GDO'ya 'Hayır' sokak eylemi

Dikkat! Bundan sonra sokakta, lokantada yediğiniz her gıdaya dikkat! Simitçinin simidine, fırınların ekmeğine, pastanelerin pastalarına, tatlıcıların muhallebilerine, börekçilerin böreklerine dikkat! Satın aldığınız şeker, bisküvi, un, pirinç, buğday, mısır gibi gıdalara dikkat! Bebeğinize yedirdiğiniz mamalara dikkat! Pizza, hamburger, çizburger, ekmek arası köfte, pizza, döner, lahmacun gibi hazır gıdalara dikkat!

Yayınlanma: 26.06.2010 - 06:32
Abone Ol google-news

Dikkat! Bundan sonra sokakta, lokantada yediğiniz her gıdaya dikkat! Simitçinin simidine, fırınların ekmeğine, pastanelerin pastalarına, tatlıcıların muhallebilerine, börekçilerin böreklerine dikkat! Satın aldığınız şeker, bisküvi, un, pirinç, buğday, mısır gibi gıdalara dikkat! Bebeğinize yedirdiğiniz mamalara dikkat! Pizza, hamburger, çizburger, ekmek arası köfte, pizza, döner, lahmacun gibi hazır gıdalara dikkat!

Günlük beslenmemizin bir parçası olan tüm bu gıdalar GDO’lu olabilir. Çünkü 26 Ekim 2009’da GDO’lu ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, vs.ye dair yönetmelik yürürlüğe girdi.

Kamuoyunda çıkan büyük tartışmalar üzerine yönetmelik kısa süre sonra değiştirildi. Yönetmeliğin iptali için iki dava açıldı. Davalar kazanıldı ve Danıştay yönetmeliğin bazı maddelerini iptal etti. Ardından Tarım Bakanı Mehdi Eker, GDO lobisinin baskılarına dayanamadı, yönetmeliği üç aydan kısa bir zamanda ikinci defa değiştirdi. Bu en son değişiklik ile daha önce yasaklanan, GDO’lu ürünlerin bebek mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk besinlerinde kullanılması serbest hale geldi. Antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO’lu ürünlerin ithalatı da serbest bırakıldı. Yani bakanlık, bebekleri, çocukları, bizleri korumaktan vazgeçti. Devlet, GDO’lu ürünleri ithal eden, işleyen, ihraç eden şirketleri koruması altına aldı ve böylece 75 milyon vatandaş, topraklarımız, ülkemizin biyoçeşitliliği korumasız kaldı.

2009 yılı sonunda apar topar bir şekilde Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Türkiye Büyük Meclisi’ne geldi. Komisyonlardan hızlı bir şekilde geçen yasa tasarısı iki gün gibi kısa bir sürede TBMM’de kısaca tartışıldı ve 18 Mart’ta kabul edildi. GDO gibi kamuoyunun hassas olduğu bir konuda, kamuoyunu bilgilendirmeden, halkın görüşü alınmadan, hiç tartışılmadan, bilimsel olarak iyice araştırılmadan yasalaştırıldı. İnsan ister istemez, ‘Bu acele niye?’ diye soruyor. Cevabın “kamusal yarar” olmadığı kesin. GDO Yönetmeliği ve Biyogüvenlik Yasası ile vatandaş olarak bilgimiz ve onayımız olmadan, GDO’lar besinlerimize katılıyor, sofralarımıza geliyor. GDO’lu ürünlerin etiketlenmesi biz vatandaşları GDO’ları karşı korumayacak. Sokakta satılan simiti, fırındaki ekmeği, büfelerde satılan döner dürümleri etiketlemek mümkün mü? GDO’lar alerji yaratırlar, vücuda zarar verirler, bağışıklık sistemini bozarlar, antibiyotiğe direnç oluştururlar, insan genetiğini etkileyebilirler, kanser ve kısırlığa neden olabilirler. Bebekler, çocuklar, hamile kadınlar, yaşlısından gencine herkes GDO’ların yarattığı sağlık risklerine maruz kalabilirler.

GDO’lar sadece sağlık riski taşımıyor, tarımsal ve ekolojik yıkıma da yol açıyorlar. Çiftçilerin tohum saklama haklarını ellerinden alıp uluslararası şirketlerin tohum tekeline mecbur bırakıyor, doğayı genetik olarak kirletiyor, kısır tohumlar ile doğanın hasadını çalıyorlar. Kimyasal ilaç ve suni gübre kullanımını arttırıyor, toprağı fakirleştiriyor, daha fazla su tüketip, suyu kirletiyorlar. Biyogüvenlik Yasası şimdilik GDO’lu ürün yetiştirilmesine izin vermiyor. Devlet bunu kontrol edebilecek mi? İlerde yasaya yeni maddeler eklenerek, bu yasakların gevşetilmeyeceği ne malum?

Ülke açısından da riskliler. Çünkü, biyogüvenliği yok ediyor; biyolojik silah olarak kullanılıyor; biyoçeşitliliğe zarar veriyor, gıda güvenliğini ortadan kaldırıyor, ülke tarımını uluslararası tohum şirketlerinin avuçlarının içine bırakıyorlar. Çiftçi haklarını çiğneyip, canlıların patentleşmesine sebep olurlar. Kısacası, GDO’ların serbest bırakılması ile halkın beslenmesi, ülkenin doğası, çiftçinin hasadı, uluslararası şirketlerin insafına bırakılıyor!

GDO ülkemizde yasal olarak serbest olması, basit bir ticari mesele değil ve sadece günümüz insanını ilgilendirmiyor. Para uğruna, değeri para ile ölçülemeyecek olan varlıklar kaybedilecek. Bir daha da geri gelmeyecekler. Gelecek nesiller ayni risklere ve belki bugün bilinmeyen başka risklere maruz kalacaklar.

GDO Yönetmeliği ve Biyogüvenlik Yasası, hükümetin GDO politikasının sınırlarını çizdi. Ülkemizin kapıları GDO’lara açıldı. Unutmayalım ki sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Sade iki vatandaş olarak arkadaşım Tülay Ararat ile 14 Aralık 2009’da GDO’lara HAYIR Sokak Eylemini başlattık. Türkiye’nin heryerinden, fikri hür, vicdanı hür herkesin rahatlıkla katılabileceği bu eylemin amacı, GDO’ların ülkemizde tümüyle yasaklanmasını sağlamak. Biyogüvenlik Yasa Tasarısı görüşülürken, milletvekillerinden tasarının yeniden düzenlenmesini, ilgili bakanlıktan yönetmeliğin iptalini talep ettik. Tasarısı kanunlaştı. Şimdi talebimiz yasanın ve ilgili yönetmeliğin değiştirilerek GDO’ların ülkemizde tümüyle yasaklanması. Seçtiğimiz yöntem, eylemin aynı anda Türkiye’nin her köşesinde yapılabilmesini, görünür olmasını, sürekli yapılmasını, konudan habersiz vatandaşların dikkatini çekmeyi, günlük hayatın bir parçası olarak kolaylıkla içselleştirilmesini sağlıyor. İki söylemimiz var.

Soframda,

Tarlamda,

Ülkemde

GDO İstemiyorum.

GDO’ya HAYIR!

GDO’suz Beslenmek Hakkımız.

GDO Ülkemden DEFOL!

Bunların yazılı olduğu tişörtleri giyiyor ve günlük hayatımıza devam ediyoruz. Biz yürürken, tişörtlerimiz konuşuyor. Sade vatandaşın, çekinmeden rahatlıkla katılabileceği barışçıl bir eylem yapıyoruz.

Eylemimiz gönüllü çabalarla yaygınlaşıyor. Genç ruhlu aktivist çift Muazzez İlmiye Çığ, Hayrettin Karaca ve Atlas Dergisi Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek eyleme ilk katılanlardan. HYPERLINK "http://www.gdoyahayirsokakeylemi.blogspot.com/"www.gdoyahayirsokakeylemi.blogspot.com adresine eylemin manifestosunu ve eylemcilerin fotoğraflarını koyduk. Facebook’ta ayni isimli etkinliğimiz ve grubumuz var. Sayımız ne kadar artarsa, sesimiz o kadar gür çıkacak ve eylemimiz bir çığ gibi büyüyecek.

Konu hepimizin konusu. Kendi sağlığımızı, ülkemizin topraklarını ve biyoçeşitliliğini tehdit eden GDO’lar konusunda yaptıklarımızın da yapmadıklarımızın da sorumlusu biz olacağız. Bu konuda kendini sorumlu hisseden her vatandaşı eylemimizde katılmaya, GDO’ya HAYIR Sokak Eylemcisi olmaya davet ediyoruz.

 

Ayşe Eren (Endüstri Yüksek Müh. Sürdürülebilir Yaşam Danışmanı [email protected])


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler