Kızıma anlatacak çok hikâyem var
Deniz Akkaya kendini bazen güçlü, bazen çelimsiz hissediyor, ama umutlu... Artık daha cesur. Fırtınasını dindirmiş. Şöhretin getirdiği aşırılıklarla barışmış ve görünür olmanın sıkıntılarını çözmüş.
Yoksunluklarını kızında tatmin etmek istemese de anneliğin gözünü kör ettiğinin farkında. Bu ruh halinin kadınlığından ve dişiliğinden bir şey götürmediğini söylüyor. Biz de Deniz Akkaya ve kızı Ayşe ile Arnavutköy’de buluştuk. İşte anlattıkları...
- Annem bana her kızdığında şöyle derdi: “anne olabilseydin beni anlardın”. Siz de anne oldunuz. Hamilelik ve Ayşe’nin ilk yedi ayı nasıldı?
- Doğum büyük bir kırılmaydı. Ne kadar hazır olduğunuzu düşünürseniz düşünün gerçeğin hep bir adım gerisindesiniz. Bebek kordonunu keserken işin ne olduğunu anlıyorsunuz. İşte o yüzden ben de hiç hazır olamadım. Bedenimden ayrıldığındaki çaresizliği ve masumiyeti beni büyüledi. Öncesinde kafayı annelikle bozmuş olmam birden silindi, bilinçsiz ve koşulsuz bir şekilde ona bağlandım.
- Hani vardır ya yapamadıklarımızı çocuklarımız yapsın isteriz. Bunu da onlara sormadan, dayatarak yaparız. Sizde de var mı bu arıza?
- Olmaz mı? Bu yaman bir çelişki ama kaçışı yok. Aşırı tüketime karşı olup, onun için en iyisini alma, en çok parayı harcama yanılgısı da buradan doğuyor işte. Yoksunluklarımızı onlarda tatmin ediyoruz. En kötüsü eleştirdiklerinize dönüşmeniz.
- Bedeninizle ilgili bir sıkıntı yaşadınız mı, fiziğim bozuldu derdine düştünüz mü?
- Annelik başka ama bir yandan da kadınsın. Her sabah başka bir duyguyla kalkıyorsun. Bir an melek gibi, bir an savaşçı... Bazen çok güçlü, bazen çelimsiz... Kendi içinde tutarlı ama değişken ve nedensiz. Elbette vücudumun alıştığı dinamiğin dışına çıkmak pek çok travma yarattı. Üstünden gelebildim. Günün sonunda muhteşem bir dostunuz ve arkadaşınız var yanınızda, koynunuzda, bundan güzeli yok ki!
- 32 yaşındasınız. 30 yaş sendromu yaşadınız mı?
- Olgun kadınlara özeniyorum. Bence kadınlar 30'larında güzel. Kendimi artık daha çok seviyorum. 40'larıma gelince de kendime âşık olacağım, heyecanla bekliyorum.
- Büyüdünüz yani...
- İnsan büyüse de çılgın taraflarını kaybetmemeli. Unutmuyorum 90'lı yıllardaki stadyum konserlerinde kapılarda yatmıştım, izdihamdan kaburgam ezilmişti. Daha neler, neler? Kızıma anlatacak çok hikâyem var. Belki artık konserlerden bir gece önce kapıda yatamayacağım ama kızım konsere gitmek istediğinde ona nasıl davranacağımı biliyorum. Büyümek de değil bu ama olgunlaşmış, heyecanlı bir genç kızım. Mesela Efe de “ona spor araba alacağım” diye tutturdu. Neden mi? Çünkü “spor arabası olan erkeklerin arabasına binmesini istemiyorum” dedi. Herkes farklı bir şeylere takılıyor. Onların ilişkisini de merak ediyorum; baba ve kızı... Bu, benim engel olamayacağım türden bir ilişki. Sanırım köşeye çekilip onları izlemenin tadını çıkaracağım.
Artık daha cesurum
- Sürekli dalgalanan, inişli çıkışlı bir ruh haliniz var. Artık fırtına duruldu mu?
- İnsan sürekli mutlu olamaz. Dalgalanmalar hayatın tadı tuzu. Ben kendimi telkin etmeyi öğrendim. Akapuntur kurtuluşum oldu.
- Ben bir türlü inanamıyorum onların çözüm olabileceğine.
- Ben de bu olaylara inanmayan biriydim, hatta deli zırvası olarak bakıyordum. Ama ne yalan söyleyeyim beni o kadar rahatlattı ki... Kendime şaşırdım, eleştirdiğim bu şey bana sağlık veriyor. Sanırım inanmayanlara çok faydası var! Dalgalanmaları çevreyle paylaşmak istemiyorum. Dert anlatarak rahatlayamıyorum. Kendimle yalnız kalırım, muhasebesini yapar, çıkar giderim. Başka insanların dudakları arasında değildir çözümler. En önemlisi kötü duygular bulaşıcıdır, yani mutsuzluk. Zaten buna da çok hazır herkes. Demezler mi “mutluluk uzun sürmez, çok güldün başına bir şey gelecek”. Var mı böyle bir manasız cümle daha? Tamam mutluluk gelip geçici ama mutlu olunca niye maraz kapıda bekliyor onu bilmiyorum. Belki de önemli olan geçiş süreçlerini az hasarla atlatabilmek.
- İnsanlar hayatları boyunca farklı karakterleri oynuyor.
- Çıkın kendinize bir dışarıdan bakın. Gün içinde sürekli farklı insanlar oluyoruz. İhtiyaca göre değişiyoruz. Ben ise artık kendimi daha cesur hissediyorum. Sakinim, çünkü yaralarımı biliyorum. Korkum yok. Önceden korkaktım. Şimdi kalkanlarımı indirdim. Nasıl olsa bu kalkanlar darbelerden korumuyor bizi. Onları taşımanın ağırlığından da bıktım.
- Şöhretin getirdiği aşırılıklarla barışmış ve görünür olmanın sıkıntılarını çözmüş gibisiniz?
- Şöhret ilk zamanlarında besliyor, keyif veriyor. Üç aşaması var; başta sahip olmak istenen bir hayal, sonra bıkkınlık ve yanlış seçimin getirdiği saldırganlıkla yüzleşme ve son dönem de bilinçlenip kontrolü ele almak.
- Öyleyse siz ikinci bölüm sonu canavarını yenip oyunun finalindesiniz.
- Evet, ben ikinci aşamayı atlattım. Kendi oyunumu oynuyorum. Her şey kontrolüm altında. Yine de magazin konusunda dertliyim. Mesela dünyada gazeteler ve magazin gazeteleri ayrı satılıyor. Magazin eki diye bir şey yok. Gazete dediğin haber verir. Magazin insanların evine zorla sokuluyor. Bu bir bombardıman.
- Egolarınızla aranız nasıl?
- Yüksek değil desem yalan söylerim ama onlar da zapturapt altındalar. Çizgiyi, sınırı aşan her şey tehlikelidir. Farkındalık için de kendinle kalmak gerekli. Kalabalıklarla yaşamak hesaplaşmadan kaçmak demek. Yalnız yaşamalı demiyorum. Kuru kalabalıkların hayattan çaldığını biraz geç fark ettim.
Evde ateşkesi sağladık
- Efe Önbilgin ile ilişkiniz ve Ayşe’nin doğumu da çok göz önünde yaşandı, konuşuldu. Şöhretin zulmüyle yaşamaya alıştım dediniz ama...
- Bizimki de herkesinki gibi sıradan bir ilişki, kavgalarımız da öyle. Evet bir dönem telefonlarımızı birbirimize atıyorduk, camları indirip, arabalarımızın aynalarını kırıyorduk ama şimdi bir yavrumuz var. Hayatı bize bakarak öğreniyor. Olgunlaşmalıyız! Heyecanlı kavgalar eğlenceliydi belki, artık değişmek zorundayız. Aşk kimi zaman saldırgandır. Benim de öyle hissettiğim zamanlar çok oldu. Zaten onu her yönüyle, sert ve acımasız yaşamak daha çekici. Zamanla hızını kaybediyor olabilir, durmadığı sürece sorun da yok. Önemli olan aşkı yalanlarla boğmamak, çünkü bu uzun ve zahmetli bir ölüm demek. Anne baba olmaya gelince, kafa yormak gerekli. Ne demeli sonuç olarak evde silahlar indi, ateşkes sağlandı.
Çocuk mağazası Ayşe’nin kumbarası
- Çocuk mağazası açıyorsunuz. Nereden çıktı bu fikir?
- Ben kızıma neler alırdım, alıyorum ve alacağım sorusunun cevabı beni yönlendirdi. Anne olduğunuzda çocuğunuz en iyisini tüketsin, en iyisini giysin istiyorsunuz. Bunu bile bile yapıyorsunuz. “O en iyisine layık” demek, tehlikeli bir tüketimin başlangıcı. Yediğimizden içtiğimizden kesip çocuklarımıza harcıyoruz. Ben de bu güdüyle yola çıktım. Ama bu dükkân aslında onun kumbarası. Buradan gelecek parayı onun geleceğine yatıracağım.
- Dükkânın ismi ne olacak ve farklı neler düşünüyorsunuz?
- İsmi Chic Frog olacak. Bağdat Caddesi'nde ağustos ayında açacağız. Farklı markalar ve özel tasarımcılarla işbirliği içindeyiz.
- Çalışan anne olmak istiyor gibisiniz ama ticaretten anlar mısınız?
- Anlamam ama deniyorum. Doğumdan sonra her şeyi yapabilirim gibi hissediyorum. Bu bana hata da yaptırabilir ama şimdi çok iyi hissediyorum. Bir projem daha var. Hani kadınların doğum sonrası kendinden, bedenlerinden memnun olmama durumları var ya, onun için bir hayal tasarımı yaptım. Özellikle kilo alıp verirken bedenin yıpranmasıyla oluşan deformasyonları görünmez yapan bir elbiseden bahsediyorum. Böyle bir şey üretiyoruz. Büyük bir tekstil firmasıyla bunun üzerine çalışıyoruz. Sonra da bunu perakendeye sunmak gibi bir derdimiz var.
- Tiyatro denemiştiniz ve şöyle diyordunuz “bilmediğim sularda yüzüyorum”.
Evet, boğulmadım. Çok da açılamadım gerçi. Biraz daha kendime geldiğimde boyumun ölçüsünü almak için sahneyi geri istiyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza