Karantinada yeniden tanışmak

“Koronavirüs salgını günlük alışkanlıklarımızın ezberini bozuyor. Yaşamımızda olmasına alıştığımız o kadar çok şey yok ki. Bu süreç yeni bir dil öğrenmek gibi adeta, konuştukça öğreniyoruz. Her gün bir şey icat ediyoruz, her gün bir şey yaratıyoruz. Baş etmenin ve uyum sağlamanın tek yolu da bu. Korkuyoruz, endişe ediyoruz, şaşırıyoruz, üzülüyoruz, öfkeleniyoruz. Duygularımız çok ve karışık. Öğreniyoruz, değişiyoruz, uyum sağlamaya çalışıyoruz, düşünüyoruz, araştırıyoruz. Adeta bir dalgalı teknede günü bitirmeye çalışıyoruz.”

Yayınlanma: 19.04.2020 - 15:41
Abone Ol google-news

Karantina günlerimiz uzadıkça uzuyor. Yaşadığımız süreç her gün daha da kötüye gidiyor. Aile içi şiddet can yakıyor, boşanmaların da artması bekleniyor. Klinik psikolog, çift ve aile terapisti Didem Doğan, “Eğer partnerler/eşler arasındaki ilişkinin halihazırda sorunları varsa, bu dönem onlar için daha da zorlayıcı geçebilecek. Ama ilişkide zorlukları karşılamaya dair ılıman bir iklim, zor zamanlara dair bir geçmiş deneyim, daha önce terapi almış olmak veya bir iletişim biçimi zaten varsa, partnerler/eşler bu süreci ideal bir biçimde birbirine destek olarak da geçirebilir. Verimli bir ilişki böyle zamanlarda hayat kurtarır, iyileştirir” diyor. Doğan'la ilişkiler özelinde konuştuk.

"Yaşadığımız kırılmalara konuşamama, tartışamama veya genel olarak ‘verimli iletişim kuramama’ da ekleniyorsa, o kırılmalar zamanla birikmeye ve bir süre sonra öfkeye, isyana, üzüntüye ve agresyona dönüşebilir..." 

 HERKESTE VİRÜS KORKUSU VAR

- Salgın ve karantina eşleri ve ilişkileri nasıl etkiler?

Pandemi ezberimizi tamamiyle bozdu, baş etmek için direnmemek ve ona uyum sağlamak gerekecek. Ülkemizdeki koronavirüs sürecinde görünen o ki aileler sanki birbirleriyle yeniden tanışıyor. Kimbilir en son kaç zaman önce bu kadar zamanı birlikte evde geçirmişlerdi. Tatiller dışında evde bir arada hiç zaman geçirmeyen aileler bile olabilir. Özellikle kent yaşamında alışıldığı üzere bir araya gelme, birlikte hareket etme ve bunu uzun süre sürdürebilme pratiğimiz yok. Bu “ev zamanında” eşler birbirleriyle, çocuklar ebeveyniyle, ebeveyn çocuklarıyla tanışıyor, tanışacak.  Uzun süre birlikte zaman geçirmek çocuğunuzdaki değişimleri görmeniz için imkan verecek, eşiniz veya partnerinizin ilgi alanlarıyla ilgili konuşmasını dinlemek için daha çok vakit verecek. Bir arada yaşamanın zor ve tatlı kısımlarını hep birlikte deneyimlemek mümkün olacak. Bu ilk zamanlarda çok çatışmalı olabileceği gibi tam tersine büyük bir özlemle çok yumuşak ve son derece uyumlu bir şekilde de geçebilir. Ailenin yapısına, bağlarına, ilişki biçimlerine ve ihtiyacına göre “yeni duruma uyum zamanı” ilerledikçe, ev izolasyonu sürecimiz uzadıkça, zorluklar görülebilir. Bu da tanımanın başka bir açısı olacak.
En önemli değişken virüs salgınının getirdiği korku ve kaygı hali. Herkes sevdiklerine veya kendilerine virüsün bulaşmasından endişeli, yaşamsal doğal bir endişe bu. Diğer bir önemli değişken de dış dünya ile yazının başında bahsettiğim bütün ilişkiler ailedeki her bir birey için bitiyor. Eğlence, dertleşme, sohbet etme, yeni bir şeyler keşfetme, arkadaşlık etme, geniş aile desteği, boş zaman yaratma, hobilerle ilgilenme, out door etkinlikler, yalnız kalma ve benzeri bir çok ihtiyaç evdeki partnerin eşliğinde veya ondan karşılanmaya çalışılıyor. Bir ilişkiyi yüzde yüz uyumla sürdürmek normal koşullar altında mümkün (ve gerekli) değilken, nasıl olsun da yaşamda bunca kısıt varken ve dışarda böylesine endişelendiren bir tehdit varken partnerler birbirleriyle aynı anda aynı modda olabilsin. Doğal olarak partnerlerin zamanlamaları, istekleri, ruh halleri birbirine her zaman uymuyor ve kırılmalar başlıyor. Kimisi daha iyi hissederek şarkı söyleyerek çiçekleri sularken, kimisi o esnada aşırı kaygılandırıcı bir haber okuduğu için sadece biraz yalnız ve sessiz kalmak istiyor olabilir. Kimisi evi temizleyerek bir ölçüde kendini iyi hissetmeye çalışırken diğeri ısrarla birlikte bir salgın konulu film izlemek isteyebilir. Bu sırada irili ufaklı kırılmalar, birbirini anlamakta ıskalamalar olabilecektir. Bu kırılmalara konuşamama, tartışamama veya genel olarak “verimli iletişim kuramama” da ekleniyorsa, o kırılmalar zamanla birikmeye ve bir süre sonra öfkeye, isyana, üzüntüye ve agresyona dönüşebilir.

ZAMAN ZAMAN AYRI ODALAR İYİ GELİR

- İlişkilerde nelere dikkat etmek gerekiyor?

Birlikte yaşamayı seçtiğimiz kişilerle, birlikte zaman geçiremeyecek bir düzende yaşamlar kurmuş olan biz kentlilerin, bilvesile birlikte yaşamaya dönmek zorunda kalmasıyla sorunların belirmeye başlaması bir başka açıdan da anlamlı olabilir. Aslında alanlar açarak, ilişkiyi havalandırarak daha uzun süre birlikte yaşamaya çalışıyoruz. Ama hiç ayrılmadan yaşamaya geçtiğimizde zorlanıyoruz. İnsanların aynı evde birlikte uzun yıllar yaşaması, birbirinin alışkanlıklarına, rutinlerine, davranışlarına, takıntılarına, zorluklarına alışması ve bunlara rağmen bir arada durmayı istemesi kolay bir karar değil. Ancak bunu seçtiğimiz zaman sonsuza kadar birbirimize hiç kızmayacağız, hiç sinir olmayacağız, hiç nefret ettiğimiz zamanlar olmayacak, birbirimizden hiç iğrenmeyeceğiz anlamı çıkmamalı. Uzun süreli ve bir arada yaşanan bir ilişki tercih ettiğimizde bir ölçüde, -olgun bir anlam yükleyerek- birbirimize “katlanmayı” da hesaba katmamız gerektiğini söylemek lazım. Bunun için de ilişkiyi birbirine yapışmış iki insan modelinden daha farklı bir yerde tutmaya gayret etmek gerekiyor. Yani partnerlerin bu 7/24 dönemde de, birbirine normal yaşamlarında çeşitli vesilelerle yaptıkları gibi, alan vermelerine ihtiyaç var. Bir evde yaşarken bu nasıl organize edilebilir? Yaratıcılık burda devreye giriyor. Belki zaman zaman ayrı odalar, ayrı köşeler, ayrı uğraşlar, ayrı yürüyüşler, ayrı ilgi alanlarıyla olabilir. Aynı şeyi çocuklarımız için de düşünmeliyiz. Bir arada olmanın koro halinde davranmak gibi bir zorunluluğu olmamalı. Bu basınç gerginliği arttırabilir. Özellikle çocuklar için ayrışmayı, duygusal olarak büyümeyi  olumsuz etkileyebilir. 

Doğan, "Bu süreç yeni bir dil öğrenmek gibi adeta, konuştukça öğreniyoruz. Alışkanlıklarımızın ezberleri bozuluyor. İlişkilerimiz de farklılaştı, kimilerinden çok uzaklaştık, kimileriyle çok yakınlaştık, yeni çözüm yolları bulmaya, iletişimde kalmak için teknolojinin imkanlarını günlük rutinlerimize koymaya çalışıyoruz. Özlüyoruz, hüzünleniyoruz, isyan ediyoruz biraz da. Her gün bir şey icat ediyoruz, her gün bir şey yaratıyoruz. Baş etmenin ve uyum sağlamanın tek yolu da bu" diyor.

DOĞAN NE ÖNERİYOR?

-İletişim becerilerinizi kullanın: 24 zamanların bir arada vakitler geçirmek için çok iyi birer fırsat olduğunu da düşündüğümüzde, bir arada yapılacak etkinliklerin (film-dizi izlemek, bir öğünü birlikte yemek, sohbet etme imkanları için iletişim becerilerini özenli kullanmak, ailece bazı oyunlar oynamak gibi) de dahil edildiği bir rahat düzende sürdürmek çok önemli.


-Şimdi "biz konuşma" zamanı değil: Evdeki diğer bireylerin de salgından ötürü zor zamanlar geçirdiğini, korktuğunu, kaygılandığını, üzüldüğünü, huzursuz olduğunu, herhangi bir şeye konsantre olmakta zorlandığını ve üstüne sosyal izolasyondan dolayı alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kaldığını, yeni duruma uyum sağlamak gibi bir dayatma ile baş etmeye çalıştığını, akılda tutmak ilişkileri daha anlayışlı ve şefkatli hale getirebilecektir.

-İlişkilerinde sorun olanlar daha zor günler yaşayabilir: Bu sebeple birbirlerine karşı, ilişkilerindeki sorunları bir parça başka bir yere bırakıp, bu sorun karşısında birbirlerine daha anlayışlı olmaya çalışmalarını önerebiliriz. Veya ivedi olarak halihazırda bir çok meslektaşımızın da geçtiği görece yeni bir düzen olan “online görüşmeler” yoluyla bir yardım almaya başlayabilirler. İletişim kurmak için sabırlı anlayışlı ve sakin bir tutuma her zaman ihtiyacı olan partnerlerin, böyle bir tutum geliştirme şansı kalmadıysa ve çift olarak psikolojik yardım almayı veya ilişkileriyle ilgili kararları bu sürecin sonuna bırakan partnerlerin, özellikle bu dönemde ilişkileri hakkında konuşmaya tartışmaya çalışmak yerine birlikte bu zor dönemi atlatmak için insani bir noktadan ortaklaşabilmelerini önerebiliriz.

DESTEK KIYMETLİ İZ BIRAKIR...


-Zor dönemler ilişkiyi yıpratma potansiyeline sahiptir: Yıpranan ilişkiler yardım almayı reddettiğinde boşanmaya gidebilir, (yardım alsa da bazı çiftler için daha iyisi boşanmak olabiliyor) ve zaten iyi gitmeyen ilişkilerini böyle olağanüstü dönemlerin yapıcı değişimlere götüren etkisiyle boşanma yolunu seçen çiftlere rastlayabiliriz. 
 
-Öte yandan bazı çiftler için bunun bir fırsat olabileceğini de düşünmek mümkün: Salgın endişesi ve getirdiği kısıtları bir sorun olarak ilişkilerin ortasına koymak yerine, ilişkide verimli bir dayanışma ile bu sorunu karşılarına almalarını ve birlikte başetmeye çalışmalarını ilişkiyi onaran bir durum olarak izlemek de mümkün olabilir. Destek ve dayanışma ilişkide çok kıymetli bir iz bırakabilecek, duygusal bağları daha da sağlamlaştırabilecektir. 

-Yakınlık unutulmasın: Fiziksel uzaklığa karşılık ilişkideki partnerlerin veya aile üyelerinin psikolojik yakınlığa özen göstermesi, birbirinin duygu durumunu takip edip ona destek olması bu dönemde en çok ihtiyaç duyulan davranışlardan biri olabilir. 

EV İŞLERİNDE YANİ ROL DAĞILIMINDA ADALET ŞART

-Herkes evde olduğuna göre... Ev işleri (yemek, temizlik, alışveriş..), varsa çocuklarla ilgili işler, dışarı işleri (vergiler, kira, ekonomik meseleler, tamirat gerektiren işler…), geniş aile ile ilgili işler de ilişkilerde her zaman sorun potansiyeli olan konular olacağı için evde kalan bireyler arasında bir işbölümü her zaman ama özellikle bu dönemde ilişkileri ve bağı da güçlendireceği için önemli olacaktır. Özellikle toplumun dayattığı kadın-erkek rollerinden ayrı bir biçimde ve adaletle, kimin hangi konuda destek verebileceğini belirtmesiyle çözülebilir.


-önemli bir başlık da şiddet: Sosyal izolasyonun getirdiği kısıtlar, hastalık endişeleri, gelecek ve ekonomik endişelerle birlikte aile içi şiddet vakalarında artış olabiliyor. Bu durumda şiddet gören tarafın (çoğunlukla kadınlar ve çocuklar) için her zaman olduğu gibi başvuracakları kanalları öğrenmeleri, yardım istemeleri, sosyal çevreleriyle bu durumları paylaşmaları mutlaka gerekir. 

SARILMAK İYİ GELİR!


-Şimdi büyük kararlar önermiyoruz:Hayatın böylesine zor dönemlerinden geçerken büyük kararlar almamayı önermekle birlikte, iyi gitmeyen, uzatmaları oynayan, çeşitli sebeplerle bitemeyen ama aslında bitmiş ilişkiler için de böyle zor dönemlerin tetikleyici bir işlev gösterebildiğini biliyoruz. Daha önce alınmaya cesaret edilemeyen kararlar böyle dönemlerde, yaşamın ve nimetlerinin kıymetini daha çok farkedeceğimiz için alınabilir. 

-Dayanışma odaklı, şefkat ve anlayış içeren bir ilişki ve iletişim her birimizin ihtiyacı olan şey: Karşıdakini suçlamadan, aşağılamadan, eleştirmeden kendi durumumuzu açıkça ifade etmek sorumluluğunu almak iletişim kanallarımızı açık tutabilir. İlişkilerimizde bedeni kullanmak, özellikle sarılmak bir çok sebeple ilişkilere oldukça iyi gelen bir davranış olarak kaydedilmeli. Hepimizin sevilmeye, sarılmaya, anlaşılmaya, bir ölçüde idare edilmeye ihtiyacımız var.  Zor günleri dayanışmayla atlatan çiftlerin ilişkilerinin daha işlevsel ve tatmin edici olduğunu biliyoruz. 

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon