'Hakimden bilgi gizlenmez'
HSYK 1. Daire Başkanı Okur, istihbaratın istediği dinleme kararlarında kimi zaman yargıçların ‘tedirginlik’ yaşadıklarını ve ‘toleranslı’ davrandıklarını söyledi.
HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, istihbaratın dinleme isteklerinde kimi zaman yargıçların “tedirginlik” yaşadıklarına işaret ederken, Reyhanlı örneğini gösterdi. Okur, “Reyhanlı’da bu oldu. ‘Hâkimler dinleme izni vermedi, verselerdi bombalama önlenirdi’ gibi. İstihbari dinlemede bu tür şeyler oluyor. Karar vermeyince, eylem gerçekleşince ‘Hâkim duyarlılık gösterse önlerdik’ yaklaşımı ortaya çıkıyor. Bu nedenle de hâkimler toleranslı davranıyorlar” değerlendirmesini yaptı. Hâkimden gizli bilgi olamayacağına işaret eden Okur, “Hâkimlere ‘Bu istihbari bilgiler gizli, ver kararını gerisine karışma’ demek düşünülemez” derken, kararda imzası bulunan yargıçların durumunun Genel Kurul’da değerlendirileceğini söyledi.
Ajanlarla “koordineli” dinleme kararlarına imza atan yargıçların soruşturulması isteminin HSYK 3. Dairesi tarafından reddedilmesi üzerine gözler kurula çevrildi. Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, gazetemizdeki haberlerle yargıçlar hakkındaki dosyanın kurula geldiğini öğrendiğini söylerken, “Diğer dairelerin işlerini bilmiyoruz. Eğer sizin haberiniz olmasaydı dosya Genel Kurul’a gelince öğrenecektim. Dosya 3. Daire’ye gelmiş, 2 üye hâkimlerin incelenmesi, 5 üye ise ‘ihmalleri yok’ düşüncesiyle ret yönünde oy kullanmış. Ancak benim dosyanın içeriğine ve ayrıntılarına ilişkin bilgim yok. Genel Kurul’a da geleceği için şimdiden bir şey söylemem doğru olmaz” değerlendirmesini yaptı.
Sorularımız üzerine olayı genel hukuk mantığı çerçevesinde irdeleyen İbrahim Okur, keyfiliğin önüne geçilmesi için dinlemelerde hâkim kararı arandığını vurguladı. “Yoksa istihbarat birimleri kendileri de dinleyebilir” diyen İbrahim Okur, “Kişi haklarının güvencesi için hâkimden izin alınıyor. Hâkimin kusuru var mıdır, dosya Genel Kurul’da önümüze gelince bakacağız. İnceleme yönünde oy kullanan 2 üye ile incelemeye yer olmadığı yönünde oy kullanan 5 arkadaşın dayanakları nedir, Genel Kurul’da bunları değerlendireceğiz. Henüz süreç kesinleşmiş değil. HSYK kalkanı söz konusu değil” dedi.
Hâkimler toleranslı davranıyor
Kişilerin kimliğinin gizlenmesine ilişkin sorularımız üzerine ise Okur, ortaya çıkan duruma ilişkin şunları aktardı: “Hâkim şunu sormalıydı ‘Ne tür bir casusluk? Kim bu kişi? Bu kişi ne yaptı?’ İstihbari dinlemenin adli dinlemeye göre farklı bir boyutu var. Ama her halükârda, dinleme konusunda ‘niye, kimi’ sorularının cevabının bulunması gerekiyor. İstihbari dinlemede hâkimler tedirginlik yaşıyor. Reyhanlı’da bu oldu. ‘Hâkimler dinleme izni vermedi, verselerdi bombalama önlenirdi’ gibi. İstihbari dinlemede bu tür şeyler oluyor. Genelde acil talepler. Karar vermeyince eylem gerçekleşince ‘hâkim duyarlılık gösterse önlerdik’ yaklaşımı ortaya çıkıyor. Bu nedenle de hâkimler toleranslı davranıyorlar. Bunu da genel uygulamadaki durum olarak söylüyorum. Hâkimler olarak kararı verirken daha titiz davranmalıyız.”
Hâkimden gizli bilgi olmaz
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakanlığa gönderdiği yazıdaki “... gizli servis faaliyetlerinin doğası gereği gizli yürütülmesinin zorunlu olduğunu bilen/takdir eden hâkimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbik edildiğinin anlaşıldığı...” tümcesini İbrahim Okur, “Hâkimden gizli bilgi olmaz. Nitekim savcıdan bile bazen devlet sırları gizleniyor ama hâkim inceleyip, tutanağı hazırlayıp, gönderebiliyor. Hâkimlere bu kadar yetki verilmişken, ‘bu istihbari bilgiler gizli, ver kararını gerisine karışma’ diye düşünülemez” sözleriyle değerlendirdi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, uygulamayı “Tam bir polis devleti” sözleriyle değerlendirdi. Yargıç kararının kişisel nedenlerle keyfi şekilde dinlemelerin önlenmesi için var olduğuna işaret eden Prof. Dr. Feyzioğlu, “Dolayısıyla hakkında dinleme yapılacak kişinin isminin gizlenmesi, hâkim kararını anlamsız kılar. O zaman gayrimeşru dinlesinler. İnsanların haberleşme gizliliğini yok sayan bir uygulama. Ayrıca istihbarat teşkilatıyla iyi ilişkide bulunan hâkimlerden söz edilmesi vahimdir. Hâkim herhangi bir tarafta yer alamaz. Yer alırsa hâkimlik niteliğini yitirir, devletin bürokratına dönüşür” değerlendirmesini yaptı.
MİT’in talimatıyla mı?
Prof. Dr. Metin Günday da ortaya çıkan durum karşısındaki şaşkınlığını, “Kimi zaman hukuk okuduğum konusunda tereddüte düşüyorum” sözleriyle dile getirirken, tabloyu şöyle yorumladı: “Böyle bir şey olabilir mi? Adı istihbarat, istihbari bilgilere dayanıyor. Ellerinde somut bir şey yok. İstihbarat dediğiniz bu. İstihbari bilgilerin idari işleme dayanak teşkil edemeyeceğine ilişkin yüzlerce Danıştay kararı var. İstihbari bilgilere dayanarak işlem yapılamayacağı, bu işlemin hukuka aykırı olacağı, istihbari bilgilerin kanıtlanmadığı gerekçesiyle verilmiş pek çok iptal kararı var. Şimdi daha vahim bir durum söz konusu. İdare değil yargı istihbarattan gelen talebi, araştırmayacak, istihbari dayanağı var mı, somut bilgisi belgesi var mı araştırmadan ‘MİT’ten talep geldi, ben dinleme kararı veriyorum’ yapılan bu. O zaman şunu soruyorum, bu dinleme kararlarını veren yargıçlar istihbarat birimlerinin talimatıyla mı hareket ediyor? Hukukçu olarak bunu düşünürüm.” İstihbari bilgilerin araştırılması gerekliliğinin yargı için daha çok geçerli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Günday, “Yargıç MİT’ten dinleme talebi geldi diye nasıl otomatik karar verir? Hukuk devletinde böyle bir şey düşünülemez. Yargı içerisinde de mi istihbarat uzantısı var? Bu anlama geliyor bu ifade. Ya da bu ifade ediliyor. Meğer öyle yargıçlarımız da varmış. Yargıda mı istihbarat yapıyor? Sonucu bu oluyor. Öyleyse dinleme kararları veren yargıçların tarafsızlığından kuşku duyulur” diye konuştu.
İşbirliği AYM’ye taşındı
Kod isimle dinlenen gazetecilerden Mehmet Altan, açığa çıkan yargıç-ajan işbirliğini bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Avukatı Ergin Cinmen, aracılığıyla verdiği dilekçede, Altan’ın Türkiye’nin de kabul ettiği AİHS hükümlerinden doğan haklarının da ihlal edildiği kaydedildi. Dilekçede, “Altan, bir yıl boyunca uydurma suçlar gerekçe gösterilerek, yargıçlar aracı kılınarak veya aldatılarak hukuka açıkça aykırı olarak dinlenmiştir. Bu fiil anayasal ve uluslararası hakların ihlaline neden olmuştur” denildi. Anayasaya göre herkesin özel hayatının gizliliği ve haberleşme hürriyetinin bulunmasına karşın takipsizlik kararı ve itirazın reddi kararında bu istisnalardan hiç bahsedilmediği değerlendirilen dilekçede, Başbakanlığın yönetmeliği uyarınca MİT’in hâkimlerle koordineli olarak yaptığı dinlemeye ilişkin şu belirlemeler yapıldı: “Bahsedilmesi de zaten mümkün değildir. Çünkü söz konusu istisnaların sınırları AİHS’nin 8/2. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre istisna hallerin uygulanması ancak ‘demokratik bir toplumda, zorunlu ölçüde ve yasayla öngörülmüş’ olması halinde söz konusu olabilecektir. İnsanların uydurma suçlarla, hayali isimler altında üstelik yargıçların aldatılmak veya yargıçların görevlerini savsaklaması veya istemin hukuka aykırılığını bilmesine rağmen verilen kararlarla dinlenmenin demokratik bir toplumda kabul edilebilmesi herhalde mümkün değildir.”
Başbakanlığın, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni vermediği kararına atıfta bulunulan dilekçede, MİT Müsteşarının Başbakanlığa gönderdiği yazıdaki, “... gizli servis faaliyetlerinin doğası gereği gizli yürütülmesinin zorunlu olduğunu bilen/takdir eden hâkimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbik edildiğinin anlaşıldığı...” cümlesine yer verilerek, şöyle denildi: “Bu cümleden, kararı veren yargıçların, bu telefonların aslında müvekkil Mehmet Hasan Altan’a ait olduğunu bildikleri sonucu çıkmaktadır. Oysa yargıçların biricik görevi yasalar çerçevesinde adalet dağıtmaktır. Bu görevlerini yerine getirirken tek amaçları yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini korumaktır. Devlet tüzel kişiliğinin korunmasının tek yolunun bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasından geçtiği artık tüm uygar hukuk sistemlerinin kabul ettiği bir olgudur. Ancak böyle yapılmamış, müvekkilin telefonları MİT ve yargının birlikte ve hukuk dışı ve suç teşkil eden fiilleri ile dinlenmiştir. Böyle bir skandalın hukuk devletlerinde mutlaka karşılığının olması gerekir.”
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı