Kırık kalpler müzesi...
Sevgilinizden ayrıldınız, size aldığı hediyeyse hâlâ duruyor. Atamadınız ama kurtulmak da istiyorsunuz. Size hatırlattıkları canınızı acıtıyor. Öyleyse bağışlayın Kırık Kalpler Müzesi'ne, hem siz rahatlayın, hem o çöpe gitmekten kurtulsun.
Birlikte yaşamak istediğim tek sevgilimdi. Tanışalı daha üç hafta olmuştu ama resmen beni büyülemişti. Arkadaşlarımın uyarılarını dinlemedim ve birlikte yaşamaya başladık. Biliyorum, onu daha fazla tanımalıydım. Birkaç gün sonra Amerika’ya gitmem gerekti, benimle gelemeyeceğini söyledi. Üç hafta bensiz yaşayamayacağını da, gözyaşları içinde tabii ki. Üç hafta sonda döndüğümde ‘âşığım, ama başka birine’ dedi. Yalnızca dört gündür tanıdığı biri için beni terk ediyordu. Yeni aşkında benim ona veremediğim bir şeyler bulmuştu. En azından bana öyle söyledi. Ve yeni sevgilisiyle tatile gitti. Defol! Bana geriye kalansa içimden söküp atamadığım bir öfkeydi.
Kırık Kalpler Müzesi’nin bağışçılarından biri yaşadıklarını böyle anlatıyor. Öykünün devamı mı? Onu da biz anlatalım. Müzenin Berlin’de açtığı sergiye bir “balta” bağışlayan bu kadının, evde kendisine sürekli eski sevgilisini hatırlatan mobilyayı parçalayası gelmiş bir gün. Mobilyadan geriye odun kıymıkları kaldıkça, içindeki öfke de yavaş yavaş sönmüş. Sonunda “hatırası” olan bu balta Kırık Kalpler Müzesi’ndeki yerini almış. Tabii ki altındaki anekdotla birlikte.
Zagreb’deki müzenin kurucuları Olinka Vistica ve Drazen Grubisic. İki sanatçı, aynı zamanda eski sevgili; ayrılıklarının ardından bunu yaratıcı bir şeyle taçlandırmaya karar vermişler. Bir nevi, yaratıcılığı kullanarak acının üstesinden gelme yöntemi olarak tanımlıyorlar müzeyi. Kendilerine ilişkilerini hatırlatan objeleri toplayarak işe başlamışlar, sevgililerinden ayrılan arkadaşlarının objeleriyle de koleksiyonlarını zenginleştirmişler ve müzeyi ‘kırık kalplere’ adamışlar.
Vistica ve Grubisic şu anda iki yakın arkadaş. 2006’da Zagreb’de açılan müze o kadar ilgi görmüş ki, dünyayı dolaşmaya karar vermişler. Gezdikleri yerler arasında Berlin, Belgrad, Saraybosna, San Francisco, Singapur, Stockholm var. Siz de, eski sevgilinizi hatırlatan bir objeyi, her baktığınızda iyi ya da kötü hatıralar canlandıran bir eşyayı müzeye bağışlayarak ondan kurtulabilirsiniz. Çünkü müze yarın İstanbul’a geliyor. 14 Şubat’a kadar da İstinye Park’ta olacak.
Zagreb’de kurulan, yoğun ilgiyle karşılaşınca gezici sergi haline gelen müzeye ilk katkılar Zagreb, Split, Ljubljana, Saraybosna, Üsküp ve Belgrad’dan gelmiş. Vistica ve Grubisic için 1990’larda büyük acılar yaşayan bu kentlerden gelen objelerin ayrı bir anlamı var. “Büyük dramların gölgesinde yaşanan küçük dramlar” olarak tanımlıyorlar bu durumu.
İki eski sevgili, Drazen Grubisic ve Olinka Vistica, ayrıldıktan sonra bir oyuncak tavşan bağışlamışlar müzeye. Honey Bunny adlı bu tavşan, çiftin gittiği her yere gelirmiş ve geniş bir fotoğraf albümü varmış. Fakat ikisi de meşgul insanlar olduğundan her yere birlikte gitmeleri mümkün olmamış. Bu durumlarda Honey Bunny, fotoğrafta eksik olan kişinin yerini almış. Maalesef İran, Honey Bunny’nin gittiği son yer olmuş ve ayrılıktan sonra müzedeki yerini almış.
Grubisic İstanbul yolculuğu için heyecanlı. “Sizce İstanbul bir kırık kalpler kenti mi?” sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Bunu bekleyip göreceğiz. Ama bence konu kalp kırıklığı olunca, ülkeler ve insanlar arasında bir fark yok” diyor.
En çok obje Filipinlerden
Kadınların daha kolay bağış yaptığını söylüyor Drazen Grubisic, erkek bağışçıları ise yok değil, fakat erkekler ayrılıktan sonra genellikle her şeyi yıkıp dökmeyi, yok etmeyi seçiyor. “Belki onların kullandığı bu yöntem ayrılık acısından kurtulmak için daha iyi bir yoldur, kim bilir?” diyor. Bu da kadınlar ve erkekler arasındaki farklardan yalnızca biri. Ayrılıktan sonra kadınların geniş bir arkadaş ağı tarafından sarılması da bu süreci atlatmada yardımcı. Erkeğin seçtiği yol ise yalnız kalmak.
“Her gittiğimiz ülke inanılmazdı” diyor Grubisic. Filipinler ise en çok obje bağışlayan ülkeymiş. Bağışlanan kişisel objelere bakarak o ülke hakkında büyük resmi görebileceğimizi anlatıyor: “Mesela Manila’da denizaşırı çalışan işçilerin hikâyeleri çok vardı. Hırvatistan ve Bosna’dan ise savaş sırasında yaşanan aşkların öyküleri geldi. San Francisco’dan ise Irak işgalinden sonra sevgilisini post travmatik stres sendromu nedeniyle kaybeden birinden bağış aldık. Bu yitirilen sevgiliye sunulan bir teşekkürdü aynı zamanda ve bir vedaydı.”
Grubisic serginin neden bu kadar popüler olduğunu düşündükçe kendine şöyle bir yanıt vermiş: “En ilginç hikâyeleri yalnızca hayat yazar.”
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı