Demirtaş'tan sert açıklamalar

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İmrali ile yapılan görüşmeleri değerlendirdi.

Demirtaş'tan sert açıklamalar
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.02.2013 - 11:36

Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 72 gazetecinin bugün tutuklu olduğunu belirterek, ''Başbakan tutuklu gazetecilerin sayısının bir elin parmağını geçmediğini söylüyor. Ya Başbakan 80 parmaklı ya da gerçeği çarpıtıyor'' dedi.
Yargılaması bitmemiş gazetecilerin suçlu gibi gösterilmeye devam edildiğini öne süren Demirtaş, ''Bir ülkede basın özgür değilse, o toplumun gerçek bilgiye ulaşma şansı yoktur'' diye konuştu.

Demirtaş, ''Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır'' dediklerinde sanki ''din kaldırılsın'' gibi yaygara koparıldığını belirterek, ''Camilerde ne konuşulacağını devlet belirliyor. Bu, Allah'ın değil devletin dinidir. Devletin dayattığı dindir'' ifadesini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, bütün inançlara eşit yaklaşmadığını, bütün toplumu bir mezhep etrafında toplama faaliyeti yürüttüğünü savunan Demirtaş, ''Aleviler devletten eşit yurttaşlık anlayışı görmüyorsa, burada kültürel olarak soykırıma uğrama vardır. Alevi yurttaşlarla ilgili 7 çalıştay yapılmasına rağmen hangi sorunları çözüldü? Bu çalıştayları niye yaptınız?'' diye sordu.

''Oylarımıza bakmayalım''

Barış sürecinin yürümesi için üstün çaba ve fedakarlık gösterdiklerini belirten Demirtaş, ''Başlayan görüşmelerin müzakereye, bunun da barışa dönüşmesi için siyaseten üstümüze ne düşüyorsa onun çalışmalarını sürdürüyoruz'' diye konuştu.
Kamuoyunun bu kadar ilgisinin ve desteğinin altında ''demokrasi ve barışa duyulan özlemin'' yattığını kaydeden Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunu anketlere bakmadan insanların gözlerine bakarak ölçebilirsiniz. Herkes artık barış gelsin diyor. Partimizin ortaya koyduğu duruş belirleyicidir. AK Parti, kendini merkeze koyarak barışı tek başına getirme sevdasıyla bu işin yürümeyeceğini biliyor. Ancak bunu, seçimlerde oylarına tahvil etmenin de envayı çeşit yollarını arıyor. En büyük güvensizlik kaynağı da budur. Bu ülkeye barış gelecekse oylarımıza bakmayalım. Konjonktürel olarak oylarımız artabilir, düşebilir. Biz barışı oraya endekslersek, partilerimizin, koltuklarımızın geleceğine endekslersek, ilk tıkanmada barıştan vazgeçmek gerekir. Anketler yarın bir düşüşü gösterirse, o zaman ne yapacağız? Madem el birliğiyle toplumun beklentisini karşılamak için yola çıktık diyorsak, o zaman popülist yaklaşımları bırakacağız. Barış kimsenin iki dudağı arasında değil. Katkı sunanları yok sayarak 'barışı gökten zembille indiriyorum, diğerlerine bakmayın' demek hesapçılıktır. Bu, bizde kaygı uyandırıyor.
İkinci kaygı vesilemiz; hükümetin çözüm anlayışı netleşmiş değildir. Biz her şeye rağmen bu işi siyasetle konuşarak çözme taraftarıyız. Silahlar elbette ki sussun; bu, partimiz var olduğundan beri savunduğumuz bir ilkedir. Müzakereyle, barışçıl yöntemlerle Kürt sorununun çözümünü savunuyor olmak, bizim ilkesel duruşumuzdur. Kalıcı barış da bu ilkelerin altının doldurulmasından geçmektedir. Altını doldurulmadan, 'bal bal' demekle ağzın tatlanmayacağını da biliyoruz; 'Barış barış' demekle barışın gelmeyeceğini biliyoruz. O nedenle sağlam adımlarla, karşılıklı güven veren, demokratikleşmeyi ötelemeden, hızlı adımlarla ilerlemekte fayda görüyoruz.

Süreç şu kritik aşamada, günlerde, sağlam iplerle bağlanmak isteniyorsa, pamuk ipliği ile bağlı durumdan çıkarılmak istiyorsa, hükümetin söylemi, üslubu, atacağı adımlar, belirleyici olacaktır. Hükümet de atması gereken adımları geciktirmeden, uzatmadan, oyalamadan atma cesareti gösterebilecek mi, onu da izliyoruz.

İmralı'dan beklediğimiz mektuplar, parti genel merkezimize ulaştı. Bugün itibariyle partinin bütün yetkili kurulları, bu mektubun içeriğiyle ilgili tartışmalarını yürütecek. Mektubun diğer muhataplarına ulaşmasını sağlayacak. Süreci en hızlı şekilde, uzatmadan, zamana yaymadan işletmek için biz ne gerekiyorsa onu yapacağız. Kendi önerilerimizi, bu konudaki yaklaşımlarımızı da en kısa zamanda derleyip toplayıp yeniden İmralı'ya bir başka heyetle, belki üçüncü bir heyetle iletilmesi için hazırlığımızı sürdüreceğiz. Hükümetin bu süre zarfında kullanacağı dil, üslup, atacağı pratik adımlar, sürecin geleceğini belirleyecek en önemli şeydir.''

Demirtaş, sorumluluklarını ötelemeden, kaçmadan, hükümetin bu konudaki sorumluluklarını hatırlatma göreviyle de karşı karşıya olduklarını belirterek, ''Tek başına AK Parti'nin bu süreci götüremeyeceği kesindir. Gücü yetmediği için değil, sayısal durumu yetmediği için değil; demokrasi anlayışı yetmediği için bu süreci tek başına götüremez. Biz, AK Parti ile birlikte bu ülkeye barışı getirmek için uğraşırken, bu, önümüzdeki seçimlerde AK Parti'yi sandığa gömmemek için bir gerekçe değildir'' dedi.

''Çizgi filmler bile daha ciddi''

''Kürt sorununu daha Cumhuriyetin başından bu yana yaratan zihniyet, bugün çıkıp bize demokrasi dersi veremez. Önce kendilerine baksınlar. Bu ülkedeki temel acılara, katliamlara imza atmış zihniyet, bize demokrasi dersi veremez'' ifadesini kullanan Demirtaş, toplumu yukarıdan dizayn etmek isteyen elitlerin, bu süreçten rahatsız olacağını belirtti. Demirtaş, ''Rahatsız olsunlar. Tam da onların egemenlik anlayışlarına karşı yapıyoruz bu süreci. Bu topraklar hiçbir etnik kimliğin, ideolojinin tapulu malı değildir'' şeklinde konuştu.

Ülkenin tarihini ''uyduruk inkılap tarihi kitaplarından öğrenmediklerini'' belirten Demirtaş, ''1920'den sonra ülkede yaşayan herkes bir gece ansızın Türk olmaya karar vermiş gibi bir kabul var. Bizler de 'bölücüler' çıkmışız toplumdaki bu uzlaşmayı bozuyoruz. Herkes çok memnun, herkes tam Türkleşmişken BDP çıkıverdi Kürtlere Kürtlüğünü, Alevilere Aleviliğini hatırlattı... Var mı böyle bir şey? Çizgi film kahramanları gibi bunlar. Çizgi filmler bile bunlardan daha ciddi. Yıl 2013, artık bunları kimse yemiyor'' diye konuştu.

Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: ''Biz, etle tırnak falan değiliz, biz onurlu iki eşit halk olacağız. Bu topraklarda herkes onurlu, eşit yaşayacak. Birisi çıkmış bu kürsüden ırkçılık yapıyor. Öbürü de ırkçılık yapmadıklarını, yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevdiklerini söylüyor. Bunlar lafta güzel. Pratiğe bakalım; 11 yıldır iktidardasınız, halen basılan tarih kitaplarında senin dediğin mi yazıyor?
Benim çocuğum o tarih kitabını okurken kendi geçmişini görmüyor. Bir Kürt, bir Arap Türk vatandaşı, bir Ermeni Türk vatandaşı, Rum Türk vatandaşı, tarih kitabı okunduğunda kendi tarihini görüyor mu? Yok. Halen benim çocuğuma okuttuğun tarih kitabında iki yerde Kürt kelimesi geçiyor o da zararlı cemiyetlerde. CHP döneminde basılmış kitapları göstermek kolay. Daha bu yıl basılmış kitaplar var, onlara ne diyeceksin?
CHP'nin, MHP'nin, AKP'nin buluştuğu nokta Türk etnik milliyetçiliğidir. Öyle ayaklarının altına aldıkları falan da yoktur. Hiç kavga etmesinler kendi aralarında. Üçü de ayrı partilerde örgütlenmişler ama hem zaman kaybı hem kadro israfı hem para kaybı. Tek parti etrafında buluşsunlar, Erdoğan genel başkan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu da genel başkan yardımcıları olur.
Hepiniz etnik milliyetçisiniz ve birbirinize toz konduramazsınız, elinize su dökemezsiniz.Türkiye'de bütün etnik kimlikleri eşit kabul etmediğiniz müddetçe bu milliyetçi hislerden de asla kurtulamayacaksınız. AK Parti de bu zihniyet değişimi olacak mı, görmek istiyoruz.
MHP ve CHP de 'Türk milleti tanımı etnik değil' diyorlar. Bu noktaya da son zamanlarda geldiler. Daha önce 'Türk tanımı etniktir' diyorlardı. Şimdi 'Türk etnik kimliği yoktur, hepimizin ortak ismidir, etnik anlam kimse aramasın' diyorlar. Nereye geldiler biliyor musunuz, Türkleri inkar etme noktasına geldiler. Bizi inkar etme pahasına kendilerini inkar etme noktasına geldiler. 'Türk etnik tanım değil' diyenlere seslenmek istiyorum; Türklerin etnik kimliğini savunmak da bize düştü. Türk vardır, Türk halkı vardır, inkar etmeyin. İnkarcılık sizin ruhunuza işlemiş. Sırf Kürtler, şunlar bunlar etnik kimlik olmasın diye kendini inkar etme noktasına geldiler, yazık ya. Bütün etnik kimlikler vardır, değerlidir, eşittir. Bütün bunların bir arada durduğu eşitlik hukuku içinde yaşadığı yeni bir millet, bir demokratik tanım yapabilecek miyiz? Zihniyet değişimi burada ortaya çıkacak.''

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon