İmalatın Dayanılmaz Hafifliği

İmalatın Dayanılmaz Hafifliği
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.12.2011 - 07:12

Sorun bir ordunun savaş stratejisinden farklı değil; önemli pazar paylarına, yüksek kârlılık oranlarına, sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmak için, gereken altyapıyı, üretim ve işgücü organizasyonunu kurmak gerekli. Aksi halde bunu yapabilen şirketlerin belirledikleri oyun kurallarına uymak zorunda kalırız.

Başlangıçta ekonomide iş bölümü emek yoğun mallar-sermaye yoğun mallar şeklinde tanımlanırken ve yatırım kararları ülkelerin işgücü ve sermaye zenginliğine bağlı olarak verilirken bunun yerini “üretimin aşamaları itibarıyla iş bölümü” aldı. Ara malları ticaretinin payı yükselmeye başladı. Ürün ticaretinin yerini “iş ticareti” olarak adlandırılan task trading, yatay entegrasyonun yerini ise ülkelerin dikey uzmanlaşması aldı. Bunu etkileyen faktörler arasında işgücü verimliliği, ücretler, sanayi politikaları ve elbette şirket stratejileri var.

Bu gelişme yabancı sermaye yatırımlarının içeriğini ve şeklini de belirlemeye başladı. Eskiden yeni pazarlara girmeyi, satışları arttırmayı hedefleyen yabancı sermaye yatırımları yatay olarak düzenlenirken ve yatırımcı şirket gittiği ülkede o ülke pazarı için yatırım yaparken verimlilik artışı peşinden koşan yatırımcı dikey yatırım yapmayı, üretiminin belli aşamalarını, o aşamalarda verimli olan, daha yüksek kazanç elde edilmesini sağlayacak ülkelerde konuşlandırmayı tercih ediyor.

Alman Volkswagen şirketinin Çin’de yaptığı otomobil yatırımı birinci türe örnek, yani Çin’deki VW imalatının hemen tamamı iç pazarda satılıyor.

Bu tabii Çin’de yapılan tüm yabancı sermaye yatırımları için böyle değil, nitekim 2008 yılında bir milyar doların biraz üstünde yabancı sermaye yatırımı alan Çin’in ihracatı 1.450.000.000 dolar mertebesinde. Çin’in 1995’te aldığı yabancı sermaye yatırımı 40 milyar dolar, ihracatı 170 milyar dolar (Dünya Ticaret Örgütü rakamları).

İKEA adlı şirketin hemen bütün ülkelerde yaptığı yatırım ise ikinci türe örnek, yani bu şirket imalatı değişik ülkelerde yaptıktan sonra ürünleri çeşitli ülkelerde pazarlıyor. Bu örneği pek çok şirket için çoğaltmak mümkün. Meksika’nın ABD sınırında bulunan bölgede ABD’li şirketler ağırlıkla ABD pazarı için imalat yapıyorlar ve bu model Maquiladores adı ile tanınıyor.

Böylece ABD hem ucuz Meksikalı işgücünden yararlanıyor, hem Meksikalıların iş bulmak için ABD’ye göçünü bir nebze azaltıyor.

Türkiye’de otomobil imalatı, giyim eşyası üretimi yine ikinci tür üretim organizasyonuna örnek. Otomotiv yan sanayi neredeyse 60 yıllık deneyimi sonucu kazandığı rekabet gücü ile ürettiği mamulleri çeşitli işbirliği modelleriyle (fason, sipariş, v.s.) ana sanayiye satıyor. Keza tekstil ve deri giyim sektöründe çalışan şirketler benzer modellerle küresel pazara mal veriyorlar.

Operasyonel verimlilik: Değer zincirinin neresinde?

Bu modeli etkileyen ana faktör üretim etkinliği ve elbette işgücü maliyeti. Ana imalatçı karşılaştırmalı üstünlüğü işin bütünü için değil, değişik aşamaları için tanımlıyor, en yüksek verimliliğe, en düşük maliyetlere ulaşacağı yatırım yerini araştırıyor.

Bu süreç Uzakdoğu ülkelerinde başladı. İmalat Güneydoğu Asya kaplanları olarak bilinen bu ülkeler arasında, işgücü verimliliğine bağlı olarak organize edildi. Bir ülkede başlayan imalat, bir başka ülkede, hatta üçüncü, dördüncü ülkede devam etti ve sonunda kısmen bu ülkeler arasında, kısmen de diğer ülkelerde pazarlandı. Japon şirketlerin kontrol ettiği imalat yatırımlarının yarıdan fazlası Asya’da yapıldı. Bu şekilde yapılan yatırımlarla elde edilen imalatın cirosu 2000-2007 yılları arasında Hong-Kong, Tayland, Çin gibi ülkelerde 5 ile 9 katı yükseldi. ABD şirketlerinin davranışı bundan farklı değil, onların aynı ülkelerde yaptığı yatırımların cirosu da 3 ile 5 katı yükseldi.

Dikey uzmanlaşma endeksi

Dikey uzmanlaşma endeksi ilk kez David Hummel ve diğer iki iktisatçı tarafından 2001 yılında geliştirildi ve ülkelerin input-output tablolarından hareketle ayrı ayrı hesaplandı. Evvelce ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüğü Bela Balassa’nın geliştirdiği “açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler” endeksi ile ve nihai mal ticareti itibarıyla hesaplanırdı. Dikey uzmanlaşma endeksi bu hesaplamaları günümüz gerçeklerine uygun hale getirdi.

Türkiye sanayi uzun yıllardır yeni imalat ve ticaret modelinin etkisi altında. OECD’nin Türkiye için yaptığı hesaplama dikey entegrasyon endeksinin yüzde 23 civarında olduğunu gösteriyor. Bu hesaplamaların dayanağı Türkiye’de en son 2002 yılında yapılan input-output tablosu. Yine bu hesaplamalara göre Türkiye’de dikey entegrasyon endeksi 1995-2002 yılları arasında yüzde 62 mertebesinde yükselmiş. 2002 yılından bugüne kadar rakamın daha büyümüş olması doğal, ancak input-output verişleri olmadığı için bu hesaplanamıyor.

Bu kaçınılmaz bir durum mu?

Bu gelişme küresel eğilimin yansıması, yani kendi başına bu rakamlar Türkiye’nin bu gelişmeden kârlı mı yoksa zararlı mı çıktığı konusunda hüküm vermek için yeterli değil.

Önemli olan bu süreç içinde yüksek katma değerli üretim konularında, aşamalarında konuşlanmak ve üretilen katma değeri iyi fiyatla satabilmek. Otomotiv yan sanayinin, tekstil sektöründe ihracat için zaman zaman fason üretim yapan şirketlerin, müşterileriyle ilişkilerinin nasıl düzenlendiği ve bundan elde ettikleri kazanç elbette kendi sorunları.

Bu süreçte diğerlerinden daha fazla kazanç elde edilmesinin koşulları arasında katma değeri yükseltmek ve üretilen ürünleri iyi fiyatla satmak var. Bu diğer koşullar arasında belirli şirket büyüklüklerine ulaşma tercihini getiriyor.

Küçük boyutlarda kalan şirketler katma değer yükseltmekte zorlandıkları gibi bunların kendilerini müşterilerine kabul ettirmeleri de kolay değil ve sonuç olarak az sayıdaki ana imalatçının belirlediği üretim teknolojisini, fiyatları kabul etmek zorunda kalıyorlar.

Sorun bir ordunun savaş stratejisinden farklı değil, önemli pazar paylarına, yüksek kârlılık oranlarına, sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmak için gereken altyapıyı, üretim ve işgücü organizasyonu kurmak gerekli. Aksi halde bunu yapabilen şirketlerin belirledikleri oyun kurallarına uymak zorunda kalırız. Cari işlemler açığı finansman sorunu olarak önemli, ancak uzun vadede kalıcı etkiler bırakacak olan yanı burada tartışılan üretim modeliyle ilgilidir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler