Kurşunlar Hepimize / 6
Evli ve iki çocuk babası olan Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 günü Diyarbakır’da pusu kurularak öldürüldü. Emniyet Müdürü Okkan’la birlikte 5 güvenlik görevlisi de teröristlerin Kalaşnikof silahlarla açtığı ateş sonucu şehit düştü.
Olay kentin Şehitlik Semti’nde Emniyet Müdürlüğü’ne 150 metre mesafedeki Et ve Balık Kurumu önündeki kavşakta saat 17.55’te meydana geldi. Gaffar Okkan, Emniyet Müdürlüğü binasından ayrıldıktan hemen sonra, makam otomobiline ve arkadan gelen koruma polislerinin bulunduğu araca ateş açıldı. Şehit polis memurlarının özel kalem görevlisi Mehmet Kamalı, emniyet müdürünün korumaları Sabri Gün, Mehmet Sepetçi, Atilla Durmuş ve Selahattin Baysoy olduğu belirlendi. Kritik görevde bulunan ve sürekli tehdit altında bulunan Okkan’ın, makam otomobilinin zırhlı olmaması tartışmalara neden oldu.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun katledilmesi, toplumun her kesimince sert bir dille kınandı.
Saldırı sonrasında Diyarbakır’da geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. Özellikle Bağlar ve Şehitlik ile Suriçi semtlerinde çok sayıda eve polis tarafından operasyon düzenlendi, kuşkulu görülen yüzlerce kişi gözaltına alındı.
Bu arada Diyarbakır Valiliği yaptığı yazılı açıklamayla Emniyet Müdürü Okkan ve arkadaşlarını şehit eden teröristlerin bildirilmesi için ihbar telefonlarını duyurdu. Tüm vatandaşlardan hainlerin yakalanması için yardım beklendiği belirtilen açıklamada, saldırganların yakalanmasının kentin ‘namus borcu’ olduğu, Diyarbakır halkının bu duyarlılığı göstereceği kaydedildi. Duyuruda “Katillerin adresini veya saklandıkları yeri bilenlerin insanlık adına, şehitlerimizin kanı kurumadan ihbarda bulunmalarını istiyoruz” denildi.
Hizbullah imzasını attı
İlk incelemelerde saldırı sırasında 3 el bombası atıldığı, bunlardan birinin patladığı, teröristlerin 15 Kalaşnikof tüfek ve iki Makarof tabanca kullandıkları açıklandı. Olay yerinde 469 Kalaşnikof, 10 Makarof ve 48 adet de 9 milimetrelik boş kovan ele geçirildiği, balistik inceleme sonucu, Kalaşnikof kovanlarının 15 ayrı silahtan, 10 boş kovanın Makarof tabancadan, 48’inin de güvenlik güçlerinin kullandığı dört ayrı tabancadan çıktığı belirlendi. Saldırıyı gerçekleştirenlerin sayısının ise 15 olduğu kesinlik kazandı. Bu arada Hizbullah’ın kullandığı bilinen silahlardan Makarov’un olay yerinde “imza” amacıyla bırakıldığı bildirildi.
Beykoz operasyonunun altyapısını hazırladı
2000 yılı öncesi ve sonrasında Hizbullah’a en büyük darbe Diyarbakır’da vuruldu. Okkan’ın bizzat yönettiği, 250 noktaya yönelik operasyonlarda 462 örgüt mensubu yakalanmış, 122’si tutuklanmıştı. Okkan’ın şehit edildiği gün bile Diyarbakır DGM’ye 10 Hizbullah militanı çıkarılmıştı.
Hizbullah’ın “İlim Kanadı”nı çökerten Okkan, örgütün 800 sayfa belgesini inceleterek, ünlü Beykoz operasyonunun altyapısını hazırladı ve lideri Hüseyin Velioğlu’nun 17 Ocak 2000’de düzenlenen operasyonda öldürülmesini sağladı. Bu operasyonun ardından binlerce militanı yakalanan örgüt, Okkan’ı ölüm listesinin başına koydu. Ancak Okkan operasyonların süreceğini belirtiyor ve katledilmeden kısa süre önce, 15 Ocak 2001 tarihinde, yaptığı basın toplantısında 26 tetikçinin adını açıklıyor ve Hizbullah’ın çökertilmesinde son adımın bu tetikçilerin yakalanması olduğunu belirtiyordu.
Diyarbakır seni unutmayacak
Silahlı ve bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve 5 meslektaşı, 25 bin yurttaşın katıldığı görkemli bir törenle Diyarbakır’dan uğurlandı. Türk bayraklarına sarılı cenazelere vatandaşlar alkışlarla karanfiller attılar.
İlk kez bir emniyet mensubu için üstelik de Diyarbakır’da halk sokaklara döküldü, sloganlar attı ve cinayete tepkisini ortaya koydu. Son 20 yılını terörü en sıcak şekilde yaşayarak geçiren Diyarbakırlılar, Okkan’ın resimlerini ve Türk bayrakları taşıyarak teröre lanet yağdırdılar... Herkesin gözyaşı döktüğü törende “Gaffar’lar ölmez”, “Diyarbakır seni unutmayacak”, “Gaffar’a uzanan eller kırılsın”, “Katiller bulunsun”, “Seninle gurur duyuyoruz” sloganları atıldı.
Yıllardır terör örgütlerinin baskılarıyla kepenk kapatan yurttaşlar bu kez kendi özgür iradeleriyle kepenklerini indirdiler, duydukları üzüntüyü simgelemek için siyah bayraklar astılar. Halka açık eğlence yerlerinden, tekel bayilerine, mahalle bakkallarından ünlü markaların satıldığı lüks mağazalara, matbaalara kadar birçok işyerine “Saldırıyı kınamak için bugün kepenklerimizi açmayacağız”, “Değerli emniyet müdürümüzün vefatından dolayı yastayız”, “Gaffar kardeşimizin katlinden dolayı kapalıyız”, “Bugün büyük acımız, bundan dolayı kapalıyız” şeklinde yazılar asılması dikkati çekti.
Dolmuşçu esnafı da saldırıya tepkilerini kontak kapatarak gösterdi. Diyarbakır’da bütün dolmuş hatlarında çalışan esnaf araba çalıştırmazken araçların antenlerine de siyah kurdeleler takıldı. Yurdun dört bir tarafından da Diyarbakır Valiliği’ne siyah çelenkler geldi.
Uğur Mumcu suikastının 8. yıldönümünde gerçekleştirilen bu saldırı, “Suikast için özel bir gün mü seçildi” sorusunu da gündeme getiriyordu. Okkan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına giden yolu açarak Hizbullah’la mücadele etmiş, İstanbul Beykoz’da, Diyarbakır’da ve Batman’da ele geçen dokümanlar ve kasetleri inceledikten sonra Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın katilinin Hizbullah olduğuna inanmıştı.
Gaffar Okkan’a görkemli tören
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan memleketi Hendek’te düzenlenen görkemli bir törenle toprağa verildi. Binlerce kişinin katıldığı törende terör nefretle kınandı. Bir poşet içinde Diyarbakır’dan getirilen toprak da Okkan’ın mezarına döküldü.
Okkan’ın cenazesinin tören alanına taşınması sırasında yurttaşlar, “Hendek seninle gurur duyuyor”, “Kahrolsun PKK, kahrolsun terör”, “Polise uzanan eller kırılsın” sloganlarını attılar. Yurttaşlar ayrıca “Sen ölmedin kalbimizdesin, terör ortamında beslenenler, bu millet er geç yakanıza yapışacaktır”, “Katiller yakalansın, şehitlerin kanı yerde kalmasın” yazılı pankartlar da taşıdılar. En çok dikkati ise “Kahrolsun Hizbullah” pankartı çekti.
Ayrıca ilçede yurttaşlar, kepenklerini kapatarak camlarına “Şehit cenazemizden dolayı işyerimiz kapalıdır” yazıları astılar. Cumhuriyet Alanı araç trafiğine kapatılırken araçlara ve işyerlerine siyah kurdele takıldı. İlçenin çeşitli yerlerine siyah bez üzerine yazılı “Başımız sağ olsun” pankartları ile bina ve işyerlerine Okkan’ın resimleri asıldı. Karne alan öğrencilerin karnelerinin üzerine Okkan’ın fotoğrafını yapıştırmaları dikkat çekti.
TERÖRE KARŞI SPOR
Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan 1952 yılında Sakarya’nın Hendek ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu burada tamamladıktan sonra Ankara Polis Enstitüsü’ne girdi ve 1970 yılında görevine başladı. Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Okkan, İzmir, Eskişehir, Urfa ve Kars’ta görev yaptıktan sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne atandı.
Diyarbakır’da 1998 yılında göreve başlayan Okkan, meslek yaşamı boyunca cesareti ve görevine bağlılığı ile tanındı. Göreve gelmesiyle kentin özellikle sosyal yaşantısında gözle görülür değişiklikler oldu. Diyarbakırspor Kulübü Başkanı olarak sporla yakından ilgilenen ve halkla iç içe yaşayan Okkan, Diyarbakırspor’un 1’inci Lig’e çıkması için de büyük çaba harcadı. Halkın büyük sempati beslediği Okkan bir dönemler Güneydoğu’nun Paris’i olarak adlandırılan kente yeniden hayat vermeye başladıklarını ve bölge insanının, yavaş yavaş oksijen çadırından çıktığını ifade etmiş ve şunları söylemişti: “Terör, sadece silahla yenilmez. İnsanları dağdan, bayırdan, kahveden çıkarıp tribüne getiriyoruz. Artık Diyarbakırspor gibi bir beklentileri var. Sokaktaki işsiz de, otelci de, taksici de Diyarbakırspor’un 1. Lig’e çıkmasını gözlüyor...”
Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan 1952 yılında Sakarya’nın Hendek ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu burada tamamladıktan sonra Ankara Polis Enstitüsü’ne girdi ve 1970 yılında görevine başladı. Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Okkan, İzmir, Eskişehir, Urfa ve Kars’ta görev yaptıktan sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne atandı.
Diyarbakır’da 1998 yılında göreve başlayan Okkan, meslek yaşamı boyunca cesareti ve görevine bağlılığı ile tanındı. Göreve gelmesiyle kentin özellikle sosyal yaşantısında gözle görülür değişiklikler oldu. Diyarbakırspor Kulübü Başkanı olarak sporla yakından ilgilenen ve halkla iç içe yaşayan Okkan, Diyarbakırspor’un 1’inci Lig’e çıkması için de büyük çaba harcadı. Halkın büyük sempati beslediği Okkan bir dönemler Güneydoğu’nun Paris’i olarak adlandırılan kente yeniden hayat vermeye başladıklarını ve bölge insanının, yavaş yavaş oksijen çadırından çıktığını ifade etmiş ve şunları söylemişti: “Terör, sadece silahla yenilmez. İnsanları dağdan, bayırdan, kahveden çıkarıp tribüne getiriyoruz. Artık Diyarbakırspor gibi bir beklentileri var. Sokaktaki işsiz de, otelci de, taksici de Diyarbakırspor’un 1. Lig’e çıkmasını gözlüyor...”
Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan 1952 yılında Sakarya’nın Hendek ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu burada tamamladıktan sonra Ankara Polis Enstitüsü’ne girdi ve 1970 yılında görevine başladı. Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Okkan, İzmir, Eskişehir, Urfa ve Kars’ta görev yaptıktan sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne atandı.
Diyarbakır’da 1998 yılında göreve başlayan Okkan, meslek yaşamı boyunca cesareti ve görevine bağlılığı ile tanındı. Göreve gelmesiyle kentin özellikle sosyal yaşantısında gözle görülür değişiklikler oldu. Diyarbakırspor Kulübü Başkanı olarak sporla yakından ilgilenen ve halkla iç içe yaşayan Okkan, Diyarbakırspor’un 1’inci Lig’e çıkması için de büyük çaba harcadı. Halkın büyük sempati beslediği Okkan bir dönemler Güneydoğu’nun Paris’i olarak adlandırılan kente yeniden hayat vermeye başladıklarını ve bölge insanının, yavaş yavaş oksijen çadırından çıktığını ifade etmiş ve şunları söylemişti: “Terör, sadece silahla yenilmez. İnsanları dağdan, bayırdan, kahveden çıkarıp tribüne getiriyoruz. Artık Diyarbakırspor gibi bir beklentileri var. Sokaktaki işsiz de, otelci de, taksici de Diyarbakırspor’un 1. Lig’e çıkmasını gözlüyor...”
Mahmut Kışlalı: Bu cinayeti Atatürk karşıtları gerçekleştirdi
Ahmet Taner Kışlalı’nın ağabeyi Mahmut Kışlalı, kardeşini şu cümlelerle anlattı: Bizim annemiz ilkokul öğretmeniydi, babam da Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Ziraat Bankası’nda çalışmaya başlamış, Zile’ye atanmışlardı. Ahmet, Zile’de dünyaya geldi.
Savaş yıllarıydı, çok zor koşullar altında yaşıyorduk. Kâğıdın kalemin bile olmadığı yıllardı. Ahmet’in daha okuması yazması yoktu, ama resim yapmaya büyük bir ilgisi vardı. O yıllarda eline geçirdiği kalemlerle duvara resim çizerdi. Boy aynasının karşısına geçer konuşmalar yapardı.
Ahmet ilkokula Zile’de başladı. Çok iyi hatırlıyorum, bütün gün kitap okur, elinden hiç kitap düşmezdi. Okumaya ilgisi o yaşlarda başladı. Sinemaya gider, sinemadan dönünce bir buçuk saat anneme filmi anlatırdı.
Annem ve babam, ağabeyim Mehmet Ali ile beni Galatasaray Lisesi’ne gönderdiler. Çok büyük sıkıntılara katlandılar. Ahmet, Kilis Ortaokulu’nda okudu. O yıllarda, çok ilginçtir, Kilis’te çıkan haftalık gazetelerde edebi yazılar yazıyordu. Yine ortaokulda okurken, milli bayramlarda Ahmet’e konuşma yaptırmaya başlamışlar.
Liseyi bitirince, Ankara’ya geldi. Ağabeyim Mehmet Ali de Ankara’da gazeteciliğe başlamıştı. Ahmet, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Burayı bitirince, Fransa’ya doktora yapmaya gönderdiler. Ben o sıralarda Kuzey Almanya’daydım. Fransa’ya gidip geliyordum, onunla görüşüyorduk.
Ahmet Türkiye’ye döndü, Hacettepe Üniversitesi’nde hocalık yapmaya başladı. Zamanla, dersini dinlemek için başka fakültelerden de öğrenciler gelmeye başladı. Birçok öğrenci bana gelip, “Sınıfında yer kalmadı bize torpil yapsın, biz dersine girmek istiyoruz” derlerdi. Vereceği derslere iyi hazırlanırdı, bunu fark etmemek olanaksızdı.
Askerlik dönüşü, Hacettepe Üniversitesi’ndeki görevini sürdüremedi. Üniversiteden ona “Sizin dersiniz kaldırıldı” dendi. Ahmet bunun üzerine Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne geçti. Yankı dergisinde yazmaya başladı. Ondan sonra, biliyorsunuz bakan oldu.
Kalemi de çok iyiydi. Öğrencileri ve okuyucuları üzerinde etkili bir insandı. Cumhuriyet’te yazmaya başladığında bazı tehditler olmuş, ama fazla konuşmazdı bu konuda. Benim düşüncem şu, bu cinayeti Atatürk karşıtları gerçekleştirdi. İlk davaya katıldım, sanıkların durumlarına acıdım. Hiçbirinin Ahmet’in bir yazısını okuduğunu sanmıyorum…
En Çok Okunan Haberler
- Galata Kulesi'nde korkunç olay
- İmamoğlu’nun parti içi çıkışının ardından...
- İstanbul'da 14 katlı binada patlama!
- ABD’nin HTŞ-YPG planı
- Karakolda işkence iddiası
- Birçok kurumda görevden alma ve atamalar!
- Kılıçdaroğlu'ndan 'Suriye' tepkisi!
- Belediye başkanı partisinden istifa etti
- Esad yönetimi neden hızla çöküyor?
- 2018'den bugüne kadarki veriler paylaşıldı