"Kurumumuz arkamızda bile durmuyor''
Balyoz Planı davasının tutuklu sanığı Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı Koramiral Kadir Sağdıç, ''Biz kaçmıyoruz hukuktan. Bireysel olarak yargılanıyoruz. Bizim kurumumuz arkamızda bile durmuyor'' dedi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya, Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına ve Özden Örnek ile MHP'den milletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 149 sanık ile tutuksuz yargılanan 13 kişi katıldı.
Tutuklu sanıklardan Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı Koramiral Kadir Sağdıç, ''Bu iddianame ve ekleri usulden ve esastan hukuk dışıdır'' diyerek aleyhine hukukun kabul ettiği tek bir delil olmadığını belirtti.
Sağdıç, suçlamaya dayanak teşkil eden 11, 16 ve 17 numaralı CD'lerin delil değil, belge bile olmayan dijital kayıtlar olduğunu ileri sürerek, bilirkişi raporlarıyla bu CD'lerin komplo ürünü, düzmece dijital veriler olduğunu ortaya çıktığını anlattı.
Kadir Sağdıç, ''Hiçbir kanıt olmaksızın tutuklu olmam hukuksuzluktur ve mağduriyettir. Suçlamaları kabul etmiyorum'' diyerek, savunmasını slaytlar eşliğinde sürdürdü.
Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçirilen belgelere değinen Sağdıç, bir belgede sözde kendisinin bir albayına talimat verdiğini söyledi.
''Neresinden bakarsanız hepsi saçmalık dolu. Ben istihbarat subayı mıyım, araziden anlayayım? Pes diyorum'' diyen Sağdıç, sahte olduğunu iddia ettiği belgelerin diğer davalarla ilişki kurmak için yapılan bir komplo olduğunu söyledi.
Gölcük Donanma Komutanlığından ele geçirilen belgelere ilişkin emniyetin tespit tutanağında 9 yanlış yapıldığını söyleyen Sağdıç, ''Sözde çete var. Bu çeteye kimlerin bulaşmış olabileceğini yine yargı bulacak'' dedi.
Bir belgede, arazi tarama, istihbarat, halkta irtica karşıtı algı oluşturmak gibi konularda çalışmalar yapacağı, personel bulacağı gibi konular olduğuna dikkati çeken Sağdıç, ''Genelkurmay'ın istihbarat birimi, emniyet yok mu? Ben istihbarat eğitimi almadım. Neden bu konularda bir amiral görevlendirilsin? Bunların hepsinin iftira olduğu açık. Bu dijital veriler 22 Temmuz 2009'dan sonra üretilebilir'' diye konuştu.
Sağdıç, 11 numaralı CD içeriğinde terfi listesi olduğu iddiasına değinerek, terfilerin ağustos ayının ilk haftasında Yüksek Askeri Şura'da gerçekleştirildiğini, yıllar öncesinden terfileri belirlemenin imkansız olduğunu söyledi.
İddianamede 20 Aralık 2002'de Genelkurmay'da iç ve dış tehditleri değerlendirmek üzere gizli bir toplantı yapıldığı iddiasının da iftira olduğunu dile getiren Sağdıç, ''2002 Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı karargahında Yunanistan Kıbrıs Daire Başkanı idim. Karargahta gizli kapaklı bir toplantı yapılması mümkün değildir. Her dakikamın hesabını verecek durumdayım. Biz arşivlere girdik, o tarihte bir toplantı yapıldığına dair bir tespit yok'' dedi.
Masumiyet karinesi dikkate alınmadan hakkında yayımlar yapıldığını ifade eden Sağdıç, ''Bir kısım hainler de sözde çeteyle işbirlik yapıyor. Ciddi bir komplocu grup var. Gölcük ve Eskişehir de bunların yaptığı son icraat. Suç duyurusunda bulundum. Bir adım ilerlemiyor. Silahlı Kuvvetler personeline yapılmış hukuksuzluk had safhaya çıkartılmış durumda'' şeklinde konuştu.
''Seminere katılmadım"
Hrant Dink cinayetine ilişkin kamuda görevli 26 kişinin isminin listede olduğunu, bir milletvekilinin bu kişilerin yargılanması için meclise önerge verdiğini belirten Sağdıç, ''Burada valiler korundu. Valilerin göndermediği emniyet müdürleri korundu. Bu anda da koruma zırhının içinde meclise giriyorlar'' dedi.
ÖSYM'deki şifre iddialarından dolayı YÖK'ün, ÖSYM Başkanının savcıya ifade vermeye gitmesine izin vermediğini belirten Sağdıç, ''Biz kaçmıyoruz hukuktan. Bizi tutukluyorlar. Bireysel olarak yargılanıyoruz. Bizim kurumumuz arkamızda bile durmuyor. Biz masumuz sayın başkan. Ne yazık. Çok incindik, çok yaralandık'' diye konuştu.
Sağdıç, dava konusu seminere katılmadığını, hiçbir emir ve direktif almadığını, toplantılar yapmadığını belirterek, şöyle devam etti:
''Hukukun kabul ettiği hiçbir delil ve kanıt olmaksızın TC hükümetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüsten yargılanmam çok büyük bir adaletsizlik ve iftiradır. Bütün bunları hukukun yok edildiği bir dönemde adaletin yeniden tecellisi için tarihe not düşmek üzere söylüyorum. Çok kahramanı olan bu milletin hainleri de olmuştur. Bu vatan ve gelecek nesiller için savaşan kahramanlarımızın yanında, bazılarının işgalcilerle işbirliği ve hainlikler yaptıkları, memleketin işgal görmeyen yerlerinden bazılarının asker kaçakları oldukları ve hatta yine bazı hainlerin iç cepheyi çökertmeye yönelik isyanlar çıkarttıkları sanılmasın ki unutuldu. Bugün de o hainlerin yine iş başında, içimizde, açık ya da örtülü hıyanetlerine devam ettiklerini görüyoruz. Birileri vatan için, barış içinde özgürce ve uygarca yaşamak için kanun ve emirlerin onlara yüklediği görevleri eksiksiz yapmak uğruna canları pahasına her şeylerini feda ederken, hainler ve nankörler hak etmedikleri bir refahın sefasını sürsünler. Ancak yüce Türk Milleti yine de müsterih olsun, hukuk işlemese de bize komplo kurarak bunları reva görenler ilahi adaletin pençesinden kaçamayacak. Bundan kaçış yok, er ya da geç bu ilahi hesap görülecektir. Mahkemelerimiz bana ve diğer sanıklara karşı yapılan bu haksızlığa ve suça daha fazla alet edilmemelidir, bir an önce bu hatadan dönülmelidir.''
Sağdıç'a, üye hakim Murat Üründü tarafından ''Size ait olduğu iddia edilen, ancak sizin kabul etmediğiniz Suga gibi benzeri planlara baktığımızda, bunların belli bir askeri bilgi birikimi, tecrübesi olan kişilerce hazırladığı anlaşılıyor. En azından üniversite mezunu olan bir kişi bunları hazırlayabilir mi?'' sorusu yöneltildi.
Sağdıç da bu belgelerde asker olmayanların yanında kendi isimlerinin de kullanıldığını belirterek, ''İsimler, işbirlikçiler tarafından verilmiş. Kim vermiş bilemiyorum. Emekli ve muvazzaf birileri bilgileri vermiş ama bunlar askeri evrağa dönüştürülmemiş'' dedi.
Üründü'nün ''Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nı sıradan bir kişi hazırlayabilir mi?'' diye sorduğu Sağdıç, emekli ve muvazzaf askerlerden bilgiler alındığını, ancak son ürünün askeri ürün olmadığını söyledi.
Savcı Savaş Kırbaş'ın, ''Belgelerin sahte, komplo olduğunu söylediniz. Gölcük Donanma Komutanlığından çıkan delilleri nasıl açıklıyorsunuz?'' diye sorduğu Sağdıç, buradan çıkan belgelerin manipülatif olduğunu söyledi.
Kırbaş'ın ''Nasıl konuldu oraya?'' sorusu üzerine Sağdıç, ''Onu bilemiyorum. Çeteye sorun'' cevabını verdi.
Kırbaş'ın ''Oraya asker dışında kimse giremez'' sözlerine Sağdıç, ''Onu onlara sormak lazım. İşbirlikçiler olmadan bu komplonun yürütülemeyeceğini söyledim'' dedi.
Donanma Komutanlığındaki aramada emniyetten birinin olmadığını belirten Kırbaş, savunmasında 6 Aralık'ta yapılan aramanın ardından 10 Aralık'ta kendisiyle ilgili haber yapıldığını, bunların basına sızdırıldığını söylediğini anımsatarak, ''Savcı ya da asker sızdırdı o zaman'' dedi.
Sağdıç da ''Kim sızdırdı bulunsun'' şeklinde konuştu.
Sağdıç, arşiv çalışmalarında kalması gereken ''D'' kategorisindeki bilgilerin hiç silinmediğini ifade ederek, Donanma Komutanlığındaki belgelerin neden orada tutulduğu, neden orada kaldığı gibi konuların askeri bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiğini söyledi.
Tutuklu sanık emekli Oramiral Özden Örnek de Donanma Komutanlığından çıkan ve önlerine getirilen belgelerin istihbarat şubenin kendi çalışması olduğunu ifade etti.
Örnek, ''Aramızda Donanma Karargahında görev yapan birçok arkadaş, kurmay başkanı olan arkadaşımız var. Ara kararınızda delilleri karartma ihtimali diyeceksiniz. Bu arkadaşlarımız senelerdir görev yapıyor. Eğer onlar biliyorlarsa, iddiaya göre bilmeleri gerekiyor, niye karartmamışlar'' diye konuştu.
Örnek ayrıca, gazeteci Mehmet Baransu tarafından savcılığa bir bavul içerisinde verilen dijital depolama aygıtları arasında bulunan 3 DVD ve bir CD'nin imajının verilmesini istedi.
Tutuklu sanık Mustafa Yuvanç da suçlamaları kabul etmeyerek, tahliyesini istedi.
Yuvanç'ın avukatı Şule Nazlıoğlu Erol da ''Biz 40 yıl sonra 1960 ve 1980'de verilen yargı kararlarını tartışıyoruz, çünkü siyasetin etkisiyle verilmiş kararlardı. Hala aynı durum var. Hala yargı siyasetin etkisinde. Bu etki mahkemenin, savcıların sorularından görülüyor'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama