Her Şehire Üniversite Açmak Üzerine...
İlber’e “Hoca Efendi” diye hitap eden zat, her türlü saygı duvarını yıktığı için, bize de aynı hürriyeti vermiş demektir. Ona, onun düzeyinde hitap bize yakışmaz, ama ben gene de ilk ve son olarak ona kendi anladığı dille seslenerek “Başbakan Efendi” diyeceğim, “senin üniversite, bilim nedir, ondan haberin var mı ki, saygıdeğer hocamıza araştırma yapıp yapmadığını soruyorsun?
Sevgili arkadaşım İlber Ortaylı hiçbirimizin cesaret edemeyeceği bir çıplaklıkla ülkemizin ve dünyanın bugünkü şartlarında Türkiye’de her şehire bir üniversite açmanın ahlaksızlık olduğunu haykırıverdi ve Sayın Başbakan’dan her türlü görgü sınırlarını aşan, bilgisizlik ve nezaketsizlik abidesi bir cevap gecikmedi: “Araştırdın mı hoca efendi?” Bu görgülü ve kültürlü bir ağza asla yakışmayacak, hakaretâmiz ifadeye ve inanılması güç bir bilgi kıtlığını dile getiren muhtevaya cevap gerekmez, zira onu söyleyen kendi düzeyini ortaya dökmüştür. Ancak halkımızın İlber Ortaylı’yı isyan ettiren gerçeği bilmesi gerekmektedir. İlber Ortaylı, her şehire bir üniversite açmak ahlaksızlıktır sözünde yerden göğe haklıdır.
İsterseniz bu haklılığın nedenlerini, eğitim düzeyi ve eğitim kurumları ve geleneği dünyadakiler arasında en yüksek düzeyde bulunan bir ülke olan Almanya ile irdelemeye başlayalım: Bu ülkede seksenli yılların sonundan beri bir Gymnasium tartışması sürmektedir.
Gymnasium bizdeki ortaokul ve lise karşılığı okul olmakla beraber onlar bizdekinden farklı olarak elit okullardır. Bunların görevi üniversitelere öğrenci yetiştirmektir.
Almanya’da özellikle sol görüşlü politikacılar, Gymnasium sistemine, bir sınıf ayrıcalığı yarattığı, fırsat eşitliğini bozduğu ve çeşitli nedenlerle başarı şansı düşük çocukları daha ilk baştan toplumun alt sınıflarında yaşamaya mahkûm ettiği iddialarıyla karşıdırlar ve sistemin, Gymnasiumlara kabul eşiklerinin indirilerek daha çok öğrencinin bu okullardan yararlanmasının temin edilmesini mümkün kılacak şekilde değiştirilmesini isterler. Buna mukabil, Gymnasium sisteminin savunucuları, ülkenin genel bilgi ve beceri düzeyinin çok sayıda kötü veya yetersiz eğitimli kişiyle değil, az da olsa yüksek düzeyde bilgili ve eğitimli kişilerle yükseltilebileceğini savunurlar. Bu sonuncular, Gymnasium sisteminin Wilhelm von Humboldt tarafından on dokuzuncu yüzyıl başında yaratılmasından bu yana, Alman bilim ve sanayiinin dünyada oynadığı lider rolünün ve Alman halkının her iki yüzyıldır her dönemde sergilediği yüksek yaşam standartlarının bu sistemin eseri olduğunu hatırlatırlar.
Öğrenci velileri belirler
Ancak sol politikacılar görüşlerinde ısrarlı ve bilhassa Almanya’nın Berlin, Hessen veya Hamburg gibi kuzey eyaletlerinde etkilidirler. Bu eyaletlerde, çocukların Gymnasiuma gidip gidemeyeceklerini öğrenci velileri belirler ve giriş eşikleri düşük tutulur. Buna mukabil Baden-Württemberg ve Bavyera gibi güney eyaletlerinde eşikler yüksektir ve Gymnasiuma gidilip gidilemeyeceğini yalnızca öğrencinin kişisel başarısı belirler. Bu başarı farkı üniversiteye girişi tayin eden ve bizde de bir zamanlar olan bakalorya (olgunluk) imtihanlarına karşılık gelen Abitur imtihanlarında görülmektedir.
Gymnasiuma giriş eşikleri yüksek güney eyaletleri bu imtihanlarda her zaman daha başarılı olmaktadırlar. Bunun nedenini Almanya’nın başarılı öğretmenlerinden, tüm meslek yaşamı Gymnasiumlarda geçmiş olan 85 yaşındaki Hans Simons şöyle özetlemiştir: “Eğitim, giderek toplum politikası olarak algılanıyor ve bu da başarı beklentilerine yansıyor: Başarı beklentisi azaltılıyor, bu da okulları öldürüyor.” Simons, “Bu daha çok mezun, daha çok mezun haykırışını artık duymaya tahammül edemiyorum!” diye isyan ediyor.
Türkiye’de 1946’dan beri üniversite eğitiminin niçin perişan olduğunu, tüm bu dönemi hoca olarak yaşamış olan, ülkemizin en büyük bilim adamlarından Doğan Kuban’a bir kez sormuştum: “Bizi sayılar perişan etti” dedi hoca. “Talebe sayısı sorumsuzca arttırıldı, sonuçta düzey yerlerde sürünmeye başladı.” İngiltere’de dostum, büyük yerbilimci Dan McKenzie aynı nedenle seksenli ve doksanlı yıllarda Cambridge’in öğrenci kabul kıstaslarını on yılda üç kez düşürmeye mecbur bırakıldığını söylemişti.
Daha çok üniversite diploması, daha yüksek düzeyli eğitim ve öğrenim demek değildir. Bunun tersinin varit olduğu tecrübeyle sabittir. Yüksek eğitim düzeyi çok sıkı bir eleme sistemi ve bu eleğin üzerinde kalmak isteyenler arasında kıran kırana bir rekabet gerektirir.
Ancak böyle bir sistem sapı samandan ayırabilir ve ülkeyi gerçek kaliteli eğitimlilerin eline bırakır.
İlber’e “Hoca Efendi” diye hitap eden zat, her türlü saygı duvarını yıktığı için, bize de aynı hürriyeti vermiş demektir.
Ona, onun düzeyinde hitap bize yakışmaz, ama ben gene de ilk ve son olarak ona kendi anladığı dille seslenerek “Başbakan Efendi” diyeceğim, “senin üniversite, bilim nedir, ondan haberin var mı ki, saygıdeğer hocamıza araştırma yapıp yapmadığını soruyorsun? İlber Ortaylı dünya çapında bir bilim insanıdır. Önce ona hitap ederken iyi düşün, düşün ki onun bilgi ve aklından hem sen yararlan hem de halkımızı yararlandır”.
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı