Karşılaşmalar büyülüdür

Oyuncu Bâlâ Atabek’in modern kent hikâyelerinden oluşan yeni kitabı En Sevdiğim Şarkılar üzerinden hayatı, korkularımızı, yalnızlıklarımızı ve karşılaşmaları konuştuk. Buyrun sohbetimize...

Yayınlanma: 16.01.2021 - 16:05
Karşılaşmalar büyülüdür
Abone Ol google-news

- En Sevdiğim Şarkılar anlardan oluşan, sonu açık ve iç dünyamıza seslenen kent hikâyelerinden oluşuyor. Müthiş keyifle okudum. En Sevdiğim Şarkıları yazmaya nasıl karar verdin?

Bu benim dördüncü kitabım. Genellikle müzikle yazıyorum. Bu sefer görünür olmasının sebebi ismi başlığa taşımış olmamız. Müzikle yazmak benim için çok özel, atmosferi ve karakterleri oluşturmamda çok yararlı oluyor. 

- Geçtiğimiz günlerde 35 yaşını kutladın. Kadınlığın en güzel dönemlerinin başlangıcı. Kitaptaki sorgulamalar kendi sorgulamaların diyebilir miyiz?

Tabii ki hepsi kendi sorgulamalarım ve kendi yalnız hissedişlerim. Bütün kişisel yüzleşmelerimin hepsi öykülerimde var. Kendime yazıyorum gibi bir durum aslında. Rahatlamak, daha iyi hissedebilmek için ve kendim gibi insanlarla karşılaşabilmek, “biz de burdayız” demek için yazıyorum. 

- Öykülerinin ana temalarından biri karşılaşmak. Önemli olan tanışmak mı? Yoksa hayatımızın bir anında karşılaşmak mı?

Hayatımızın bir anında karşılaşmak. Çünkü hayatımızın bir anında karşılaştığımız şeyler, bazen yapı taşlarımızı oluşturuyor. Ben de öykülerimi anlık karşılaşmalar üzerine kurguladım. Anlık karşılaşmaların büyüleyici, cesur ve özgürleştirici olduğuna inanıyorum.

- Öyküleri okurken senin sevdiğin şarkıların rotasında ilerledim. Hepsi cuk oturmuştu. Hikâyeleri mi müziğe oturuyorsun? Yoksa bir müziğin üzerine mi oturtuyorsun hikâyeni? 

Kesinlikle ve kesinlikle çok değişken. Bu cevap yarı yarıya. Bazen dinlediğim bir müzik, ritm, karakterin tüm özelliklerini, esprisini getiriyor, bazen de hikâyeyi ve karakteri buluyorum bunun müziği de bu diyorum. Yarı yarıya ilerliyor bu mesele.

- Her şeyi Bilen Kadın’da şehirli yorgun bir kadının yanlızlığı ve ansızın tanımadığı birinden gelen telefonla kendi içinde yaşadığı sorgulamalarını okuyoruz. Gerçek veya sanrı.  Ucu açık. Yalnız kalmak neden bu kadar korkutucu  geliyor? Esas mesele nedir?

Çok güzel soru. Yalnızlık bana 20’li yaşlarımda kalabalık geçirmeme rağmen çok korkutucu geliyordu. Nedense? Tam olarak kafamda yalnızlığı oturtamamıştım, ödüm patlıyordu. 30’umdan sonra ise yalnızlık meselesinin çok özel ve çok nitelikli bir şey olduğunu anladım. Tadını çıkarıyorum.Yalnız insan olmak ise çok ayrı bir şey hepimiz yalnızız zaten. Yalnız geldik, yalnız gideceğiz. Tadına ve gücüne varmak çok güzel. Ama  kalabalıkların içinde yalnız olma meselesi çok melankolik ve üzücü bir durum. Kendi çevrem açısından baktığımda dostlarımla, anlaşılmakla ilgili şanslıyım. Yalnız hissetmiyorum. 

- Karakomedi tadındaki öykün Asansör’de çok satan olmayan bir yazar ve geniş zamanlı korkularını okuyoruz. Evlenerek çoğalarak biz olarak hayatın sırrını çözüp mutlu sona ulaşıyor muyuz? Hayatın geniş zamanda tek hedefi yalnız yaşlanmamak mı?

Yaşam yolculuğunda kadın ya da erkek olarak görev, nihai amaç sadece evlenmek ve üremek olmamalı diye düşünüyorum. Bir çeşitliliği vardır kendi içinde.

Biraz da “Asansör” öyküsü yalnız olan bekâr arkadaşlarımızın üstündeki yüklerin de kara komedisi aslında.Ve aynı zamanda benim yazar tarafımla da dalga geçtiğim öykü. 

- Şüphe, aldatma, kıskançlık. Üç büyük yara. Bir insan nasıl affeder aldatılınca? Affetmeli midir? 

Aldatılınca çok affedeni duymadım ama göz yumanını gördüm ya da duydum. Göz yummak ile affetmek çok ayrı. Aldatmak, aldatılmak ve sonra devam etme kararı almak enteresan bir konu. İlişkide sadakat ne kadar gerçekçi olabilir? Sanmıyorum aynı insandan ölene kadar hoşlanalım. (gülüyor). Aldatılınca öz değeri kaybediyoruz. Erkek ya da kadın fark etmez. Ben uzun süreli ilişkilerde karşılıklı affetmenin, anlayışlı olmanın faydalı olacağını düşünüyorum. 

- Sen böyle bir tecrübe yaşadın mı?

Tabii ki. Aldatıldım. Öyle bir karar anı ki harcadığınız emeğe karşılık ya devam etmeye karar veriyorsunuz, ya da gitmeye. Kalayım mı? gideyim mi arasında oluyorsunuz. Ben kalmayı tercih etmiştim. “Sonra daha iyiye gitti mi?” dersen, daha iyiye gitmedi ama en azından bu benim seçimim, kararım diyebiliyorum. Deneyimlemiş oldum.

- En sevdiğim öykülerden biri Mucize Hanım. Satır aralarından sormak istiyorum. Birileri seçmeli, birileri seçilmeliydi, ne berbat iki yoldu. En çok buna karşıydı, seçimlerin oluşturduğu yanılsamalara. Oysa seçim yapmak özgürlüğe açılan kapı değil midir?

Aynen öyle. Öyküde de birinin seçilme halinden söz ediyorum. Seçilmek biraz kısıtlayıcı, zorlayıcı bir konu. Ama kendi adınıza yaptığınız seçimler ve korkmama hali kişiyi özgürleştirir. Yeter ki onları görebilecek deneyimde olalım. 

- Kapalıçarşı. Babasının ebeveyni olan kız. Hep istediğini konuşan büyümeye çalışan ama büyüyememiş ergen bir baba. Babaları da birey olarak görsek ve o kadar da cesur olmadıklarını anlasak sorun çözülecek sanırım. Ne dersin?

Zaten mesele babalarımızı bir birey olarak görmediğimiz için patlak veriyor. Çünkü, babamızında bir annesi, bir babası vardı o da çocuktu. Bunları gözetmek gerekiyor. Ebeveyn olarak da korkularımız var. Hata insana dair. Hikâye de ergen baba ve olgun olmak zorunda kalmış, yaşımı yaşayamamış bir genç kız var. Var böyle insanlar. Benim de böyle tamamıyla benzemese de benzer bir hikâyem var. Tanıklık ettiğim meselelerde de süreci o kadar iyi anladım ki bazı babalar küçük bir erkek çocuğu gibiler. 

- Erkeklerin en büyüğü 12 yaşında değil mi zaten?

Çok bile söyledin. Fena.

- Biraz oyunculuk tarafına girmek istiyorum. Seninle tanışmam Craft Waterproof tiyatro sahnesinde oldu. Soluksuzca izledim. Pandemi döneminde tiyatro sahnelerinin kapatılması konusunda ne demek istersin?

Belirsizlik var. Biz oyuncular bir şekilde set’e çıktık ancak müzisyenler çok daha fazla etkilendi. Ya da benim gibi hem yazan hem oynayan kişiler idare ediyoruz. Ancak mekan sahipleri, müzisyenler, sadece tiyatro üzerinden ekmeğini kazanan oyuncu arkadaşlarımız büyük darbe yediler. Çok üzücü bir süreç. Bu süreçte, yeni gelişen çağ ile beraber digital platform da tiyatro oyunlarının, sinema filmlerinin  paylaşılması gerekiyor. Çağ değişiklikleri her zaman sancılı olmuştur ama kötü değildir. Daha iyi şeyler yapacağımıza inandığım için süreci kabul ediyorum. Umutluyum.

- Öykülerinde kadın hep başrolde. Geçtiğimiz günlerde üç kadın cinayeti daha işlendi. Tüm isyanlarımıza rağmen her gün bu sayılar artmakta. Ne söylemek istersin?

Yaşadığımız çağda bir insanın hayatının bu kadar kolay katledilmesine, yok edilmesine inanamıyorum. Dünya garip bir devranın içinden geçerken bunların yaşanıyor olmasına ve daha şiddetli hale gelmesini anlayamıyorum. Gömülüyorlar, parçalanıyorlar, yakılıyorlar bu nasıl bir şey? Yakmak ne demek? Geçen gün Tv’de şöyle bir haber duydum. Katil diyor ki “eski sevgilime benziyordu o yüzden öldürdüm” Ne? Açıklamaya bak. O kadar rahatsız, öfkeli ve sinirliyim ki psikolojim bozuluyor. Dizilerde verdiğiniz mesajlar da çok önemli. Buna toplu olarak HAYIR demeliyiz. Kaliteli alanlar çoğalırken oyuncular olarak görevimiz, bize gelen bu tarz hikâyeleri düzeltmek ya da hayır demek. Bunun bir parçası olmamalıyız. Kadın cinayetleri konusunda tüm sanatçıların hem üretimde olmaları hem de görünür işleri var etmeleri  gerekiyor.  Görünür olduğumuzdan ancak böyle işe yararız. 

- En sevdiğin yemek? Hangi müzik yakışırdı?

En sevdiğim yemek kurufasulye. Çok severim. Bayılırım. Etli, etsiz. Etsiz olursa daha da çok severim. Acı çok severdim eskiden şimdi pek yemiyorum. Kurufasulyenin müziği olsaydı kesinlikle Zeki Müren’in Rumba’sı olurdu. Bence kurufasulye “rumba da rumba” diyerek yenilmeli. Çok eğlenceli. Kuru fasulye-pilav ve turşu. İnsan daha ne ister.

- Yemek yapıyor musun?

Son üç senedir yemek yapmaya başladım. Hem sağlıklı besleniyorum hem de yedirmeye başladım. Kendimi tutamıyorum. Kaplara koyup insanlara yemek gönderiyorum. Bu çorbayı ikiye böldüm yarısı senin, diğer yarısını sevgilini tattır, akşama pasta yaptım diye insanları arıyorum. Karşımdakinin sevgilim olmasına gerek yok bunu yapmam için. Dostum olması yeterli. Geçen gün balkabağı çorbası yaptım, enfes oldu, üçe böldüm, dağıttım. Evden dağıtım yapıyorum kısaca

- Şahane formundasın.

Altı ay önce mide ameliyatı oldum. İlk günden beri doktorumun dediğini yapan delilerden biri ben olabilirim. Sabah akşam yürüyorum, sigarayı bıraktım. Vücuduma şeker girmiyor. İşlenmiş gıda yemiyorum. Altı ayda gözüm açıldı, enerjim değişti. Yeniden doğmuş gibiyim.  

- Gurme tatların peşinde seyahatlerin oluyor mu?

İtalya’yı çok seviyorum. Yan memleket gibi sürekli gidip geliyorum. İyi bir zeytinyağının veya etin peşinden sürüklenebiliyorum. Yemek üzerine seyahatlerimi kurmuyorum ama seyahatlerimin içinde mutlaka önceden araştırıp not aldığım yemek durakları oluyor. Turistik olmamasına dikkat ediyorum. Daha lokal, daha oraya ait olan yerleri seviyorum. Bana sorsan mesela Amsterdam’da bisiklete bindin mi? Hayır, ama sokak arasında çok iyi bir kahveci buldum onu sana söyleyebilirim 

- Şahane bir anneannen olduğunu okudum. Çok şık bir kadınmış. Ailenin amazon kadınlarından bahsetsene biraz.

Anneannemin gençliğinde tarzı, ceketler, etekler ve topuklu ayakkabılarmış. Çok şıkmış. Tanış olduğum versiyonu ise spor ayakkabı, jean. Daha salaş, daha unisex bir giyim. Annem de öyledir. Anneannem filolog, Halide Edip Adıvar’ın öğrencilerinden annem ise sosyolog. Rahatlığına düşkün bir aileyiz. Kitaplarla, filmlerle içiçe bir hayatları vardı. Kadının toplum içerisindeki resmiyle kafaları hiçbir zaman uyuşmadı. Onların etkisi üzerimde vazgeçilmezdir. Babamı çok küçükken kaybettim. Gazeteciydi. Hafif anılarım var onunla ilgili. Annemden bildiklerimle biliyorum babamı. Bizim ailenin kadınları amazon kadınlarıdır. İnatçıdırlar. Adalet arayışı içine hayatlarını kurmuşlardır. 

BALKABAĞI ÇORBASI

Balkabaklarını haşlayıp eziyoruz. İki kaşık zencefil, yarım litreden biraz fazla süt, bir yemek kaşığı tuzlu tereyağ, tuz, bolca karabiber ekliyoruz. Çorbaları biraz kıvamlı sevdiğimden biraz koyu oluyor ama siz zevkinize göre su veya süt ile inceltebilirsiniz. Hepsini karıştırarak kısık ateşte 15 dakika kaynatıyoruz. Krema sevmediğimden kullanmıyorum. Çorba çok bereketli. Kocaman bir tencere yapıp, sevdiklerinize kavanoz kavanoz verebilirsiniz. Servis ederken de iki yaprak taze nane enfes bir tad veriyor. Afiyet olsun


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler