Dev-Yol davası karara bağlanıyor

12 Eylül darbesinin ardından açılan 27 yıllık Dev-Yol davasında karar 9 Temmuz'da açıklanacak. 1982'den bu yana süren davanın Yargıtay 11. Ceza Dairesince görülen temyiz duruşması, katılımın yoğun olması nedeniyle Yargıtay Genel Kurul Salonunda yapıldı.

Dev-Yol davası karara bağlanıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.06.2009 - 12:43

Dev-Yol örgütünün 27 yıldır devam eden davasının temyiz duruşması Yargıtay'da yapıldı. Karar, 9 Temmuzda açıklanacak.

Sanık ve dosya sayısının fazlalığı, bazı mahkeme kararlarının bozulması nedeniyle 1982'den bu yana süren davanın Yargıtay 11. Ceza Dairesince görülen temyiz duruşması, katılımın yoğun olması nedeniyle Yargıtay Genel Kurul Salonunda yapıldı.

Duruşmaya, 21 sanıktan Nuri Özdemir, Yaşar Kanbur, Cahit Akçam, Erdoğan Genç, Hasan Ertürk, Yusuf Yıldırım, Mehmet Hassoy, Hilmi İzmirli, Celal Mut, Ahmet Akın Dirik, Atalay Dede, Hıdır Adıyaman, Turhan Yalçın Bürkev ve avukatları katıldı.

Duruşmayı eski ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, KESK Genel Başkanı Sami Evren ve eski KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul ile çok sayıda sanık yakını izledi.

Sanıklardan 11'inin avukatı Mehdi Bektaş, dava dosyalarının askeri yargıdan adli yargıya geçmesinin ardından birçok belgenin kaybolduğunu söyledi.

Hukuka, yasaya ve gerçeğe uygun kararlar alınmasını dilediklerini ifade eden Bektaş, eksik belge ve bilgiye dayalı olarak karar verilemeyeceğini, bu sebeple yerel mahkemenin kararını öncelikle usul yönünden bozulmasını istediklerini ifade etti. Her bir sanığa atılı suçun belirlenerek ona göre savunma yapılması gerektiğini söyleyen Bektaş, yerel mahkemenin kararının sağlıklı olmadığını ve bozulmasını istediklerini anlattı.

Bazı sanıkların avukatı Şanal Saruhan da sanıkların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini söyledi. AB uyum yasaları çerçevesinde birçok yasada değişiklik yapıldığını anımsatan Saruhan, sanıkların emniyetteki gözaltı sürelerinin 90 gün olduğunu, bugün 24 saatlik sorgunun bile tartışıldığını belirtti.

Saruhan'ın, davanın başlangıç tarihinin 18 Ekim 1982 olduğunu hatırlatması üzerine, 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, Saruhan'a avukatlığa ne zaman başladığını sordu. Saruhan da 1978 yılında mesleğe başladığını, bu dava boyunca diğer sanıklar gibi kendisinin de çocuk sahibi olduğunu ve çocuklarını erişkin hale getirdiğini anlattı.
Davanın ''olağanüstü bir durumun ürünü'' olduğunu savunan Saruhan, 1982 yılındaki ilk duruşmanın hakiminin duruşmaya ''vicdanımın sesini dinleyeceğim'' diyerek başladığını söyledi.

Saruhan, müvekkillerinin işkence gördüklerine şahit olduğunu, sanıkların işkence altında hangi tutanaklara imza attıklarını bilmediklerini, savunma hazırlıkları için çalışamadıklarını ifade etti.

Yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle bazı sanıkların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurduğunu söyleyen Saruhan, bu konuda AHİM'in Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum ettiğini hatırlattı.

Saruhan, davada geçen süre içinde bazı klasörlerin eksildiğini, kaybolduğunu belirterek, ''Eğer Yargıtay'dan beraat kararı çıkmazsa adaletin vicdanı sızlayacaktır. O zaman adalet o gözleri kapalı kadın değil, gözleri açık görmektedir. Yeni bir onama kararı çıkarsa vicdanımız sızlayacaktır. Türkiye'nin hala adil yargılamada yol katedemediğine ilişkin olumsuz bir tablo ortaya çıkacaktır'' diye konuştu. Saruhan, sanıklar hakkında yerel mahkemenin verdiği kararın bozulmasını istedi.

Sanıklar

Duruşmada sanıklara da sırayla diyecekleri soruldu. Sanık Nuri Özdemir, 27 yıldır defalarca savunma yaptığını, her savunmasında da ''sorguda gördüğü işkenceler nedeniyle'' psikolojisinin bozulduğunu söyledi.

Emniyette işkence altında imzalattırılan kendisinin görmediği ifadeler nedeniyle sanık konumunda olduğunu savunan Özdemir, yıllardır yaptığı her savunmada kendini ''Filistin askısında ya da elektrik alırken hissettiğini'' anlattı.

Özdemir, ''Yapmadığım işlerden dolayı Hitler faşistlerinden daha kötü koşullarda sorgulandım. İşkence ile görmediğim belgelere imza attırıldım. Ben burada neyi savunacağım? Verilen kararlarla tarih yaratılır. Ama herkes tarih yaratamaz. O fırsat şu an sizin elinizde. vereceğiniz kararla ya işkencecileri ya da bizi aklayacaksınız'' dedi.

Sanık Cahit Akçam da 27 yıldır mahkemede söylediklerini bugün tekrar etmenin kendisi için üzüntü verici olduğunu dile getirerek, ''Bu sürece kadar söylediklerimiz asla dikkate alınmadı. Eğer dikkate alınsaydı bu dava bu noktaya gelmezdi'' diye konuştu.
Akçam, 12 Eylül dönemiyle ilgili bir belgesel çektiğini belirterek, 1982 yılında görülen ilk duruşmanın başkanı ''Vicdanımın sesini dinleyeceğim'' diyen Ekrem Çelenk ve başka birçok kişiyle belgesel için röportaj yaptığını anlattı. Belgeselin bu yıl 12 Eylül'de gösterileceğini söyleyen Akçam, üyeleri de belgeseli izlemeye çağırdı.
Gördüğü işkenceleri de anlatan Akçam, ''Bu ülke, darbeler ve darbecilerle hesaplaşacaksa darbecilerin 30 yıl önce yargılamaya başladıklarını yargılamaktan vazgeçmelidir'' diye konuştu.

Sanık Erdoğan Genç, adil yargılanmadıklarını, işkence altına tutanaklara imza attırıldığını, işkence izlerini hala vücudunda taşıdığını belirterek, ''Gerekirse izleri hemen açar gösteririm'' dedi.

Duruşmaya katılan diğer sanıklar da işkence altında ifade verdiklerini, adil yargılanmadıklarını, dosyalarında eksiklikler bulunduğunu savunarak, beraatlarına karar verilmesini talep etti.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 9 Temmuz Perşembe günü temyiz istemine ilişkin kararını açıklayacak.
 

Ufuk Uras'ın açıklaması

Bağımsız İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, duruşmadan ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada, Anayasa'nın geçici 15. maddesine ilişkin değişiklikle ilgili neredeyse mutabakata varılacağını belirterek, ''Bunun tartışıldığı bu günde, darbecilerin yargılanması yerine devrimcilerin yargılanması kabul edilemez bir şey'' dedi. Davanın başlangıcından bu yana 30 yıl geçtiğini, yargılananların bazılarının hayatını kaybettiğini söyleyen Uras, ''Bizim bugün darbecileri yargılamamız lazım'' diye konuştu.

KESK Başkanı Sami Evren de ''Darbecilerin yargılanmasının tartışıldığı bu günde bu davanın görülmesi üzüntü vericidir. TBMM'de Anayasanın 15. maddesi değiştirilirse bu dava tersine dönecektir. Bu davanın beraatla sonuçlanması ve Anayasanın 15. maddesinin kaldırılıp, Kenan Evren'in yargılanması gereklidir'' şeklinde konuştu.
Duruşmaya, hakkında dava açıldıktan 2 yıl sonra doğan oğluyla birlikte gelen sanıklardan Cahit Akçam da gazetecilere yaptığı açıklamada, davanın ''işkenceyle malul'' bir dava olduğunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da kabul edildiğini ifade etti. Davanın, ''darbeler ve darbecilerle hesaplaştığını'' söyleyen bir ülkenin ayıbı olduğunu savunan Akçam, karardan umutlu olduklarını kaydetti.
 

Davanın geçmişi

Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde, 574 sanıkla 18 Ekim 1982 tarihinde başlayan ana Dev-Yol davasında, birleştirilen dosyalarla sanık sayısı 723'e çıkmıştı.

Sıkıyönetim Mahkemesi, 17 Temmuz 1989'da, 7 kişi hakkında idam, 39 kişi hakkında ömür boyu, 346 kişi hakkında 2 ile 20 yıl arasında değişen ağır hapis cezaları vermişti.
Kararın bozulması ve sıkıyönetim mahkemelerinin kaldırılmasının ardından Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ikinci yargılamada, idam cezası istemiyle yargılanan 22 sanıktan 2'si idam, 20'si müebbet hapis cezasına mahkum olmuştu.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 28 Mayıs 2004'te, müebbet hapis cezasına çarptırılan 20 sanık hakkında verilen kararı, idam cezası üzerine kurulduğu gerekçesiyle bozmuştu. Bozma gerekçesinde, kararın kaldırılan idam cezası yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası üzerine kurulması gerektiği belirtilmişti.

Davayı tekrar görüşen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2006 yılında, 20 sanık hakkında müebbet ağır hapis, 2 sanığı da 16 yıl 8'er ay hapis cezasına çarptırmıştı. Bu karar da Yargıtay tarafından bozulmuştu.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler