‘İşimiz haber yapmak’

Sözcü gazetesi yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru’nun da arasında bulunduğu 8 ismin “FETÖ Silahlı Terör Örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlamasıyla yargılandığı Sözcü davasında sona gelindi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yarın karar çıkması bekleniyor. Dava öncesi gazetemize konuşan Necati Doğru, “Hukuk şerefli yaşamaktır. Şerefli yaşama hakkımıza hukuku alet ederek leke sürmek istiyorlar” derken, Sözcü gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ise, “Bizim işimiz haber yapmak. Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Sözcü davasının yargılanan isimleri, dosyanın avukatı Celal Ülgen ve Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin yarın görülecek karar duruşması öncesinde gazetemize konuştu.

‘Halkın vicdanında aklandık’

Gazeteci-yazar Necati Doğru Sözcü davasının yargının siyasetin aleti haline getirilmesine yönelik bir dava olduğuna dikkat çekti. “Yargı gerçeği aramak, suçlu ile suçsuzu ortaya koymalıyken, siyasetin aleti yapılmak isteniyor” diyen Doğru, “Bizi yargılayan yargıçların bu duruma dikkat etmesini söyleyeceğim. Geçmişte Ergenekon ve Balyoz davalarında da kararlar alındı. Sonradan onların birer düzmece ve yargıyı siyasetçinin aleti haline getirme mekanizması olduğu ortaya çıktı. Bizi yargılayan hâkimlerinde aynı tuzağa düşmemesini isteyeceğim” diye konuştu. Sözcü gazetesinin iktidarların uşağı olmayan gazetecilerin çalıştığı bir gazete olduğuna dikkat çeken Doğru, “Sözcü iktidarın yörüngesinde hareket etmediği için cezalandırılmak isteniyor. FETÖ ile en küçük yakınlığı olmayanlara böyle bir suçlama yapmak olacak iş değil. Hukuk şerefli yaşamaktır. Şerefli yaşama hakkımıza hukuku siyasete alet ederek leke sürmek istiyorlar. Ancak bizler halkın vicdanında aklandık” dedi.

‘Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz’

Yargılanan isimler arasında yer alan Metin Yılmaz ise Sözcü davasında karar verilmesi için Cumhuriyet davasına ilişkin Yargıtay’ın vereceği kararın beklenmesi gerektiğine dikkat çekti. Yılmaz, Cumhuriyet davası bizim davamıza örnek, o davanın düşmesi halinde bizim davanın da düşmesi lazım. Yerel mahkemenin Yargıtay’ın Cumhuriyet davası kararını beklemesi lazım” diye konuştu. Sözcü gazetesinin delilsiz ve belgesiz bir şekilde suçlandığını belirten Yılmaz, “Haberler nedeniyle suçlanıyoruz. Haber her yerde haberdir. Gerçek mi haber? Önemli olan bu. Bizim işimiz haber yapmak. İnşallah bu hukuksuzluktan dönerler. Ne olursa olsun biz yargıya, adalete güveniyoruz. İşimizi, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz” dedi.

‘Gerçekleri yazdığımız için rahatsız ettik’

12 Eylül Askeri Darbesi döneminde dahi gazetecilerin evlerinden gözaltına alındığı, yargılandığı gibi bir durumla karşılaşmadığını aktaran Yılmaz, “O dönemde askeriyeden bir telefon gelirdi. ‘Bir hafta gazete çıkmayacak’ denirdi. Toptan kapatılırdı” ifadelerini kullandı. FETÖ ile suçlanmanın kendilerini oldukça rahatsız ettiğine dikkat çeken Yılmaz, “6 yıl önce yaptığımız haberlerle yargılanıyoruz. Biz gerçekleri yazdığımız için rahatsız ettik. Biz Ergenekon zamanında generalleri, paşaları, askerleri evlerinden gözaltına almayın. Yakışmıyor. Bu FETÖ’nün oyunu dedik. O dönem bize ‘Ergenekoncu’ vs. denildi. Sözcü’ye FETÖ suçu atmak olmaz. Bu çamur bize yapışmaz. Böyle bir dava FETÖ ile mücadeleyi sulandırıyor. FETÖ’yü sevindiriyor. Gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle yargılanmaması, tutuklanmaması lazım” ifadelerini kullandı.

‘Lekelenmeme hakkım ihlal edildi’

Dava kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tatilde olduğuna dair haber yaptığı için “darbecilere Erdoğan’ın yerini bildirmek” iddiasıyla suçlanan muhabir Gökmen Ulu, “Liderlerin attığı her adım haber değeri taşır. Tatilleri de öyle… Ben Marmaris’teki tatil haberini gizli saklı değil, açık seçik yaptım. Orada otel yöneticileriyle çay içtim, otelin genel müdürleri benim haber yapmak için orada olduğumu Cumhurbaşkanlığı yetkililerine bildirdiler. Yani, sayın Erdoğan ve Cumhurbaşkanlığı yetkilileri de orada beni gördü, haber yapmamda bir beis görmedi, müdahale etmedi” dedi. Daha sonra bazı basın kuruluşları tarafından yaptığı habere dair iftira ve karalama kampanyası başlatıldığına dikkat çeken Ulu, “Algı operasyonu yapıldı. Daha vahim olan ise savcılığın bu trajikomik iddiayı yargılama konusu yapması oldu. Neyse ki daha sonra birçok dava belgesinde ETÖ üyelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerini 11 Temmuz 2016 günü öğrendiği ve planlamaya giriştiği anlaşıldı” diye konuştu. Sözcü davasının toplumsal barışı zedelediğini aktaran Ulu özetle şunları söyledi: “Biz sadece gazetecilik yapıyoruz. Üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Geç de olsa adaletin tecelli edeceğine dair umudumuzu koruyoruz.” İSTANBUL

‘Bu davaya en çok sevinen Pensilvanya’dır’

Gazeteci-yazar Aytunç Erkin ise, “13 Ekim 2008 yılında FETÖ’ye ait olan Zaman gazetesinin, “Karanlık Tertip” başlığıyla attığı manşette Sözcü, Cumhuriyet ve Aydınlık gazetelerini hedef aldığını belirterek, “Söz konusu manşette bu 3 gazetenin Zekeriya Öz’ün hayatını yayınladığını, mücadeleye sekte vurulduğu ve kendileriyle uğraşıldığını anlatılıyordu. Biz o noktadan Zekeriya Öz’ü savunuyormuş noktasına getirildik. En büyük çelişki bu. Oda TV operasyonun ardından tepkiler yükselmeseydi sıra Sözcü gazetesindeydi. FETÖ’nün hedefindeydik. 2017’de yine hedef olduk. Ancak bu kez FETÖ’ye yardım ettiğimiz iddia ediliyor” dedi.  Sözcü gazetesinde geçmiş yıllarda yer alan 4 manşetin dava kapsamında suçlama konusu yapıldığına dikkat çeken Erkin özetle şunları söyledi:

“Hukuka göre geriye dönük suç olmayan bir şeyle ilgili bizi suçlayamazlar. Basın suçu olarak bakarlarsa ise davanın haber çıktıktan 4 ay sonra açılmadığı için düşmesi lazım. Bir diğer konu ise muhabir Gökmen Ulu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tatiline ilişkin yaptığı haber. Bir darbeci Gökmen Ulu’nun haberi ile mi yer öğrenecek? Bu davaya şu an en çok sevinen Pensilvan’yadır. ‘Türkiye’de özgürlük yok. Muhalif olanlar tutuklanıyor’ diyerek propaganda yapıyorlar. Erdoğan, ‘Kızgın demiri soğutacağız’ dedi. ‘Türkiye ittifakı’ dedi. Bu kadar bileşenin içinde Türkiye’nin birlik beraberliği demek Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinin bağımsızlığından geçiyor. Bunu sağlayamadığınız sürece kimse ile uzlaşamazsınız. Beştepe acaba bize bu davaları bilerek açtıran bir kripto yapı mı var diye düşünmeli. Verilecek karar kızgın demirin soğumasını sağlayacak bir karara dönüşürse Türkiye gerçekten önümüzdeki süreçte birlik beraberlik içinde olabilir.”

6 saatlik savunma

Avukat Celal Ülgen ise Sözcü gazetesin Fetullah Gülen’e ve onun cemaatine asla yakın olmadığını vurgulayarak, “Tam tersine Sözcü gazetesi, kurulduğu 2007 yılından beri bu kişi ve bu kişiye yakın olarak bilinen kurumlara karşı çok ağır nitelikte eleştiren haberler yapmıştır.  O yıllarda birçok yayın grubu ve kurumlar Fetullah Gülen’e adeta el-etek öpecek şekilde ‘Muhterem hoca efendi’ diye hitaplarda bulunurken, Sözcü doğrudan, ‘FETÖ’ şeklinde hitap ederek, ağır eleştiri içeren haberler yapmıştır” dedi. Sözcü gazetesinin sürekli olarak Fetö’ye karşı dikkatli olunması gerektiğini, bu kişinin ve yapılanmasının devlet için çok tehlikeli boyutlarda olduğu belirtiğini aktaran Ülgen, “Sözcü bu konuda toplum, hükümet ve kamu kurumları sürekli olarak uyarılmıştır. Sözcü gazetesi yayın politikası gereği özgürlük ve demokrasi yanlısı olarak, herkesin korktuğu ve çekindiği bir dönemde cesurca haberler yaparak Fethullah Gülen’e ve örgütlerine karşı meydan okumuştur. Bu yönden bir defa soruşturma ve açılan dava hukuki bir temelden yoksundur. Bu nedenle Savcı da bu eksikliği görmüş olduğundan iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada, ‘bu suçun işlenmesi için örgüt üyesi olmaya gerek yok.’ Demek zorunda kalmışlardır” diye konuştu.

Karar celsesinde 6 saat sürecek bir savunma yapacağı öğrenilen Ülgen savunmasının 5 bölümden oluştuğunu, birinci bölümde “Sözcü Erdoğan’ın yerini deşifre etmedi”, ikinci bölümde “Sözcü’nün Fetö ile bağı yoktur”, üçüncü bölümde “Davanın bilirkişisi tarafsız değildir”, dördünce bölümde “Suçlanan yazılar” ve son bölümde ise “Suçlanan gazeteciler” başlıklı bölümlerin yer alacağını aktardı.