Esra ve Semih Özakça'nın hocası İrfan Mukul: Başıma gelen bir kumpas

Esra ve Semih Özakça’nın hocası Yrd. Doç. Dr. İrfan Mukul, 24 Aralık’ta ihraç edildi. Mukul, “Anlatmaya devam edeceğim. Benim işim nesnel dünyanın nesnel gerçeklerini anlatmak” diyor.

Esra ve Semih Özakça'nın hocası İrfan Mukul: Başıma gelen bir kumpas
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.01.2018 - 23:14

Yrd. Doç. Dr. İrfan Mukul, mesleğine coğrafya öğretmeni olarak başlamış bir akademisyen. Devlet okullarında, dershanelerde uzun yıllar emek verdi. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Yüksek lisansını, doktorasını öğretmenlik yaparken tamamladı. Eğitim aldığı İstanbul Üniversitesi’nde kadro almak zordu, hocalarının tavsiyesiyle Anadolu’ya yöneldi. Kısa bir süre Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde, 12 yıl da Sinop Üniversitesi’nde görev yaptı. Bir yıl ODTÜ’de misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. Eğitim müfredatıyla ilgili yazılar yazdı. Özellikle Sinop ve Gerze olmak üzere, ekoloji mücadelesinde yer aldı. Öğrencileriyle hep yakın etkileşim içinde olan Mukul, 24 Aralık’ta KHK ile ihraç edildi. Sinop’ta göreve başladığı yıllarda FETÖ kumpasıyla soruşturma geçirmiş ve aklanmıştı. “Şimdi başıma gelen de bir kumpas” diyen Mukul, FETÖ yargılaması mağduru olarak İsviçre’ye iltica eden yazar Hüseyin Edemir’in, açlık grevini önceki gün bitiren öğretmen Semih Özakça ve Esra Özakça’nın da hocası. Mukul ile ihraç sürecini, öğrencilerini konuştuk. Yapılan haksızlığı hazmetmeye çalışıyor. Oldukça üzgün ama olanı biteni finans kapitale uzanan boyutlarıyla ortaya koyuyor. “Ben yine anlatmaya devam edeceğim. Benim işim nesnel dünyanın nesnel gerçeklerini anlatmak” diyor.

‘İrfana ve evrime hayır’

Mukul, Sinop’a giderken eşini, lisede okuyan iki kızını geride bırakmış. Gidişi de dönüşü gibi zor olmuş. Sinop’ta, Anadolu’dan merkezi üniversitelere gidemeyen, maddi sıkıntı çeken ailelerin çocuklarıyla bir araya gelince, geri dönememiş. Çocukların barınma, beslenme ve ulaşım sorunlarıyla eğitim almaya çalıştıklarını dile getiriyor: “Orada bulunma sebebim, beni heyecanlandıran şey o çocuklara el verebilmek. Aklımın bir köşesinde ‘radikal coğrafya yapayım’ diye bir şey var ama o çocuklar da bilgiye açlar. Nâzım diyor ya umut insanda diye...” Mukul’un öğrencileriyle samimiyeti belli çevrelerin tepkisini çekmiş. Üniversitede ‘komünist hoca’ söylentileri yayılmış. Okulun durağına “İrfana ve evrime hayır” diye yazılmış. “Bence güzel bir yazı. Neyi temsil ettiğimin göstergesi” diyen Mukul, ihraç sürecini ise şöyle anlatıyor: “Açığa alındığımda üniversite önünde ilk defa büyük bir eylem oldu. Öğrenciler sahip çıktı. Tek tek polis sınıfları dolaştı, ‘atılırsınız’ diye. Kapıları kapattılar dışarı çıkarmadılar. Lojmanı, odayı boşaltırken tatsız şeyler oldu. Bazı, sosyal demokrat bilinen arkadaşlarım kafalarını önlerine eğdiler, bunu da yaşadım. Ülkücüyüm diyen adam yanımdan ayrılmadı. Rektör, ‘ben 40 kişi attım hiç böyle bir infial olmadı’ demiş. 40’ı FETÖ’den atıldı, ben tekim. Yaşadığımız tarihsel süreçlerle ilgili bir şey bu. Dünya ekonomik sisteminde yürümeyen bir şeyler var. Bizim gibi ülkelere düşen, baskı ve cebiri artırmak. Beni ihraç eden finans kapital aslında. Finans kapitalin Türkiye’den alacağı var. 400 milyar doların üzerinde para. Alacağını alabilmek için yine sıcak para veriyor Türkiye’yi dengede tutuyor. Bize bu baskıyı uygulayan da finans kapitalin yerel temsilcileri. Beni görevden alanlar ise akademik memurlardır. Zavallılar. Göz teması bile kuramıyorlar. Suçlu olduklarını biliyorlar, korkuyorlar aslında...”

Bir gün gelen telefon

İlahiyat bölümünden hocaların yürüttüğü soruşturmayla açığa alındığını söyleyen Mukul, “Bir gün sekreterlikten aradılar: ‘Şu saatte ilahiyatta olmanız lazım.’ Gittim, iddialar şu, Nurettin Yıldız protestosu. Önceden bu konuda rektörlük tarafından soruşturma geçirdim ve aklandım. Diğer gerekçe ise Semih- Esra Özakça’yı Yüksel Caddesi’nde ziyaret etmem. Semih’e arabamı vermiştim, Nuriye Gülmen’i karakola götürmüştü imza için. Soruyorlar. Arabayı niye verdin? Soran da öğretim üyeleri. ‘Siz polis misiniz?’ dedim. Bir hafta sonra açığa alındım, iki hafta sonra da KHK yayımlandı. Komisyonlar falan KHK’ye hazırlıkmış” diyor. Mukul, şimdi haksızlığı sindirmeye çalışıyor. İstanbul’da Özgür Üniversite’de ders vermeyi planlıyor: “30 yıla yakındır iyi kötü bir şeyler anlatıyorum. Bu büyük bir boşluk. Ben öyle ya da böyle bir şey anlatacağım. Odamı görseniz, öğrencilerle dolup taşardı. Korktukları o. Öğrencilerle her zaman etkileşim içindeydim. Tabii bu karar ister istemez ailenizi de üzüyor. Babam kısmi felç geçirmişti bir süre önce. Daha duygusal şimdi. İhraç kararını gazeteden okumuş. Ben söyleyecektim. Annem aradı ‘baban ağlıyor’ dedi. ‘İki üç gün sonra geliyorum, beraber ağlayacağız ağlamasın dedim...”

Onlar benim çocuklarım

“Eğitimci olmak için mi doğdunuz” sorusuna “evet” yanıtı veren Mukul, dönemin mağduru öğrencilerini de şöyle anlatıyor: “Hüseyin Edemir’le dershane döneminden tanışıyoruz. ODTÜ’de yeniden karşılaştık. İyi bir tarihçi. Özellikle Alevilik konusunda çok iyiydi. Kırsal kökenli, zehir gibi bir çocuk. Çok iyi bir akademisyen olacaktı. Humbold-ODTÜ programında yüksek lisans yapıyordu. Ben ülkesinde kalmasını isterdim. Bu coğrafyanın insanı o. Burdan beslendi çünkü... Ardahan’da, toprağa gömük bir meskende doğmuş. ODTÜ’de okurken yerel tarih ödevinde doğduğu evi çekmiş, göstermiş. Ödevi veren hocası şaşkın. İşte Cumhuriyet’in kazanımı dediğimiz şeyin tipik örneği... Şimdi İsviçre’de. Semih ve Esra. Onlar benim çocuklarım. Gözlerim doluyor ister istemez. Çok şey paylaştık onlarla. Kızlarımdan farkları yok. Kendilerini dünyaya duyurdular. Herkes artık biliyor. Ben de Semih’in hocası da ihraç edildi diye yansıtıldım kamuoyunda. Gurur veriyor bir yandan.”

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon