese de sizlerle olan her konuşmamda o günleri özlediğinizi ve içten içe bir araya gelmeyi istediğinizi sezer gibi oluyorum.

- Gelemeyiz ki! Göz göze bile gelmek bazen çok zordur, insana her şeyi anlatır. Benim en büyük hayalim, yetmişli yaşlarımda öyle bir dönemi birlikte yaşadığımız arkadaşlarımla, Türkiye’deki her konuda, her meseleyle ilgili omuz omuza davranmaktı. Gençlik daha hesapsızdır, yaşamın karşısındaki olayların getirdiği davranışlar her birine bir şey ekliyor. Bunları atamıyorsun, hepsi üzerine yapışıyor.

Askere birlikte gittik, Paris’te birlikteydik, aynı atölyeyi tuttuk, o zaman resim konuşuyorduk; fakat teknelerin araları giderek açıldı ve birbirimizin resmi üzerine konuşamaz hale geldik. En uzun süre boyunca Komet ile resim konuşmuşumdur. Çok uzun bir süre Komet’in resimlerinden aldığım tadı, günümüzün çok az sanatçısı vermiştir. Komet, akademinin en zeki, okuyan ve sezen öğrencilerinden biriydi.

 

‘Erotizm düşüncede vardır'

- Türk resminde sizin kuşağınızın figüre nasıl bir yenilik getirdiğini düşünüyorsunuz?

- Biz o dönemde genç sanatçılar olarak, figürün hadım edilmiş haline karşı gerçek figürü yani anlatımcı, narrativ ve sitüasyonist figürü koymaya çalıştık. Sitüasyonizmin ne olduğunu ise o günlerde kimse bilmiyordu. Türk resminin bütün nü’leri giyimlidir; çünkü tene dokunmak şöyle dursun, araya büyük bir mesafe konulmuştur.

Tene dokunmaktan kastım ise teni ifade etmektir. Erotizm düşüncede vardır yani cinsellik için sadece beden yetiyorsa nekrofillerin duygularıyla cinselliğin doruğuna varabilirsiniz. Edebiyattan, şiirden haberdar olmadan bedene yeniden bir bakış oluşturabilir misiniz?

- Türk resminde Çallı Kuşağı’yla ön plana çıkan izlenimcilik anlayışı veya Ali Çelebi, Zeki Kocamemi gibi isimlerle gelen kübizm etkileri veya Bedri Rahmi gibi sanatçılarla ön plana çıkan yerellik arayışları... Sizce tüm bu çabalar içinde en etkili olanlar hangileriydi ve bu çabalar günümüzde doğru anlaşılabildi mi?

- Sanatçılar olmasaydı hiçbir şey kaybetmezdik diyebileceğimiz hiç kimse yok; çünkü küçük bir sanatçı grubu, şartlar son derece elverişsiz. Bunu anlamadan 1990 sonrası Türk sanatı başlamıştır demek büyük bir cehalet ve çıkarcılıktır. Türkiye gerçek mücadeleyi Cumhuriyet öncesindeki ressamlardan başlayarak verdi. Türk sanatı, resmi resimden gördü, kendini görsel olarak resimle geliştirdi ve düşünsel olarak ivme kat edemedi. O günün edebiyatı da felsefi altyapısı da buna yeterli değildi. Soruna Batı bizde neyi görmek istiyor düşüncesiyle baktılar.

‘Yeni sözün var mı?’

- Akademik bir eğitimden geçmiş biri olarak akademik eğitimin bir sanatçıya getirdiği artılar ve eksiler nelerdir sizce?

- Türkiye gibi büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede söz ettiğim sanatsal gelişmeyi ancak belli bir eğitim kurumu ve doğru bir eğitim sonrasında alabilirsiniz. Eğitimin başka kurumları olarak sayabileceğimiz, müzeler, galeriler ya da kitapların olmadığı bir ortamda bunu da ancak akademi gibi bir kurum yapıyordu. Biçime bakış ressamın sadece olanı nakleden veya onu cazip, dekoratif kılan olması değil, bunlar geçimli sanatçıların tavrı.

Yeni sözün var mı? Kendine ait söz söylemeye karar verdiğin an, yalnız ve özgür olmayı kabul ettiğin andır. 1963’te sonradan Ankara Sanat Tiyatrosu’na dönüşen öncü Arena Tiyatrosu’nda, darbeyi hicveden “Kral Übü”yle başladık, bu ve benzeri oyunlarla sistemi eleştiriyorduk. Sanatta dönüştürmeyi tiyatroda kavradım, akademide değil. Akademiyle aramdaki fark budur benim.

- Desen sizin için çok önemli, nitekim son sergilerinizde de desenleriniz ön planda. Bugünkü resim anlayışınıza ulaşmanızda sizi en çok zorlayan, desen ve boya ilişkisiydi diyebilir miyiz?

- Bu sadece bir tanesi; çünkü sorun çok kapsamlı. Desen son karar mı, hazırlık safhası mı? Yoksa başlı başına bir hükmün ifadesi mi? Desen bütün bu hallerin içinde her yerde var. Bu belki size biraz tuhaf gelecek ama tasavvufi bir şey. Görünür olan biçimin görünmeyen anlamının kaydıdır desen.

- Resmin yapısı üzerine bu kadar kafa yoran bir kişi için tema önemli midir?


- Bazısı üç nesneyi tekrar tekrar düşünerek, gözleyerek, kaydını yaparak bir ömür geçirebilir. Oradan da büyük iş çıkabilir, konu sizin resim düşüncenizin önüne çıkmamalı, tıpkı roman gibi. Romanın en önemli unsuru dildir. Sürekli okumanız, ilgileriniz, düşünceleriniz yeterliyse konu hakiki olabilir. Benim resimlerimin geneli anlatımcıdır, konuludur ama ben hiçbir zaman önceden temayı hesap ederek resim yapmadım.

 

Tuval resmi demode mi?

Günümüzde tuval resmi ve figürü demode bulanlar için ne söyleyeceksiniz, uluslararası anlamda böyle bir bakışın geçerliliği nedir sizce?

- Uluslararası sanat ortamında; tuval resmine karşıtlık yanlışına, çok kısa bir süre, kavramsalı yerleştirmeye çalışırlarken düştüler ama epeydir bu kasıtlı cehaletten uzaklaştılar. Bizde tabii bu süre daha uzadı. Tuval resmi, figür, heykel, heykelde figür karşıtlığı ise eski bir mesele olmakla birlikte muhafazakârlarca yavaş yavaş gündeme getirilen bir sorun. Bir sürü bilgisayar oyunu var diye satrancın demode olması gibi bir şey bu. Eğer öyleyse, ben demode bir şeyi yapmaya çalışıyorum. Özgün figür yapabiliyorsan yap!

- Ankara ve Hollanda’daki sergilerinizde sanatseverleri neler bekliyor?


- “Kırmızı Araba” heykeli Ankara’da ilk defa sergilenecek. Politik içerikli, göndermeli üç boyutlu tek yapıt. Sergi genellikle son dönem desen ağırlıklı yapıtlardan oluşuyor. Hollanda Stedelijk Museum Schiedam küratörü Diana A. Wind ise seçkiyi retrospektif bir düzende, farklı dönemlerden 36 desenle oluşturdu. 2012’den 3 büyük ebatlı renkli desen ve 1964’ten 2012’ye kadar bir desen serisine bir salon ayrıldı. Ayrıca mekânda iki adet uzun Çin Defteri ve İtalyan Defteri sergileniyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler