Gezi parkında bir akşam üstü

Gezi Parkı’nda bir akşam üstü ölümden döndüm. Yok, hayır, doğrudan doğruya polis saldırısından, gaz bombasından, tazyikli sudan, plastik mermiden etkilendiğimden değil.

Gezi parkında bir akşam üstü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.07.2013 - 11:29

Başbakan’ın, İçişleri Bakanı’nın, valinin kulakları çınlasın; çünkü Gezi Parkı deyince akla ilk gelenler bunlar oluyor iki aya yakın süredir gerçi ama... 18 Temmuz akşamı gezi parkında ölümle burun buruna gelişimin nedeni kısaca polis şiddetiyle ilgili değil.

Eli sopalı dokuz on kişilik grubun parkın içinde bulunan herkese saldırmaları sırasında orda olduğum için ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldım.

Eli sopalı grupların yaptıkları malum. Eskişehir’de eli sopalıların saldırısı sonucu yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz toprağa verileli kaç gün oldu ki...

Akşam on sekiz otuz suları. Divan Oteli tarafından parka girdim; sağa sola bakınarak yürüyorum. Mısır, pilav, köfte satıcıları seyyar arabalarıyla parkın değişik yerlerinde konuşlanmışlar; ilk dikkat çekenler onlar. Çimlerin üstünde yatanlar, oturanlar ve gelip geçenler... Ama öyle kalabalık değil. Şu park sırasında oturanlar belli ki sevgili. Kim bilir ne hayaller kuruyorlar. Şurada, çimlerin üstündekiler, büyük ihtimalle geçerken soluklanmak için biraz oturalım demişler de onun için buradalar izlenimi uyandırıyorlar. Çevreye bakarak yürümeye devam ediyorum. Ne “Devrim Market” var, ne polis müdahalesi sırasında gazdan ya da isabet eden gaz kapsülüyle yaralananlara ilk müdahalenin yapıldığı “Revir” ne de gençlerin kurduğu “Çapulcu Kütüphanesi”. Ama cini şişeden çıkarmış ve hâlâ dışarıda olan direnişin ruhu duyumsanıyor. İşte şurada parkın tam ortasında ‘fıskıyeli’ alanda, geride kalan süreçte başta polis şiddetine maruz kalarak yaşamını yitirenlerin adlarının yazılı olduğu ve resimlerinin bulunduğu dövizlerin yer aldığı anıt.

Biraz daha ilerliyorum; bir bağrış çığrış geliyor. Biraz ileride dokuz on kişilik eli sopalı grubun parkın içine doğru geldiğini ve sağa sola koşarak çevrede bulunanlara gelişigüzel saldırıyor. Ne olduğunu anlamak mümkün değil...

Ancak parkta, eli sopalılar ortaya çıkana kadar ne bir slogan atan, ne bir açıklama yapan, bildiri okuyan, pankart taşıyan ya da herhangi bir eylem söz konusu...

Saldırganların ellerindeki sopaları gelişigüzel sallayarak çevrede bulunanlara vurmaları, küfretmeleriyle başlayan eylemleri yirmi beş otuz dakika sürüyor.

Parkın Taksim alanı tarafındaki çıkışa doğru hızla yürürken bir taraftan bulunduğum mesafeden saldırganları ve saldırı olayını cep telefonumla kaydetmeye çalışıyorum… Ancak görebildiğim kadarıyla saldırganlar ellerindeki kalaslarla önüne gelene öylesine gözü dönmüş biçimde vuruyorlar ki daha fazla yaklaşıp görüntü almak mümkün değildi. Taksim alanındaki merdivenlerin başında bir grup çevik kuvvet polisi bulunuyor. Olay sürerken ne yapacaklarını beklemeye başlıyorum. Polis bir süre izledikten sonra müdahale ediyor. O sırada olayları kaydederken en az dört beş kez basın mensubu olduğumu söylemek, kimliğimi göstermek ve açıklama yapmak zorunda kalıyorum polislere. İki saldırgan sivil polislerce yakalanarak çevik kuvvete teslim edililyor. Biraz ötede parkın tarlabaşından gelen yoldan tarafında olan kısımdaki ağaçaların altında başından yaralanan bir kişi yerde yatıyor. Saldırı sırasında onlarca kişi de hafif şekilde de olsa yaralanıyor. Yakalanan iki saldırgandan birinin grubun elebaşısı olduğu olaylar sırasındaki yönlendiriciliğinden anlaşılıyordu. Bu kişi teslim edildiği çevik kuvvet ekiplerinin arasındaki rahat tavırları ve söylemleriyle de dikkat çekiyor. Yakalayan sivil polisler tarafından zorla getirilip çevik kuvvet ekiplerine teslim edilmesine karşın kendisini “Ben kendim geldim, buradayım, bir yere gitmiyorum” diyerek savunuyordu.

Kim olduklarını ve neden parkta bulanan ve belli ki hiç tanımadıkları kadın, erkek, çocuk demeden önlerine gelen herkese ellerindeki kalaslarla saldırdıklarını öğrenmek için soru sorma girişimim polis tarafından engellenince ısrarcı olmuyorum. Zaten o anda hâlâ yaşadığım şokun etkisi altındayım.

Başta Başbakan, diğer sorumluların açıklamaları ve yaptırımlarıyla tırmanmasına neden oldukları “eli sopalı kişiler”in saldırıları bu tür olayların tekrarlanacağına yönelik endişelerin yersiz olmadığını gösteriyor. Ancak çok önemli bir başka sorunun da işaretini veriyor. Eğer bir an evvel önlemi alınmazsa eli sopalı grupların saldırılarının giderek artmakla kalmayıp bu gidişle bunların olağanlaşıp sıradanlaşacağı gibi bir görüntü oluşuyor…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler