"Gerekirse 100 bin Ermeni'yi gönderebiliriz"

Başbakan Erdoğan, Türkiye’de yaşayan 100 binin üzerinde Ermeni’nin Türk vatandaşı olmadığına dikkat çekerek, "Ülkemde tutmak zorunda değilim. Gerekirse hadi memleketinize diyeceğim" dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.03.2010 - 15:25

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni tasarıları nedeniyle yaşanan krizin Ermenistan'a zarar vereceğini söyleyerek, "Biz tabii sıfır sorun politikamızı kararlı bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Ama biz elimizi uzatırken karşımızdaki elini yumruk haline getiriyorsa bizim yapacak bir şeyimiz olmaz" dedi. Erdoğan, Türkiye'de bulunan 170 bin Ermeninin 100 bininin Türk vatandaşı olmadığını belirterek, "Ama yüz binini biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, temaslarda bulunduğu Londra'da BBC Türkçe bölümünden Hüseyin Alkan'ın sorularını da yanıtladı.

Erdoğan, Ermeni tasarısı nedeniyle yaşanan krizin Ermenistan'a zarar vereceğini söyleyerek, Ermenistan'ın dostları olan ülkelerin iki ülke arasındaki normalleşme sürecine yardımcı olmaları gerektiğini kaydetti. "Biz tabii sıfır sorun politikamızı kararlı bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Ama biz elimizi uzatırken karşımızdaki elini yumruk haline getiriyorsa bizim yapacak bir şeyimiz olmaz" diyen Erdoğan, "son dönemde kabul edilen Ermeni tasarıları karşısında Türk dış politikasının sıkıştığı" yönündeki eleştirileri ise reddetti. Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Şu anda böyle bir problem söz konusu değil. Ermenistan'la ilgili gelişmelerde de sıkıntı bizim değil, sorun bizim değil, aslında Ermenistan'ındır... Ve şu anda Ermenistan'ın çok önemli bir kararı vermesi lazım;Diasporanın ipoteğinden Ermenistan'ın kurtulması lazım. Eğer Ermenistan'ı seven ülkeler varsa, başta Amerika, Fransa, Rusya olmak üzere, bir defa Ermenistan'ı diasporanın ipoteğinden kurtarmaları gerekir."


AB ile ilişkiler

Erdoğan, AB ile ilişkiler konusunda da Kıbrıs'taki limanların açılması talepleri ve bunun müzakerelere etkisini değerlendirdi. Çıkmazın nasıl aşılacağını düşünmenin sadece Türkiye'nin görevi olmadığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz tabii bir defa AB'nin ahde vefa sürecini işletmesini istiyoruz. Bu ta Bürgenstock'ta başlayan bir süreçtir ve hala yerine getirilmemiştir ve bu sıkıntılar devam ediyor, devam edecektir."

Erdoğan, kapalı olan fasıllar konusunda da bir revizyonun gündeme gelmesi gerektiğini belirterek, "Çünkü şu anda üzerinde konuşabileceğimiz dört fasıl var. Bu dört fasıl üzerinde şu anda çalışıyoruz. Öyle zannediyorum ki İspanya'nın dönemi önemli bir işaret fişeği olacak. Öyle görüyorum ve bu beklentimiz var. Ve en son Şubat'ta İspanya'ya yaptığım ziyarette de bunu Sayın Başbakanla ayrıca görüştük" dedi.

Başbakan Erdoğan, "Bundan sonra eğer Avrupa Birliği, 'biz bu konuyu kenara koyalım' diyorsa, bu 'Türkiye'yi kenara koyalım' anlamına gelir ve Kıbrıs da bunlar için adeta kendi içlerinde bir siyasi ur haline gelir" diye konuştu.

Erdoğan, "Kıbrıslı Rumlara limanların açılması konusunda önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği'nden taleplerin, baskının artmasını bekliyor musunuz? Türk tarafı öncelikle ambargoların kaldırılması gerektiğini söylüyor. Avrupa Birliği de Rumlar da bunu kabul etmiyor. Sizce bu çıkmaz nasıl aşılacak?" sorusuna karşılık şunları söyledi:

"Doğrusu, bu nasılı düşünmek sadece bizim görevimiz değil. Bunu düşünmek her iki tarafın görevi... Limanların açılması ile ilgili olarak; eğer her iki taraf limanları karşılıklı olarak açarsa biz buna hazırız. Bizim tabi bir defa Avrupa Birliği ile aramızdaki ahde vefa sürecini işletmesini istiyoruz. Ta bu Bürgenstock'ta başlayan bir süreçtir ve bu ahde vefayı Avrupa Birliği hala yerine getirmemiştir ve bu yerine getirilmediği sürece buradaki sıkıntılar devam ediyor, devam edecektir."


Ermeni tasarıları

Ermeni tasarısı nedeniyle Türk dış politikasının sıkıştığı eleştirisine katılıp katılmadığının sorulması üzerine Erdoğan, "Biz tabii sıfır sorun politikamızı kararlı bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Ama biz elimizi uzatırken karşımızdaki elini yumruk haline getiriyorsa bizim yapacak bir şeyimiz olmaz. Ama biz her zaman elimizi barış için uzatacağız, sevgi için uzatacağız, yeter ki karşımızdaki eller yumruk haline gelmesin" dedi.

Başbakan Erdoğan, Ermeni tasarısının başka ülkelerin parlamentosunda kabul edilmesi konusundaki görüşünün sorulmasına karşılık da "Bunların hiçbirisi bizi ilgilendirmez. Bunların hiç birisinin Ermenistan-Türkiye arasında bir yeri yok. Bunlar kendi kendilerine rol çalıyorlar. Bu ülkelerin Ermenistan ile ne alakası var, bunlara kim bu görevi verdi? Nereden çıkarıyorlar bu görevi? Burada eğer taraf ülke varsa bu Türkiye Ermenistan'dır- eğer taraf ülke varsa... Bunlar almış oldukları bu kararla şov yapıyorlar... Ve Ermenistan halkına da zarar veriyorlar... Bir şey eğer olacaksa da çıkmaza giriyor" yanıtını verdi.

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakın benim ülkemde, 170 bin Ermeni var; bunların 70 bini benim vatandaşımdır. Ama yüz binini biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım. Niye? Benim vatandaşım değil bunlar. Ülkemde de tutmak zorunda değilim. Yani şu anda bizim bu samimi yaklaşımlarımızı bunlar bu tavırlarıyla ne yazık ki olumsuz istikamette etkiliyorlar, bunların farkında değiller."

Ermeni tasarısı nedeniyle ABD ile yaşanan gerginliğin Türkiye'nin Orta Doğu'da oynamak istediği rolü gölgeleyip gölgelemeyeceğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Biz elimizden geleni yaparız. Yani her şeyi sonuna kadar götürmek, neticelendirmek, rol çalmak - bizim böyle bir görevimiz yok. Biz iyi niyetle bir şeyler yapmanın gayreti içerisindeyiz. Bölgede, ikili, tüm bunlarda biz acaba dünya barışına nasıl katkıda bulunabiliriz? Hep bunun gayreti içerisindeyiz. Ermenistan ile olan ilişkilerde de bugüne kadar hep bu yaklaşım içinde olduk, bu anlayış içerisinde olduk, ama bazıları herhalde bizi anlamak istemiyorlar. E bu da bizi üzüyor tabii" dedi.


Türkiye'deki Ermeniler

Erdoğan, Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasındaki arabuluculuğuna ve Türkiye'deki Ermenilere ilişkin olarak da şunları kaydetti:
"Bu bizim isteğimizdir, burada illa olsun diye de bir gayretimiz yok. Şu anda bizim örneğin Irak ile yaptığımız anlaşmalar var; 48 anlaşma yapmışız. Suriye ile 51 anlaşma yapmışız. Suriye bizimle bu anlaşmaları yaparken, ülkesindeki Ermenilerden dolayı ben bu anlaşmayı yapmıyorum dememiştir. Niye? Bize inanmıştır, biz de Suriye'ye inanmışızdır. Arabuluculuk noktasında zaten Suriye'nin bize karşı olan yaklaşımı çok farklı. Yani şurada bir şeyi çok açık net ortaya koymamız lazım. Özellikle İran, Irak, Suriye bu bölgede, tabii Ermenilerin de yerleştiğini bilmemiz lazım. Yoğun şekilde mesela İran'da Ermeni var. Aynı şekilde Suriye'de Ermeniler var. Ama bizim bu ülkelerle bu görüşmelerimizi hiç bir zaman engellememiştir. Bizim ülkemizde 100 bin kadar vatandaşımız olmayan Ermeni'nin bizde yaşamasına çalışmasına müsaade ediyorsak, bu da bizim bir yaklaşım tarzımızdır. Ne denli barışa yönelik bir yaklaşım tarzı içerisinde olduğumuzu göstermesi bakımından önemlidir ama bunun karşılığını da bizim görmemiz lazım. Eğer biz bunun karşılığını göremezsek herhalde biz de başımızın çaresine bakacağız."
BBC muhabirinin Erdoğan'ın bu sözleriyle Ermenilerin Türkiye'den sınırdışı edilmesini mi kastettiğini sorması üzerine Erdoğan ile Alkan arasındaki diyalog şöyle gelişti:
"...Gerekirse....
BBC Türkçe: "Sınırdışı ederiz diyorsunuz?"
Erdoğan: "Ama tabii dünden bugüne değil..."

 

Erdoğan iş adamlarına seslendi

Başbakan Erdoğan, Londra'daki temasları çerçevesinde Derchester Otel'de düzenlenen Türkiye-İngiltere İş Forumu'nda iş adamlarına seslendi.

Konuşmasında, ABD Temsilciler Meclisi'nin ilgili komisyonu ve İsveç parlamentosunda kabul edilen 1915 olaylarına ilişkin tasarılara değinen Başbakan Erdoğan, ''Değerli dostum, İngiltere Adalet Bakanı Jack Straw'ın az önce yapmış olduğu açıklama, inanıyorum ki İngiltere ile ilgili birçok dedikoduyu da ortadan kaldırıyor'' dedi.

Tarihte yaşanmış ve henüz tam olarak aydınlığa kavuşmamış olayların, Türkiye'nin aleyhine olacak şekilde gündeme getirilmesinden büyük rahatsızlık duyduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Biz 1915 yılında yaşanmış olaylara ilişkin her zaman bilimi, arşivleri, belgeleri adres olarak gösterdik, bir meselenin bilim adamları tarafından tarihçiler tarafından ele alınmasını, onlar tarafından araştırılmasını ve aydınlatılmasını istiyoruz. Olması gereken de açıkçası budur'' diye konuştu.

Erdoğan, 2005 yılında Ermenistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Robert Koçaryan'a bir mektup yazarak, ''Gelin bunu bu şekilde yapalım'' çağrısında bulunduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz bütün arşivlerimizi açtık. Şu ana kadar incelemesi yapılan belge sayısı bizde 1 milyonu aşmış vaziyette, varsa siz de arşivlerinizdeki belgelerinizi ortaya çıkarın. Yoksa üçüncü ülkelerdekileri çıkaralım ve bu belgeler incelensin çalışmalar üzerinde yapılsın, ondan sonra biz siyasiler üzerimize düşeni yapalım. Tarih parlamentolarda değil, arşivlerde ve bilim adamlarınca yazılır ve yargılanır. 1915 olaylarına ilişkin olarak sadece siyasi saiklerle alınan kararlar, bilimsellikten, akıl ve mantıktan tarihi gerçeklerden uzak kararlardır. Toplumumuz arasındaki yakınlaşmaları, ülkeler arasındaki normalleşme çabalarını olumsuz etkileyen bu tür girişimler, geleceğe yönelik ümitleri de kırmaktadır. Bölge tarihini en yakından bilen bir ülke olarak İngiltere'nin bu konuda desteğini ve katkısını bizlerden esirgemeyeceğini umuyorum.''
 

"Bu iki sihirli kelime veya kavram bizim için çok çok önemli"

''Ülkemizde son dönemde yaşanan tartışmalar, güçlü bir demokrasi ve evrensel hukuk değerlerinin yerleşmesine yönelik tartışmalardır'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

''AB ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülke, ekonomide, iç ve dış politikada, sosyal yaşamda, demokratikleşme ve hukuk alanında ne yapması gerekiyorsa, hangi adımları atması, hangi reformları gerçekleştirmesi gerekiyorsa biz de onu yapıyoruz. Güven, istikrar... Bu iki sihirli kelime veya kavram bizim için çok çok önemli.

Takdir edersiniz ki değişim ve dönüşüm kolay olmuyor. Değişimden etkilenecek kesimler kimi zaman ciddi dirençler gösterebiliyorlar. Ama Türkiye'nin AB'ye üye olması, küresel ekonomi ile entegre olabilmesi için biz bu değişimin gerekli olduğuna, acil olduğunu bir an önce yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ve bu değişimleri gerçekleştirmenin adımlarını da atıyoruz. İşte 8 yıl içinde Türkiye demokrasi, hukuk noktasında çok önemli ilerleme kaydetti. Biz en modern standartları AB'nin evrensel normlarını Türkiye'ye taşımak noktasında kararlıyız. Ve bu kararlılığımızdan taviz vermeden de yolumuzda ilerliyoruz.''
 

''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"

Türkiye'de bir süredir yürütmekte oldukları ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi''nin de bu noktada büyük önem arz ettiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Toplumsal yapımızı güçlendirmek, birlik ve bütünlüğümüzü pekiştirmek, başta terör olmak üzere yaşanan acıları sona erdirmek için kısa bir ifadeyle sorun alanlarını minimize etmek için cesur bir adım attık. Ülkemizdeki tüm etnik grupların, inanç gruplarının, azınlıkların sorunlarını cesaretle ele aldık. Ekonomik noktada özellikle işsizlik konusunun üzerine ısrarla gidiyoruz, gideceğiz.

Burada tabii ortak çözümler üretmenin de mücadelesini veriyoruz. Hafta sonunda yaklaşık 12 bin 500 Roman vatandaşımızla bir araya geldik. Türkiye'nin Romanları tarihlerinde ilk kez, bir hükümet tarafından muhatap alınmanın, sorunlarının gündeme gelmesinin ve çözüm yoluna girmesinin tarifsiz sevincini yaşıyorlar.

Benzeri çalışmaları diğer etnik ve inanç gruplarıyla yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Azınlıklarla yaptık yapmaya devam ediyoruz. Tüm bu çalışmalar, Türkiye'nin daha da özgürleşmesini sağladığı kadar, demokratikleşmenin güçlenmesi vesilesiyle ekonomiye önemli ve olumlu etkiler yapıyor. Tüm bunların ötesinde tüm vatandaşlarımızın kendisine olan özgüvenini artırıyor. Bu bizim için çok önemli. İtilmişlik, ötelenmiş, ayrımcı bir yaklaşım, bunların ayaklar altına alındığı bir tablo... Buna ihtiyacı olan insanlarımız, işte bunun ortadan kalktığını görmenin mutluluğunu yaşıyor. Reformlar konusunda son derece kararlıyız. Reformları sonuna kadar götürecek ve AB standartlarını yakalamış bir Türkiye için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz.

Türkiye'deki gelişmelerin buralara farklı şekilde aksettirildiğine zaman zaman şahit oluyoruz. Sizlerden ricam şu; bu gelişmeleri çok boyutlu şekilde ele almanız, subjektif yorumlarla yetinmemeniz olacaktır. Türkiye'de yaşananları objektif bir şekilde değerlendirdiğinizde, yaşananların son derece olumlu, sevindirici ve bölgemiz adına son derece güzel gelişmeler olduğunu sizler de göreceksiniz.''
 

Dost ve müttefik İngiltere

''İngiltere'nin dostu, müttefiki ve ortağı''
olan Türkiye'nin, adil, paylaşımcı ve herkesi kucaklayan dış siyaset anlayışını kendi bölgesinde ve küresel ölçekte kararlılıkla uyguladığını belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bölgemizdeki meseleler, aynı zamanda küresel sonuçları olan ve İngiltere de dahil olmak üzere herkesi ilgilendiren sorunlardır. Dünyada bir çok kriz bölgesinde İngiltere ile tam bir işbirliği içinde çalışıyoruz. Küresel ve bölgesel işbirliği yolunda ortak mücadele veriyoruz. Ben burada bir kez daha İngiltere'ye AB üyeliğimize verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum, bu desteğin önümüzdeki süreçte çok daha büyük önem arz ettiğini de hatırlatmak istiyorum.

Şu hususun da altını çizmek durumundayım; bizim Türkiye olarak komşu ve çevre ülkelerle geliştirmeye çalıştığımız ilişkiler, asla ve asla AB'nin bir alternatifi olarak görülmemelidir. Böyle bir yaklaşım, son derece yanıltıcı olur. Türkiye, bölge ülkeleri ile tarihi ve kültürel çok sayıda ortak paydaya sahip. Esasen, Türkiye'yi AB için önemli hale getiren, vazgeçilmez hale getiren de işte bölge ile olan bu ortak paydalarımızdır. İslam Dünyası ile Balkanlarla, Kafkaslarla, Kuzey Afrika'yla, Akdeniz havzasıyla iyi ilişkileri bulunan bir Türkiye, AB'nin bir üyesi olarak Birliğe güç ve vizyon katacaktır. AB'nin genişleme yorgunluğundan ziyade yeni genişleme dalgalarını konuşması, bunları tartışması çok daha isabetli, anlamlı bir yaklaşım olacaktır.

Katılım süreci, siyasi ve ekonomik açıdan son derece hassastır. Getireceği güçlükler, ancak tam üyelik ile bertaraf edilebilecek kararların alınmasını da gerektirmektedir. Tam üyeliğin zamanlamasına hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair olumsuz senaryoların üretilmesi kamuoyumuzdaki algıları olumsuz etkilemekte hükümetimiz adım atmasını da zorlaştırmaktadır. Bu durumda üye ülkelerden Türkiye'nin katılım süreci hakkında teşvik edici mesajların gelmesi daha da önem kazanıyor. Türkiye'nin uzak olmayan bir gelecekte AB içinde yerini alacağı gerek AB, gerek Türkiye kamuoyularında sağlam biçimde yerleşmesi gerekiyor bunun için öncelikle katılım sürecinin görünen ve siyasi engellemelerle arındırılmış bir şekilde ortak hedefimiz olan üyelikten saptırılmadan ilerletilmesi önem taşıyor. Türkiye olarak AB'ye tam üyelik yolundaki bizim kararlılığımız artık sorgulanmaması gereken hatta bizim dahi tekrarlamaya lüzum görmediğimiz bir husustur.''

12 Fasılda müzakere

''Bütün siyasi engellemelere, motivasyon kırıcı yaklaşımlara rağmen şu anda 12 fasılda müzakerelerin açıldığını'' ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Ve bunlardan birinin hem açılışını hem de kapanışını gerçekleştirmemiz hükümetimizin bu hedefe sıkı sıkıya bağlı olmasının bir tezahürüdür. Hükümetimizin AB üyeliği yolunda 7.5 yıldır gösterdiği kararlılık ve attığı adımlar bundan sonrası için de Türkiye'nin AB yolundaki en büyük taahhüdüdür, teminatıdır'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:
''Tabiatıyla bu sürecin ilerlemesi için sadece Türkiye'nin çaba sarf etmesi yeterli olmuyor. AB'nin de üzerine düşeni yapması ve süreçle bağlantısı olmayan siyasi engellemeleri ortadan kaldırmasını bekliyoruz. Türkiye'nin temel stratejik hedefi ve devlet politikası AB ile bütünleşmektir. O nedenle biz fasıllarlar noktasında gerekli kriterleri yerine getiriyoruz, getireceğiz. Hatta siyasi engellemeler nedeniyle açılamayan 20'ye yakın fasılda dahi kriterleri tamamlama noktasında kararlıyız. Kurumlarımız, kuruluşlarımız buna müsaittir, dersini çalışıyor.

Demokratikleşme, kalkınma ve dış politikaya ilişkin olarak cesur kararlar alma noktasında Türkiye'nin şimdiden AB üyesi bir çok ülkeden daha ileri seviyelerde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Kaldı ki Türkiye'ni şu anda AB üyesi ülkeler içinde 5 milyona yakın vatandaşı var. Zaten fiilen Türkiye AB'ye girmiş vaziyette.''


Erdoğan-Brown ortak basın toplantısı

Başbakan Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Downing Street 10 numaradaki Başbakanlık Konutu'nda yaptıkları baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, bir gazetecinin, ''Sabah saatlerinde burada bir mülakat verdiniz. Türkiye'de kaçak yollardan bulunan 100 bin civarında Ermeni'nin, eğer iyi niyetiniz bu konuda anlaşılmazsa sınır dışı edilebileceğini söylediniz. İyi niyetinizin anlaşılmamasının sınırı ne olursa bu gerçekleşir?'' sorusuna, şu yanıtı verdi:
''Bu konu dünden bugüne bir konu değil. Ülkemizde şu anda yaşayan yaklaşık 170 bin Ermeni var. Bunların 70 bini vatandaşımız. 100 bini ise kaçak olarak yaşıyor. Dünden bugüne kalkıp da bir karar verecek değiliz. Bunlar 10 yılı aşkındır ülkemizde bulunuyor fakat bu gelişmeler bu şekilde devam edecek olursa tabii ki değerlendirmeyi muhakkak yapacağız. Değerlendirmesini yapıp gereken adımı o zaman atacağız.''

Aynı yöndeki başka bir soru üzerine de Erdoğan, ''Diaspora'nın kontrolünden, ipoteğinden Ermenistan'ın kurtarılması lazım. Burada da Minsk Üçlüsü'nün üzerinde çok önemli bir görev var. Bu önemli görevi Minsk Üçlüsü'nün başarması lazım. Bu başarıldığı anda zaten bütün sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. O zaman ne Türkiye'deki bu sorunlar kalacaktır ne Türkiye-Ermenistan arasında bir sıkıntı kalacaktır ne de Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir sıkıntı kalacaktır'' diye konuştu.

Erdoğan, gerek baş başa gerekse heyetler arası yaptıkları görüşmelerin dostane bir şekilde geçtiğini ifade ederek, siyasi, askeri, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerin her iki ülke arasında mevcut olduğunu kaydetti.

İngiltere'nin, başta AB olmak üzere Türkiye'nin üyelik sürecinde her zaman yanında olduğunu kaydeden Erdoğan, bundan sonraki süreçte de İngiltere'nin, Türkiye'nin yanında olacağına olan inancını dile getirdi.

NATO'da da Türkiye'nin İngiltere ile birlikte olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, birçok ülkede birlikte hareket edildiğini, şu anda da Afganistan'da iki ülkenin birliktelikleri bulunduğunu söyledi.

Erdoğan, İngiltere'nin yatırımlar açısından Türkiye'de ilk sırada yer aldığına dikkati çekerek, Türkiye'ye gelen İngiliz turist sayısının iki milyonu aştığını vurguladı.

Başbakan Erdoğan, görüşmelerde, Orta Doğu konusunun da ele alındığını belirterek, ''İkili münasebetlerimizin yanında, bunları değerlendirmek gerçekten bizler için gerekliydi. Gerek Suriye-İsrail ilişkileri gerek İsrail-Filistin ilişkilerini kısa da olsa değerlendirme fırsatımız oldu'' dedi.

Erdoğan, ağırlıklı olarak Kıbrıs konusu üzerinde durduklarını da dile getirerek, ''Kıbrıs sorununa yönelik birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk. Malum, üç garantör ülkeden bir tanesinin İngiltere olması bakımından önem arz ediyor. İran'ın nükleer programı üzerinde birlikte bir değerlendirme yaptık. Oradaki mutabakatımızda, tabii ki bölgede bizler bir nükleer silah istemiyoruz. Çözümün de diplomatik yollardan olmasını sağlamalıyız'' diye konuştu.


Sorular

Bir gazetecinin, ''1915 olayları dolayısıyla İsveç Başbakanı ve Dışişlerinden gelen son açıklamaları tatmin edici buluyor musunuz? Bu açıklamalar Büyükelçi Zergün Korutürk'ün dönüşünün gözden geçirilmesi yolunda bir vesile olabilir mi?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
''Öncelikle değerli meslektaşım Reinfeldt'in açıklaması çok çok önemliydi. Bu açıklamasında, bu kararın tarihi olayların siyasileştirilmesine yol açtığı için esefle karşıladığını, bundan dolayı da büyük bir üzüntü duyduğunu özelikle ifade etmiş olması ve bunun dışında İsveç halkının Türkiye hakkındaki görüşlerinin olumlu olduğunu bu açıklamalarda ifade etmesi, ayrıca 'İsveç'te yaşayan ve çalışan çok sayıda Türk toplulumuzun gelişiminde önemli bir rol oynamıştır' ifadesi ve bu yaklaşım ve Türkiye'nin AB sürecinin ileri götürülmesi noktasındaki gayretinin bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edeceğini bildirmesi noktasında Sayın Başbakan'ın yaptığı açıklamayı olumlu bir açıklama olarak görüyorum. Telefonda da bu noktada böyle bir açıklamasının olabileceğini söylemişti. Bundan dolayı da kendilerine teşekkür ediyorum.''

Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin İran konusundaki pozisyonunu bize açıklar mısınız?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''İran ile bizim nükleer program çerçevesinde çok yoğun görüşmelerimiz oldu. Hala da yoğun görüşmelerimiz devam etmektedir. Bölgemizde nükleer silah istemediğimizi zaten bütün dostlarımıza ifade ediyoruz. Tabii dünyada nükleer silahın yayılmasının önlenmesinin ötesinde bir kararın da alınmasından yanayız. Biz, nükleer silahların olmadığı bir dünya istiyoruz. O zaman inanıyorum ki bu tür serzenişler çok daha çabuk netice verecektir. Önemli olan bir şey, o da şudur: Kesinlikle İran'a biz uyarılarımızı yaptık, yapıyoruz, çözümün de diplomatik yollardan olduğuna inanıyoruz. Bundan önce iki kez yaptırımlar farklı şekillerde uygulandı. Yeniden bir yaptırım düşünülüyorsa bu üçüncüsü olacaktır. Çözüm için diplomasi, diplomasi, diplomasi...''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler