'Hükümet şov yapmak istiyorsa başvurur'

Bilkent Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Yüksel İnan, Türkiye'nin İsrail'e yönelik yaptırımlar çerçevesinde Gazze ablukasını Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na götürme kararına ilişkin, hem Türkiye'nin hem İsrail'in yargı yetkisini tanımadığına işaret ederek, Türkiye'nin tek yanlı bir başvuruyla Uluslararası Adalet Divanı'na gidebileceğini ancak sonuç alınamayacağını söyledi.

'Hükümet şov yapmak istiyorsa başvurur'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.09.2011 - 07:24

Türkiye'nin İsrail'e yönelik yaptırımlar çerçevesinde Gazze ablukasını Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na götürme kararı tartışılıyor.

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Uluslararası Hukuk Uzmanı Prof Dr. Yüksel İnan, Türkiye'nin ve İsrail'in yargı yetkisini tanımadığına işaret ederek, Türkiye'nin tek yanlı bir başvuruyla Divana gidebileceğini ancak sonuç alınamayacağı görüşünü dile getirdi. Başka bir yolun da BM organları aracılığıyla "danışma görüşü" istemek olduğunu belirten İnan, bunun da kolay olmayacağının altını çizdi.

Prof Dr. Yüksel İnan, Türkiye'nin Gazze ablukasını Uluslararası Adalet Divanına taşıma kararını değerlendirirken, "Uluslararası yargı, iç hukuktan çok farklıdır. Bunun böyle olmasının temel nedeni de devletlerin egemen olması ve eşit olması ilkesidir. Dolayısıyla hiçbir devlet kendi iradesi dışında bir uluslararası yargı organı önünde yargılanamaz" diyerek şöyle devam etti:
"Türkiye 1974 yılından günümüze Divanın yargı yetkisini tanımamakta, aynı şey İsrail içinde geçerlidir. Dolayısıyla tarafların yargı yetkisini tanımadığı bir durumda Türkiye'nin tek yanlı bir başvuruyla Divana gitmesi evet yapabilir ama sonuç alınmaz ama hükümet eğer bir şov yapmak istiyorsa bu başvuruyu yapar."
 

"Uluslararası adalet divanı yolu kapalı bir yol"

Profesör İnan, Türkiye'nin başvuruyu yapması durumunda ise, "Mahkeme yaklaşık olarak bir bir buçuk yıl sonra etkisiz olduğuna karar verir. Dolayısıyla bu yol Türkiye için kapalı bir yol" diyerek, ancak hükümetin bunu "iç politikası için bir unsur olarak kullanabileceğini" ve bu eylemi bu şekilde gördüğünü sözlerine ekledi.
 

"Hükümet danışma görüşü isteyebilir"

Konunun çözümüne yönelik başka yolun da olduğuna işaret eden İnan, bunun da BM organları aracılığıyla danışma görüşü istemek olduğunu belirterek, "Burada iki organımız var. Bunlardan birisi Güvenlik Konseyi bir diğeri de Genel Kurul. Bir hafta denmesinin nedeni de bu zemini hazırlamak" değerlendirmesini yaptı.

Yüksel İnan, Türkiye'nin konuyu Güvenlik Konseyi'nde "fazla dallandırıp budaklandırmak istemeyeceğini" söylerken, Türkiye'nin artık BM Güvenlik Konseyi'nin geçici üyesi olmadığını anımsattı. İnan, "Güvenlik Konseyi'nde ciddi yetki sahibi olan, veto yetkisi sahibi olan Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin var. Bunların konuya kolaylıkla yanaşıp Uluslararası Adalet Divanı'nda bu konuda bir danışma görüşü istemelerini beklemek bence biraz abes olacak" dedi.

Bu durumda ise, bu ay gerçekleşecek BM Genel Kurul Toplantısına işaret eden İnan, toplantıda her devletin bir on dakikalık süreyle dünya olaylarını değerlendirdiğine dikkat çekerek, "Türkiye de o olayları değerlendiren bir konuşma yapacak ve herhalde bu sefer Başbakan katılacak. Burada konuyu BM'nin gündemine sokmaya çalışacak. Hangi araçla yapacak bunu, İslam ülkelerini kullanmak isteyecek ama aynı İslam ülkeleri acaba bu konunun gündeme gelmesini isteyecekler mi" ifadelerini kaydetti.
 

"Başarırsa Başbakan'ı tebrik etmek gerekir"

Ancak Prof. İnan, 95-96 üyenin bu konu gündeme gelsin diye mutlaka olumlu bir oy ortaya koyması gerektiğini vurgulayarak, "Bunu başarırsa Başbakanı tabi tebrik etmek gerekir ama iş burada bitmiyor. Bu konu için Güvenlik Konseyi üyelerinin üçte iki çoğunluğa ihtiyaç var. Burada alışılagelmiş sistemin dışında bir şey var. Bazı devletler ne suya ne de sabuna felsefesiyle oylamaya katılmayabilir ve çekimser oy kullanır işte oylamaya katılmayan ve çekimser kalanların dışındakileri üçte ikisini alması lazım ki BM Uluslararası Adalet Divanı'ndan danışma görüşü istensin" dedi.

Bunun fazla iyimser bir düşünce tarzı olduğunu söyleyen İnan, "Ama Türk kamuoyunu çok iyi meşgul edecek bu konu. İslam ülkelerinde Başbakanımızın popülaritesini daha da artacak ama pek fazla sonucu olacak bir teşebbüs olduğunu zannetmiyorum" şeklinde konuştu.
 

"Bu raporlar hazırlanır hazırlanmaz ilan edilmez"

BM Palmer Raporu'na ilişkin ise Yüksel İnan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Uluslararası kuruluşlarda bu tür raporlar genelde hazırlanır fakat hazırlanır hazırlanmaz taraflara verilmez piyasaya ilan edilmez çünkü bu raporlar yüzde yüz her iki tarafı da memnun edecek raporlar değildir. Buradaki raporun amacı rapor böyle çıktı, oturun siz konuları yeni baştan müzakere edin düşünün birbirinize karşı biraz güveni arttırın, buna uluslararası forumlarda tekrar tartıştırmayalım mantığı geçerlidir."
 

"Türkiye burada biraz fazla süratli davrandı"

Prof. Dr. Yüksel İnan, "Türkiye burada biraz fazla süratli davrandı bu konuyu bu şekilde atlattı ve İsrail'in tutumu yumuşak, raporu kabul etti. Komisyonun da kurulmasını isteyen Türkiye, İster istemez top yine bizim kucağımızda kaldı. Bu süratli aceleci bir diplomasinin sonucu mu yoksa hükümet bu konuları yakın gündemde yine iç meselelerin dışına kamuoyunun dikkatini kaydırmak mı istemektedir? Bu aslında içimizde yatan ve kendi kendimize düşünüp bir formül bulmamız gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.

"Bu konu çıkmaz bir yöne gidiyor"

Bütün sıkıntının Türkiye olarak her türlü uluslararası sorunda kendini her konuda yüzde yüz haklı görmesinin olduğunu söyleyen İnan, "Kamuoyumuza bunları deklare ediyoruz ama perde arkasında değerlendirdiğiniz zaman bunun böyle olmadığını başından da biliyoruz ama biz evvela atışı yapıyoruz. Kamuoyumuzu öyle bir ikna eder hale geliyoruz ki artık oradan geri dönüş olmadığı için yerine göre de bazen çıkmaz yollara girdiğimiz oluyor ki bu konuda bu yönde gidiyor" dedi.

Prof. Dr. Yüksel İnan, filo baskınına ilişkin, "Vatandaş hava alanına gelse İsrail'e gitmek istediğini söylese gümrük kapısından çıkış yapacağı vakit polis vizeniz var mı diye sorulacaktır. Siz yüzlerce insanı gemiye dolduruyorsunuz hiçbirin vizesi yok artı belgelere göre geminin denize elverişlilik durumu yok siz böyle bir geminin kendi kara iç sularınızdan ayrılmasını ve gitmesini istiyorsunuz" ifadelerini kullandı.

İkinci bir faktörün ise İsrail'e giden geminin bir takım diplomatik çabalar sonucunda rotasının Mısır'a döndürmesi istenmesi olduğunu belirten İnan, "Ama kaptan bunu yapmadı çünkü kaptan o geminin her şeyidir dolayısıyla yine bir yıl önce iç politika da seçimlere malzeme yapmak üzere bu olayı yürüttük. Bakın bu sene yapmadık, İHH hareketi bu sene durdu Yunanistan buna engel oluşturdu. Bunlar önemli faktörler bu şekilde öne atlama başarısız bir dış politika oldu" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler