Kılıçdaroğlu: İddianameler çöktü
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ergenekon iddianamesinin çöktüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, "Özkök'ün ifadelerinden sonra oradaki savcıların iddianameleri çökmüştür, dava çökmüştür" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu NTV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Suriye'de yaşanan son gelişmeler karşısında "Meclis olağanüstü toplanmalı mı?" şeklindeki soru üzerine, "Eğer parlamento hükümeti sorgulayabilecekse, hükümete soru sorabilecekse yani kendi bağımsız iradesini ortaya koyabilecekse toplanması lazım. Eğer o parlamentonun böyle bir işlevi yoksa ve ya o işlevi kaybolmuşsa o parlamento sorunlu bir parlamento demektir" dedi. Kılıçdaroğlu, "Siz kaybolduğuna mı inanıyorsunuz?" şeklindeki soruya ise kendilerinin daha önce parlamento açıkken Suriye konusunda
TBMM'nin ortak bir deklarasyon yayınlamasını istediklerini, ancak AKP'nin oylarıyla reddedildiğini hatırlatarak, "Parlamentonun Anayasa'da yerini bulan güçler ayrılığı ilkesi çerçevesinde görev yapması lazım. Kuvvetler ayrı mı bu ülkede? Anayasa'da, görünüşte öyle ama fiili durumda var mı? Yok. Eğer parlamento toplanıp hükümete soru sorup hükümet samimi olarak bu soruları yanıtlayacaksa ve bir çözüm üretecekse o çözümün arkasında parlamento duracaksa elbette toplanmalı. Ama bunun için gurupların yeşil ışık yakması, 'evet, bu parlamento toplanmalı' diye bütün parlamenterlerin bir araya gelip karar vermesi lazım. Biz çözüm üretecekse toplanmasından yanayız. Hükümetin Suriye politikasını daha bağımsız, daha özgür değerlendirebilecekse, yanlışları ortaya koyabilecekse, bir Dışişleri Bakanının arkasından giden bir hükümetin nasıl açmazlara sürüklendiğini ortaya koyabilecekse o zaman bu parlamento toplanıp hesabını vermeli, hükümet de sormalı. Biz bunu isteriz. Ama yolsuzluk yapan bakanları koruyan bir parlamento daha doğrusu bir AKP grubu, hükümetin yanlışlarını dile getirmekten çok savunan bir AKP grubu olursa parlamento bizim anlamda işlevi yapan bir parlamento olmaz" diye konuştu.
"Davutoğlu en çapsız Dışişleri Bakanı"
Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kuzey Irak'ta Barzani ile yaptığı görüşmeye ilişkin "Türkiye bu görüşmeden nasıl bir kazanç elde edecek? Türkiye Barzani'ye güvenmeli mi?" şeklindeki soruya, "Türkiye'nin değişik kişilerle gruplarla diyalog kurmasını isteriz. Diyaloga kapalı değiliz. Ama sormamız gereken soru şu, Sayın Barzani bugüne kadar hangi sorunun çözümüne katkı verdi ve nasıl bir başarı gösterdi? Eğer bu soruya hükümetten herhangi bir yetkili, Sayın Davutoğlu da olabilir, 'şu sorunun çözümüne katkı verdi, terör konusunda şu önemli adımları attı, Türkiye Cumhuriyetine destek verdi, dolayısıyla bu konuda da çözümün anahtarı olabilir' diye bize bir yanıt vermesi lazım. Bizim gördüğümüz böyle bir tablo yok. Böyle bir tablo yoksa o zaman biz çözümü orada arıyorsak, bana göre başarısızlıktır, çözüm bulamayız" yanıtını verdi.
CHP Lideri, "Dışişleri Bakanına sizden gelen bir eleştiri vardı ve bu küfür olarak nitelendirildi. Dışişleri Bakanı da size 'küfürbaz' dedi. Siz küfrettiğinizi düşünüyor musunuz? Sonradan herhangi bir rahatsızlık yaşadınız mı?" şeklindeki soru üzerinde ise, "Ben o zaman bir şey daha söyleyeyim, Sayın Davutoğlu biliyorum kızacak ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin bugüne kadar bünyesinde barındırdığı en çapsız Dışişleri Bakanıdır. Çıktığı nokta sıfır sorundu, geldiği nokta herkesle kavgalı olan bir tablo. Bu tabloya baktığımız zaman eğer kendisine biz eleştiri yöneltmeyeceksek görevimizi yapmadığımız anlamına gelir bu. Millet bize anamuhalefet görevini vermiş, yanlış varsa söyleyeceğiz. Hangi konuda Sayın Davutoğlu bir başarının altına imza attı. Suriye konusunda mı, Irak, İran, Malatya Kürecik konusunda mı? Güney Kıbrıs Rum kesiminin Doğu Akdeniz'deki petrol-doğalgaz aramaları konusunda mı? Tümüyle baştan sona başarısızlıktır. Başarısızlıkların altında Davutoğlu'nun imzası vardır. En son büyük laflar edeyim diye yine çapsızlığını göstermiştir. Geldiğimiz nokta gerçekten son derece dramatiktir. En son Irak'taki yetkililer Kerkük'e Sayın Davutoğlu'nun izin almadan gitmesini bir anlamda eleştirmiştir. Bu noktalar baktığınız zaman, Sayın Davutoğlu'nun yapacağı her hareket, söyleyeceği her söz, ileride Türkiye açısından bir başka ülkenin bize yönelik sözleri, tavırları konusunda gerekçe oluşturmamalıdır. Bu kadar dikkatli davranmalıdır Sayın Davutoğlu ama bu dikkat göstermiyor" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun kendisine yönelik eleştirisini de kabul etmediğini söyledi.
CHP Lideri, Türkiye'nin devlet olarak bu güne kadar dış politikasının milli bir kimlik taşıdığını ancak bu yapının Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturduktan sonra değiştiğini belirtti. Ortadoğu'da bugün devletlerin içişlerine müdahale eden bir dış politika güdüldüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu "Sonuçta geldiğimiz noktada Irak'ta da, Suriye'de de, İran'da da pek çok yerde sorun yaratmaya başladı. Bizim dış politikamızı kendi bağımsız irademizle oluşturmak yerine, dışarıdan telkinlere açık bir dış politika oluşturmaya başladık ve kraldan çok kralcı bir düşünceyle yola çıktık. Geldiğimiz noktada ciddi açmazlarımız var. Suriye konusunda da ciddi açmazlarımız var. Uçağımız düşürüldü, niçin düşürüldüğünü biliyoruz da nasıl düşürüldüğünü bilmiyoruz" diye konuştu. Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin şu anda Ortadoğu'da ciddi güven kaybına uğrayan ve itibar kaybeden bir ülke konumunda olduğunu ifade ederek, "Bir grup konuşmasında söylemiştim, sıçan geçer yol olur, maalesef o oldu" dedi.
"Başbakan o fotoğrafı yorumlam"
ABD Başkanı Obama'nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında elinde tuttuğu beyzbol sopasının dikkat çektiği fotoğrafı da değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Bu resim boşuna verilmez, verilmişse bir anlamı vardır. Ondan önce yapılan bir açıklama vardı; 'Türkiye daha fazla ileri gitme' diye. Barzani'nin havucuyla, Obama'nın sopası arasına sıkışan bir dış politika güderseniz açmaza sürüklenirsiniz. Geldiğimiz nokta odur. O sopa dostluk belirtisi değildir. Obama yanında çuval da bulundurabilirdi. Biz hiç zaman şunu unutmayız. Bizim askerlerimizin başına çuval geçirildi. Bu bizim milli onurumuzu büyük ölçüde zedelemiştir. Şimdi aynı tablo başka bir versiyonla önümüze koyuluyor. Görüşme sırasında bir beyzbol sopasının bütün dünyaya gösterilmesi. Bu tablo doğru bir tablo değil. Biz bu tabloyu içimize sindiremiyoruz. Bu sorunun muhatabı Sayın Başbakan'dır. Sayın Başbakan'ın çıkıp bu tabloyu, bu fotoğrafı yorumlamasını bekliyorum. Nasıl yorumlayacak merak ediyorum. Hem dış politikanızı batının egemen güçlerinin çıkarları üzerine inşa edeceksiniz, size 'ileri gitme' diyecekler, yeri geldiğinde sopa gösterecekler. Biz bunu içimize sindiremiyoruz" diye konuştu.
"Cumhurbaşkanı'nın yeterince bilgilendirildiğine inanmıyorum"
Kılıçdaroğlu, Şemdinli'deki olayları da değerlendirirken, partisinin bir grup milletvekilinin bölgeye gideceğini belirterek, "Üzücü olan tablo şu, yaklaşık 10-13 gündür oradaki çatışma devam ediyor. Ama kamuoyuna doyurucu bir açıklama şu ana kadar yapılmış değil. Soru da şu; 'niçin bir açıklama yapılmıyor?' Suriye'deki olayları saat saat izliyoruz. Şemdinli'de ne olduğunu bilmiyoruz. Böyle bir hükümet olabilir mi?" dedi.
Kılıçdaroğlu Suriye'deki gelişmeler konusunda da hükümetin şu ana kadar muhalefete bilgi vermediğini ifade ederken, "Bunu hükümete bir çağrı olarak değerlendirebilir miyiz?" şeklindeki soruya ise, "Bizi bilgilendirip bilgilendirmemeleri çok umurumuzda değil. Biz devletin geleneğinden söz ediyoruz. Demokraside olması gerekenden söz ediyoruz biz. Sadece bizi devre dışı bırakıp bırakmamaları bizim için çok önemli değil. Şemdinli'de bilgi vermediler, milletvekillerimizi göndeririz. Sayın Davutoğlu ne diyordu? 'Konuşmadan önce keşke o kamplara gitselerdi.' Sayın Davutoğlu'nun haberi yok. Biz o kamplara milletvekili gönderdik, Dışişleri Bakanlığı izin vermiyor, diye bizim milletvekillerimizi sokmadılar, haberi bile yok bundan. Daha acısını söyleyeyim; siz bu süreç içinde, yaşanan bu kaos içinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın yeterince bilgilendirildiğine inanıyor musunuz? Ben inanmıyorum. Suriye'de uçağımız düşürüldü, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı acaba Sayın Cumhurbaşkanını yeterince bilgilendirdi mi?" diye sordu.
"İklimin oluşmasını bekliyoruz"
Kılıçdaroğlu, terörle mücadele için MHP'den randevu alınıp alınmayacağına ilişkin ise, bir iklimin oluşmasını beklediklerini yineledi. Kılıçdaroğlu, "İklimin oluşması için ne gerekiyor?" şeklindeki soruya "İklimin oluşması sadece bizim çabamızla olmuyor. Medyanın bu konuda destek vermesi lazım. Şunu sorması lazım, 'Niye bir araya gelmiyorsunuz?' Türkiye'nin en temel sorunu, en köklü sorunu ve ucunda ölüm var bu işin. Niye bir araya gelip bu sorunu çözmüyoruz? Ben ana muhalefet partisi lideri olarak bu sorunun çözümü için bir risk üstleniyorum. Siyasiler iklimi yaratacaklar. Sert söylemlerden kaçınmalıyız. Sayın Başbakan çıktı, ertesi gün MHP'ye bir sürü laf etti. Gerek yok ki. Daha makul, daha yumuşak, daha kucaklayıcı, daha sevecen bir dil kullanabiliriz" dedi. Kılıçdaroğlu, "Ramazan sonrası sizden böyle bir atak bekleyebilir miyiz?" sorusuna da, "Elbette bekleyebiliriz. Ben karamsar değilim. Ben umudumu yitirmedim. Bu coğrafyada barış içinde yaşayan toplumu yaratabiliriz" dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri
Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanları arasındaki karşılıklı sözlerle gerilen ortamı değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Anayasa'da yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl olduğu ve iki kere seçilebileceği söylendi. Benim Sayın Cumhurbaşkanından beklentim şudur: 'Anayasa değişikliğine uygun olarak 5. yılında görevinizi bırakınız, arzu ederseniz yeniden aday olunuz.' Bunu neye dayanarak söylüyorum, milletvekilliği süresi 5 yıldı, Anayasa değişikliğiyle 4 yıla indirildi. Parlamento görevini yaptı, 4. yılın sonunda seçime gitti. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanının görev süresi hakkında bir karar verdi. Bunu kazanılmış hak olarak yorumladı ve Cumhurbaşkanı'nın görev süresini 7 yıl olarak belirledi. Cumhurbaşkanı makamını gereksiz tartışmaların içine almak doğru değdir. Önümüzde bir parlamento örneği var. Daha önce parlamento 4. yılda seçime gitmiştir" diye konuştu.
"Ulaklar aracılığıyla tartışma değil"
Danışmanlar arasındaki söz düellosunu da "Ulaklar aracılığıyla tartışma doğru bir yöntem değil" sözleriyle eleştiren Kılıçdaroğlu, "Doğru yöntem Cumhurbaşkanı'nın 5. yılın sonunda görevini bırakması. 'Anayasa değişti yeniden seçime gidilecek, ben de adayım' der, halk teveccüh ederse de seçilir. Kimse de bir tartışma alanı yaratmaz, doğrusu da budur" dedi.
"Cumhurbaşkanlığı ikram edilecek makam değil"
"Türkiye Cumhuriyeti bir krallık değildir. Başbakan da kendine başka roller üstlenmesin. Bu makam kimsenin kişisel mülkü değildir. Bu alan birbirine ikram edilecek alan da değildir" diyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak ismin halkın iradesiyle belirleneceğini, bunun aksinin milli iradeye saygısızlık olduğunu vurguladı. Görev değişimi ve Cumhurbaşkanı koltuğu üzerine pazarlıkların çağdışı olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanlığı benim kişisel mülküm müdür ki başkasına ikram edeceğim. Hem halk iradesinden söz edip sonra Cumhurbaşkanlığı konusunda pazarlık yapacaksınız. Demokrasilerde bunlar olmaz. Cumhurbaşkanlığı makamı herkesin saygı duyması gereken bir makamdır. Kimsenin kişisel mülkü veya ikram olacak bir alan değildir. Oraya gelecek kişiyi belirleyecek olan halk iradesine saygı gösterilmelidir" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, CHP'nin kadın Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağı haberlerinin sorulması üzerine de "Neden kadın Cumhurbaşkanı olmasın? Çağdaş Türkiye açısından bilgili, iyi yetişmiş, brikimi ve eğitimiyle bu ülkeye bir kadın Cumhurbaşkanı yakışır. Tüm kadınların da buna destek vereceğine inanıyorum. Eğer böyle olursa Türkiye'nin görüntüsü ve algısı çok değişecektir. Çağdaş kimliği daha belirgin ortaya çıkacaktır" dedi.
"AKP ayrıştırmayı körüklüyor"
Malatya'da yaşanan Ramazan davulu kavgasının tekrar gündeme getirdiği Alevi-Sünni ayrışması tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, yaşanan gerilimleri Başbakan Erdoğan'ın sert söylemlerine bağladı. Başbakan'ın konuşmalarıyla çatışma kültürünü beslediğini savunan Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan ayrışmayı besleyen cümleler kullanıyor. Bu coğrafya Yunus'un, Hacı Bektaşların, Mevlanaların yetiştiği coğrafyadır. Bu coğrafya barış coğrafyasıdır. Biz imparatorluktan bir miras devraldık. Her etnik kimlikten ve inançtan insanların yaşadığı bir coğrafyadır. Devlet bugüne kadar bunlara hep saygılı oldu ve bunu temel ilke kabul etti. Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmalarını körüklerseniz ve olayları sürece bırakırsanız bu çatışma kültürünü besler. AKP bu ülkede barışı değil çatışmayı öne çıkaran bir kültürü bir anlamda topluma dayatıyor" ifadelerini kullandı.
"Bu toplmu ayrıştırmayın"
Türkiye'de barış, birlik, beraberlik için kapılarını çalan herkese kapılarının açık olduğunu belirten Kılıdaroğlu, kimsenin kimliği, kılık kıyafeti, inancı yüzünden ötekileştirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Kimin elinde başkasının inancını tartacak terazi var? Siz insanları nasıl inançlı inançsız diye ayırırsınız? Kim size bu yetkiyi veriyor. Ayrıştırmayın bu toplumu" uyarısında bulundu.
"Yeni dönemi bekleyin"
Kamuoyunda 3. yargı paketi olarak bilinen yargı alanındaki mevzuat değişikliklerinin tutuklu milletvekillerinin tahliyesi için yeterli olmadığının hatırlatılması, yeni dönemde tutuklu milletvekillerinin Meclis'e gelmesi için girişimde bulunup bulunmayacaklarının sorulması üzerine de "Yeni dönemi bekleyin. Başka bir şey söylemiyorum" dedi. 3. yargı paketiyle ilgili olarak milletvekillerinin çıkabileceği algısını yaratanın bazı hükümet yetkilileri olduğunu, Başbakan Erdoğan'ın da "Düzenlemenin tutuklu milletvekillerinin tahliyesiyle ilgisi yoktur, onlar hapiste kalabilirler" dediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Silivri yargısı bizim anladığımız bir yargı değil, yargılama da bizim anladığımız bir yargılama değil. Sanıkla yargıç arasında kan davası var. Orada, insanlar içeri atılmışlar neyle suçlandıkları belli değil. Çıkıyor, CHP Zonguldak Milletvekili, gazetelere ilan veriyor. Beni terör örgütüne yardım ve yataklık etmekten, darbeden suçladılar ama bana bir soru bile sorulmadı, neden içerdeyim anlamıyorum diyor. Demokraside tutuklu milletvekili olmaz. Yargı bunu engelleyecekti. Milletvekili seçilir dedikten sonra bunları içeride tutarsanız o ülkede demokrasi yok, yargı iktidarın sopası demektir. Bu durumda yargının üstünlüğünden söz edemezsiniz. Geldiğimiz nokta budur" diye konuştu.
"Farklı yöntemler ortaya koyacağız"
Kılıçdaroğlu, TBMM'de partiler arasında tutuklu milletvekilleri hakkında bir protokol imzalandığını bu protokolde "Milletvekillerinin TBMM'de görev yapması asıldır" ifadesinin bulunduğunu hatırlattı ve "Etik denen ve siyasetçinin temelde uyması gereken bir kavram var. Siz attığınız imzayı görmezden gelirseniz, inkar ederseniz doğru değildir. Birilerinin böyle bir tablo karşısında farklı bir yol ve yöntem ortaya koyması gerekiyor. Biz de yeni parlamentoda bunu ortaya koyacağız" dedi.
"Özkök'ün ifadeleri Ergenekon iddianamesini çökertti"
Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün Ergenekon davası kapsamında ifade vermeye başladığının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, sağlıklı çalışan demokrasilerde ve cumhuriyetlerde devletin bütün sırlarına vakıf olan ve TSK'ya komutanlık yapan bir insanın "terör örgütü lideri" olarak tutuklanamayacağını vurguladı ve şunları söyledi:
"Sayın Özkök'ün ifadelerinden sonra oradaki savcıların iddianameleri çökmüştür, dava çökmüştür. O insanların neden tutuklu kaldıklarının anlamsızlığı ortaya çıkmıştır. Keşke daha önce gelip ifade verseydi, keşke daha önce bilgisine başvurulsaydı. Ama bugün geldiğimiz noktada o davanın hiçbir anlamı olmadığı ortaya çıkmıştır. Sayın Başbuğ duruşmalara katılmıyordu, Sayın Özkök geldi diye katıldığını sanıyorum. Orada yargılanan sanıkların duruşmaya gelmelerinin anlamı yok. Çünkü yargıçlar, 'Biz size hapis vereceğiz' diyor. Yarın beraat verirlerse toplum, 'Siz neden bu insanları tutukladınız ve yıllarca içeride tuttunuz?' diye soracaktır. Bunun altında ezildiler ve ezilecekler de."
"Bu dava film olacak tüm toplumun belleğine kazınacak"
Ergenekon ve benzeri davalarda hukukun üstünlüğünün yok edildiğini, suçlanan kişilerin dava dosyalarına bile ulaşamadığını savunan Kılıçdaroğlu, davanın geleceği hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yargılanan insanlar davadan değil yargıçla girdikleri tartışmalardan mahkum oldular. Yazarlar, askerler, akademisyenler topluca bir arada tutuyorlar. Onun için 'toplama kampı' diyorum. Orası 21. yüzyılın toplama kampıdır, bizim utancımızdır. Böyle anlayış olur mu? Yargıç, Yargıtay tarafından tarafsız davranmadığı için mahkum ediliyor. Ama ben koltuğumda kalacağım diyor. Hukuk ahlak üstünde yükselir, kamu vicdanında kabul edildiği zaman yargı kararı ortaya çıkar. Hiçbirisi kabul edilmiyor. Orada artık yeni bir edebiyat oluştu. Silivri edebiyatı. Yarın oradan sinemalar çıkacak, insanlık dramları çıkacak ve tüm toplumun belleğine kazınacak."
"Hangi savcı dava açacak?"
Türkiye'de parasız eğitim isteyenlerin hapse atıldığını, bu durumun demokrasi anlayışıyla uyuşmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın "Üniversite harçları kaldırılsın" çıkışının aslında kendi projeleri olduğunu belirtti ve "Bakalım hangi savcı dava açacak?" diye sordu.
"Yeni Anayasa sürecinde masadan kalkmayız"
Kılıçdaroğlu, partide 02 ve 03 plakaların kaldırılmasını, "Koltuk üzerine siyaset yapanın CHP'de yeri yoktur. İki numaralı araç bana üç numaralı ona diyenlerin CHP'de yeri yoktur. CHP'de yeri olan halkı kucaklayan dertlinin yanında olandır" sözleriyle yorumlarken, CHP'nin Türkiye için önemini şu sözlerle anlattı:
"Yeni CHP'ye güvenin. Ürettiğimiz projeler olaylara yaklaşımlarımızla sorunların çözümü için projelerimizle bizi bağrınıza basın. Türkiye'nin CHP iktidarına, barışa ve iyi işleyen ekonomiye, saygın bir dış politikaya, ulusal bir duruşa, işsizliği kaldırmaya, üreten topluma, onurlu ve kararlı bir duruşu olan bir yönetime ihtiyacı vardır. Terörü sonlandıran bir yönetime ihtiyacı vardır. Bunun için CHP'ye ihtiyacı vardır. Her kurultayda yenilendik ve bugünkü noktaya geldik. Üreten Türkiye, barışan Türkiye, terörün sonlandığı, toplumsal diyaloğun oluşturulduğu Türkiye diyoruz. Bunun için elbette yeni Anayasa sürecinde masadan kalkmayacağız."
ODTÜ'ye teşekkür
Kılıçdaroğlu ODTÜ Senatosu'nun süren bazı davalar ve soruşturmalar hakkında yaptığı açıklamayı da hatırlatarak, "ODTÜ'ye barış, özgürlük ve demokrasiden yana bildirileri için teşekkürlerimi sunuyorum. Üniversite olmayı gösterdiler. Üniversite dediğin böyle olur. Demokrasi ve özgürlüğü kendimiz için istemeyiz. Elinde sopa olan değil, elinde çiçek olan halka giden iktidar gerçek iktidardır" dedi.
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- ABD basınından Esad iddiası