Mahkeme 1 numarayı öğrendi

Ergenekon davasının 20. oturumunda, MİT'in Tuncay Güney'in anlatımlarına göre hazırladığı, Ergenekon'un bir numaralı isminin de yer aldığı şemanın sansürsüz haliyle mahkemeye ulaştığı açıklandı. Şema, mahkemece incelemeye alındı. Davanın görülmesine bugün devam edilecek.

Yayınlanma: 27.11.2008 - 08:06
Abone Ol google-news

Ergenekon davasının 20. oturumunda savunmasını yapan Kuvvai Milliye Derneği kurucusu ve Başkanı Bekir Öztürk, sanıkların tutukluluk durumlarının sona erdirilmemesini eleştirerek, mahkeme heyetine "Vicdanınız rahat mı?" diye sordu. Hakkındaki suçlamaların yalan ve iftira olduğunu savunan Öztürk, dernek kurmak için Veli Küçük'ten emir almadığını söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Cezaevi içindeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu sanıkların çapraz sorgu ve savunmalarıyla devam ediliyor. Dünkü oturumda savunma yapan tutuklu sanık Bekir Öztürk, Ergenekon terör örgütü diye bir örgütün olmadığını belirterek, "Daha önceden bilinen terör örgütleriyle hiçbir benzerliği olmayan, Adalet mekanizmasının içinde, polis teşkilatının içinde, hatta devletin en önemli noktalarında üye ve yöneticileri olan ahlaksız, vicdansız, ufuksuz, beceriksiz, çapsız bir terör örgütü vardır" dedi. Bu terör örgütünün TSK'yı yıpratma, gözden düşürme, etkisizleştirme, Türk hukuk sistemine olan güveni azaltma, mili direnci kırma, insanları düşünmeyen üretmeyen yaratıklar haline getirmeye çalışan dış destekli bir örgüt olduğunu ifade ederek, "Burada yargılanan insanlardan etkin pişmalık yasası ile kandırılmış, devşirilmiş birkaç zavallı dışında hiç birisi gerilimden beslenen F tipi Gergenekon terör örgütünün üyesi ya da yöneticisi değildir" diye konuştu.
 

 

Öz'e yazdığı dilekçeleri okudu

Yargılama başlamadan önce, soruşturma savcılarından Zekeriya Öz'e yazdığı dilekçeleri okuyan Öztürk, Öz'e bu soruşturmanın sonunda mesleğinden olabileceğini söylediğini anlattı. Savcı Öz'ün tahliye talep etmemesine karşın, dilekçeleri okumadan üstlerine "tahliye talebi reddedilmiştir" yazdığını anlatan Öztürk, "Öz'e yapabileceğiniz en iyi iş 'Kurtlar Vadisi'nde senaryo yazmaktır. Sizin Cumhuriyet'e mi cemaate mi nereye hizmet ettiğiniz anlaşılmıyor. Kuddusi Okkır'ın katili oldunuz" dediğini ifade etti. Öztürk, bu yargılamanın sonunda iddia makamının iddia ettiği terör örgütünün bir senaryodan ibaret olduğunun ortaya çıkacağına emin olduğunu söyledi.
 

Polis darbesi

Savcı Öz'e "Ergenekon balonunun tıpasını gevşetin" dediğini söyleyen Öztürk, operasyonun, yıldırma ve korkutma amacı taşıyan polis darbesine dönüştüğünü, asıl hedefin de Türkiye olduğunu savundu. Yargılama başlamadan önce itirazlar sonucu Fuat Ermiş'in tahliye edildiğini, aynı suç maddeleriyle yargılanmasına karşın tahliye edilmediğini söyleyen Öztürk, "Savcı Öz'e kalsa cezaevinden 50 kişinin cenazesi çıkacaktı. Kuddusi Okkır'ın örgütün amaçları doğrultusunda kurulduğu iddia edilen derneklerin kuruluş çalışmalarını yaptığı iddia ediliyor. Ben Okkır ile hiç tanışmadım. Birkaç tane Okkır olsa, savcılık örgüt işini halledecekti. Elimizde bir tane vardı, onu da kaybettik" diye konuştu. İddianamede Okkır hakkındaki bölümü okuyan Öztürk, soruşturma savcılarını kast ederek "Belki kafasına kurşun sıkmadınız, damarına zehir enjekte etmediniz ama Kuddusi Okkır'ın katili oldunuz" diye konuştu. Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu altı gazeteciye cezaevinden yazdığı mektuplara cezaevi yönetimi tarafından el konulduğunu söyleyen "Cezaevi savcısı da Savcı Öz'den korkuyordu" iddiasında bulundu.
 

Ekran arkasına saklanıyorlar

Duruşmaya katılan soruşturma savcılarının misyonlarının, devam eden soruşturmalara malzeme toplamak olduğunu ileri süren Öztürk, "Sanıklara sordukları sorularla bu niyetlerini ifşa ediyorlar" dedi. Savcıların duruşma salonunda hiç kimseyle göz temasında bulunmamak için bilgisayar ekranlarının arkasına saklandıklarını söyleyen Öztürk, "Ellerinden gelse salondaki LCD ekranları kapatacaklar" dedi.
 

Ben kimseden emir almam

Amaçlarının AKP'yi eleştirmek olmadığını, ülkeyi kötü yönetenleri eleştirdiklerini ifade eden Öztürk, gözaltına alındığında kendisine sadece www. kuvvaimilliye.net adlı sitesinde yazdıklarının sorulduğunu belirtti. İnsanlardan gelen talepler üzerine dernekleşme kararı aldıklarını anlatan Öztürk, bu süreçte anlaşmazlık çıkması üzerine Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol ile görüşmelerine son verdiğini anlattı. Türkiye'nin 70 ilinde toplantılar yaptıklarını ifade eden Öztürk, "Derneği, Veli Küçük'ün talimatı ve Güler Kömürcü'nün isteği üzerine kurduğum iddia ediliyor. Bunlar hikaye, iftira, yalan. Bugüne dek kimseden emir almamışımdır. Ama ben Türk milletinin emrindeyim" diye konuştu.

Silahımız kalemimiz Halil Behiç Gürcihan'a gönderdiği ve altında "emrinizdeyim" yazılı mailin yanlış yorumlandığını ifade eden Öztürk, şöyle konuştu:

"Ben Mersin Belediyesi'nin logosunu yaptım. Photoshop uygulayıcısıyım. Arkadaşımız da bu isteğini söyledi, yerine getirince de teşekkür etmiş. Ben de emrinizdeyim dedim."

Kemal Kerinçsiz ile Kuvvai Milliye Derneği'nin İstanbul İl Başkanı Oktay Yıldırım ile de 2006'da Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey'in anma töreninde tanıştığını ifade ederek, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve Muzaffer Tekin'den emir almadığını belirten Öztürk, hakkındaki iddiaların son derece muğlak, subjektif değerlendirilmelerle yazıldığını ileri sürdü. Kimse tarafından yönlendirilmediklerini belirten Öztürk, "Bizi yönlendiren adına karar verdiğiniz Türk milletidir" dedi. Öztürk, tutuklu sanıklar İsmail Yıldız ve yazar Ergün Poyraz'a ulaşmak için kendisinin gözaltına alındığını öne sürdü Öztürk mahkeme heyetine elindeki kalemi göstererek "Bizim tek silahımız cezaevi kantininden aldığımız beyaz kağıtlar ve kalemlerdir" dedi.
 

İddia makamı fişleme yaptı

Derneklerine internet üzerinden üye olmak için başvuranların bilgisinin iddianamede yer aldığını belirten Öztürk, "Başka insanlar fişlendi diye dava açıyorlar. Yazıktır, günahtır 20 bine yakın üyemiz iddianameyle fişlenmiştir. Bilgileri iddianamenin hacmi artsın diye eklere konmuştur" diye konuştu. Oktay Yıldırım gözaltına alındıktan sonra, sitesinde operasyonun yıldırma amacını taşıdığına ilişkin yazılar yazdığını söyleyen Öztürk, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek de gözaltına alınınca "eşegin gözüne su kaçtığını" anlayanların, tepki göstermeye başladıklarını anlattı.
 

28 Şubat'ın intikamı

Gözaltına alındığında İstanbul emniyetinin bulunduğu Vatan caddesinin AKP'nin flamalarıyla dolu olduğunu söyleyen Öztürk, "İçeri girdiğimde polislerin tavrı sonucu kendimi AKP il başkanlığında hissettim. İçeride AKP propagandası yapılıyordu" dedi. Bir polis memurunun kendisine "Bunlar bir süreçtir, 28 Şubat'ta da buralar doluydu, oturacak yer yoktu. O gün farklı isimler bugün siz varsınız" dediğini ifade eden Öztürk, şöyle konuştu:

"Yani, Bekir bey sizlerden 28 Şubat'ın intikamını alıyoruz dedi. Ben eşgalini hala hatırladığım polise, siz benden daha çok siyaset yapıyorsunuz dedim"

 

Roma'yı yakma suçundan...

Nöbetçi mahkemede suçu söylenmeden, emir komuta zincirinin bir gereği olarak tutuklandığını ileri süren Öztürk, "İddianame eklerinde, hakkımda DHKP/C soruşturması yapıldığı belirtilen tutanak var. Hakim Metin Özçelik, beni DHKP/C üyesi yapmış. Ben de aylardır hangi örgütün üyesiyim diye merak ediyordum. Bu savcı beni PKK'lı dese de Hizb-ut Tahrir dese de hatta Roma'yı yakma suçundan da gönderse, ben tutuklanacaktım" diye konuştu. Ortada takva üstünlüğünün olduğunu hukukun olmadığını söyleyen Öztürk'ü, mahkeme başkanı Köksel Şengün "ses tonunuza dikkat edin" diye uyardı. "17 aylık bir birikim var" diyen Öztürk, tahliye taleplerinin aynı gerekçelerle reddedildiğini söyledi. "Okkır kaçtı, bu hukuksuzluk düzeninden kaçtı. Dünya değiştirdi" diyen Öztürk, kaçma şüphelerinin ne zaman sona ereceğini sordu. Kendisini tutuklayan nöbetçi yargıç Metin Özçelik'in emir komuta zinciririn en zayıf halkası olduğunu iddia eden Öztürk, "Metin Özçelik hakkında HSYK'ya şikayette bulundum. Yargılamayı yapacak heyette olup olmayacağını sordum. Bir yanıt gelmedi" dedi.
 

"Vicdanınız rahat mı?",  "Biz 17 aydır siyasi esirleriz"  diyen Öztürk, mahkeme heyetine hitaben şöyle konuştu: "Kendimizi sizin yerinize koyuyoruz. Savunmalar alınmaya başlayınca bu dava düşmüştür. İddia makamı yerin dibine girdi. Bütün bunlara rağmen tahliye kararı çıkmıyor. Sizinle, cüppelerinizi giyerek empati kuruyoruz. Okumam yazmam yok diyen

Mahmut Öztürk tahliye edilince balon patladı dedik. Gazi Güder'in savunmasından sonra yine sizinle empati kurduk. Ama Güder'i bırakmadınız. Okumak yazmak suçsa, çocuklarımızın başını yakmayalım. Çocuklarımızı okutmayalım. Tek suçu kitap dağıtmak olan bir insanı bırakmayan heyetiniz bir öz eleştiri yaptı mı? Burada yargılanan ben olsaydım diye düşündü mü? Burada çocuklarım, yakınım olsaydı diye...Vicdanınız rahat mı efendim?"

Hiç kimseyi silahlı isyana ve askeri isyana tahrik etmediklerini söyleyen Öztürk, "18 aydır Türk hukuk sistemine karşı itaatsizliğe tahrik edildik" dedi. Öztürk, insanların dini inançlarıyla uğraşmadığını, Sevgi Erenerol gibi bir hristiyanı Fethullah Gülen gibi bir müslümana tercih edeceğini söyledi.


Çapan'ın avukatlarından itiraz

ANKA'nın haberine göre Ergenekon Davası kapsamında tutuklu bulunan İstanbul Esenyurt eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan’ın avukatları TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'na, başvurarak adil yargılanma hakkının ihlal edilmesinden yakındılar. Avukatların Komisyon'a gönderdiği dilekçede; Çapan’ın 57 gündür tutuklu olduğu belirtilerek, Çapan hakkındaki soruşturmanın, “Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi olmak sıfatı ile sahibi olduğu gazetenin hisselerini yine aynı dava kapsamında tutuklu olarak yargılanan Veli Küçük’e bedelsiz vermek” suçlamalarına yönelik olduğu hatırlatıldı.

Dilekçede Çapan’ın, Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi olmadığı, ancak Cumhuriyet Gazetesi’ni yaşatmak amacıyla kurulan Yenigün Holding A.Ş’de hisse sahibi olduğu vurgulanarak, “Veli Küçük’e hisselerini bedelsiz devretmesi gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi, hisselerin herhangi bir bedelle de kimseye devredilmediği rahatlıkla Ticaret Sicil Kayıtlarından da anlaşılabilecek bir husustur” denildi. Dilekçede şu görüşlere yer verildi: “Terör örgütü üyesi olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak suçları Ceza Muhakemesi Kanunu'nda tutuklamayı haklı sayabilecek suçlar arasında sayılmamıştır. Tutuklamaya ve tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçeler belirtilmemiştir. Mahkemenin tutuklama ve tutuklamanın devamına ilişkin kararlarında gerekçenin belirtilmemiş olması, CMK’ya aykırı olduğu gibi, AİHM kararlarıyla da bağdaşmamaktadır. Bu dava nedeniyle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde Türkiye aleyhine çok sayıda dava açılması söz konusu olabilecektir. AİHM kararları hem Anayasanın, hem de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu gereğince iç hukuk bakımından bağlayıcı kabul edilmelidir.” Çapan’ın, “adil yargılanma hakkının ihlali” ile karşı karşıya kaldığı ifade edilerek, İnsan Hakları Komisyonu’nun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni de göz önüne alarak, adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkin yapılan başvurunun değerlendirmeye alması istendi.

 

Başkan ile tartışma 

Mahkeme heyeti Başkanı Köksal Şengün, Bekir Öztürk'ün “Bizim sevk edilediğimiz mahkemeler belirleniyordu” iddiasına ve hakim Metin Özçelik'e suçlamalarına ilişkin olarak şunları söyledi: “Mahkemeye bazı suçlamalar getirdiniz. Size mahkemelerin işleyiş biçimini anlatayım. Mahkemelerde nöbet birer haftalıktır. Günlük değildir. Bir hafta nöbet tutan mahkeme önüne gelen davaya bakar. Denk düşer. Bir nöbetin içindeki işlemler bellidir.” Sanık Öztürk'ün “Mahkemeye şaibe düşürmek istemedim” şeklindeki açıklamaları üzerine Şengün “Kafanızdaki şeylere açıklık getirdim. Yeter bu kadar” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın DTP'lilerin gösterisine tepki göstererek pompalı tüfekle ateş edenlere ilişkin “ne yapsın vatandaş camını çerçevesini indirenlere” şeklinde ifadeler kullanıldığını anımsatan Öztürk, cam çerçeve değil Türk milletinin söz konusu olduğunu söyledi. Kendisinin hukuk fakültesinde okumadığı için savcıların yerine geçemeyeceğini söyleyen Öztürk “Bizim yerimize geleceklerini düşünüyorum” dedi. Oğlunun kendisine “Gelecek doğum günümde eve gelecek misin” diye sorduğunu söyleyen Öztürk mahkeme heyetine  “Bir daha ki eylül ayına benim terörist olduğum ortaya çıkar mı” diye sordu.

Şiirle tamamladı

Savunmasını veren her sanığın iddianamedeki iftiraları çürüttüğünü söyleyen Öztürk “Savcıların düştüğü durumu izleyeyim diye serbest bırakılmak istemiyorum” dedi. Öztürk savunmasını kendi yazdığı Ergenekon Destanı adlı şiiriyle tamamladı. Şiirin son dizesi şöyle: “Ecnebiye Mevlana, Müslümana gamsın/Yabancıya eğlence Türk milletine gamsın/Bilmem ki soyun nedir sen ne biçim adamsın/Tarihe tanıklık et ey mahkeme salonu/Patladı patlayacak Ergenekon balonu.”

Abdüllatif Şener'den tayin ricası

Daha sonra Bekir Öztürk'ün çapraz sorgusuna geçildi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Öztürk'e Güler Kömürcü ile telefon konuşmalarında geçen Sinan'ın kim olduğunu sordu. Öztürk Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün olduğunu, derneğe kiralık bir bina bulmak için Aygün'ün yardımcı olup olmayacağını konuştuklarını söyledi.  Savcı Pekgüzel'in kendisine ilişkin görüşmelerde tayine yardımcı olmak konusunda adı geçen Abdüllatif'in kim olduğunu sorması üzerine Öztürk “Bunları size AKP sorduruyor. Abdüllatif Şener'dir. Hemşerimdir” dedi.

Soruya tepki

Savcının Turan Çömez'den Güler Kömürcü aracılığı ile tayin konusunda yardım isteyip istemediği sorusu üzerine Öztürk “O dönemler AKP milletvekiliydi, böyle soru soramazdınız. Artık AKP'li değil soruyorsunuz” diye konuştu.  Kişisel bilgilerinin kaydedildiği gerekçesiyle davaya müdahil olan Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Murat Dinçer, Öztürk'ün Ümraniye'de bulunan bombalarla ilgili olduğu iddia edilen Oktay Yıldırım ile 485 kez telefonla görüştüğüne dikkat çekerek “Ben eşimle bile bu kadar görüşmemişimdir” diye konuştu. Bunun üzerine salonda yoğun tepki sesleri yükselirken Şengün “Yorum yok” diye ikaz etti. Sanık Behiç Gürcihan ise söz alarak “Müdahil avukatın eşiyle tüm görüşmelerin sayısını talep edelim” diye tepki gösterdi.


Öz servis etti

Söz alan tutuklu sanık Doğu Perinçek, önceki duruşmalarda talep ettikleri MİT'in Ergenekon şemasının gelmiş olasını memnuniyetle karşıladığını anlatırken “Bu şemada Amerika'nın Türk ordusu ve İP'e karşı tertibinini görüyoruz” dedi. Önceki günkü Sabah Gazetesi'nde yayımlanan Tuncay Güney'in MİT'e çalıştığına ilişkin habere dikkat çekerek, Tuncay Güney'e ilişkin haberin “MİT şemasına cevap olduğunu anlatan Perinçek, haberi yapan Sabah Gazetesi muhabirinin Savcı Zekeriya Öz'ün yardımcısı gibi çalıştığını öne sürdü. Perinçek, “Savcı Öz gazeteciyi bürosuna çağırarak bu haberi servis etti” dedi.


Güney Ergenekon'a sızmadı

Basında yer alan  “Güney, Ergenekon'a sızdı” şeklindeki haberlerin yanlış olduğunu belirten Perinçek, MİT'in Tuncay Güney'e ilişkin yazısında 1997 yılında “belli bir dönem haber elemanı olarak kullanılmış, bizim için şüpheli” şeklinde ifadeler bulunduğunu anlattı. Güney'e 4 Şubat 1999'da ABD'den 10 yıl vize verildiğini ifade eden Perinçek “Bir ay vizeye bile zor verirler. Bir mahkeme başkanı olarak başvuran ancak 1 ay vize alabilirsiniz. Bu 4 Şubat tarihi savcıların da dahil olduğu tertibin çok önemli bir dönümüdür” dedi. 


Güney ABD'ye götürüldü

Güney'in yapacakları karşılığında ödemenin peşin yapılarak ABD'ye götürüldüğünü söyleyen Perinçek, “İşte MİT'in izlediği şüpheli şahısa, Amerikan Büyükelçisi Marc Grosmann tarafından çok değer verilmiş. Bunu Behiç Kılıç yazıyor” diye konuştu.  “Ergenekon tertibini Amerika Mehmet Eymür takımına yaptırmıştı. Eymür takımı MİT'in içerisindeki CIA-MOSSAD kliğidir. İşte Tuncay Güney de budur” diyen Perinçek, İşçi Partililerin Güney'i daha 1996'da çözdüğünü söyledi. Bunu kendisinin de söylediğini ve “Güney İP'e sızmış” sözlerinin yanlış olduğun savunan Perinçek, “Tuncay Güney 1998'te PKK'ye ERNK'ye mektup yazdı diye beni hapse attırmıştı. Mehmet Eymür'ün imal ettiği belgeleri yayıyordu” dedi. Güney'in temmuz 2000 yılında 9 günlüğüne ABD'ye götürülüp eğitildiğini, eski MİT Müsteşarlarından Şenkal Atasagun tarafından güvenceler verilip geri getirildiğini anlatan Perinçek, “Güney 2001'de sahte bir olayla gözaltına alınıp ezberletilen ifade alındı. Uydurma, düzmece ifadelerlerle 'TSK Ergenekon'dur, Türk ordusu silah kaçakçılığı yapıyor' diye notlar verdi.”


Hedef Türkiye

1 Mart 2001'de, Güney gözaltına alınmadan önce Washington Post'ta Türk Ordusu'nun silah kaçakçılığı yaptığına ilişkin haber çıktığının altını çizen Perinçek “Bu Ergenekon tertibi Türkiye'yi hedef alan bir ABD Operasyonu'dur” dedi. Eski Genelkurmay Başkanlarından Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Kuzey Irak'ta kuralcak bir kukla devlete izin vermediğini anlatan Perinçek “İP, tek başına ABD planlarına karşı koyan siyasi kuvvettir” dedi.

ABD'den korkmayın

“Bu tertip bu salonda sürdürülüyor”
diyen Perinçek “Obama geldi ne olacak? Kukla devletinin resmileştirilmesi öne alındı. 'TSK Ergenekon'dur denilerek savaş açıldı. Türk ordusu savcılar tarafından futbol topu gibi tekmelenmektedir” şeklinde ifadeler kullandı. Artık her şeyin bir CIA tertibi olduğunun ortaya döküldüğünü anlatan Perinçek mahkeme heyetine hitaben sert ve yüksek bir ses tonuyla şunları söyledi: “Bu tertip Türkiye'ye kasıttır. Daha önceki duruşmalarda 'Siz de bir CIA tertibine alet oluyorsunuz' demiştim. Amerikan devletinin iradesiyle burada tutuluyoruz. Türkiye'nin hükümeti yoktur Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı vardır. Türk adaletini istiyoruz. Bizi derhal bırakmanızı istiyoruz. Bizim suçumuz örgütlenmemek. Örgütlenmediğimiz için bu hallere düştük.”

Gizli bölümler açıklansın

MİT'in gönderdiği şemadaki gizli isimlerin açıklanmasını isteyen Doğu Perinçek,  Tuncay Güney'in MİT ile ilişkisine ilişkin haberi “sızma değil tertip” olduğunu söyledi. Perinçek “ABD inisiyatifi kaybetmiştir. Amerika'dan korkmayın. Bizde Türkiye için 30 yıl da 100 yıl da yatacak güç var. Ölmek de var. Sizin de büyük sorumluluğunuz vardır.  Siz de korkmayın, gerek yok” dedi. Mahkeme Başkanı Şengün bunun üzerine araya girerek “Mahkeme kimseden korkmuyor, o konuda müsterih olun” dedi. Perinçek daha sonra mahkeme heyetine “Gladyo ve Ergenekon isimli kitabını sundu.


Şema incelemeye alındı

Mahkeme heyeti, MİT'in hazırladığı ve savcılıkça üstü kapatılarak dosyaya konulan Ergenekon şemasında yer alan ve  yargılanan sanıklar dışındaki isimler hakkında herhangi bir soruşturma olup olmadığını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sorma kararı aldı. Savcılığın bu soruya vereceği yanıtın ardından, incelemeye alınan şemanın açık haliyle Doğu Perinçek ve avukatlarına verilip verilmeyeceği konusu karara bağlanacak.


Genelkurmay'dan belge istendi

Doğu Perinçek'in dün mahkemeye sunduğu dilekçesindeki talepleri de kabul edildi. MİT Müsteşarlığı’nın 10 Temmuz 2003 günü Genelkurmay Başkanlığı’na yolladığı “Ergenekon” dosyası örneklerinin hem MİT'ten, hem de Genelkurmay'dan istenmesine karar verildi. Tuncay Güney ile ilgili MİT'e yazılan yazıya yanıt geldikten sonra da Güney'in emekli sandığı ile olan bağlantısının araştırılması konusu değerlendirilecek. Davaya bugün devam edilecek. 


KUTU: 63 isim gizlenerek mahkemeye konuldu

MİT'in Tuncay Güney'in 2001 yılında İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde verdiği mülakata göre hazırladığı şema, savcılık tarafından, örgüt başkanı dahil, 63 ismin üzeri  kapatılarak soruşturma dosyasına konulmuştu. Örgüt başkanının alt biriminde bulunan isimlerden biri Veli Küçük, diğerinin ise üzeri kapalı. Örgüt başkanının altında, Veli Küçük'ün sadece kendisinin ilişki kurduğu üzeri kapatılan bir isim daha bulunuyor. Doğu Perinçek'in irtibatlı olduğu ancak ismi kapalı olan kişi Veli Küçük ile de bağlantılı görünüyor. Şemada, örgütün yayın organı “Aydınlık” olarak belirtiliyor. Üst kadronun ilişkilendirildiği, şemanın basın mensupları bölümünde, 10 kişinin ismi kapalı olarak, Aydınlık, Grubu, parantez içinde Doğu Perinçek kadrosu ve Adnan Akfırat'ın adı yer alıyor. Şemada, ismi kapalı 20 işadamı,  4 itirafçı, 13 politikacı, 2 emniyet mensubu belirtiliyor.  Mafya bölümünde, Sedat Peker, Ali Yasak ve Sami Hoştan ile ismi kapalı olan 5 kişi daha bulunuyor.  “TSK” ve “Yazarlar” başlıklı bölümü de kapalı olan şemada şöyle bir not dikkat çekiyor: “Ergenekon ilgil bilgileri bulunmayan iş adamları Veli Küçük tarafından örgütlenerek USİAD lobi olarak etkin konuma getirilmeye çalışılmaktadır.” Şemanın alt kısmında da “Tuncay Güney İpek'in ifadesinden mezkur cd'lerde yer alan bilgilerden şematize edilmiştir” yazıyor.  


Burada da Alemdaroğlu var

Ergenekon şemasının eki olan başka bir şemada da  “STKB Başkanlar Platformu, Atatürkçü Düşünce Derneği, Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği (USİAD) başlıklı bölümler kapatılmış. İsimlerden yalnızca Prof. Dr. Kema Alemdaroğlu açık bırakılmış. Kapalı olduğu için kim olduğu görülmeyen şemada, “Eski Dev Gençlidir. Dr. Hikmet Kıvılcımlı Bilim Araştırma Yaygınlaştırma ve Geliştirme Vakfı kurucularındandır. Doğu Perincek ile yakın ilişki içindedir. Sol Güç Birliği üyesidir” açıklaması yer alıyor. Nihai hedefleri başlığın altında da  “Mustafa Kema Atatürk'ün başlattığı, Kuva-i Milliye Hareketi'ni yükselterek, ikinci Kuva-i Milliye Haraketi'ni başlatmak. Altı Ok'u çağa göre yeniden yorumlayıp, yapılandırmak. Kemalizm ve sosyalizmi kaynaştırmak.” deniliyor.
 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler