Kilisede caz ayini
Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat, Ülkem Özsezen Synesthesia Quartet konserine ev sahipliği yaparken biz de dinleyiciler arasındaydık.
Yazdan ödünç alınan son güneşli günün akşamında, Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat’ın kapısında dikilen birkaç kişi sigaralarının dibini emiyor. Birazdan Ülkem Özsezen Synesthesia Quartet konserine girecekler.
Burası 112 yıllık eski güzel bir kilise binası. Giriş katında konserler, alt katında da seminerler oluyor. Sıcak samimi bir sahnesi var, elini uzatsan değecek kadar yakınlık hissi içinde, sadece 10 cm yüksekte. Oval sahnede Ozan Musluoğlu’nun kontrbasına uzanan kablo dışında mikrofon yok, sesler natürel.
Bu akşam swing’ten bebop’a, modern caza kadar uzanan repertuvar “Ghost’s Note” ve “Milliday” adında iki albümü bulunan piyanist ve besteci Ülkem Özsezen’in bestelerinden oluşuyor, “Monk’s Dream” dışında. İlk iki parça arka arkaya çalınıyor, “Reminiscent Of Times” ve “Sail Away”. Ardından saz arkadaşlarını tanıtıyor Ülkem. Davuldaki Ekin Cengizkan’ı daha altı gün önce Marc Ribot ile dinlemiştik. (Ribot’nun müzisyenleri vize engeline takılınca, bizim çocuklar eşlik etmiş, ama sonuç hiç fena olmamıştı.) Alto da çalan Tamer Temel ise bu akşamki dörtlünün dinamosu gibi, özellikle mekânın akustiğinde iyi yayılan soprano sololarında...
Üçüncü parça yumuşak bir solo piyano ile başlıyor, Ekin çıplak elle yaptığı davul ve Ozan’ın elleriyle ahşabı tokatlayarak desteklediği bas solo ile sürüyor, adı “The Land As We See It”. Bunun gibi bu akşam ilk kez çalınan iki parça daha var; “Angels Of Dawn” ve “Vague Memory”, bunlar Ülkem’in hazırlamakta olduğu albümde yer alacak yeni besteler. Parçalar genelde zarif ve sofistike bir ruh haline sahip. Sakin başlıyor, giderek yükseliyorlar. İyi ayarlanmış melankolisine, ince ince tutkular serpiştirilmiş. Sonik hattına orkestranın müzisyenleri cömertçe yerleştirilmiş. Ülkem’in müziği bar ve kulüp gibi içkili yerlerde olduğu kadar, bu tip semavi mekânlara da uygun ruhsal açıdan. Adını Fas’ın Atlantik kıyısındaki rüzgârlı liman kentinden alan “Essaquira” ile tam seyirciler ısınmış, alkışlarını bonkörce gönderirken zaman bitiyor ve perdeyi “African Butterfly” indiriyor.
Koca mekânda -mikrofonsuzluk nedeniyle zar zor duyulan- insanları dışarıya davet eden son ses, müzisyenlerin yeniden takdimi ve teşekkürler oluyor.Bundan 15 yıl önce saat akşam sekizden sonra inle cinin top oynadığı Kadıköy’de şimdi iğne atsan yere düşmüyor. Konser biterken dışarıdaki hayat daha yeni başlıyor.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı