‘Hayalet Avcıları’ Kanada’da
Alberta’da yapacak pek bir şey yok, buyurun gelin diyeceğim ama gelmeseniz de olur!
Kayalık dağlarına çıkarsın, inersin; hep aynıdır! Biraz ayıları görürsün, azıcık yılkı atları gezinir ortalıkta, geyiği ise boldur; sonra bunlar da sıkar, kesmez. Yaz yağmurlu, serin geçti bu yıl burada, yazları festival etkinlikleri var ama insanın gidesi de yok. Canımız sıkılıyor, can sıkıntısı dokuz doğurur derler.
Üniversitede görevli arkadaşım, “Kalk gidelim, Hollywood’dan artizler gelmiş, film çekiyorlar, farklı bir şey görmüş oluruz” dedi. Gideceğimiz yer, Edmonton’ın güneyinde, dört saatlik araba mesafesinde; ABD sınırına yakın. Fort Macleod kasabasında “Hayalet Avcıları” serisinin yeni filmi çekiliyormuş, bütün kasabayı film seti yapmışlar; görmeye değermiş. Git gel, uzun iş, gözüm onu da kesmedi.
“Hayalet Avcıları” filminin ilkini 1984’te çekmişlerdi, komedyen Bill Murray başroldeydi; hatırlarsınız. Zaten nasıl unutulur ki, TRT ve sonradan birçok özel televizyon kanalı bu filmi bıkıp usandırana kadar izlettirir, bizler de her sahnesini ezberleyene kadar çaresiz seyreder, galiba bundan memnun da kalırdık. Hollywood’da bir filmin başarısı gişe hasılatıyla ölçülür. İlk filme 25 milyon dolar yatırmışlar, 350 milyon olarak geri gelmiş; kârlı iş! Filmde anormal yaratıklara, ruhlara, hayaletlere meraklı üç kahramanın Ectomobile adını verdikleri acayip bir araç sayesinde New York şehrini hayaletlerden temizlediklerini izliyor, bu meraklı izlencenin sonunda mutlu oluyorduk. Filmin iş yapması üzerine arkası geldi: 1989’da yeni sürümüyle hayalet kovalaması devam etti. Sonra uzun bir zaman hayaletleri rahat bıraktılar.
Şimdi, aradan yıllar geçmiş olunca, belki hayalet nüfusu artmış olacağından tekrar avlanmaları gerekiyordu ve birkaç yıl evvel filmin yeni sürümü yapılacaktı. Elbette yeni film teknikleri, yepyeni kadro ve bilgisayar animasyonlarıyla. Yine başarı, yine kâr! Kâr varsa film de var demektir. “Hayalet Avcıları”nın dördüncü filmi şimdi Fort Macleod kasabasında çekiliyor. Önümüzdeki yılın ortalarında sinemalarda olacak.
Kuzey Amerika’da başka kasaba mı kalmadı, niye Fort Macleod’a geldiler diye insanın sorası geliyor. Kasaba,1874’te, Amerika’dan viski kaçakçılığı eden Yankee’leri yakalamak üzere sınır boyuna yakın bir yerde tahkim edilmiş kale çevresinde kuruluyor. Atlı dağ polisi diye bilinen meşhur, kırmızı urbalı süvari birliklerinin merkezi bir bakıma. Macleod adı aynı zamanda İngiliz-İskoç adaları olan St Kilda’dan gelmekte; oradaki halkın bir kısmı buraya göçmüştür. Atlı dağ polis kuvvetlerinin komutanı James Macleod’ın adını alan bu kasaba, ele geçirilmiş Amerikan viski fıçılarının patlatılıp nehre döküldüğü yerdedir. Nehrin uzun zaman alkol koktuğu söylenir. Bizim Kızılderili diye adlandırdığımız yerli halk alkol bağımlısıydı. Fire Water-Ateş Suyu dedikleri viski nehire boşaltılınca yaz kış demez, bunlar suya atlarmış; bu da hikâyesi. Şimdilerde üç binden biraz fazla nüfusu olan kasabanın bir vakitler on binleri aştığı da kayıtlarda mevcut. O şaşalı günlerden kalma eski binaları, meydanları ve kamusal alanlarıyla Kanada’nın 1. derecede korunacak tarihi yerlerinden biri olup bugün film sektörüne de hizmet veriyor.
Kasabanın bazı caddelerini trafiğe film çekimi için kapatmışlar, web sayfasına bakınca görülüyor. Yine Fort Macleod’un şehir sayfasında bu filme dair pek çok ayrıntı var. Bu kadar bilgi yeter, oraya gitmeye ne gerek var dediysem, muhatabım “Olur mu hiç!” dedi, meğer uzak yakın demeden Albertalılar gidiyor, geziyor, “böylesi muazzam bir eserin” ortaya çıkışına tanık oluyormuş. Ben, “Onlar gitsin, sen gel, Edmonton’a yarım saat mesafedeki Lindbrook’a gidelim” dedim. Ne var orada diye burun kıvırdı, dudak büktü.
Ne yok ki, Kanada’nın en meşhur çıplaklar köyü, Helios Village var! Yunan mitolojisinde Güneş Tanrısı olarak adı geçen Helios’un hatırına, “güneşin altında hiçbir şey saklanamaz” diyenlerin kurduğu bir küçük yerleşim yeri. Helios köyü olarak tanınıyor, her türden LGBTİ etkinliklerine destek oluyorlar. Geçen yıl Edmonton’daki çevreci bir gösteriye yüzlerce üyesi çıplak halde bisikletle katılmıştı, polis eskort yaptı, ne karışanı var ne yuhalayanı; gazetelerde boy boy fotoğraflar. Daha ne olsun! Tam demokratik komünal topluluk. Elbette üyeleri başka yerlerde başka işlerle uğraşıyor; geçim dünyası bu. Fakat kırk yıl evvel kurulan bu topluluğun başlı başına bir haber değeri var, diyorum ama arkadaşıma anlatamıyorum. Üstelik Helios’un hemen komşusu ormanlık geniş bir arazide “Bible Camp- İncil Kampı da var, orada dua ediyorlar, burada ‘adembaba’ kıyafetiyle dolaşıyorlar” dedim, dinletemedim.
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi