Hatalarla Dolu Yeni Türk Ticaret Kanunu
Türkiye en az elli yıldan beri “Avrupa Topluluğu” devletleri arasına girebilmek ümit ve hatta bence hayali ile, o topluluğun her istediği şeyi -velev ki ulusal çıkarlarımıza ters düşse dahi- yerine getirebilme ve o topluluğa hoş görünebilme gayreti içerisine girmiş bulunmaktadır ve hatta bu istekler “zorlama” sınırına ulaşmış bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, çok büyük hukukçu ve Atatürk döneminde Türkiye’ye davet edilen Alman profesörlerinden biri olan rahmetli hocam, Ord. Prof. Dr. Ernest E. Hirchin, Türk hükümetinden, “bir kuruş bile” telif ücreti almadan tek başına hazırladığı ve 1 Ocak 1957 tarihinden beri yürürlükte olan “Türk Ticaret Kanunu”nun değiştirilmesi için, sosyal demokrat bir Adalet Bakanı’nın “Oluru” ile, bundan 12 yıl önce, tamı tamına 51 kişiden oluşan hukukçu topluluğu ile oluşturulan komisyonun “beş yılı aşkın bir süre” içerisinde hazırlayıp ve daha sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, -bütün siyasi partilerin anlaşması sonucu- hiçbir maddesi tek tek müzakere edilmeden beş dakikada (toptan) kabul edilip 13 Ocak 2011 tarihinde kanunlaşan 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecektir.
42 yıllık hâkimlik hayatımın tamı tamına otuz yılını, “Türk Ticaret Kanunu”nu uygulayan “Yargıtay On Birinci Hukuk Dairesi’nde” geçirmiş bir hukukçu olarak -sırf mesleki bir sorumluluk duygusu altında- bu yeni kanunla ilgili kişisel görüş ve eleştirilerimi bundan yedi sene önce, hem “Güncel Hukuk Dergisi”nde ve hem de “Cumhuriyet gazetesi”nde açıklamış bulunmaktayım. (1)
Söz konusu “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nı hazırlayan komisyonun kimlerden oluştuğu hususu, komisyon başkanı Prof. Dr. Ünal Tekinalp’in 17 Şubat 2005 tarihli “Sunuş” yazısında ismen ve görevleriyle birlikte açıklanmış bulunmaktadır! Bir kısmını ismen ve şahsen tanımaktayım. Bu tanıdıklarımın bir kısmından duyduğuma göre, tasarının tamamı -kütüphanesi ve hiçbir bilimsel atmosferi olmayan- Bolu ilinin “Abant Tabiat Parkı” adı verilen değişik ağaçlarla kaplı ve bu ağaçların altında dağ keçisi, ceylan ve geyik gibi hayvanlarla, göllerinde, “envai çeşit” balık ve kuşların yaşadığı ve göl etrafında da ancak “fayton” denen at arabası ve tek atla dolaşılabilinen bir yerde “tatil günlerine hasren” gidip-gelinmek suretiyle ve fakat bu beş senelik uzun süre içerisinde “bir defa olsun” topluca yani komisyon üyesi “elli bir” kişinin birlikte çalıştığı vaki olmamıştır ve bu nedenle de tasarıda yer alan hukuki deyimlerin yüzde 50’den fazlası “özensiz ve bozuk” cümleleri içermektedir.
Beş senelik bir komisyon çalışması süresi içerisinde topluca çalışmayan bir tasarı komisyonundan, elbette bundan başka bir tasarı beklenemez.
Bilindiği üzere, Cumhuriyetin ilanından önce “hususi hukukla” ilgili 1851 maddeden oluşan “Mecellei - Ahkâmı Adliye” adlı yasa, Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki “beş kişilik” bir heyet tarafından hazırlanmıştır. Bu türlü büyük yasalar, “ilmi ve mesleki” bilgisine güvenilen belirli kişiler tarafından hazırlanır ve bu yasaların yürürlükteki başarı veya başarısızlığının manevi sorumluluğu, o tasarıyı hazırlayanlara aittir.
Yeni Yasa Tasarısı
Şimdiki tasarı komisyonunun başkanı, muhterem hocam çok büyük hukukçu E. Hirch’in, Berlin Üniversitesi rektörü olduğu dönemde; yanında, doçentlik tezi hazırladığını ve bu durumu bilenlerin halen hayatta olduklarını da nazarı itibare almadan, 7 Şubat 2007 tarihli Milliyet gazetesindeki bir konuşmasında, muhterem hocamızın hazırladığı “Ticaret Kanunu’nun Arnavutluk Kralı Enver Hoca’nın hazırlattığı Ticaret Kanunu seviyesinde bir kanun olduğunu” söyleyecek derecede vefasızlığını ortaya koymuş bulunmaktadır. Söz konusu yeni yasa tasarısının TBMM Adalet Komisyonu’na intikal ettiği günden beri, böyle “tutarsız ve hatta anayasaya aykırı hükümleri içeren” bu tasarının yasalaşması için her gün bir kısım köşe yazarlarına, köşelerinde, tasarı lehine yazılar yazdırmaktan bir türlü kendisini alamamaktadır. Diğer taraftan, değerli vergi ve maliye hukukçusu Sayın Prof. Şükrü Kızılot ise “Hürriyet” gazetesindeki kendi köşesinde, günlerden beri, Türk Ticaret Kanunu tasarısındaki hata ve çelişkileri mesleki bir sorumluluk çerçevesinde belirtmeye devam etmektedir.
Bu makalenin dipnotunda belirttiğim, iki eski makalemde de açıkladığım üzere; tasarının TBMM “Adalet Komisyonu”na sevk edildiği ilk şeklinde (m. 359/f.3’te) anonim şirket yönetim kurulu üyesi olabilmek için üyelerin tümünün yükseköğretim görmüş olmaları şart koşulmuştu. Bu şartın Türkiye’nin bugünkü “sosyal ve kültürel” yapısı ile bağdaşır bir tarafı olmadığı gibi, ayrıca da, anayasanın 10’uncu maddesindeki “eşitlik ilkesi” ve keza yine anayasanın 48 ve 49’uncu maddelerinde yer alan ve “her Türk vatandaşının dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapma hürriyeti”ni tümden ortadan kaldıran, anayasaya aykırı bir hüküm olduğunu belirtmiştim. Anayasaya yüzde yüz aykırı bu hüküm, tasarı Adalet Komisyonu’nda görüşülürken bu büyük hatadan dönülerek, “yükseköğrenim görmüş olma” şartı dörtte bire indirilmiştir. Ben o ilk makalemde, “yüksekokul mezunu olma” şartı ile ilgili olarak Türkiye’nin, gerek ticari ve gerekse sanayi hayatında “yüz akı” olan rahmetli Vehbi Koç ile yine rahmetli Sakıp Sabancı beyleri örnek göstermiş idim ve bu eleştiriyi de benden başka hiç kimse ortaya atmamış idi. Tasarı ile ilgili kişisel eleştirilerimizin -velev ki TBMM Adalet Komisyonu tarafından da olsa- nazarı itibare alınarak, kısmen de olsa düzeltilmesinden, elbette memnun olduk.
Bilindiği üzere, Türkiye en az elli yıldan beri “Avrupa Topluluğu” devletleri arasına girebilmek ümit ve hatta bence hayali ile, o topluluğun her istediği şeyi -velev ki ulusal çıkarlarımıza ters düşse dahi- yerine getirebilme ve o topluluğa hoş görünebilme gayreti içerisine girmiş bulunmaktadır ve hatta bu istekler “zorlama” sınırına ulaşmış bulunmaktadır.
Türkiye Avrupa Topluluğu’nun isteği üzerine, evvela en temel kanunlarımızdan birisi olan “Türk Medeni Kanunu”nu 22 Kasım 2001 tarihinde değiştirmiş ve daha sonra da sırasıyla, 26 Eylül 2004 tarihinde “Türk Ceza Kanunu”nu ve buna ilaveten 17 Aralık 2004 tarihinde de eski “Ceza Muhakemeleri Kanunu”nu, bu defa, “Ceza Muhakemesi Kanunu” adı ile çıkarmış ve şimdi sıra -“Borçlar Kanunu”na ilaveten- “Türk Ticaret Kanunu”nun değiştirilmesine gelmiştir. Bizce, bu saydığımız yasalardan hiçbirisi, “ulusal yasa” içeriğinde hazırlanmış birer yasa değil ve nerede ise hepsi de eski yasalardaki Arapça ve Farsça deyimlerin mümkün olduğu derecede “öz Türkçeye” çevrilmesi ile yetinilmiş değişikliklerdir. Bu arada eski yasalardaki bazı uzun yasa maddeleri de ikiye ayrılmış ve bu suretle de yasalardaki madde sayıları arttırılmış bulunmaktadır.
1) İsmail Doğanay, Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarı Üzerine Görüşler, Güncel Hukuk dergisi, Temmuz/2005, Sayı: 19, s. 36-39 -Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Cumhuriyet gazetesi, 18 Kasım 2007
İsmail DOĞANAY Yargıtay On Birinci Hukuk (Ticaret) Dairesi Onursal Başkanı
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı