Evi insanlardan kurunca...
Yazar ve gazeteci Ece Temelkuran, tutuklu hak savunucularından İdil Eser için yazdı...
Sevgili İdil,
Sana uzak bir şehirden ve seni yüz yüze henüz tanımazken yazıyorum. Bu mektubu bir gazetede yayımlayacaklar, ama ben sana yazıyorum.
Seni bana seni çok seven insanlar anlattılar. Ne kadar güzel bir insan olduğunu yeterince anlamayabilirim endişesiyle kerelerce anlattılar. Öyle şeyler söylediler ki şimdi seninle ilgili en mühim şey hapishanede olman değil. Kedilerinden, kahve fallarından, binlerce kitabından, üstesinden geldiğin o kocaman okullardan, biriktirdiğin insanlardan ve bunların hepsine nasıl sarıldığından söz ettiler. Sarılmak ne güzel şey değil mi? Doğarken atıldığımız bir eve kısacık bir zaman için dönmek gibi.
İdil’ciğim (izninle böyle diyebilir miyim?), öyle görünüyor ki sen de insanlara inanmayı seçmiş bir kadınsın. İnsanın iyi olduğuna inanmak zor şey, ne dersin? Ne narindir insanlardan kurulmuş evler, seçilip biriktirilmiş aileler. Şair Lucebert’in dediği gibi “Kıymetli olan her şey kırılgandır”. Fakat görünüşe bakılırsa senin insanlardan kurduğun evin öyle kalabalık ve güzel ki bu ülkenin en merhametsiz elleri bile ona hiçbir şey yapamaz. Belki sana ait olan hiçbir şeyin olmadığı hapishanede bunu düşünmek iyi gelebilir. Senin sen neredeysen orada bina ettiğin bir evin var. “İngilizce sözlük istedi, herhalde birilerine İngilizce öğretiyor içeride” dediler. Demek ki evini kendinle oraya da taşıdın. Seni kimseyi sevme diye koydukları yerde yeni insanlar ekliyorsun evine. Ne hamarat kadınsın.
Bu saçma düzen hepimize zor şeyler yaşatıyor, senin gibilere hep daha fazla. Sadece sokaklardaki değil, içimizdeki hayatı da çürüten bir düzen bu. Buna direnmenin tek yolu, bana öyle geliyor ki, bu garip dönemi hayatımızın bir parçası olarak görmek, uzun bir yolda bir durak, hikâyenin bir parçası olarak kabul etmek. Bugüne gelecekten, ülkeye dünyadan, kendimize insanoğlu tarihinden bakmaktan başka yöntem gelmiyor aklıma. Bu, insana tatlı ve koruyucu bir soğukkanlılık sağlıyor, mesafeli bir belgeselci gözü ve bir yazarın kalbi. Ne yaşarsak hayata dahil, ne dersin? Bu da serüvenin bir bölümü; bittiğinde gülüp geçemeyeceğin kadar kıymetli bir bölüm. Zaman ömre eşitse senin yeni insanlarına İngilizce öğretmeye çalıştığın bu kıymetli zaman da sana dahil, senin evinin bir parçası. Senin evin ne güzel.
Zulüm sürdürülebilir değil, çünkü insanın doğasına aykırı. İnsan doğası eninde sonunda ekşi-acı bir yadırgama duygusuyla kötülüğü reddediyor. Kimyası, belli bir derecesinden sonra zulme el vermiyor. Biz, şimdi buraya çok yakınız. Zulmün sevimsiz binası çöküyor. O günlere gelene kadar senin gibi nadide insanları sarılarak korumak zorundayız. Çünkü senin gibi insanlar bize insanlara, insanın önünde sonunda iyi bir varlık olduğuna inanmakla yanılmadığımızı kanıtlıyor. İyi ki varsın.
İyi ki olduğun gibisin. Sarılarak...
Ece Temelkuran
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası