İçeriye mektuplar... Demokratik Türkiye
Prof.Dr. Ahmet Çakmak, tutuklu 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can için yazdı.
Sevgili Celalettin Can,
Bu mektubu yazarken ilk aklıma gelenlerden biri şu tatil meselesi oldu. Seni tatil yapmaya zorlardım ama sen hep yan çizerdin. Bir türlü anlamazdım niye böyle yaptığını. Yorulan, özellikle de beyni yorulan biri içinde bulunduğu ortamdan çıkıp farklı yerler görmeyi, dinlenmeyi neden istemez ki diye düşünürdüm. Aslında hâlâ böyle düşünüyorum, sadece senin tatil yapmama sebeplerinden birini buldum galiba. Bu tatil yapmama meselesi içeride geçirdiğin 20 yılın sonuçlarından biri sanırım. Bu yüzden sende tatil diye bir mefhumun olmadığını sanıyorum. Bu sefer çıktığında tatil yap demeyeceğim. Zaten nasıl olsa beynin tatilde olmayacak. 20 yıl kadar yatıp bir süre sonra yeniden hapse düşen bir insanın duyguları ilk defa giren birinden farklıdır herhalde. Bilemem tabii ama bana öyle geldi. Çıktığında bunu seninle konuşmak istiyorum, merak ettim. Türkiye’deki demokrasi mücadelesine omuz veriyorsun. Bunu geçmişe ve bugüne sahip çıkarak yapıyorsun. Bunu kırmadan, dökmeden, yersiz gerilimler yaratmadan, tersine bu tür gerilimlerin anlamsızlığının altını çizerek yapıyorsun. Bunu duruşunla yapıyorsun. 78’lilerin gün ışığına çıkmasını sağladın desem abartmış olmam sanırım. 78’liler senin çabalarınla kimliklerine kavuştular. Birleştirici duruşun ve sabırlı mücadelen sağladı bunu.
Bunu izleyen biri olarak itiraf edeyim ki başaracağına inanmamıştım ama başardın, üstesinden geldin. 20 yıl kadar sonra hapisten yeni çıkmıştın, o sıralardı diye hatırlıyorum. “Hedef demokratik bir Türkiye olmalı” demiştin. Belki bir kısmımız bunu hedef küçültmek olarak algıladı ama öyle olmadığı her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Meğerse insanların burun kıvırdığı o derme çatma Türkiye demokrasisi ne kadar önemliymiş. Şimdi onu da kaybetme tehlikesi ile yüz yüze geldiğimizde bunu daha iyi anlıyoruz. Sadece Türkiye değil, dünyanın demokrat insanları da demokrasinin kıymetini daha iyi anlamaya başladı. Tüm dünyada demokrasinin içi boşaltılırken ve ona sahip çıkacak taze güçlerin de pek olmadığı anlaşılırken... Dünyanın değişik yerlerinde yapılan anketler yeni nesillerin demokrasi diye bir derdinin pek olmadığını gösterirken... İşte onun için uzun hapis yıllarında fırsat bulduğunda okuyarak, düşünerek süzdüğün “demokratik Türkiye” hedefinin önemini ve anlamını hepimiz giderek daha fazla anlıyoruz. Dostoyevski “Cehennem, yüreğindeki sevginin bittiği noktada başlar” demiş. Türkiye’de eskiden sevginin şimdiki kadar sözü edilmezdi. Çünkü insanlar bunu zaten yaşarlardı. Şimdilerde sevgi sözcüğünden geçilmiyor. Sevme duygusunu oldukça kaybettiğimiz için... Etraf o kadar sevgisizlikle dolu ki... İçi boş insanlar, ıssız insanlar... Çoğu bunun farkında bile olmayan insanlar... Ben Dostoyevski’nin bu sözünü yeni öğrendim. Öğrenince de içimden bunu sana yazmak geldi.
En kısa zamanda görüşmek ümidiyle… Dostlukla...
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'