Lepra Hastanesi doktorsuz bırakıldı
Türkan Saylan'ın ikinci ölüm yıldönümünde 30 yıl önce kurduğu Dünya Sağlık Teşkilatı'nın örnek gösterdiği Lepra Hastanesi'nin işlevsizleştirilmesine karşı direnen sağlık personeli ve hastalarla dayanışma içinde olan SES, Tabip Odası, Cüzzamla Savaş Derneği bir bildiriyle sağlığın kâr-zarar hesabıyla yönetilmesine izin vermeyeceklerini açıkladı.
Lepra Hastanesi önünde toplanan sağlık personeli ve Lepralılar Türkan Saylan'a yazdıkları mektubu okudular. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Taner Gören, SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, Cüzzam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hatice Erdoğan ve Saylan'ın hastası bir Lepralı yaptıkları konuşmalarda Türkan Saylan'ın 30 yıllık emeği, deneyiminin ürünü olan Lepra hastanesinin hem Tıp Tarihi, hem halk sağlığı açısından öneminin altını çizdiler. Basın açıklamasına CHP Başkan Yardımcısı Umut Oran, Prof. Dr. Ayşe Yüksel önceki Başhekimlerden Reyhan Uzdil'in de aralarında bulundıuğu çok sayıda sağlıkçı ve lepralı katıldı.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Bakırköy şubesi, İstanbul Tabip Odası ve Cüzamla Savaş Derneği'nin ortak hazırladığı bildiriyi SES Bakırköy Şube Başkanı Hıdır Doğan okudu. "Lepra, Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi işlevsizleştirilerek yok ediliyor" başlıklı bildiride;
Prof. Dr. Türkan Saylan’ın, 1976 yılından beri emek verdiği ,1981 yılında Sağlık Bakanlığı, Cüzamla Savaş Derneği ve İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi arasında imzalanan üçlü protokolle çalışan, İstanbul Lepra Hastanesi, Ocak 2010’ da “Kar etmiyor” iddiasıyla kapatılarak Dr. Sadi Konuk Devlet Hastanesi’ne cildiye servisi olarak bağlanmıştı.
Sağlık Bakanlığının tek taraflı kararı, Cüzamla Savaş Derneği tarafından yargıya taşındı.Ankara 2. İdare Mahkemesinin kararı ile bu durum iptal edildi, İstanbul Lepra Hastanesi önceki durumuna geri döndü. Cildiye servisi olduğu günlerde çalışan 39 personelin çoğu başka hastaneler atandı. Mahkeme kararının uygulanmaması üzerine Sağlık Bakanlığı’na gönderilen ihtarname sonucunda Dr. Sadi Konuk Devlet Hastanesi, sağlık çalışanlarını ve hastaları alarak hastaneyi boşalttı. Ancak 11 hemşire, 1 psikolog,1 başhekim ve 5 idari görevliler binada yalnız kaldı.Geliri olmadığı için yemek ve temizlik alımı yapılamıyor.
Anadolu’nun değişik yörelerinden yıllardır alışık oldukları evleri gibi benimsedikleri hastanelerine gelen “Lepradan Etkilenmiş Kişiler” sağlık sorunlarını çözecek doktor olmadığı için geri gönderiliyor ya da başka hastanelere sevk ediliyor. Onlar ise çaresiz, biz başka hastaneye gitmek istemiyoruz diyorlar ve bu durumu anlayamıyorlar; kendilerine verilen hizmet önceden yapıldığı gibi yapılması bir yana, hastanede bulunan ama boş kalan personel nedeniyle hastalar üzerinden de sağlık çalışanlarına"baskı uygulanmaya" çalışılıyor
Kuruma Yönelik "Mobbing"
Kurumsal varlığını "kağıt üzerinde sürdüren" hastaneye gereken hizmeti görecek hekimlerin atanmaması mobbingin temel unsurlarından birisi olan "işlevsizleştirme/işsizleştirme"nin çıkış noktasını oluşturuyor. Mevcut sağlık sisteminde sağlık kurumlarının işletilmesi için zorunlu olan "döner sermayeler" ancak "çalışan hekimler" üzerinden işleyebiliyor. Hekim olmadığı için hastanenin döner sermayesi çalışamıyor, kurumun hizmetine ve varlığını sürdürmesine yönelik tüm işlemler de "döner sermaye"ye bağlı olduğu için hastanenin "resmen" hizmet vermesi mümkün olamıyor. Mobbingin ikinci uygulama biçimi Leprada çalışmayı seçmiş hemşirelere yönelik uygulanıyor.
Daha önce Dr.Sadi Konuk Hastanesi, bağlanma işlemi sırasında kendi bünyesine aldığı hemşirelerin bir bölümü, bağlanma kararının iptaliyle eski çalıştıkları kurumun bünyesinde ve önceden olduğu gibi çalışmayı yeğledikleri için Lepra Hastanesi'ne dönmek istediler. Uzun süre bekletildikten sonra, hukuki karar gereği, yeniden kendi kurumlarına atamaları yapıldı. Ancak görevleri başlarında oldukları halde işlerini yapamamanın psikolojik baskısı altındalar
Kurumdaki en önemli bir başka "mobbing uygulaması" da personelin mevcut sistem içinde yine yasal olarak belirli bir oranda verilmesi gereken "döner sermaye payları"nın ödenmemesi nedeniyle gündeme geliyor.
Bu da personelin, geleceği ve kurumuna sahip çıkma anlamında direncini kırmaya yönelik başka "zorlama ve cezalandırma"dan başka bir şey değil ve çalışanları "mağdur" eden bir noktaya erişiyor.
Bu kuruma ihtiyaç var !
Her ne kadar cüzzam hastalığı kontrol altına alınmış olsa da bitmiş değil ve en azından yeni çıkacak hastaların erken tanınıp doğru ve etkin tedavisi ve bakımı için bu kurum gerekli. Türkan Saylan Hocamızın kurduğu geliştirdiği Dünya Sağlık Örgütü ve lepranın yaygın olduğu ülkeler tarafından örnek gösterilen hastane nasıl olurda doktorsuz kalır.
Burayı "yoktan var eden" Türkan Saylan Hocamızın 2.ölüm yıldönümün de onun ve onunla birlikte çalışanların emekleri yok sayılarak, eserlerinin böyle ortadan kaldırılması trajikomik ve üzücü bir durumdur.
Lepra Hastanesi çalışanları adına Türkan Saylan’a yazdıkları mektubu hemşire Leyla Koç Üzüm okudu:
“Sevgili Türkan Hocam,
Siz bizi bırakıp gideli iki yıl oldu ancak çok şey değişmedi aslında. Haberiniz olmasını isteyeceğiniz bir konuda size yazmak istedik.
Kurmuş olduğunuz hastane için yıllar önce yazılmış bir senaryonun üçüncü perdesi oynanmakta: Bundan üç yıl önce bu Bahçecinin içine başka bir hastaneyi taşıyarak bizi 3 binaya sıkıştırıldılar, sonra üvey evlat tavrıyla karşılaştık, bu da yetmedi.
Lepra Hastanesinde yapılan işi rakamlara döktüler çarptılar çıkardılar ve sonuçta “Kâr etmiyor bu işletme” paran kadar sağlık sistemi içerisinde cüzzamlıya yer yok denilerek hastaneyi kapatma emrini verdiler. Biz itiraz ettik burası hastane, ticarethane değil diye hukuk mücadelesini kazandık… ama yetmedi.
Sevgili hocam; Karar vericiler çalışanları toplayarak önümüze bir dilekçe verip “Lepra hastanesinde çalışmak istemiyorum” diye yazmamızı istediler zira; iddiaları burayı kimse istemiyor idi. Büyük çoğunluğu bunu reddedince kağıt üstünde bir hastanede kalın o zaman “ek gelir, döner sermaye payı da alamayacaksınız “diye baskıya devam ettiler
Bugün ise yaklaşık bir aydır hastanemiz işlevsiz biz işsiz bırakıldık, hastalarımızla karşı karşıya getirildik, yemek verilmiyor temizlik yapılmıyor adeta cezalandırıldık. Bunlar önemli değil de hocam bizi en çok üzen şey “lepraya gelmeyi hiçbir doktor istemiyor” diyorlar buna inanmak istemiyoruz. Türkan Hocam biliyoruz şikayetten hiç hoşlanmazsınız bugün lepraya yapılanlar ülkedeki diğer sağlık sorunlarından bağımsız değil elbette.
Sevgili hocam sizinle birlikte çalışma şansını, onurunu ve gururunu duyan biz Lepra Hastanesi sağlık emekçileri olarak, sizden öğrendiğimiz haksızlıklara boyun eğmemeyi, dik durmayı, herkese eşit parasız ulaşılabilir, nitelikli sağlık hakkını ve sizin yarattığınız değerleri sonuna kadar savunmaya kararlıyız
Türkan hocam siz rahat uyuyun. Sizi büyüyen özlem, sevgi ve saygıyla anıyoruz.”
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık