"Cumhurla buluşamazsın, Bağdat Caddesi'nde tur atarsın"

Başbakan Erdoğan, Taksim saldırısını kınayarak, "Hiçbir ideoloji böyle bir gözü dönmüşlüğe onay veremez. Saldırı insanlık dışı bir saldırıdır" dedi. Muhalefete de sert sözlerle yüklenen Erdoğan, "Bunlar ana muhalefet değil karikatür muhalefeti" diyerek CHP'yi eleştirdi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.11.2010 - 09:55

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında partililere seslendi. Erdoğan, Taksim saldırısına değinerek başladığı sözlerini şöyle sürdürdü:

- Pazar sabahı Türkiye'nin ve İstanbul'un en kalabalık yerlerinden birinde Taksim meydanında menfur bir saldırı gerçekleşti. Bildiğiniz gibi Taksim meydanı 24 saat capcanlıdır. Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla genciyle bu meydan dopdoludur. Bir çok turistin gelip gittiği, insanların burada kol kola gezdiği Türkiye’nin güzel bir fotoğrafını yansıtır bu meydan.

- Üzerindeki bombayı patlatan intihar bombacısı hayatını kaybetmiş ve 32 kişi yaralanmıştır. Ben tüm yaralılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu saldırının kim yada kimler tarafından yapıldığı araştırılıyor. Ancak bunlardan önemlisi terörün kanlı yüzü bir kez daha çok iyi anlaşılmıştır.

- Hiçbir ideoloji böyle bir gözü dönmüşlüğe onay veremez. Saldırı insanlık dışı bir saldırıdır. Terör örgütünü, terörür teşvik edenlerin sonu her zaman hazin olmuştur. Terörden medet umarak karanlık hesaplar yapanlar karanlıkta kayboylup giderler. Bu sözlerin dışarıyı ilgilendirliği kadar içeriyi de ilgilendirir.


"Terör polemik malzemesi olmamalı"

- Terör üzerinden hükümeti yıpratmaya çalışmak, terörle mücadele gibi milli bir meselede ortak bir duruş sergileyememek yanlış olur. Kimse terör ve terörle mücadele konusunu polemik malzemesi yapmamalıdır. Terörü sadece asayiş meselesi olarak görmeyen, tüm boyutlarıyla meselenin üzerine giden iktidar AK Parti iktidarıdır.

- Yıllar yılı bölge halkının tepkisini çeken yanlış politikalara son veren iktidar AK Parti iktidarıdır. Etkin mücadele edilmeseydi Türkiye bu noktaya ulaşamazdı. Eğer biz terörle etkin mücadele ederken, demokratikleşmeye hız vermeseydik, bölgede yatırım yapmasaydık, sosyal politikaları hayat geçirmeseydik, milletimizin birlik ve bütünlüğü daha büyük risklerle karşı karşıya kalmış olabilirdi.

- Biz halkımızı kucakladıkça hak ve özgürlükleri genişlettikçe birileri bundan rahatsızlık duymaya başladı. Türkiye demokratikleşirse, hukukun üstünlüğüne geçerse, benim vatandaşlarımı daha fazla istismar edemeyeceklerinin farkına vardılar.

 

"Yatırımlar engellenmek isteniyor"

- Önceki gün Ilısu Barajı’nda incelemelerde bulundum. Ilısu Köyüne gidip orada yaptırdığımız konutları vatandaşlara iade ettik. Artından Şanlıurfa’ya gittik 11 tesisin açılışını yaptık. Bölgenin çehresi değişiyor arkadaşlar. 8 bin yıllık su sorunu sona eriyor.

- Bölgenin yoksulluğuna çare olacak bu büyük yatırımlar engellenmek isteniyor. Yoksulluk bitmesin ki biz bölge insanını istismar edelim diyorlar. İşsizlik bitmesin ki gençleri kandıralım diyorlar. Suyla birlikte, yolla, hastaneyle üniversiteyle birlikte bu yörelere demokrasi gelmesin istiyorlar. Ben bölge halkının terörün bu yüzünü artık görmelerini istiyorum. Terörün artık iç yüzünü gerçek yüzünü görüp cesur bir duruş sergilemelerini istiyorum.

 

Muhaletefe sert çıktı

- 29 Mart 2009 mahalli idareler seçimlerinin ardından, muhalefet partilerinin siyasi üsluplarına dair bazı söylemlerim olmuştu. Son haftalardaki üslup nedeniyle bu değerlendirmelerimi hatırlatmak istiyorum. CHP olsu, MHP olsun, BDP olsun. Türkiye’yi kucaklayamıyor, Türkiye’nin diliyle aynı dili konuşamıyorlar.

- Ben CHP’nin, MHP’nin, BDP’nin yöneticilerine seslenmiyorum. Onlara oy vermiş kardeşlerime sesleniyorum. Bu ülkeyi hep birlikte ele alacağız diyorum. Çünkü yüzde 42’nin içinde bunu gördük.

- Ben şimdi onlara sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına, en seviyesiz şekilde dil uzatmak hiç kimsenin haddine değildir. halkı da değildir. Grup kürsüsünde adeta freni patlamış kamyon gibi aklına ilk geleni düşüncesizce konuşanlar kendilerine küçültürler.

 

Karikatür muhalefeti

- Sergi adı altında hakaret albümü yapmışlar. Sonra da üç dört gün sonra kapatma kararı, atı alan Üsküdar’ı geçti. Sonra da kendi yaptıklarından utanıp sergiyi kaldırdıklarını açıklıyorlar. Siyaset bağırıp çağırmak, yalanı doğru gibi anlatma sanatı değildir. 12 Eylül’de, bunlar muhalefeti karikatür dergilerine havale etmişlerdi. Ama görüyoruz ki bunlar ana muhalefet değil karikatür muhalefeti.

 

Bağdat Caddesi'nde tur artarsın

- Cumhur cumhurla buluşunca bu beyefendiler resepsiyonları boykot etmeye başladılar. Halkla bütünleşemiyorlar. İşte sonra da gidersin Bağdat Caddesi'nde tur atarsın. Biz oraya da gideriz Kasımpaşa'ya da, Ümraniye'ye de... Biz bayramı her yerde kutlarız aramızdaki fark bu.. Keşke bizim yüzde 42'yi anlama çabamızı onlar da yüzde 58 için gösterse.

 

"Önce millete 'bidon kafalı' dediler. Orada durmadılar. 'Göbeğini kaşıyan adam' dediler"

- Bu muhalefet, her geçen gün daha geriye, daha kötüye doğru gidecek. Bu durum Türkiye'nin faydasına değildir. Tabii üslup bozukluğu sadece liderle değil, liderin bazı takipçilerinin de ciddi şekilde ağızlarını bozduklarını görüyoruz. Kılavuz-karga, tencere-kapak... Üzüm üzüme baka baka kararıyor. Aynen bu. Birileri dillerinin altındaki baklayı çıkarmaya, içlerindeki gerçek hissiyatı ortaya dökmeye başladı. Önce millete 'bidon kafalı' dediler. Orada durmadılar. 'Göbeğini kaşıyan adam' dediler. Orada da durmadılar. Milletin seçimle gelmiş hükümetine ağza alınmayacak küfürler etmeye başladılar. Güya çevre duyarlılığı ile çevreyi korumak adı altında yazı yazanların bizzat kendilerinin çevreyi kirlettiği... Buna gönül çevresini kirletmek denir.
Bunlar insana saygıyı unuttular. Bu üslup ve bu seviye, bu sözcükler, bu hakaretler dünyanın hiçbir yerinde ifade özgürlüğüyle, düşünce özgürlüğüyle, basın özgürlüğüyle izah edilemez. Bizim medyaya yönelik eleştirilerimiz işte bu zihniyete karşı olmuştur.

 

Oktay Ekşi'ye sert çıktı

- Bunlar sadece bugün değil, on yıllardır millete de seçmene de seçimle gelmiş hükümetlere ve başbakanlara da işte bu seviye ve bu zihniyetle baktılar. 1940'lardan itibaren Cumhuriyetin asıl sahibi yani cumhur yani millet, Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinden, Cumhuriyet coşkusundan adeta uzak tutuldu adeta dışlandı. Bunları bir araya getirdiğiniz zaman gerçek tablo ortaya çıkıyor. Bu tür yazıyı yazanların, Basın Konseyi gibi ahlak ilkelerini öne çıkaran ve 'Basın ahlak ilkelerine önem verdiğini' iddia eden bir konseyin başında bu tür bir temsilcinin olması, Türkiye için bir yüz karasıdır. Türk basını için bir yüz karasıdır. Basın Konseyinin bu noktada zerre kadar basın ilkesine, basın ahlak ve yasasına saygısı varsa önce 'Biz böyle birisiyle yürümeyiz' deyip oradan kendisini tardetmeleri lazım. Yapmaları gereken budur.

- Sizin gibi imtiyazlıların, seçkinlerin bu tahammülsüzlükleridir, milletin devleti yeterince sahiplenmesinden alıkoyan. Biz devlet-millet bütünleşmesini her kademede savunuyoruz -belli bir yerde olsun belli bir yerde olmasın...- Hayır, her kademede olması gerekir. İşte o olduğu zaman 73 milyonun kardeşliğini konuşabiliriz. Bunu yapamayanlar, 73 milyonun kardeşliğini konuşamazlar. Ondan sonra gidersin, Bağdat Caddesi'nde tur atarsın ama biz Bağdat Caddesi'ne de gideriz, Kasımpaşa'ya da gideriz, Ümraniye de, Dudullu'ya da gideriz. Biz bayramı İstanbul'un en ucra köşelerinden başlar, her yerinde kutlarız. Aramızdaki fark bu. Bugün halk, Cumhuriyeti de devleti de devletin zirvesini de sahipleniyor, kucaklıyor. Biliyorum, yine rahatsızlar. Çünkü dertleri, milletin Cumhuriyeti, demokrasiyi, devleti sahiplenmesi değil dertleri kendi imtiyazlarını korumak. Kendi menfaat düzenini devam ettirmek. Keşke bizim yüzde 42'yi anlamak için gösterdiğimiz çabanın onda birini bunlar yüzde 58'i anlamak için gösterseler. İnanın o zaman muhalefetin de demokrasinin de Türkiye'nin de seviyesi bugünkünden çok daha farklı bir yerde olacaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon