Hayvanlar için sessiz kampanya
Geçen hafta tüm dünyada pek çok hayvan hakları savunucusu dernek daha katı yasa talep etmek için imza topladı. Protesto ya da eylem yoktu. Sessiz sedasız imza topladılar. Bu organizasyonu gerçekleştiren de Türkiye'de yaşayan bir İngiliz: Tina Alaca.
Tina Alaca, 14 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Kendisine sorsanız “hayvan hakları aktivisti değilim” diyor ama geçen pazar günü dünyada hayvan haklarıyla ilgili bütün dernekleri bir araya getirmeyi başardı. Amacı çok net, hayvan haklarıyla ilgili daha sıkı, daha katı kanuni yaptırımlar. Alaca’yla geçen pazar saat 13.00’te gerçekleşen imza kampanyasında buluştuk.
“Hayvansever olabilirim ama aktivist değilim” diye giriyor söze, hele hele öyle çığlık çığlığa protestolar, soyunmalar hiç ona göre değil. Bu kadar görünmek, fotoğrafının çekilmesi bile huzursuz ediyor onu. Tina Alaca, 1996’dan beri Türkiye’de yaşıyor. Haber kanallarında, sokaklarda özellikle ekonomik krizle birlikte artan hayvan hakkı ihlallerini gördükçe üzülüyor ve bir şey yapması gerektiğini düşünüp harekete geçiyor. Ekonomik krizle ne ilgisi var derseniz, işlerini kaybeden, alım gücü düşen insanların masraflarını kıstığını bunun da öncelikle hayvanları terk etmekle başladığını söylüyor. Ekonomik sıkıntı insanları daha da agresifleştirirken hayvanlara olan tahammülleri de azalıyor.
Dünyadaki hayvan hassasiyeti gösteren tüm organizasyonları bir araya getirmek için kolları sıvıyor Alaca. Bunu da tek başına yapmaya karar vermiş. Her şeyi tek bir bilgisayarla halletmiş. Trinidad ve Tobago adalarından tutun da, Sri Lanka’ya, Kanada’dan Hollanda’ya, Kenya’dan Yeni Zelanda’ya kadar bütün hayvan derneklerine ulaşmış. Tam 42 ülkeye. Şaşırmayın, Alaca, “Daha da büyük bir kampanya olabilirdi ama insanlar çok kayıtsız. Hepsi hayvanlara yardım edelim diye çığlıklar atıp hiçbir şey yapmıyor” diyor. Amacı yaygara koparmak ya da büyük protestolar değil, sadece imza toplamak, sessiz ama etkili bir şekilde.
“Bir şey yapmalı” diye çıkmış yola, “Hükümetlere bu yasaları daha katı hale getirmek gerektiğinin söylenmesi gerekli” diyerek. Çoğu hükümetin yasası var, ancak yeterli değiller. Bir de Türkiye gibi yasaları olup da uygulamayan ülkeler var tabii. Örneğin bir köpeği her gün 24 saat zincirlemek adil bir şey değil. Türkiye’de bu konuda bir yasa yok. Alaca, “Bunun durdurulması lazım. Belki birkaç saat zincirlenebilir ama bir köpek koşmakta özgür olmalı, onlar zincirlenmek için doğmuyor” diyor. En önemli hayvan hakkı ihlallerinden birini de tatilciler gerçekleştiriyor. Tatil boyunca baktıkları köpeği evlerine dönerken yanlarına almıyor, kaldıkları yerde bırakıyorlar. Her yıl tatil yörelerinde bu yüzden yüzlerce cins köpek oluyor. Alaca, köpekleri terk etmenin yasal bir yaptırımı olması gerektiğinin altını çiziyor. Beslenen köpeklerin kaydının yaptırılmasının zorunlu hale getirilmesi de çözümlerden biri ona göre. Böylece köpeğini terk edenler hakkında yasal süreç işleyebilir. Devam ediyor Alaca: “Türkiye uzun zamandır AB’ye girmeye çalışıyor. Ben kişisel olarak girmemiz gerektiğini düşünmüyorum, burası harika bir ülke. Ama eğer girmek istiyorlarsa bu yasaları iyileştirmek zorundalar. Kâğıt üzerinde yasa var ama yasaya karşı çıkan da belediyeler. Onları kısırlaştırıp terk ediyorlar, onları alıp kısırlaştırıp, iyileşmesini bekleyip, nereden aldılarsa oraya bırakmalılar. Yüzlerce köpek var belediye tarafından terk edilen. Onlara hayvanseverler bakıyor. Ama mesela Yunanistan buradan da kötü. AB üyesi oldukları için yasaları var ama hiç mi hiç uymuyorlar. En azından burada insanların merhameti var ve ilgileniyorlar.”
Hayvanseverlik okutulmalı
Alaca, hayvanları korumanın okul müfredatlarına da girmesi gerektiğini vurguluyor. Bu konuda kitap yazan Ayşe Doğancı’yı örnek veriyor. Doğancı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da onayından geçen bir kitap yazmış ancak maddi nedenlerden dolayı kitap basılamamış. Alaca, “Çocukların eğitimi söz konusu olduğunda yeterli paraları olması gerekli. Buna mecburlar. Kaç kere aynı sokağı baştan kazıyorlar, iki kez az kazsalar bu kitap çıkar” diyor.
Alaca’nın ilk hayvan haklarıyla ilgili eylemi 4 yıl önce olmuş. Robert Kolej’de gerçekleştirdiği seminere RSPCA’dan David Bowley gelmiş. Tüm derneklere beşer dakika süre verilmiş, amaç Türkiye’de bu işlerle uğraşanları bir araya getirmekmiş. Alaca farklı grupları yan yana getirmek konusunda tecrübeli. “Yeter ki insanlar egolarını bırakıp yan yana olsunlar” diyerek asıl soruna değiniyor. Hayvanlarla ilgili pek çok dernek var ancak çözüm her zaman olduğu gibi egoya takılıyor. Alaca, “Türkiye'deki grupları bir çatı altında toplamak 40 ülkeden daha zor oldu” diyor, “Buradaki en önemli sorun ego. Ki zaten hayvan hakları sadece Türkiye’nin sorunu değil. Tüm ülkelerin önemli sorunlarından biri. Bazılarının durumu sadece daha iyi.”
“Kendisini hayvan hakları savunucusu olarak kabul eden insanlar köpeği alıp barınağa tıkıyor ve unutuyor. Hayvanı olduğu yerde bıraksa birkaç ay mutlu bir şekilde yaşar. Bir sokak köpeğinin ortalama yaşamı zaten dört-beş yıl. Onların hepsini kısırlaştırıp sokağa geri bıraksalar sorun büyük oranda çözülecek. O kadar basit çözümler var ki uygulanmayan” diye anlatıyor şikâyetini. Onlarca hayvan besleyenlere de karşı Alaca. “30 tane kediyi beslemek hayvanseverlik olamaz. Ne kadar iyi bakabilirsiniz ki bir evin içinde o kadar hayvana? Onu kurtarmak değil bu, daha küçük bir alana hapsetmek sadece.”
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı