'Erdoğan seçilirse kriz ve durgunluk kaçınılmaz olacak'

24 Haziran seçimleri öncesi Cumhuriyet’e konuşan HDP adayı ve ekonomist Erol Katırcıoğlu, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları olduğuna dikkat çekiyor.

'Erdoğan seçilirse kriz ve durgunluk kaçınılmaz olacak'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.06.2018 - 22:53

Erol Katırcıoğlu, Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Adayı. HDP kurulduktan sonra 2014’te Parti Meclisi Üyeliğine seçilmiş olan Katırcıoğlu’nun siyasallaşması, kendi kuşağı gibi gençlik yıllarına dayanıyor. Prof. Dr. Katırcıoğlu, aynı zamanda 1991’de 49. Hükümet’de Başbakan Yardımcısı olan Erdal İnönü’nün ekonomi danışmanlığı görevini de yürütmüştü.

Yaklaşan 24 Haziran seçimleri öncesi Cumhuriyet’e konuşan Katırcıoğlu, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları olduğuna dikkat çekiyor. Bu sorunların ağırlaşmasını Türkiye’nin siyaset alanındaki çözülememiş sorunlardan kaynaklı olduğunu söyleyen Katırcıoğlu’na göre öncelikli adım ise OHAL’in kaldırılması. Döviz kurunda yaşanan artışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrına bağlayan Katırcıoğlu, “Bir siyasetçinin yabancı sermaye sahipleri karşısında takındığı “Sizi de sizin düzeninizi de takmıyorum” cakası bugün kurların tarihi rekorlar kırmasına neden oldu” diyor. Katırcıoğlu’na göre, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi halinde Türkiye, çok ciddi bir kriz ve durgunluğa girecek.

‘Kriz hemen düzelmez’

- Bir yazınızda ‘krizin eteklerinde dolaşıldığını’ yazmıştınız. Tayyip Erdoğan’ın faiz ısrarı, Merkez Bankası’nın aldığı faiz artırım kararı, Londra ziyaretleri, oradaki yumuşak söylemler ve doların düşüş kaydetmesiyle birlikte Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları var. Ama bence bu sorunların ağırlaşması bu yapısal sorunlardan çok, Türkiye’deki siyaset alanındaki çözülememiş sorunlardan kaynaklı. Eğer sizin ekonomik düzeniniz büyümeniz için gerekli dövizi üretemiyorsa, bu durumda dışarıdan gelecek sermaye girişlerine bağlısınız demektir. Eğer siz bu sermaye sahipleriyle yapılan bir toplantıda “para politikalarında etkin olan bir başkan” olacağınızı söylüyorsanız, bu Merkez Bankası bağımsızlığını “takmıyorum” demektir. Bu durumda sizi dinleyenler ne yapacak dersiniz? Tabii ki paralarını sizin ülkenizden alıp başka ülkelere gönderecektir. Dolayısıyla her malda olduğu gibi doların da miktarı azalınca fiyatları da artacak demektir. Türkiye’de geçenlerde olan buydu. Yani, Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan bir siyasetçinin, yabancı sermaye sahipleri karşısında takındığı “Sizi de sizin düzeninizi de takmıyorum” cakası bugün kurların tarihi rekorlar kırmasına neden oldu.

- Bundan sonra neler olur, kurdaki dalgalanma devam eder mi mesela? Dolar, faiz, işsizlik ve enflasyon rakamlarına yönelik öngörüleriniz neler?

Türkiye’deki ekonomik çalkantı kolayca düzelmeyecek. Bence ekonomiyle ilgili alınması gereken kararlar ekonomiyle değil siyasetle ilgili kararlar olmalı. Öncelikli olarak OHAL düzeni kaldırılmalı. Daha sonra da (yeni bir anayasa hazırlanmadan önce) geçici de olsa yargı sistemini belirli ölçüde objektif karar alır hale getirmek gerek. Tabii gelecekle ilgili bir öngörü yapabilmek için seçimlerin nasıl biteceğini öngörmek gerek. Çünkü ekonomiyle ilgili kararlar her alternatif sonuca göre farklı olacaktır. Ama ben şu kadar söyleyeyim ki yukarıda ifade ettiğim siyasi reform adımları atılabilirse, örneğin bize göre izlenmesi gereken yol İMF’ye başvurup “kemer sıkma” politikalarına başvurmak yerine, gelir dağılımının en altındaki, borç içinde geçim sıkıntısı çeken insanlarımızın gelirlerini artırmak ve bir daha borçlanmadan yaşayabilecekleri koşulları yaratmak olacaktır.

- AKP iktidarları 2002’de nasıl bir ekonomi devralmıştı, o dönemden bugüne gelinen süreçte ekonomi yönetiminde yanlış bulduğunuz adımlar neler?

2002-2007 döneminde hızlı bir büyüme elde ettikleri doğrudur. Ama bu yüksek büyümenin ardında ben, AB çerçevesinde yapılan kurumsal reformların önemli olduğuna inanıyorum. 2009’dan sonra ekonominin gidişatında istikrarsızlık daha belirgin hale gelmiştir. Bir yıl yüksek büyüme, bir yıl düşük büyüme gibi ama hep aşağı eğilimli yeni bir büyüme patikası oluşmuştur. Bu patika 2016’da eksi 3 civarında dibe vurduktan sonra 2017’de yeniden yükselmiş ve yüzde 7.4 gibi bir yere sıçramıştır. Bunun hikayesi de iktidarın anlattığı gibi değildir. Burada ayrıntısına girmeyeceğim ama Kredi Garanti Fonu kullanılarak, önü arkası düşünülmeden uygulana bu politika bence bir yndan bütçeye diğer yandan da bankacılık sistemine büyük ve ağır bir yük yüklemiştir.

‘AKP’nin şansı az’

- Seçimlerde yeniden Erdoğan’ın seçilmesi ihtimali Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?

Ben böyle bir ihtimali oldukça az görüyorum. Ama yine de eğer iktidarın ekonomiyi yöneten aklı değişmezse içine girdiğimiz dış konjonktürü de dikkate alarak söyleyecek olursak çok ciddi bir krizi ve durgunluğun içine gireceğiz demektir. Öncelikli olarak söyleyelim ki faizlerin yükselmesi artı artan petrol fiyatlarını dikkate alırsak enflasyonun bir de maliyet yönünden bir etkiyle yüzde 12-14 bandına çıkması çok mümkün. Bu, tüketicilere bir tür vergi olarak yansıyacaktır, ikincisi bütçe açıklarını giderebilmek için zam ve vergi artışları da kaçınılmaz olacaktır. Cari açık ise gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 6’sına yaklaşırken ciddi döviz sıkıntılarımız devam edecek ve dış borç kaçınılmaz hale gelecektir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon