'IMF ile 4. madde görüşmeleri tamamlandı'
Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı, 4. madde görüşmelerinin tamamlandığını, IMF heyetinin döndüğünü söyledi.
Yatırım Ortamını Değerlendirmesi Raporu toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı, IMF ile yapılan 4. madde görüşmelerinin tamamlandığını belirterek, IMF heyetinin döndüğünü bildirdi. Çanakçı, Temmuz sonunda Staff Raporu'nun icra direktörlerince görüşüleceğini kaydetti.
Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakcı, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu (YOİKK) - Dünya Bankası işbirliğiyle hazırlanan Türkiye Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu'nun Tanıtım toplantısının açılış konuşmasını yaptı. Çanakcı, Raporda ortaya konan bazı önemli tespitleri paylaştı. Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu'nun amacının, düzenlemelerin ve son dönemde gerçekleştirilen reformların etkisini analiz etmek olduğunu vurgulayan Çanakcı, "Bu analizler, verimlilik, ihracat rekabet edebilirliği, istihdam konularında öncelikli alanların belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda, bu kapsamdaki çalışmalar Türkiye'nin performansını diğer ülkelerle ve geçmiş yıllarla kıyaslama imkanı da sağlamaktadır" dedi.
Son raporun tespitlerinin 2007 yılında hazırlanan ilk raporla kıyaslayan Çanakcı, işletme lisansı için gerekli sürenin kısaldığının, şirket kuruluşu sürecinin aşama sayısı ve süresinin azaldığını, şirket tasfiyesi sürecinin süresinin kasıldığını, patent başvurularının sayısının ve Ar-Ge harcamalarının GSYH'ya oranının önemli ölçüde arttığının görüldüğünü söyledi. Raporun önemli bulgularından birisinin de işgücü piyasası düzenlemelerini faaliyetleri açısından önemli bir engel olarak algılayan işletme oranındaki önemli düşüş olduğunu dile getiren Çanakcı, 2007 yılında hazırlanan ilk raporda yüzde 46 olarak tespit edilen bu oranın, son açıklanan Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu'nda yüsde 8'e gerilediğini vurguladı. Çanakcı, benzer biçimde vergi oranlarını önemli bir engel olarak gören firmaların oranının yüzde 81'den yüzde 50'ye düştüğüne işaret etti.
'Türkiye'deki firmaların finansmana erişim konusundaki algıları iyileşti'
Raporda dikkat çeken diğer bir tespit ise krize karşın Türkiye'deki firmaların finansmana erişim konusundaki algılarında iyileşme olması olduğunu vurgulayan Çanakcı, "2005 yılında imalat sektöründe faaliyet gösteren firmaların yüzde 47'si finansmana erişimi problemli olarak görürken, bu oran 2008 yılında yüzde 137'e inmiştir. Hizmet Sektörleri dikkate alında da bu oran fazla değişmemekte ve yüzde 14 düzeyinde kalmaktadır. Bu oranlar çerçevesinde değerlendirildiğinde, Türkiye'deki yatırımcıların finansmana erişimi, Bulgaristan'da yüzde 17, Polonya'da yüzde 22, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 24, Romanya'da yüzde 37 ve Brezilya'da yüzde 56'ya göre çok daha olumlu bir noktadadır" diye konuştu.
'Verimliliğe en fazla katkı sağlayan yatırım ortamı faktörü: çevre'
Bu raporda yer alan ekonometrik analizler sonucunda verimliliğe en fazla katkı sağlayan yatırım ortamı faktörünün, düzenleyici çevre olduğunun görüldüğüne dikkat çeken Çanakcı, "Bu bulgular gerek YOİKK platformu, gerek başta Başbakanlık olmak üzere diğer kamu kurumları tarafından yürütülen mevzuat ve düzenleme çalışmalarının ne kadar önemli olduğunun altını çizmektedir" dedi.
'KOBİ'lerin ve istihdamın önündeki engellerin kaldırılması'
Raporda önümüzdeki döneme ilişkin önerilerin de yer aldığını söyleyen Çanakcı, bunlar arasında KOBİ'lerin büyümesinin ve istihdam yaratmasının önündeki engellerin kaldırılması, işletmeler için düzenleyici çevrenin geliştirilmesi, düzenlemelerle ve kamu destek programlarıyla ilgili bilgilere erişimin kolaylaştırılmasına yönelik önerileri önemli bulduklarını ifade etti. Çanakçı firma bazlı veriye dayanan bu rapordaki tespitlerin Teknik Komitelerce dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve mevcut eylem planlarının yanı sıra Komite gündemlerine alınmasının gerekli olduğunu kaydetti.
'Küresel krizden en fazla etkilenen kalem yatırımlar oldu'
Çanakcı, son iki yıldır yaşanan küresel ekonomik krizin yatırımların sürdürülebilir ekonomik büyüme, kalkınma, istihdam artışı, yoksullukla mücadele ve rekabet gücünün artırılması bakımından taşıdığı önemin bir kez daha ortaya çıktığını söyledi. Küresel krizden en fazla etkilenen kalemin yatırımlar olduğunu dile getiren Çanakcı, 2009 yılında bir çok ülkede hem iç hem de doğrudan yabancı yatırımlarda önemli düşüşlerin görüldüğünü kaydetti. Bu gelişmelerin birçok ülkede iş ortamı reformlarının hızlanması sonucunu doğurduğuna değinen Çanakcı, 2009 yılının gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülkenin yatırım ortamını yatırımcılar açısından daha cazip hale getirmeye çalıştıkları ve bu doğrultuda çeşitli reformların gerçekleştirdikleri bir yıl olduğunu kaydetti.
Krize karşın doğrudan yatırımları kolaylaştırıcı 85 düzenleme yapıldı
Krizle birlikte korumacı önlemlerin artırılacağına yönelik kaygıların aksine UNCTAD verilerine göre 2008 yılı ve 2009 yılının ilk yarısında uluslararası doğrudan yatırımlarla ilgili yürürlüğe giren 110 yasal düzenlemenin 85'inin yatırımcılar açısından kolaylaştırıcı hükümler içerdiğine değinen Çanakcı, bu gelişmede G20 ülkelerinin küresel ekonomik kriz karşısında ticaret ve yatırım alanlarında korumacı ayrımcı yaklaşımlardan kaçınılması taahhüdünün de olduğunu vurguladı.
YOİİK'in Türkiye'de kamu ve özel sektörün çok yakın işbirliğiyle yatırım ortamının iyileştirilmesi ve Türkiye'nin rekabet gücünün artırılması amacıyla gerekli çalışmaların yürütüldüğü önemli bir platform olduğunu kaydeden Çanakcı, "YOİKK olarak 9 yıldır uygulanmakta olan yatırım ortamını iyileştirme reformu sürecinde, bu alanda reformlar gerçekleştiren ülkelerin tecrübelerini daha yakından inceleme ve kendi tecrübelerini oluşturma fırsatı bulduk. Bu süreçte, yatırım ortamını iyileştirme çalışmalarının başarısı açısından vazgeçilmez nitelikteki unsurları da görme ve YOİKK platformunda yürütülen çalışmaları bu çerçevede geliştirme imkanımız oldu" dedi.
'Raporlar, yatırım ortamlarının karşılaştırılmasına imkan sağlıyor'
Yatırımcı sorunlarının sistematik bir yaklaşımla doğru olarak tespit edilebilmesi ve bunlara kalıcı çözümler üretilebilmesi, yatırım ortamını iyileştirme çalışmalarının başarısı açısından büyük öneme sahip olduğunu vurgulayan Çanakcı, özel sektörün sistematik ve ölçülebilir girdiler sağlaması, yatırımcıların sorunlarının doğru olarak tespit edilebilmesi aşamasında önemli bir rol oynadığını kaydetti. Söz konusu raporla, uluslararası bir perspektiften Türkiye'deki iş ortamını, özel sektörden derlenen veriler ışığında inceleyerek, mikroekenomik ve yapısal unsurları değerlendiren önemli bir analitik çalışma niteliğinde olduğunu söyledi. Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu'nun, Dünya Bankası tarafından bugüne kadar yaklaşık 111 ülkede yatırım ortamının farklı yönlerinin işletmelerin verimliliğini nasıl etkilediğini analiz etmek için hazırlandığını aktaran Çanakcı, yatırım ortamı koşullarının ülkeler arasında kıyaslama imkanı sağlamak için tüm ülkelerde standart olarak uyglanan işletme anketinin yaklaşık 90 binin üzerinde firmaya uygulandığını açıkladı. Yatırım ortamı değerlendirmesi raporlarının bir diğer hedefinin ise ülkelerin yatırım ortamının iyileştirilmesi için aldıkları politika önlemleri ve reformlara yönelik bir yol haritası sunduğunu vurguladı.
Düzenlemeleri engel olarak gören işletmelerin oranı yüzde 8 geriledi
Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu'na göre işgücü piyasası düzenlemelerini, faaliyetleri açısından önemli bir engel olarak algılayan işletme oranı, 2005 yılı araştırmasında yüzde 46 olarak gerçekleşmişken, 2008 yılı araştırması kapsamında bu oran yüzde 8 olarak tespit edildi. Raporda, söz konusu gerçekleşmenin anketin zamanlamasının bir sonucu olabileceğine vurgu yapılarak, Nisan 2008- Ocak 2009 döneminde işletmelerin küçülmeyi gerektirecek düzeyde pazar payı kaybı veya finansmana erişim sıkıntısı gibi daha acil sorunlarla meşgul olması nedeniyle işgücü düzenlemelerinin algılanan nispi öneminin düşük çıkmış olmasının muhtemel olacağı belirtildi.
Rapor'da finansmana erişimin Türk şirketleri tarafından en ciddi sorun olarak algıladığına dikkat çekilirken, krediye erişimde görülen nesnel iyileşmeye rağmen, şirketlerin yüzde 26'sının finansmana erişimi işlerinin önünde bir engel olarak algıladığı belirlendi. Yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik yürütülen çalışmaların iş ortamı üzerindeki etkilerinin ölçülmesi amacıyla Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu (YOİKK) ve Dünya Bankası tarafından hazırlanan Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu kamuoyunla paylaşıldı. 5 bölgede 5 farklı sektörde faaliyet gösteren bin 152 firmaya uygulanan anket verilerinin ışığında hazırlanan Raporda, firmaların karşılaştıkları yatırım ortamı koşulları analiz edildi. Verimlilik, ihracatta rekabet gücü, istihdam gibi konularda öncelikli alanlar belirlenerek, Türkiye'deki yatırım ortamına yönelik kaydedilen gelişmeler diğer ülkelerle karşılaştırıldı. Rapora göre işgücü piyasası düzenlemelerini, faaliyetleri açısından önemli bir engel olarak algılayan işletme oranı, 2005 yılı araştırmasında yüzde 46 olarak gerçekleşmişken, 2008 yılı araştırması kapsamında bu oran yüzde 8 olarak tespit edildi.
'Anket sonuçları dikkatli bir şekilde yorumlanmalı'
Raporda bu gerçekleşmenin muhtemelen anketin zamanlamasının bir sonucu olabileceğine vurgu yapıldı. İşgücü düzenlemelerinin katılığı işletmeler ile yapılan yüz yüze görüşmelerde şirket faaliyetleri ve büyümesi önünde önemli bir engel olarak ifade edildiğinden, anket sonuçları dikkatli bir şekilde yorumlanması gerektiğine dikkat çekildi. Raporda, "Şirketlerin 2008 anketindeki görüşlerinin 2008 yılının başında yürürlüğe konulan işgücü piyasası reformlarından etkilenmiş olması muhtemel olmakla birlikte, anketin zamanlaması sebebiyle (Nisan 2008-Ocak 2009) işletmelerin diğer daha acil sorunlarla daha fazla meşgul olması - örneğin küçülmeyi gerektirecek düzeyde pazar payı kaybı veya finansmana erişim ile ilgili sorunlar-dolayısıyla işgücü düzenlemelerinin algılanan nispi öneminin düşük çıkması mümkündür. Bu endişeler, sürdürülebilir toparlanmanın önündeki önemli bir engel olarak tekrar ortaya çıkabilir" denildi.
'Finansmana erişim en ciddi sorun olarak algılanıyor'
Rapora göre finansmana erişim Türk şirketleri tarafından en ciddi sorun olarak algılanıyor. Bu durum, 2005 yılı ile karşılaştırıldığında olumsuz bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Bunun büyük bir olasılıkla 2008-2009 küresel krizi ile ilişkili kredi daralmasının sonucu olarak gerçekleşen bir durum olduğuna dikkat çekilirken, krediye erişimde görülen nesnel iyileşmeye rağmen, şirketlerin yüzde 26'sı finansmana erişimi işlerinin önünde bir engel olarak algıladığı görülüyor. Bu durum büyük bir olasılıkla 2008-2009 küresel ekonomik ve mali krizin sonrasındaki daha kısıtlayıcı kredi koşullarının etkisi olarak dikkat çekiyor. Vergi oranları yüzde 18 ve siyasi istikrarsızlık yüzde 18, ikinci ve üçüncü sıralarda yer alırken, diğer önemli faktörler kayıt dışı sektör ile rekabet ve yetersiz eğitimli işgücü sırasıyla yüzde 15 ve yüzde 9 olarak sıralanıyor. Ayrıca, şirketlerin düşünceleri 2005 yılından bu yana değiştiği de görülüyor. 2005 yılında vergi oranları şirketlerin önündeki temel engel olarak görülürken bunu finansmana erişim izliyordu. Özellikle veriler şirket büyüklüğüne göre incelendiğinde, bir engel olarak finansmana erişim daha da belirgin hale geliyor. KOBİ'lerin yüzde 29'u finansmanı faaliyetlerinin önündeki temel engel olarak görüyor.
'Vergi oranlarının yarattığı sorunlar 2005'ten bu yana düştü'
Rapora göre vergi oranlarının ve vergi idaresinin Türkiye'deki şirketler için yarattığı sorunların, 2005 yılından bu yana düştüğü belirlendi. Rapor'a bu kısmen de olsa son reformların etkisini yansıtan bir gelişme olarak değerlendirildi. Şirketlerin algılamaları incelendiğinde, engellerin sıralamasında vergi oranlarının nispi öneminin düştüğü görüldü. 2005 yılında vergi oranları en büyük engel olarak algılanırken, 2008 yılında şirketlerin yüzde 18'i vergi oranlarını iş faaliyetlerinin önündeki en büyük engel olarak algıladı. 2005 yılında imalat şirketlerinin yüzde 59'u tarafından önemli bir kısıt olarak tanımlanan vergi idaresi, 2008 yılında işletmelerin yüzde 19'u tarafından önemli bir kısıt olarak tanımlandı. 2005 ile 2008 yılları arasındaki bu iyileşmeler en azından kısmi olarak 2006 yılından bu yana uygulanan vergi reformlarına atfedildi. Bu reformlar arasında yeni bir kurumlar vergisi kanununun yürürlüğe konulması, kurumlar vergisi oranının yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirilmesi ve faizlere uygulanan vergi oranlarının düşürülmesi yer aldı. Diğer taraftan, son reformlar ile vergi oranlarının düşürülmesine ve kayıt dışılığın temel ölçüsündeki düşüşe rağmen - 2004 ile 2008 arasında yüzde 53'ten yüzde 44'e ankete katılan şirketler arasında kayıt dışı sektör ile rekabetten şikayet eden şirketlerin oranı 2005 ile 2008 arasında yüzde 44'ten yüzde 52'ye yükseldi.
'Kayıtdışıyla büyük şirketler daha fazla rekabet etmek zorunda kalıyor'
Raporda, ankete katılan şirketlerden kayıt dışı rekabet ile karşı karşıya olanların oranının önemli ölçüde arttığına dikkat çekildi. Rapora göre 2008 anketinde görüşülen şirketlerin yüzde 52'si kayıt dışı rekabet ile karşı karşıya olduklarını bildirirken, 2005 anketinde bu rakam 10 puan daha düşüktü. Ayrıca, tüm şirketlerin yüzde 32'si kayıt dışı sektördeki rakiplerinin uygulamalarını önemli veya çok ciddi bir engel olarak dile getirdi. Görüşülen tüm şirketlerin yüzde 15'i bunu kendi işletmelerinde yaşadıkları en büyük sorun olarak nitelendiriyor ve kayıt dışı sektör uygulamalarını dördüncü en büyük engel olarak kabul ederken, büyük şirketlerin KOBİ'lere göre kayıt dışı sektör ile daha fazla rekabet etmek durumunda kaldığını gösteriyor. Güney Anadolu ve Marmara bölgelerindeki şirketler, Karadeniz-Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Ege'deki şirketlere göre kayıt dışı rekabet ile önemli ölçüde daha az karşı karşıya kalırken, anket verileri kayıt dışı rekabetin en fazla gıda ve kimya sektörlerinde olduğunu ortaya koyuyor.
'Yenilikçilik ve becerilerin ihracat için önemi arttı'
Rapora göre düzenleyici ortam değişkenlerinin istihdam, ihracat ve uluslar arası doğrudan yatırımlar nispi öneminin 2005 yılına göre düştüğü, yenilikçilik ve becerilerin ihracat için öneminin arttığı görüldü. Ayrıca raporda kaynakların üretimi yüksek şirketlere yönelik daha iyi dağıtılması sayesinde Türkiye'deki toplam üretimin 2005 yılından bu yana yükseldiği görüldü. Bu durum, düşük ve yüksek üretimli şirketler arasındaki uçurumu derinleştirdi. Daha büyük şirketler yatırım ortamının daha olumlu yönlerinden yararlanırken, küçük ve üretimi daha az şirketler daha az olumlu özelliklerinin bedelini yüklendi.
'Türkiye'de KOBİ'ler ortalama olarak daha yaşlı'
Dünya genelinde firmaların büyüklükleri arttıkça büyüme oranlarının küçüldüğünün vurgulandığı Rapor'da, Türkiye'de küçük ölçekli firmaların, büyük ölçekli firmalara kıyasla daha yavaş büyüdüğü belirtildi. Rapora göre Türkiye'deki KOBİ'ler 2004-2007 döneminde mikro işletmelere nazaran yüzde 14-16 daha yavaş büyürken, karşılaştırma yapılan ülkelerdeki KOBİ'ler mikro şirketlere göre ortalama yüzde 5-6 daha yavaş büyüdü. Diğer ülkelerle yapılan karşılaştırma, Türkiye'deki KOBİ'lerin ortalama olarak daha yaşlı olduğunu, yani daha uzun süre küçük kaldıklarını gösterdi. Örneğin Türkiye'deki orta ölçekli işletmelerin yüzde 60'ı 16 yaşın üzerinde iken, bu oran Ab-10 ülkeleri (Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovak Cumhuriyet ve Slovenya) arasında yüzde 32 olarak belirlendi.
İşe başlama ve şirket tasfiyesi için engeller azaldı
Şirket kaydı sürecinin basitleştirilmesi yönünde de 2004 yılına göre önemli gelişmeler yaşandı. 1998 yılında şirket kuruluşunun önündeki engeller (endeks ölçeği 0-6 arası olup, 0 en az, 6 ise en fazla sınırlayası olan) 3.09 olarak tespit edilirken, 2003 yılında bu 2.83'e, 2008 yılında ise 2.61'e indi. Dünya Bankası'nın 2010 yılı İş Ortamı Raporu'ndaki verilerle 2006 yılı Raporu'ndaki veriler karşılaştırıldığında, şirket tasfiyesi için gerekli sürenin 2005'e göre neredeyse yarıya indiğinin görüldü. Tasfiye sonucunda alacaklıların alacaklarını tahsil etme oranı (geri dönüş oranı) da 2005 yılında yüzde 7 iken, 2009'da yüzde 20'ye yükseldi. Her ne kadar söz konusu gelişmeler önemli olsa da, Türkiye hala OECD ortalamasının altında ve en iyi uluslarararası örneklerin gerisinde yer aldı.
Ar-Ge harcaması ve patent başvurusu arttı
Teknolojik gelişmenin önemli göstergelerinden biri olan Ar-Ge harcaması ve patent başvuru sayısı son yıllarda büyük artış gösterdi. Türk şirketlerinin yurt içinde ve yurt dışında yaptığı patent başvurularınının sayısı 2001 yılındaki ekonomik krizden sonra yükselişe geçmiş olup, o zamandan bu yana istikrarlı olarak arttı. Teknolojik yeniliklere uygumun göstergesi olan yabancı lisanslı teknoloji kullanan firma oranı, Türkiye'de 2008 yılında yüzde 16'ya yükseldi. Kalite standartları konusunda ihtiyatlı ve titiz olan firmalar verimlilik ve rekabet gücü açısında olumlu etki yaşanmakta. 2008 yılı verilerine göre Türkiye'deki firmaların yüzde 30'u uluslar arası tanınırlılığı olan bir kalite belgesine sahip. Türkiye bu oranla Brezilya, Bulgaristan, Ramanya ve Polanya'nın önüne geçti.
2005 yılı verileri ile karşılayştırıldığında 2008'de Türkiye'deki firmaların Bilgi ve İleşim kemhoyojilerini çok daha yaygın bir şekilde kullandıkları görüldü. Firmaların yüzde 75'i kendi portallarına sapip ve yüzde 89'u e-posta yoluyla iletişim kuruyor. E-dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında e-devlet uygulamaları ile birlikte kamu hizmetlerinde BİT kullanımı çok yüksek düzeylere ulaşıyor.
Kahramanmaraş'ta arazi edinimi güçlüğü oranı yüzde 16
Rapora göre arazi edinimi Türk şirketleri tarafından ciddi bir sorun olarak algılanmıyor. Ancak arazi ediniminde il bazında farklılıklar ortaya çıktı. Kahramanmaraş'ta arazi edinimi erişim yüzde 16 oranında engel olarak görülürken, Malatya'da yüzde 8, Eskişehir'de yüzde 7, İzmir, Ankara, Denizli ve İstanbul'da yüzde 6 olarak belirlendi. Bu oran Kocaeli'de yüzde 3, Bursa'da yüzde 2, Trabzon'da yüzde 1 oldu.
İnşaat izni sürecinde süre kısaldı
Türkiye'de inşaat izni sürecinde, süre açısında ilerleme kaydedildi. Türkiye'nin diğer ülkelere kıyasla durumuna bakıldığında, Türkiye'nin Macaristan ve Bulgaristan'la benzer bir profil ortaya koyduğu görüldü. İyileşme kaydedilen spesifik bir alan, işletme tesislerinin inşasına harcanan zaman ve maliyet oldu İş Yapma Kolaylığı raporunda bir depo inşası için kullanılan zaman ölçüsüne göre, Türk şirketleri 2005 ile 2009 yılları arasında ortalama saha geliştirme sürelerini 44 gün kısalttı.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- ABD basınından Esad iddiası