"Darbe, demokrasilerin önündeki en ciddi engeldir"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Darbe kimden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin, demokrasilerin önündeki en ciddi engeldir, hatta tek engeldir. Darbenin apoletli, apoletsiz olmasının farkı yoktur, darbe darbedir" dedi.

Yayınlanma: 05.07.2013 - 11:50
Abone Ol google-news

CHP Parti Meclisi (PM), Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.

Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin artık iki ay önceki Türkiye olmadığını savundu.

Türkiye'de son üç yıl içinde en hızlı değişen ve değişime en hızlı ayak uyduran partinin de CHP olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Türkiye'de üç büyük devrim gerçekleştiğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet kuruldu, altında CHP'nin imzası vardır. Çok partili yaşama geçtik, sosyal demokrasiyi getirdik altında CHP'nin imzası vardır. Dördüncü büyük devrime en hazırlıklı parti biziz. Dördüncü büyük devrim, özgürlük ve demokrasidir" diye konuştu.

Gezi Parkı odaklı olaylardan bir ay önce "Özgürlük ve Demokrasi" bildirgesi yayımladıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, bildirgenin güncelliğini bugün de yarın da koruyacağını savundu.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Devleti yöneten kişiden yani Sayın Cumhurbaşkanından başlayarak, sokaktaki yurttaşa kadar herkes bu eylemlerden bir ders çıkardı, herkes kabul etti, 'Sizi anlıyoruz' dediler. Bir kişi anlamazlıktan geldi, görmezlikten geldi, baskı uygulamak istedi. O kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan. Ama o gençler, o çocuklarımız, o yiğit insanlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın karizmasını çizdiler. Sopayla değil, mizahla, entelektüel birikimleriyle çizdiler. Ellerini polise uzatarak, taş atanlara engel olarak çizdiler. 'Sağduyu egemen olmalı bu ülkede, ülkemizi seviyoruz' dediler ve bir ders verdiler. Bir dikdatöre diz çöktürdüler. Onlar demokrasi açısından tarih yazdılar."

Sandıktan çıkanların demokrarisinin değil katılımcı demokrasinin artık geçerli olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, bazı üniversitelerin mezuniyet törenlerindeki pankatları, afişleri hatırlattı. Gençlerin siyasetin kısır alanından çıkmasını istediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bu gençlerimiz medya üzerindeki baskıyı kabul etmiyorlar, tiranın medya üzerine kurduğu baskı onları yıldırmadı. Ayrı bir ufku açtılar, sosyal medya. Yine tiranın ezberini yine bozdular. Baskı kurdukça yeni pencereler açılıyor, yeni mizah çıkıyor ortaya" dedi.

"Bizim milletvekillerimiz olmasaydı çok daha fazla kan akacaktı"

"CHP'li milletvekillerinin Gezi Parkı odaklı olayların içindeydi" olduğu yönündeki ifadeleri hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Evet, gururla söylüyorum ben bunu. Olayların içindeydi ama nasıl? Gittiler, TOMA'ların önünde oturdular, panzerlerin önünde oturdular, gençlerle polisi karşı karşıya getirmemeye özen gösterdiler, 'çatışmayın' dediler. Emniyet Müdürünü, Valiyi, İçişleri Bakanını aradılar; 'çatışma olmasın gençlerle polis arasında, yazıktır gençleri perişan etmeyelim' diye. Kimi milletvekilimizin parmağı kırıldı, kimisi hastaneye kaldırıldı, kimisinin burnu kırıldı. Tek amacımız vardı, çocuklarımıza zarar gelmesin, polislerimizle çocuklarımız çatışmasın. Varsın bize zarar gelsin dediler. Emin olun şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, bizim milletvekillerimiz olmasaydı çok daha fazla kan akacaktı. Otursun o tiran sabah akşam CHP'ye dua etsin. Bu ülke kan gölüne dönmediyse bizim sayemizde dönmemiştir çünkü biz polisimizi seviyoruz, çünkü biz gençlerimizi de seviyoruz. O polisler de bizim çocuklarımız, onlara da elimizi uzattık ama onların içinde orantısız güç kullanan, silah kullanan, sopayla ölüme yol açan, gencecik çocuklarımızın gözünü çıkaranlara asla müsamaha etmeyeceğiz, o davaları yakından izleyeceğiz, bu bizim görevimiz."

Mısır'da ordunun yönetime el koyması

Mısır'daki askeri darbenin "Tahrir Meydanı'nın demokrasi üretmesine engel olduğunu" vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Tahrir'de toplanan yüzbinler diktaya karşı çıkmışlar, özgürlükleri, seküler sistemi savunmuşlar ama bir darbeci gelip Tahrir Meydanı'nın o düşüncelerini yerle bir etti. Darbe kimden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin, demokrasilerin önündeki en ciddi engeldir, hatta tek engeldir. Darbenin apoletli, apoletsiz olmasının farkı yoktur, darbe darbedir" diye konuştu.

Tahrir Meydanı'nın bir darbeyle susturulduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Orada da cadı avı başladı. Sabaha karşı insanların evleri basılıyor, niye basılıyor, gençler özgürlük istedi diye. Özgürlük istedi diye bir insanın evi sabaha karşı basılıyor mı? Eğer birisinin evini basacaksan git Kızılay Meydanı'nda genci kim öldürdü, onun evini bas" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, hukukun bir ülkenin sınırları içine hapsedilemeyeceğine, insan haklarının, özgürlük kavramının ve demokrasinin artık evrensel olduğuna işaret ederek, demokrasinin sürekli gelişen bir kavram olduğuna dikkati çekti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "1960'ların demokrasisi ile 2013'lerin demokrasisi aynı şey değildir. 1960'larda gider sandığa oyu kullanırdık ve bunun adına demokrasi derdik. Şimdi sandıkta oy kullanmak demokrasi sayılmıyor, artık sadece onun bir parçası. Katılımcı demokrasi, diyoruz artık. Sandık demokrasisi bitmiştir, katılımcı demokrasi var artık. Eğer sandık demokrasisi olsaydı, 'benim çoğunluğum var, ben oy çokluğuyla iktidara geldim'... En büyük oy çokluğu ile iktidar olan bir kişi vardır rekoru kırılmayan o da Hitler'dir. Hitler'i dünyada hiç kimse demokrat olarak kabul etmiyor" diye konuştu.

"Mısır'daki her çalkantı Ortadoğu'ya yansır"

Mısır'ın iç savaşa sürüklenmemesi gerektiğini, Mısır'ın bölgesinin en önemli ülkelerinden olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Oradaki her çalkantı Ortadoğu'ya yansır. Oturup sağlıklı düşünmek, proje üretmek, görüşmek ve uzlaşmak gerekiyor. Demokrasinin olmazsa olmazlarından biri de uzlaşmadır. Eğer Mursi uzlaşma kültürünü egemen kılsaydı, kendi ülkesinde böyle bir tablo ile karşı karşıya kalmayacaktı. 'Ben bildiğimi yaparım, benim dediğim doğrudur' diyor. Bunu tiranlar söyler, demokraside seçimle gelen kişiler bunu söyleyemezler. Mısır olayı bir başka gerçeği daha dünyanın gündemine oturttu: Dini siyasete alet edenlerin artık demokrasilerde yeri yoktur. Şu gerçeği ortaya çıkardı, 'Hiç kimse Allah ile kul arasında kendisine bir yer seçmesin, Allah ile kul arasında hiçbir siyasi kendini konumlandırmasın' diyor artık. Recep Tayyip Erdoğan'a da ders olsun bu."

Özgürlüğü ve demokrasiyi çağdaş anlamda, her siyasetçinin kendi ülkesinde kurmak, geliştirmek ve derinleştirmek zorunda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, bunun olmazsa olmazlarından birinin de laiklik olduğunu dile getirdi.

"Parlamento'da Kamer Genç'e tahammül edemiyorlar"

Demokrasilerde herkesin inancına, kıyafetine, konuşmasına, yaşamına saygı duyulması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Nasıl bir demokraside yaşıyoruz ki 550 kişilik Parlamento'da Kamer Genç'e tahammül edemiyorlar. Utanın, bir milletvekiline tahammül edemiyorsunuz. Siz o zaman hangi eleştiriye tahammül edeceksiniz. Çıkacak Meclis kürsüsünden konuşacak, yasak getiriyorsunuz, niye? Korktuğunuz için getiriyorsunuz" iddiasında bulundu.

Parlamento'nun saygınlık açısından zor durumda olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, Torba Yasa'nın kapsamından söz etti.

Kılıçdaroğlu, "Bir kanunla 65 kanunda değişiklik yapıyorsunuz. Dünyanın hiçbir ülkesinde, 'çok kanun yaptık, parlamentonun itibarı artar' diye bir şey yoktur. Torbayı geçti bu. Çuval desek oraya da sığmıyor artık. Şu anda Genel Kurul'a inmiş durumda, henüz bitmedi öngörülen yasa değişikliği sayısı 150'yi bulmuş durumda. Bir kanunla 150 kanunda değişiklik yapıyorsunuz. Bana böyle bir örneği dünya demokrasi tarihinde kimse gösteremez, bu bir utanç sürecidir" değerlendirmesinde bulundu.

Değişikliklerden ancak Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra vatandaşın haberi olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu mudur demokrasi? Emin olun Hitler'in aklına bile gelmemiştir bu. Nasıl bir demokrasi sürecidir bu. TBMM'nin Sayın Başkanına sesleniyorum: Bu Torba Yasa ayıbını bu Parlamento ne kadar taşıyacaktır. Siz o Parlamento'nun başkanısınız. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na sesleniyorum: Torba Yasa'yla ilgili biz Anayasa Mahkemesine başvurduk. Neden yıllar geçti karar vermiyorsunuz. Bu ayıp aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin ayıbıdır. Demokrasilerde böyle bir şey olabilir mi? Anayasa Mahkemesini eleştirdik ama izin verin bir de kutlayalım. Çünkü doğruya, doğruyu söyleyeceğiz. Tutuklukta 10 yıllık süreyi iptal etti. Unutmayın, demokrasiye en büyük katkıyı yine CHP yaptı. Neden Anayasa Mahkemesine gitti? 'Bu insan haklarına aykırıdır, bir insanı gereksiz yere 10 yıl hapiste tutamazsınız' dedik. İçeri alacaksınız, dava dosyasına gizlilik kararı koyacaksınız, avukatı bilmeyecek, sadece hakim bilecek, içeri atılan kişi de bilmeyecek, 10 yıl içeride kalacak bu kişi. 10 yılın sonunda karar verilmezse 'Hadi seni serbest bırakıyorum' denilecek. Bu bir cezadır. Mahkemeye giden, demokrasinin önünü açan biziz. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasını beklemeden bu ayıbı, katmerli ayıplarla pekiştirmeyelim. Artık Silivri yargıçları kararlarını versinler, evrensel hukukun paralelinde kararını versinler, toplumun vicdanını kanatmayacak kararlarını versinler. Bu ayıptan Türkiye'yi kurtarsınlar. Tam bir rezalet. Bu rezalete son verilmesini istiyoruz. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır, gereğinin yapılması gerekiyor."

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.

Bir süre önce MYK üyeliğinden istifa eden PM'ye üyesi Gülseren Onanç toplantıya katılan isimler arasında yer aldı. Onanç, iki ay önce gerçekleştirilen PM'ye katılmamıştı. Türkiye Barolar Birliği başkanlığına seçilen Metin Feyzioğlu'nun PM üyeliğinden istifa etmesi sonucu boşalan üyeliğe, birinci yedek üye olması nedeniyle geçen Çetin Soysal da toplahtıya katıldı.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler