Hükümetin kağıt üzerindeki sloganları

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, Engin Çeber'in işkence sonucu hayatını kaybetmediği iddiasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Sevigen, ''hükümetin insan hakları, özgürlükler ve demokrasi konusundaki hassasiyetinin sadece demeçlerde ve kağıt üzerinde kalan bir slogandan ibaret olduğunun artık iyice anlaşıldığını'' ileri sürdü.

Hükümetin kağıt üzerindeki sloganları
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.10.2008 - 13:19

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, Engin Çeber'in işkence sonucu hayatını kaybetmediği iddialarıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, ''Karakol ve cezaevinde gördüğü işkence ve kötü muamele sonucunda yaşamını yitiren Engin Çeber olayında, hükümetin aldığı tavır 'İşkenceye sıfır tolerans' sloganının içi boş bir aldatmaca olduğunu kanıtlamıştır'' görüşünü dile getirdi.

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in olaydan dolayı özür dilemesine karşın İçişleri Bakanlığı'nın görevlendirdiği müfettişlerin hazırladığı raporda ''İşkencenin olmadığının'' belirtildiğine işaret eden Sevigen, şunları kaydetti:
''Adalet Bakanı olaydan dolayı özür dilerken, İçişleri Bakanı'nın soruşturma için görevlendirdiği müfettişler hazırladıkları raporda, işkence olmadığını iddia etmektedirler. Oysa Engin Çeber'in gözaltına alındığı andan itibaren başlayan, polis otosunda ve karakolda devam eden ve cezaevinde de sürdürülen 'kötü muamele ve işkence', gün gün adli tıp raporlarıyla ve tanıkların anlatımlarıyla sabittir.
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yürüttüğü soruşturma, faillerin tespit edilmesinden çok, olayın kapatılmak istendiği izlenimi vermektedir. Müfettişlerin soruşturmasında Engin Çeber ile birlikte gözaltına alınan şahısların bilgilerine başvurmaya tenezzül bile edilmemiştir. İddia sahiplerinin iddiaları dinlenmeden yapılan soruşturmanın sağlıklı olması mümkün değildir. Eğer işkencenin yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa işkenceyi kimin yaptığı gerçekten tespit edilmek istenseydi, soruşturma işkence yapmakla suçlanan polis memurlarının verdikleri bilgi ve hazırladıkları raporlarla sınırlı tutulmazdı. Ayrıca işkencenin tespiti tıbbi uzmanlık gerektiren bir konudur. İşkencenin gözle görülür sonuçlarının yanı sıra tıbbi-radyolojik tetkiklerle açığa çıkartılabilecek sonuçları da vardır. Müfettişlerin bu tetkikleri hangi uzmanlık bilgisiyle, nasıl yaptığı merak konusudur.''

İçişleri Bakanlığının söz konusu soruşturmayı ''gerçekleri ve işkence olayının sorumlularını açığa çıkartmak için değil, tam tersine işkence gerçeğini ve olayın sorumlularını gizlemek için yürüttüğünü'' öne süren Sevigen, ''Yani İçişleri Bakanlığı'nın özür dilemeye bile niyeti yok. Fakat ortada milyon çeşit özürle dahi geri gelmeyecek olan yitirilmiş bir yaşam vardır. Sipariş üzerine yapılan hiçbir düzmece soruşturma bu gerçeği değiştiremez'' görüşünü ifade etti.

 

Yargı bağımsızlığı

Türk ve uluslararası kamuoyunun bu olayın adli sonuçlarını merakla beklediğini kaydeden Sevigen, ''adli soruşturma sırasında alınan gizlilik kararı ve ortada adli tıp raporlarıyla, görgü tanıklarıyla tüm kanıtları mevcut, şüphelileri belli olan bir cinayet varken henüz tek bir kişinin bile tutuklanmamış olmasının'' yargılama safhasına ilişkin şüphelere neden olduğunu iddia etti.

Bağımsız yargının, ''siyasi iktidarın olayı aydınlatma noktasındaki tüm isteksizliğine rağmen görevini çekinmeksizin layıkıyla yapması'' gerektiğini vurgulayan Sevigen, yargı bağımsızlığının sık tekrarlanan bir söylem olmaktan çıkıp hayata geçirilmesinin ancak böyle yapılırsa mümkün olacağını bildirdi.

Mehmet Sevigen, şöyle devam etti:
''AKP iktidarı döneminde, insan hakları ve özgürlükler konusunda, eşi benzeri görülmemiş ihlaller olağan hale gelmiştir. 2008 yılı başından Ekim ayı ortalarına kadar 29 kişi cezaevlerinde ve karakollarda şüpheli şekilde ölmüştür. Bütün veriler işkence ve kötü muamelenin, 'münferit bir vaka' olmaktan çıkıp sistematik ve her yerde yaşanan bir olay olduğunu göstermektedir.
AKP hükümetinin insan hakları, özgürlükler ve demokrasi konusundaki sözde hassasiyetinin sadece demeçlerde ve kağıt üzerinde kalan bir slogandan ibaret olduğu artık iyice anlaşılmıştır. Hem İstatistikler hem de basında çıkan haberler, hükümetin insan hak ve özgürlükleri konusundaki samimiyetsizliğinin kanıtıdır.
Bir tarafta Adalet Bakanı işkenceden dolayı özür dilerken diğer tarafta İçişleri Bakanlığı işkenceyi inkar etmektedir. Devlet kurumları arasındaki bu çelişki kabul edilemez. AKP özür dilemek ya da inkar etmek yerine sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler