Güzelliğin ardındaki insan

Komiser Maigret’nin yaratıcısı, ünlü polisiye yazarı Simenon, bu kez fotoğraflarıyla İstanbul’da. Simenon, 1930’ların ilk yarısında İstanbul’daydı. Fotoğraflı röportajlar gerçekleştirmek üzere. Şimdi o fotoğraflar Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde sergileniyor.

Güzelliğin ardındaki insan
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.03.2014 - 11:34

Georges Simenon 20. yüzyılın en üretken yazarlarından biri. Psikolojik polisiyenin babası kabul edilen yazar, suçlunun takibinden çok suçun nedenlerini anlatıyor kitaplarında. 1929’da yazdığı kısa bir eserle komiser “Jules Maigret”yi okurla tanıştıran Simenon, kahramanı Komiser Maigret olan 75 roman ve 28 kısa hikâyeyle tanınmış. Simenon, yaklaşık 200 roman, binlerce hikâye ve çok sayıda makale yazmış. Gençliğinde 4 yıl yerel bir gazetede polis muhabiri olarak çalışan Simenon, yalnızca başarılı bir roman yazarı değil, aynı zamanda çeşitli gazete ve dergilerde fotoğraflı röportajları yayımlanmış bir muhabir. Türkçeye çevrilmiş yaklaşık 18 kitabı bulunuyor.
Şimdi gazeteci, yazar, fotomuhabiri Simenon’un İstanbul’dan karelerin de yer aldığı 100 fotoğrafı “Belçika’dan Türkiye’ye, 1931-1935” adlı bir sergiyle İstanbul’da. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde bugün açılacak serginin sorumlusu Anne Baradel, “Bu serginin projesi, üç yıl önce, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi Müdürü Yann de Lansalut ile Frankofon Türk yazar Enis Batur’un bir sohbeti sırasında ortaya çıktı. Sergi, yazarın oğlu John Simenon’un onayı, yardımı ve İstanbul’daki Belçika Başkonsolosluğu’nun katkısı olmadan gerçekleşemezdi” diyor.
Simenon, İstanbul’a eşi Tigy ile birlikte, 1 Haziran 1933’te, Marsilya’dan kalkan bir kargo gemisiyle gelmiş. Yolculuğunun iki amacı varmış. Büyükada’da kalan sürgündeki Lev Troçki ile Paris-Soir için röportaj yapmak ve Sovyet kıyıları hakkında bir fikir edinebilmek adına Karadeniz’de bir gezi gerçekleştirmek. 9 Temmuz’da İstanbul’dan ayrılan Simenon için Baradel, “Simenon için İstanbul, sadece bir durak olmuş, fakat bu durak, Simenon’un yazılarını epeyce beslemiş. Türkiye’deki konaklamaları, Troçki ile Büyükada’da gerçekleştirdiği röportajla birlikte, başka röportaj ve romanlara da konu olmuş” diyor.
“Minareler ve binalar arasında, ışıkların, gemilerin, her tür ve her ırktan insanların kaynadığı İstanbul’a, kısa süre önce ayak bastım. Konstantiniye, şimdiye kadar yüz kez, bin kez tarif edildi; ben de tarif etmeye çalışmayacağım. İstanbul güzel, büyük, olağan dışı” sözleriyle tanımlamış İstanbul’u Simenon.
Üç bölümden oluşan sergi için Baradel, “Simenon’un 30’lu yıllarda kat ettiği yolun bize anlamlı gelen fotoğraflarından 100 kadarını seçtik. Her bir bölümde Simenon’dan bir de röportaj bulunmakta, bu da fotoğrafların o dönemin bağlamında yerlerini bulmasını sağlıyor” diyor.
Serginin ilk bölümünde birkaç Avrupa ülkesi yer alıyor. Sergide ilk olarak, Simenon’un bir tekne satın alıp 6 ay boyunca Fransa nehir ve kanallarında gezdikten sonra çektiği fotoğraflar bulunuyor. Bunlar, Simenon’un ilk fotoğraf ve röportajları.
Sonra, o dönemde birçok ülkede yükselen milliyetçiliğin ve hüküm süren yoksulluğun tanıklığını yapan Belçika ve Orta Avrupa’da çekilen fotoğraflar geliyor. Simenon’un bir yelkenli gemiye binerek “Latin Medeniyeti”nin köklerini aramak üzere çıktığı Akdeniz gezisinin İtalya fotoğrafları...
İkinci bölümde Simenon’un sömürge Afrika’sında çektiği fotoğraflar. Üçüncü bölümde ise Karadeniz çevresinden ve Türkiye’den fotoğraflar.
Sergide fotoğrafların ne zaman ve nerede çekildiğini gösteren bilgiler bulunuyor. Her bölümde o döneme ait bir ya da birkaç röportaj var. Panolar yolculukları anlatıyor ve yolculuklardan hareketle gerçekleştirilen röportajların başlıklarını belirtiyor. Fotoğraf dizileri ayrıca, Simenon’un tarihi ve toplumsal olayları nasıl algıladığı konusunda ziyaretçiyi aydınlatmak üzere, Simenon’dan alıntılarla desteklenmiş.
Fotoğraflarında insanı ön planda tutmuş Simenon: “Başlıca kaygım, resmedilmeye değer güzelliğin arkasında saklı olan insanı keşfetmekti”.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon