Haberal'ın avukatı: Sonuçlar benzeşiyor
İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı, müvekkilinin sağlık durumuna ilişkin olarak Mehmet Akif Ersoy Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 11-14 Şubat'taki tetkik sonuçlarının İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kardiyoloji Enstitüsü'nden alınan tetkik sonuçlarıyla benzeştiğini iddia etti.
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelen Helvacı, müvekkilinin tedavi gördüğü Mehmet Akif Ersoy Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan tetkik raporlarıyla ilgili olarak basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Haberal'ın ''11 Şubat 2011'de Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun yok hükmündeki bir kararına dayanarak İÜ Kardiyoloji Enstitüsünden zorla alınıp Mehmet Akif Ersoy Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğünü'' belirten Helvacı, söz konusu kararın 4 kişi yerine 2 kişi tarafından imzalandığını, Haberal'ın bu karara dayanılarak zorunlu olduğu halde nöbetçi doktor ve avukatlarının onayı alınmadan zorla götürüldüğünü ve sağlık durumuyla ilgili sürekli spekülasyonlar yapıldığını savundu.
''Haberal'ın sağlık durumuyla ilgili farklı raporlar düzenlenmiş gibi hem kurumu, hem hastaneyi, hem de müvekkilimizi zan altına almaya yönelik birtakım ithamlar karşısında bu açıklamaları yapmanın zorunlu olduğuna kanaat getirdik'' diyen Helvacı, Mehmet Akif Ersoy Gögüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 11-14 Şubat 2011'deki 4 günlük tetkik sonuçlarının İÜ Kardiyoloji Enstitüsünden alınan tetkik sonuçlarıyla benzeştiğini ve monitör-holter kayıtlarındaki ''ani ölüm riski''ni belirtir zikzakların aynı aritmiyle seyrettiğini ifade etti.
"Hekimleri korumak zorunda kaldık"
Daha önce aritmilerin 35 saniye daha devam etmesi durumunda hastanın öleceği ve bunun tıbben tartışılmaz bir gerçek olduğu bilgisini aldığını belirten Helvacı, ''Maalesef bugüne kadar Hipokrat yemini etmiş hekimleri korumak zorunda kaldık. Sağlık Bakanlığına bağlı, objektif olduğu ileri sürülen bir hastaneden de aynı şekilde bu kayıtların teyit edilmesi müvekkilimizin ani ölüm riski altında olduğunun, tıbbi açıdan artık son nokta konulduğunun en açık kanıtı. Müvekkilimizdeki bu ani ölüm oranı yüzde 24 olarak belirtilmiştir. Bu kadar ileri derecede hasta bir kişinin sağlık durumu konusunda spekülasyonlar yapılması, 23 aydır devam eden haksız tutukluluk halini örtbas etme çabasından ibarettir'' dedi.
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun daha önce yok hükmünde bir kararı olduğunu ve bu kararda başkan vekili sıfatıyla imzası bulunan Prof. Dr. Mustafa Oktan Aktürk'ün ortopedist olduğunu kaydeden Helvacı, Aktürk'ün ortopedist olduğu halde kardiyolojiyle ilgili bir kararda imzası bulunduğunu, raporların geçerliliği konusunda istifham yaratan bir karara imza attığını, Aktürk'ün sahte rapor düzenlemesi nedeniyle geçmiş dönemlerde defalarca meslekten men cezası aldığını ve Türk Tabipleri Birliğinin yaptığı bir açıklamayla bu konuyu ortaya çıkardığını ifade etti.
Prof. Dr. Mustafa Oktan Aktürk'ün, şu an Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun başkan vekili olduğunu ve Haberal'in ani ölüm riski altında bulunduğu ve kardiyoloji enstitüsünde yapılan teşhis ve tedavinin doğru olduğuna dair, aynı ihtisas kurulunca verilen 30 Ekim 2009 tarihli Adli Tıp Kurumu kararında da imzası bulunan öğretim üyesi olduğunu söyleyen Helvacı, ''Bu, artık şimdiye kadar adli tıp skandalının en nihai noktaya ulaştığını ortaya koymaktadır ki Türk Tabipleri Birliği de bu açıklamasıyla Adli Tıp Kurumunun siyasi baskı altında hareket etmesi nedeniyle bu kurum tarafından düzenlenen raporların geçerliliğinin tartışmalı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur'' diye konuştu.
Doktorlar hakkında suç duyurusu
Helvacı, ''Sağlık sorunlarına rağmen müvekkilimizin tutukluluk halinin devamına karar verilmesi ya da sağlık durumunun iyi olduğu konusunda spekülasyonlara devam edilmesi halinde bu durumunun müvekkilimizin yaşam hakkına kast edildiği anlamını taşıyacağı ve ilgililerin hukuki cezai sorumluluğunu gerektireceği açıktır'' dedi.
Avukat Helvacı, müvekkili Haberal'ın Ankara'daki avukatları tarafından bugün Prof. Dr. Mustafa Oktan Aktürk ve Doç. Dr. Osman Karakaya hakkında ''skandal niteliğinde, yok hükmündeki, gerçeğe aykırı hastane raporu kararına imza atmaları'' nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına, Adli Tıp Kurumuna, Türk Tabipleri Birliğine ve Türk Kardiyoloji Derneğine ''görevi kötüye kullanma'' suçlamasıyla suç duyurusunda bulunulduğunu kaydetti.
Helvacı, Devlet Denetleme Kurulu'nun da Adli Tıp Kurumuyla ilgili olarak 1 Temmuz 2010'da rapor düzenlediğini, raporda ihtisas alanı olmayan kişilerin düzenlediği raporların bilirkişilik müessesesiyle bağdaşmadığının belirtildiğini söyledi.
Bir basın mensubunun ''Henüz karar verilmedi bildiğimiz kadarıyla. Siz aleyhte bir karar mı bekliyorsunuz adli tıptan?'' diye sorduğu Helvacı, ''Elimdeki raporlara göre sade vatandaş olarak dahi bu şekilde bir karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. 3. İhtisas Kurulu yok hükmündeki kararıyla kardiyoloji enstitüsündeki raporların tartışmalı hale geldiği konusunda ithamda bulundu. Bu kuruldan artık bu aşamadan sonra verilecek kararların zaten tamamen bilimsel olmadığı bu kararıyla ortaya çıkmıştır'' dedi.
Ecevit'in sağlık durumu ile ilgili rapor
Avukat Dilek Helvacı, ''Merhum Bülent Ecevit'in tedavi süreciyle ilgili tartışmalara yönelik'' soruya karşılık da diğer meslektaşlarının bu yönde açıklamalar yaptığını ve Ecevit ile ilgili raporun da zaten 5 kişilik heyetçe çıkarıldığını belirterek, Ecevit'in sağlık sorunuyla ilgili ihtisas sahibi profesör unvanlı beyin cerrahı, iç hastalıkları ve kalp uzmanlarının rapor hazırladığını, bu raporun yapılan tedavinin doğru olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.
Bu rapora karşılık yeni raporun Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu'nun başkanı uzman doktor statüsündeki bir adli tıp uzmanı tarafından yazıldığını ve bu kişinin Ecevit'in rahatsızlıkları konusunda hiçbir ihtisası bulunmayan bir kişi olduğunu savunan Helvacı, ''Diğer katılan kişiler de aynı şekilde sadece uzman doktor statüsündedir. Buna rağmen, tedavinin eksik olduğu şeklinde, hiçbir bilimsel veriye dayanmayan son derece subjektif bir görüş vermişlerdir ve eşit çıkan bu rapor, Adli Tıp Kanunu'na göre başkanın oyuna öncelik tanınarak oy çokluğuyla çıkmış gibi gösterilmiştir'' diye konuştu.
Konuyla ilgili olarak Başkent Üniversitesinde açıklama yapıldığını ifade eden Helvacı, zaten Mehmet Haberal'in, Bülent Ecevit'in tedavi sürecinde hiçbir şekilde yer almadığını ve sadece üniversitenin rektörü statüsünde idari ve ağırlama görevini gerçekleştirdiğini kaydetti.
Helvacı, ''Duruşmalarda da bunu izlettik. Karaoğlan belgeselinin kamera arkası görüntülerinde, gerek Bülent Ecevit, gerekse eşi Rahşan Ecevit, 'Başkent Üniversitesindeki tedavi sürecinin tamamıyla doğru olduğunu, kendisine yanlış bir tedavi yapılmadığını'' ilk ağızdan, sağlıklarında kendileri belirtmişlerdir. Bunlar, tamamen bu 23 aydır devam eden haksız tutukluluk kararını örtbas etmek, gündem değiştirmek için ortaya atılan son derece çirkin ithamlardır'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama