İki Şey Karartır Savaşımımızı...

İki Şey Karartır Savaşımımızı...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.06.2009 - 05:39

İran ekininin (kültür) ve yazın tarihinin önemli düşünürlerinden biri Sadi’dir. Yanılmıyorsam, XIII. yüzyılda yaşamış olan bu büyük yazar (1211-1300), ülkesini, Hindistan’ı, Arabistan’ı, Kuzey Amerika’yı ve Mezopotamya’yı dolaşarak, düşün tarihinin yaratıcısı halkların ekinsel ve bilimsel birikimlerini özümsemiştir. Gülistan (Çiçek Bahçesi) adlı yapıtında, insanoğlunun iç diyalektiğini ustalıkla yansıtmıştır. “İki şey karartır ruhumuzu” diyor: “Konuşmamız gereken yerde susmamız, susmamız gereken yerde konuşmamız.” Sanırım, bugünkü Türk aydınına söylüyor bu sözleri. Halkımız, yarattığı büyük tarihinin altında eziliyor bugün. 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal’in, sömürgeci güçlere karşı ortaya koyduğu “bağımsızlık istenci”ni, toplumsal bir istenç olarak algılamış ve onun önderliğinde, devrim tarihine, “Kurtuluş Savaşları Devrimi”ni armağan etmiştir.

Toplumsal ve tarihsel gelişme yasalarının bir ürünü olan ekin, insanı biçimler. Her insan, her toplum, içinde geliştiği ekinin tarihsel kalıtıdır. Edindiği davranış biçimleri, yabancı bir toplumca itici görülür. Ancak, uzun bir ilişki, her toplumun itici olarak algılanan ekinsel davranıştan, dışladığı ekinsel birikimden etkilenmesini sağlar. Hiçbir ekin, tarihsel “zarar” öğesini içermez. Ne ki, çağdaşlaşmamış toplumlar, tarihsel gelişimi yüzünden, daha gelişmiş toplumların her ekinsel birikimini dışlamayı, “ulusal duruş” olarak niteler. Toplumumuzda, bu yanlışı, en yoğun biçimde yapanlar da “milliyetçilerle şeriatçılar”dır.

Çağdaşlaşmanın gerisinde kaldılar

Bilimsel devrimi yapmış Batı, feodal sınıfın yaşam biçimini çağdaş yaşam biçimine dönüştürmüştür. Bilimsel devrimi yapamamış Ortadoğu’nun Müslüman toplumları, çağdaşlaşmanın çok gerisinde kalmışlardır. Uçakla, trenle, otomobille, bilgisayarla, uluslararası bilgisayar donanımıyla (internet), e-mail’le, cep telefonuyla, sayısal (dijital) aletlerle, otoyollarla, vb. çağdaş araçlarla “çağdaşlaşma” arasında ilişki yoktur. Böyle durumlar, feodal ilişkilerin sürdüğü toplumlarda, daha acı durumların yaşanmasına yol açar. Mardin’in Bilge köyünde yaşanan olaylar, böyle bir gelişmenin sonucudur. Çağdaşlaşma, Cahit Arf’la, Türkan Saylan’la, İlhan Erdost’la, Fazıl Say’la olanaklıdır.

Türkiye toplumu, neden Atatürk’e uzak kalmıştır? Atatürk, sömürgeciliğe karşı bağımsızlık için, Kurtuluş Savaşı’na adım attığı Samsun’da, ulusal istenci (irade) egemen, ulusal güçleri etkin kılmak için, olmayan ulusun birliğini duyurduğu Erzurum’da, Cumhuriyetin temellerini attığı, Osmanlı kafalarına “manda siyasasını” yadsıttığı Sıvas’ta, ulusal egemenliğin tapınağı “Meclis”i kurduğu Ankara’da -iyi ki Çankaya var- demokrasi adına dışlanmıştır.

Karşı devrimlerin bayrağı

1980’lere değin, Ege’de ve Trakya’da, karşıdevrimlerin bayrağı dalgalanmıştır. İstanbul, her zaman “Dersaadet” olmuştur. Karadeniz, milliyetçilik ve şeriatçılık dalgalarıyla çalkalanmıştır (Sinop dışta). Ege’nin güneşi, Refah Partisi’nin iktidar ortaklığıyla saçmaya başladı İyon aydınlığını. Akdeniz yeni yeni ışıldıyor. AKP olmasaydı, İzmir gâvurluğuna, Mersin Şahmaran’a, Antalya Afrodit’e sahip çıkamayacaktı. “Türk-İslam sentezi”, bir devlet tasarımı olarak, 12 Eylül’den bu yana, Atatürk Devrimini sarstı. Şeriatçı iktidar, çürütmeye çalışıyor.

Şeriatçı ve ırkçılar için olanaksız

Atatürk’ü derinden anlamak, şeriatçı ve ırkçı için olanaksızdır. Sömügecilerle içli dışlı liberaller (sözde) için, Atatürk, ilksel ve sonsal engeldir. Sömürünün tekerine taş koyan uluslararası bir “baş belasıdır”. Kaynağında, iyi düşünseler, doğru düşünmeye yoldaş olsalar, Atatürk’ün, devrim tarihinde çok özel bir yeri olduğunu anlayacaklardır. Batı’da gerçekleşen bilimsel devrim, sanayi devrimine yol açtı, sömürgeciliği “hak” durumuna getirdi, İslam toplumları, bilimsel devrimi yapamadığından, Kuran’ın çelişkilerini temel yasa sayıp Batı’nın sömürgesi oldu. Batı, akla, zekâya öncelik vererek insan ilişkilerini niteliksizleştirdi. Doğu, düşsel ve sezgisel bilgeliğini bile geliştiremeden bilinçsiz bir övgüyle köleleşti. Atatürk, bütün bu tarihsel gelişmeleri izleyerek, Anadolu’dan sömürgecileri kovaladı ve bilimsel devrim yaparak sanayileşmeye yöneldi. (Toprak düzenini de sağlasaydı!..) Atatürk’ün erdemi, çağdaşlaşırken insan ilişkilerini de niteliklileştirmekti. Atatürk’ü anlamak, bu gerçeği anlamaktır. Şimdi, konuşmak zamanıdır, susarak ruhumuzu karartmak zamanı değil.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon