Korku İmparatorluğu

Türkiye'nin AKP zihniyetine karşı kurulduğunu belirten Budak, demokrasinin içeriğinin boşaltıldığını söyledi.

Korku İmparatorluğu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.12.2009 - 07:54

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak, “AKP iktidarının temel kurumlara yönelik eylemleri Türkiye’nin kimyasını bozmuştur” dedi.

Türkiye’nin, AKP iktidarının zihniyetine karşı kurulduğunu belirten Budak, demokrasinin içeriğinin boşaltıldığını söyledi. AKP iktidarının izlediği siyaseti “acemi”, “sorunlardan uzak” ve “ciddiyetsiz” olarak tanımlayan Budak, “Bu iktidar Türkiye’nin kimyasını bozdu. Çünkü TC bu iktidarın zihniyetine karşı kurulmuştur. Şimdi ülkeyi yöneten bu zihniyet olunca ülkenin kimyasının bozulması da kaçınılmaz olmuştur. Türkiye’nin bu kadar hukuk dışı sorunları taşıyabilecek bir demokrasisi yoktur. Yani mevcut şartlarımız ve koşullarımız ‘bu böyle gider’ demiyor. O nedenle bir erken seçim hem iktidarın hem Türkiye’nin hem de bu iktidardan kurtuluşun yolunu açabilir. Demokrasilerde bu denli büyük tıkanmaların aşılması için yapılması gereken halka gitmektir. İktidarın aklı varsa bunu yapmalıdır” dedi.

AKP iktidarının, ekonomik-sosyal ve yasal tedbirleri alınmayan sözde Kürt açılımıyla toplumu ayrıştırdığını ve büyük bir kutuplaşma içine itildiğini belirten Budak, özetle şöyle konuştu:

“Gerçek o ki, her şeyin çivisinin çıktığı bir ülke olduk. Artık bu ülkede olan hiçbir şey bize olağanüstü gelmiyor. Bir tanesi bile gelişmiş demokrasilerde hükümeti götürebilecek onlarca olay oluyor. Ancak iktidar açısından rahatsızlık bile vermeyen işler olarak geçiştiriliyor. Hükümet açısından yaprak bile kımıldamıyor. Tam tersine iktidar ve demokrasi ayıbını ters yüz ederek muhalefeti suçluyor. Görünen o ki, yüksek yoğunluktaki bu siyasi tartışmalar iktidarın yerel seçimlerde 2007 Temmuz genel seçimlerine göre 8 puan geriye atan kötü ekonomik gidişatı örtbas etmek için de iktidarca kullanılıyor. Toplum umutsuz, hukuk yerle bir oluyor.”



‘Haklı kaygıları anlamak gerek’

AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç, telefon dinlemelerinin özel yaşama müdahale şekline dönüşmesinin insanların yaşama sevinci ve hayattan zevk alma halini yok edeceğini belirterek, “Telefon dinlemelerine ilişkin kuralların daha da netleştirilmesi ve parlamentonun, gerek bu kuralları ihlal edenleri gerekse bu dinlemeleri yasadışı yapanları çok ciddi şekilde cezaya çarptıracak düzenlemeler yapması lazım” diye konuştu.

Özel hayata müdahalenin, insanların en fazla rahatsız olduğu konu olduğunu anımsatan AKP İstanbul Milletvekili Domaç, “Tabii ki kişinin suç işleyeceğinden kesin olarak emin olmak mümkün değil ama en azından kişinin daha önceki tavır, davranış ve yaşamından yola çıkarak hareket etmek lazım. Telefon dinlemelerinin tabii ki Türkiye’de belli bir kuralı var ama bu kuralların daha da netleştirilmesi, kesinleştirilmesi gerekiyor. Parlamentonun, gerek bu kuralları ihlal edenleri gerekse dinlemeleri kural dışı yapanları çok ciddi ölçüde şiddetli cezaya çarptıracak düzenlemeler yapması gerekiyor” dedi.

Domaç, kendisinin dinlenmekten korkmadığını ancak toplumun böyle düşünmek zorunda olmadığını ve bu haklı kaygıları anlamak gerektiğini ifade ederek, “Ben dinlenmekten korkmuyorum çünkü beni yasal olarak dinliyorlarsa, hakkımda dava açılmadığı sürece bana konuyla ilgili bilgi vermek zorundalar. Zaten yasadışı olarak dinleniyorsam da bunun hiçbir hukuki kıymeti yok. Diğer yandan korkmam da gerekmiyor çünkü ben korku duygusuyla hareket eden biri değilim. Ancak ben korkmuyorum, çekinmiyorum diye insanlar da korkmamalı diye bir sonuç çıkarmamalıyız. Çünkü biz yalnızca kendimizden sorumlu değiliz, toplumun tüm kesimlerinden sorumluyuz” diye konuştu.

Diğer yandan bazı bakanların ifade ettiği üzere “Kendisinden emin olan kişi dinlenmekten korkmasın” türü bir bakış açısının “fazla kategorize edici bir yaklaşım olduğunu” belirten Domaç, şu değerlendirmeleri yaptı: “‘Kendisinden emin olan kişi dinlenmekten korkmasın’ demek çok kategorize edilmiş bir yaklaşım. Her insan kendinden emindir sonuç olarak. Bunu bu şekilde kategorize edemeyiz. Böyle bir yaklaşımla dinlemeleri özel hayata müdahale şekline çevirirsek bu durum insanların yaşama sevincini, hayattan zevk alma halini, tutkularını yok eder. Dinleme konusunda da kimlerin dinleneceği konusunda da mahkemelerin oldukça titiz olması gerekiyor.”

Domaç, Türkiye’de korku imparatorluğu kurulduğu yönündeki kaygıların yersiz olduğunu belirtti.



AKP döneminde baskı arttı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Türkiye’de yıllardır hukuka aykırı bir şekilde telefonların dinlendiğini, haberleşme özgürlüğünün ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğine dikkat çekerek, “Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin bu denli pervasızca ihlal edildiği bir ortamda ‘demokrasi’den söz edilemez” dedi.

TMMOB Başkanı Soğancı, kurumlar ve kişiler üzerinde artan siyasi baskının, demokratik rejim önündeki en büyük tehdit olduğunu kaydederek, “Hükümetin baskısının artması Türkiye’nin yeterince demokratik olmamasının, hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilememesinin bir sonucudur. AKP, 12 Eylül sonrası, yeni dünya düzeniyle bütünleştirilmeye çalışılan Türkiye’nin bir ürünüdür. 12 Eylül düzeni ile hesaplaşılmadıkça, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa hayata geçirilmedikçe hükümetler işlerine geldiği yönde baskıyı arttırabilir” diye konuştu.

Türkiye’de siyasi muhalefetin yetersiz olmasının meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları üzerindeki sorumluluğu arttırdığını da işaret eden Soğancı, hükümetin “Ben yaptım oldu” anlayışına karşı duran meslek odalarının hukuksal mücadelesini “siyasi tavır” olarak algılamasını eleştirdi. Soğancı, “Meslek örgütleri muhalefet etmek için hareket etmemesine karşın, ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu tabloya karşı söylenilen her şey siyasi iktidarın işine gelmiyor. Meslek örgütlerine yönelik her dönem baskı olmasına karşın AKP döneminde bu daha da arttı. Yürütülen hukuki mücadele, hükümetin tasarruflarını engellememiz, hükümetin ve temsilcilerinin tepkisine neden oluyor” dedi.


‘Emniyette Fethullahçı yapılaşma var’

Avrasya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi’nin (AKAM) araştırmasına göre, po-lislerin yüzde 68.9’u işyerinde muhbirlerin olduğunu, yüzde 87.5’i işyerinde fişleme yapıldığını düşünüyor. “Fethullah Gülen cemaatinin emniyet içinde kadrolaştığı iddialarına katılıyor musunuz” sorusu üzerine polislerin yüzde 64.8’i “katılıyorum” dedi.

“Telefon Dinlemelerinin Toplum Üzerindeki Etkileri” araştırmasının 4’üncü bölümü olan, 3’ü il emniyet müdürü, 38’i başkomiser, 71’i komiser, 110’u komiser yardımcısı, 781’i polis memuru olmak üzere toplam 1003 emniyet mensubu ile yapılan sonuçları açıklandı. Araştırmaya katılan polislerin yüzde 56.8’i “cep telefonlarının dinlendiğini”, 43.2’si “dinlenmediğini” düşünürken yüzde 43.8’i “kendisine karşı ortam dinlemesi yapıldığını”, yüzde 56.2’si de “ortam dinlemesi yapılmadığını düşündüğünü” belirtti.

Araştırmada “İşyerinizde muhbirlerin olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna polislerin yüzde 68.9’u “evet” yanıtını verirken yüzde 31.1’i “hayır” yanıtını verdi. Polislere yöneltilen fişleme sorusu ise polis-lerin fişlendiği şüphesi taşıdığını ortaya koyuyor. Polislerin yüzde 87.5’i fişleme yapıldığından şüphelendiğini, yüzde 12.5’i ise fişlendiğinden şüphelenmediğini söyledi. “Devlet kurumlarının emniyet mensuplarına karşı fişleme yaptığına inanıyor musunuz” şeklinde soruya polislerin yüzde 91.2’si “evet” yanıtını verirken yalnızca yüzde 8.8’i “hayır” dedi. Polislerin yüzde 42.7’si modern yaşam tarzını benimsemiş olanların meslekte yükselmesinin engellendiğini, yüzde 57.3’ü engellenmediğini düşünüyor. Telefonda mahrem konularını konuşurken tedirgin olup olmadıkları sorulan polislerin yüzde 96.4’ü “evet” yanıtını verirken yalnızca yüzde 3.6’sı “hayır” yanıtını verdi. Polislerin yüzde 83.8’i telefon ve ortam dinlemelerinin yasal olmayan yollarla da yapıldığını, yüzde 16.2’si yasal olmayan yollarla telefon dinlemesi yapılmadığını düşündüğünü ifade etti.

“Dinleme kayıtlarının delil sayılması sizce doğru mudur” sorusu da yöneltilen polislerin yüzde 33.5’i bu soruya “evet”, yüzde 66.5’i “hayır” dedi. Dinleme kayıtlarının iktidar partisine servis edildiğine inanıp inanmadıkları da sorulan polislerin yüzde 45.8’i “inanıyorum”, yüzde 35,7’si “inanmıyorum” dedi. Polislerin yüzde 53.6’sı muhalif grupların dinlendiği iddialarına katıldığını, yüzde 46.4’ü katılmadığını söyledi. Polislerin yüzde 51’i “katılıyorum” yanıtını verirken yüzde 44.8’i “katılmıyorum” dedi. “Muhalefet partilerinin dinlendiğine inanıyor musunuz” şeklinde bir soru da yöneltilen polislerin yüzde 65.3’ü “inanıyorum”, yüzde 34.7’si ise “inanmıyorum” yanıtını verdi.

“Türkiye’nin giderek polis devleti rejimine doğru sürüklendiği” söylemine katılıyor musunuz sorusuna polislerin yüzde 50.5’i, “katılıyorum” yanıtını verirken “Fethullah Gülen cemaatinin emniyet içinde kadrolaştığı iddialarına katılıyor musunuz” sorusuna yüzde 64.8’i “katılıyorum”, yüzde 35.2’si “katılmıyorum” şeklinde yanıt verdi.



Belge bende

“Bu iş artık çığırından çıktı” diyor Deniz Baykal. Dinleme olaylarını konuşuyoruz. Deniz Bey günlerdir sürdürdüğü eleştirileri anlatırken bir ara şöyle diyor: “Öyle olaylar var ki şaşkına dönersiniz. Mesela götürüp bir hâkimin önüne dinlenecek telefonların listesini koyuyorlar. Uzun bir liste. Hâkim kararı alıp onaylıyor. Sonra bir anlaşılıyor ki, o listede kararı veren hâkimin de telefon numarası var. Yani hâkim kendi kararıyla kendisini dinletmiş haberi yok.” Deniz Bey’in verdiği bu örnek sorularla bulanmış zihnimi iyice sarsıyor. Bendeki bardak taşıyor. Soruyorum: “Nasıl yani? Dinleme kararını alan hâkimin telefon numarasını da mı o listeye koymuşlar?”

“Evet” diyor Baykal, “aynen öyle, hâkim görmemiş bile”.

Şaşkınlık, şoka karışıyor.

Peki bunun belgesi var mı?

AD YOK, NUMARA VAR

Baykal daha yüksek bir ses tonundan cevap veriyor:

Evet, tabii var belgesi. Hatta daha da ötesi var. Mesela 40 kişi için dinleme kararı almışlar. Liste hazırlanmış ama hâkimin önüne giden listeye ilgisiz bir telefon numarası daha eklenmiş. Bakıyorsunuz o telefonu kullanan kişinin ismi listede yok. Ama telefon numarası var. Yani tanınmış, önemli bir ismi o listeye koymuyorlar. Ama numarasını koyuyorlar. Böylece dikkat çekmeden dinliyorlar.” Baykal’ın bu söyledikleri karşısında tüylerim diken diken oluyor. Konuşan ana muhalefet partisi lideri... Yılların Deniz Baykal’ı, hiç tereddüt etmeden “belgeleri var” diyerek bu korkunç iddiaları ortaya koyuyor.

Fatih ÇEKİRGE

(Hürriyet - 23 Kasım 2009)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler