Devlet, Hukuk, Adalet, Yargı
Kamu görevlisi Hanefi Avcı’ nın kitabı, halkoylamasına hazırlanan ülkemizde coşkuyla karşılandı: Demokrasiye açılan Türkiye nereye gidiyordu? Bazı istihbarat bilgileri, kişisel görüş ve anılar dışında kitapta, Cumhuriyetçi yurttaşlarımızın paylaştığı kaygılar yer alıyor.
Hayatta her şey her şeye bağlı olduğu ya da öyle göründüğü gibi, kamu yönetiminde de çoğu kurumlar birbirine bağlı ve bağımlıdır. Biz insanlar söz ve kavramlarla bağlarız her şeyleri birbirine; ama, kurduğumuz bu ilişkileri kolayca göremeyiz. Sorun, kavramların kullanımında ortaya çıkar. Cumhuriyet’te “Devlet yani AKP...” diye başlayan bir başlık hatırlıyorum. Parti devletlerinde belki geçerli olabilir. Aydınlanma filozofu Voltaire, fikir karşıtlarına meydan okurmuş: “Tanımladığınız her konuyu tartışmaya hazırım.” Osmanlı da “Tarif, efradını cami ağyârını mani olmalı” demiştir. Devlet, hukuk adalet ve yargı aşkın kavramlardır: Kurumlarla birlikte, anlamlar ve kavramlar da değişir / evrimleşir (Bozkurt). Kavramlarda birlik ve anlaşma olmazsa tartışmalar sonuçsuz kalır.
Devlet ve hukuk
Devlet, adalet ve hukukla var olur. “Adalet mülkün temelidir!” deriz (Kınalızade). Deyimdeki “mülk”, mülki ve mülkiyet vb. türevler, devlet / ülke yönetiminin adalete dayandığını simgeler. “Devlet, ulusun tüzelkişiliğidir. ” (Rousseau). Devlet, yasama, yürütme ve yargılama erklerinin -yalnız ayrılığını ya da ayrıcalığını değil- birliğini de simgeler. Çağdaş devletin “çeşitlilik içinde birlik” öncülü buradan gelir. Ancak yürütme (hükümet) dahil kurum ve güçlerin birliği olarak devlet gücünü -yalnız inançtan değil- bilinçten de alır. Türkiye Devleti “Hâkimiyet-i Milliye” ülküsüyle kurulmuştu. “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” özdeyişiyle geldi demokrasiye. Yasaları uygulamak ve yürütmekle yükümlü, yargıya ve topluma karşı sorumlu olan hükümet “Yargı işimize karışmasın” diyebilir mi? Hükmetme eğilimini sınırlamak amacıyla, son yıllarda “Hükümet” yerine “Bakanlar Kurulu” kavramı tercih ediliyor.
“Küreselleşme yanlısı” Fukuyama, “tarihin ve ‘ulus devlet’in sona erdiğini” ilan ettikten sonra, yanlıştan çark etti: “Devletinizi inşa edin” dedi: Dünya barışı ve düzeni için. “Küreselleşen dünya” söyleminin dünyayı yönetemeyeceği gerçeği anlaşıldı. Küresel krizden çıkma sorumluluğu gemisini kurtaracak devletlere bırakıldı.
Hukuk, yargı, kamu yararı
Devletin temeli hukuktur. Adalet ve gönenç amaç, yasalar ise araçtır. Yasama ve yargılama her zaman ve mutlaka adil olamadığı için, yasama ve yürütmeyi denetleme görevi yargıya ve yargıçlara verilmiştir. Değişim sürecinde toplumun hak-hukuk-ahlak değerleri hatta erdem anlayışı değişebilir. Yürürlükteki yazılı (pozitif) hukuk yanında dinamik bir hukuk oluşur. Yasalar değiştirilir. Uygulamada, bireysel, toplumsal, gerçek ve tüzel yararları arasında çelişkiler yaşanabilir. Hukuk felsefecileri, “kamu yararı”na, öncelik verme eğiliminde görünüyor (Hançerlioğlu). Bu bağlamda, ideal bir demokrasi yerine, kültüre özgü farklı demokrasilerden söz ediliyor. “Demokraside çare tükenmez” denir; ama bazen demokrasinin kendisi tükenebilir.
Özetle demokrasinin ömrü
Adam Smith’in çağdaşı tarihçi Alesander Tyler, Atina (kent) demokrasinin ortalama 200 yıllık bir sürede çöktüğünü; kamu kaynakları tükenince seçmenlerin diktatörlere oy verdiği tezini ortaya atmış. ABD Anayasası’nı yazan Franklin’in sert tepkisine yol açan bu tartışmalı görüş şimdi yeniden gündemdedir. Endüstri tarihçisi Polanyi’yi Dönüşüm denemesinde benzer bir sonuca varmıştı: Korporatizm ya da devletçilik olarak “Faşizm, sağlıksız ekonomilerin gürbüz çocuğudur.” Küreselci pazar ekonomisini inceleyen Stiglitz de gelir dağılımı ve vergi adaleti vb. sorunların, devlet, hukuk ve yargı ile ilişkisini gösterip Nobel kazanmıştır.
Kamu görevlisi Hanefi Avcı’nın kitabı, halkoylamasına hazırlanan ülkemizde coşkuyla karşılandı: Demokrasiye açılan Türkiye nereye gidiyordu? Bazı istihbarat bilgileri, kişisel görüş ve anılar dışında kitapta, Cumhuriyetçi yurttaşlarımızın paylaştığı kaygılar yer alıyor. Ancak, devletin (yürütme, yasama ve yargı erklerinin) olaya yaklaşımı, ülkemizi yeni bir yol ayrımına getirebilir: “Kılıç mı keskin, kalem mi?” Sanırım yakında göreceğiz.
Kaynak Notları: Avcı, H. Haliç’te Yaşayan Simonlar, 2010. Bozkurt, N. Kavramların Evrimi, Say, 2008. Fukuyama, F. Devlet İnşası, Remzi, 2004. Hançerlioğlu, O. Felsefe Sözlüğü, Remzi, 1980. Kınalızade, “Adalet Çemberi” Bkz Divitçioğlu, 1967. Polanyi, K. Büyük Dönüşüm. (1954) 1984. Rousseau, J-J. Toplum Sözleşmesi. ,1760. Stiglitz, JE. Küreselleşmenin Hayal Kırıklığı 2002. Tyler. A. “Demokrasinin Çöküşü” (kuramı). 1784.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü