'Karar hem yol gösterici hem de emsal olacak'
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Fransa Anayasa Konseyi'nin, Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasayı iptal etmesine ilişkin olarak, ''Karar hem yol gösterici hem de emsal olacak. Keşke Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi de verdiği kararlarda özgürlüklerin önünü açıcı kararlar vermiş olsaydı, ifade hürriyetinin önünü açan kararın altında da Türkiye Anayasa Mahkemesi'nin imzası olmuş olsaydı'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kanal 24'te yayımlanan Moderatör programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Fransa Anayasa Konseyi'nin, Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasanın iptal etmesine ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, Anayasa Konseyi'nin verdiği kararın hukukun evrensel değerlerine, insan haklarına ilişkin uluslararası kurallara uyulması konusunda hassasiyet gösterildiğinde yapılması gereken olduğunu kaydetti.
Bozdağ, ''Fransa Anayasa Konseyi'nin verdiği karar hem siyasetçilere, hem Avrupa ülkelerine hem de bütün dünyaya siyasi nedenlerle veya başka saiklerle de olsa kendi partisel veya ülkesel de olabilir, çıkarlar nedeniyle de olsa ifade hürriyetini kısıtlayan kararların parlamento tarafından alınmasının doğru olmadığının bir kez daha ilanıdır. Ben bu açıdan çok önemsiyorum. Herkesin buradan alması gereken dersler vardır'' diye konuştu.
Mahkemelerin insan haklarından yana tavır koydukları zaman yasamayı, yürütmeyi de insan hakları alanının genişletilmesi anlamında zorlayacağını ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti: ''Çünkü bu kararlar Fransa hükümetini de zorlayacaktır, parlamentoyu da yeniden talimat verdi Sayın Sarkozy, farz edin yeniden bu konuda bir çalışma yapılsa bile parlamentonun karar alma noktasında alanını daraltıcı bir karar olacaktır. Belki de bundan sonra adım atılmayacaktır, çünkü mahkemenin çok açık şekilde ifade hürriyetine, insan hakları evrensel bildirgesine, Avrupa Sözleşmesine aykırı gördüğü bir hususu yeniden Fransa da, Avrupa'nın başka ülkeleri de gündemine almayacaktır.''
Kararın hem yol gösterici hem de hem de emsal olacağını belirten Bozdağ, ''Bu tarihi kararlardan bir tanesi. Keşke Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi de verdiği kararlarda özgürlüklerin önünü açıcı kararlar vermiş olsaydı, tarihte böyle ifade hürriyetinin önünü açan kararın altında da Türkiye Anayasa Mahkemesi'nin imzası olmuş olsaydı'' diye konuştu. Başörtüsü ile ilgili bu ülkenin evlatlarının yıllar yılı haksızlığa, ayrımcılığa uğradığını söyleyen Bozdağ, temel bir hak olan eğitim hakkının, din ve vicdan hürriyeti hakkının gasp edildiğini kaydetti.
Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Gönül isterdi ki Anayasa Mahkemesi, 'Siz bunu hakka, hukuka aykırı bulamazsınız. Bu açık bir hak ihlalidir, insan hakları ihlalidir. İnsan haklarını ihlal eden bir kararı alamazsınız' diye karar vermiş olsaydı. Ama tam tersi, biliyorsunuz 10. ve 42. maddelerinde Anayasa değişikliği yapıldıktan sonra ortaya koyduğu karara baktığınızda ben birkez daha üzüldüm. Fransa'nın bu kararına sevindim ama diyorum ki Türkiye'de de Anayasa Mahkemesi'nin hakların, hürriyetlerin alanını genişletici kararların altına imza atmalıdır. Umarım bu açıdan bizim için de bir örnek teşkil eder.''
'Birtakım işlerin yanlış gittiğini gösteriyor'
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasını öngören yasa teklifine ilişkin bir soru üzerine ise Bozdağ, bu projenin önemli bir proje olduğunu, eğitim sistemini en kaliteli hale dönüştürecek adımlardan bir tanesi olduğunu ifade etti. Bozdağ, ''28 Şubat sürecinde akıldan, izandan yoksun yaklaşımlarla, anti demokratik, gayri hukuki yaklaşımlarla maalesef bu ülkede insanlarımızın geleceğine dair çok olumsuz adımlar atıldı. Kesintisiz de öyle bir adım'' dedi. Anadolu'da yaşayanların çocuklarının önünün kesildiğini söyleyen Bozdağ, bu çocukların üniversiteye girme oranlarının düştüğünü belirtti. Bozdağ, bunun proje için adım atılmasında önemli bir neden olduğunu kaydetti. Türkiye'nin büyük ekonomik gelişim sağladığını belirten Bozdağ, ara elaman ihtiyacının da kendisini gösterdiğini ifade etti.
Bozdağ, ''Başka ülkelerde mesleki eğitim yüzde 65 iken, yüzde 70 iken, diğer eğitim yüzde 30 iken; Türkiye'de bunun tam tersi olması birtakım işlerin yanlış gittiğini gösteriyor. Çünkü bütün ileri ülkelerin uygulamalarına bakıyorsunuz sanayi ara eleman ihtiyacı var, ama siz öyle bir sistem koymuşsunuz ki, sistem nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılamaya imkan vermiyor'' dedi. İmam hatip okullarının orta kısmını kapatmak adına ülkenin bütün mesleki eğitimini öldürmeye, ülkenin geleceğini öldürmeye kimsenin hakkı olmadığını belirten Bozdağ, ''O yüzden bu adaletsizlikleri de ortadan kaldırmak, Türkiye'nin ihtiyacı olan ara eleman ihtiyacını tam karşılamak için atılmış bir adımdır, doğru bir adımdır'' diye konuştu.
4 4 4'ün zorunlu ve kesintili olacağını anımsatan Bozdağ, ''İlk 4'ten sonra veliler çocuklarını istedikleri zaman meslek okullarına da yönlendirebilecek. Birinci 4, ikinci 4'te böylesi bir esneklik söz konusu olacak. Tercihler yapılacak ama tercihinden vazgeçebilir veliler'' dedi. Bunun esnek bir yapı olacağını belirten Bozdağ, ''Öğrencilerin niteliklerine, kabiliyetlerine göre okullarda okuma imkanı verilecek. İlk 8 yıl zorunlu ama kesintili. Üçüncü 4 yıla baktığımızda ise orası da zorunlu ama orada da açık lise diyebileceğimiz bir tercih de bulunulabilecek'' diye konuştu. Bu adımın Türkiye'nin gerçeklerine daha uygun bir adım olduğunu ifade eden Bozdağ, kız çocuklarının ilk ve ortaöğretime katılımı açısından da önemli olacağını söyledi.
'TÜSİAD istediği zaman taraf olabiliyormuş'
Yasa teklifine ilişkin TÜSİAD'ın, BDP'nin eleştirilerini değerlendirmesi istenen Bozdağ, kız çocuklarının eğitime katılma oranının kendi dönemlerinde arttığını belirtti. Bozdağ, ''12 yılı zorunlu hale getirdiğimizde kız çocukların bir kısmı örgün eğitime devam edecek, diğerleri ise açık liseye devam edecek. Sistemin içerisinde girmiş olacak. Otomatik olarak daha fazla kız çocuğu devreye girmiş olacaktır'' diye konuştu.
Bekir Bozdağ, şunları kaydetti: ''Bu eleştirilerin sebebi, kesinlikle kız çocuklarının eğitime katılmasında doğacak sıkıntılar veya bu işin ülkenin aleyhine doğuracak sonuçlar falan değil, kesinlikle ideolojik bir duruştur. Bu esnek yapının kendi hesapladıkları konseptin dışında başka şeyler ortaya çıkaracağına ilişkin kendi yaptıkları yanlış hesaplardan kaynaklanıyor.''
TÜSİAD'ın 1990 yılında hazırladığı raporu bakılması gerektiğini belirten Bozdağ, ''Rapor imam hatiplere bakışını, din eğitimi alan insanlara nasıl baktığını, bunu ülke için nasıl tehlike olarak gördüğünü gösteriyor. TÜSİAD'ın duruşu baktığınızda eğitimin kalitesiyle ilgili değil, ara elaman ihtiyacıyla ilgili değil, kendi ihtiyaçlarıyla da ilgili değil, baktığınız zaman duruşunu çok net görüyoruz. Bütün dert, imam hatiplerle ilgili, din eğitimi öğretimi alanıyla ilgili bir kaygı var'' diye konuştu.
12 Eylül 2010'da Anayasa değişikliği için referanduma gidildiğini hatırlatan Bozdağ, ''Orada TÜSİAD'a gazeteciler sordu. 'Halk oylamasına giderken sizin görüşünüz nedir?' diye. Görüşlerini açıklamak istemediler. Biz bu konuda taraf olmak istemiyoruz dediler. Ama gördük ki şimdi 4 4 4 ile ilgili konu geldiğinde TÜSİAD istediği zaman taraf olabiliyormuş. İşine geldiği zaman taraf olabiliyormuş. Bu ideolojik duruşun ve yaklaşımın bizim sanayici ve işadamlarımızda da hala olduğunu ve bunun köklü ve derin bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor'' dedi.
'Bir konu nasıl bu kadar çarpıtılabilir'
''CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında 'AK Parti 28 Şubat ürünüdür' dedi. Bu konudaki görüşünüz nedir?'' sorusu üzerine, Bozdağ, ''Bir konu nasıl bu kadar çarpıtılabilir, gerçek dışı anlatılabilir diye sorduğunuzda Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarına bakmanız lazım'' diye konuştu.
28 Şubat'ı yaşadığını belirten Bozdağ, şöyle konuştu: ''28 Şubat'a bakın iktidarda Refah Partisi ile DYP koalisyon hükümeti var. Ona karşı atılmış adımlar, yürüyen tanklar, balans ayarları, hukukun ayaklar altına alındığı bir manzara var. Medya talimatla manşetler atıyor. Milli Güvenlik Kurulu başka şeyler yapıyor ve bu sürece baktığınızda o zaman AK Parti diye bir parti yok. Kimsenin aklında da AK Parti diye bir parti kurma düşüncesi yok. Medyada da yok, hiçbir yerde yok. Sayın Başbakanımız da o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Baktığınızda hükümet düşüyor, daha doğrusu düşürülüyor. Yeni hükümet kurulması için toplanan imzalara Cumhurbaşkanı itibar etmiyor. Antidemokratik bir usulle adeta bir işbirliği dayanışması içerisinde başkalarına hükümeti kurma yetkisini, görevini veriyor. Daha sonra parti ile ilgili kapatma davası ve Refah Partisi kapatılıyor. Sayın Başbakanımızla ilgili birdenbire Siirt'te okuduğu bir şiirle alakalı ki okul kitaplarında var. Birlik içeren bir şiirden ayrılık çıkaran uyduruk bir mahkeme kararı ortaya çıkıyor ve Sayın Başbakanımıza hapis cezası veriliyor. Ondan sonra Başbakanımız hapishaneye gidiyor. 1999'da bir şartlı salıverme yasası çıkarılıyor, daha sonra tekrar bunun ikinci ayağı yapılıyor. Her ikisinden de Sayın Başbakan bundan istifade etmesin diye hükümetin sabahlara kadar çalıştığını, hükümetin içerisinden olanlar daha sonra kamuoyuyla paylaştılar.''
'O dönemi herkes yaşadı'
Bu sürecin ardından AK Parti'nin kurulduğunu anımsatan Bozdağ, şunları kaydetti: ''Bakıyorsunuz kurucu üyelikten çıkarılması için Anayasa Mahkemesi karar veriyor. Bu sefer Anayasa Mahkemesine tam seçimin arifesinde kapatma davası açılıyor. Bir bakıyorsunuz milletvekili listesinden Sayın Başbakanın ismi siliniyor. Bunlar akıl alır işler değil. O döneme bir de şöyle bakın: Mesut Yılmaz alkışlıyor ayakta. Merhum Erbakan, parti liderlerini geziyor, 'birlikte tavır koyalım' diye. Kimse yanaşmıyor. ANAP, DSP, CHP alkışlıyor. Birileri tankları Sincan'dan yürütürken milletin iradesini, demokrasiyi koruması kollaması gerekenler, bunların karşısında ayağa kalkması gereken siyasi partiler onları alkışlayan, 'daha az yaptınız, şunları şunları yapmalıydınız' diye adeta yol gösterenleri sormak lazım. O zaman Sayın Kılıçdaroğlu'na sormak lazım; CHP, ANAP ve DSP'de mi işbirliği yaptılar AK Parti'yi doğurmak için? Bunların değerlendirmesini yapmak akla ziyandır. Bunlar sağlıklı bir akıl sahibinin yapacağı değerlendirmeler değildir. O dönemi herkes, ama herkes yaşadı. Sayın Başbakana ömür boyu siyaset yasağı konuldu. Daha sonra CHP ile anlaşarak o yasağı kaldırdık. O zaman CHP de mi bunun bir parçası? Baktığınızda yasağın kalkmasında da beraber anayasa değişikliği yaptık biz 2002 yılında. O anayasa değişikliğinden sonra Sayın Başbakanımız 2003'ün Mart ayında milletvekili seçildi.''
'Arkadan dolanma da arkadan vurma da yok'
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, ''CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, merhum Erbakan'a ihanet edildiğini iddia ediyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusunu da şu yanıtı verdi: ''Sayın Başbakanımızın siyasi hayatı çok açık, bütün Türkiye'nin gözleri önünde seyreden bir siyasi hayatı var. Şunu açıklıkla ifade etmek lazım; AK Parti, Fazilet Partisi'nden ayrılmış, kopmuş bir parti değil. Biliyorsunuz Fazilet Partisi de 28 Şubat'ın devamı olarak kapattırıldı. Ondan sonra AK Parti 14 Ağustos 2001'de kuruldu. Öte yandan parti içerisinde de Sayın Başbakanımız açık yüreklilikle ve arkadaşlarıyla beraber yenilikçi hareketi başlattı. Kongre vardı hatırlarsanız, açık açık parti içerisinde demokrasinin verdiği imkanlarla mücadele yapıldı. Sayın Baykal'a gidip, basına çıkıp 'ben aday olmayacağım' diyorsun, sonra gidip aday oluyorsun. Baykal'ın aldığı ne varsa siliyorsun. Hançerlemek demek budur. Gidip güvence vereceksin sonra çıkıp aday olacaksın. Sayın Başbakanımızın ve arkadaşlarının yaptığı mücadeleye bakıldığında parti içinde de kongre mücadelesi yapılmış. Ondan sonra da partide bir ayrılık yok. Kapandıktan sonra da artık yeni bir parti kurulma ihtiyacı doğmuş ve yeni parti kurulmuş. AK Parti kurulduğundan bugüne Sayın Başbakanımızın merhum Necmettin Erbakan hocamızın aleyhinde bugüne kadar kamuoyuna yansımış veya yansımamış bir tane olumsuz cümlesi yoktur. Konya mitinginde merhum hocam bir cümle söyledi bütün Türkiye bilir. Ona dahi cevap verilmedi. Saygıdan, hürmetten başka Sayın Başbakanımızın merhum Necmettin Erbakan'la ilgili yaptığı bir şey yoktur. Hürmette, saygıda hiçbir zaman kusur edilmedi yok öyle bir şey. Arkadan dolanma da arkadan vurma da yok. Açık net bir mücadele var. Ondan sonra da partiden ayrılma filan yok, milletin önüne yeni bir anlayışla çıkma var. Esas hançerleme, Sayın Baykal'ı birileri kaset operasyonuyla yıkmaya çalışırken, herkesin hücum ettiği bir noktada, yüzüne gidip 'aday olmayacağım, böyle bir düşüncem yok' deyip arkasından aday olup, Sayın Baykal'ı tasfiye etmektir.''
'Vekil imamlar ayrı, bu kadrolu ve sözleşmeli'
Bozdağ, ''Açılım süreciyle ilgili; sürecektir, bu konudaki kararlılığımız sürüyor diyebilir misiniz?'' sorusu üzerine, bunun 1-2 günde bitecek bir süreç olmadığını, zaman alacağını her defasında ifade ettiklerini söyledi. Türkiye'nin terörle kararlılıkla mücadelesini sürdürürken, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları çerçevesinde gereken adımları atmaya da devam edeceğini belirten Bozdağ, şöyle konuştu: ''Şimdi geçen dönemde parlamentoya sevk edilen kanunlar vardı. Hazırlıkları yapılan kanunlar vardı. Onlarla alakalı da İnsan Hakları Kurulu kurulmasına dair, Bağımsız Kolluk Gözetim Komisyonu kurulmasına dair kanunlar, ayrımcılıkla mücadeleyle ilgili konular yeniden parlamentonun gündemine gelecektir. Biz bunları insanımızın insan hakları, demokrasi konularında standardını yükseltmek, ihtiyacını karşılamak için yapıyoruz. Bir bölgeye mahsus da değil, bu çıkacak yasalar bütün Türkiye genelinde uygulanacak. Nerede ayrımcılığa uğramış biri varsa İzmir'de de Yozgat'ta da Hakkari'de de müracaat edip buradan yardım isteyecek. Eğer kollukta arzu etmediği bir muamele varsa, nerede olursa olsun, ülkemizin hangi ilinde, ilçesinde olursa olsun vatandaşlarımız müracaat edip bağımsız bir gözetim komisyonu tarafından bu işin incelenmesini isteyebilecek. İnsan hakları ihlalleri söz konusu olduğu zaman onlarla alakalı da insan hakları kurulu incelemelerde bulunabilecek ve bu insanımızın hak ihlalleri konusunda karşılaştığı birtakım sorunları çözmede daha fazla alternatifi, imkanı, denetim yoluna sahip olmasını doğuracaktır ve Türkiye bu konudaki adımlarını atmaya devam edecektir.''
Bozdağ, ''9 bin alım yapılacağını söylemiştiniz. Vekil imamlar buna dahil edilecek mi diye merak ediyor imamlarımız?'' sorusuna da ''Vekil imamlar ayrı, bu kadrolu ve sözleşmeli'' karşılığını verdi.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı