"Mahkeme tarafsız olduğunu sanığa hissetirmeli"

Ergenekon davasında, usul hakkında konuşan avukatlar savcıların esas hakkındaki mütalaasının iadesine talep ettiler. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, "Mahkeme, objektif, tarafsız olabilir, ancak bunu sanıklara hissetirmemiş olması dahi büyük bir eksikliktir. Mahkeme, objektif yargılama yaptığını sanıklara duyumsatmalıdır" dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.04.2013 - 08:54

Avukat Celal Ülgen, mahkemenin süre sınırlama, sanık ile avukatlar arasında barikat kurma gibi uygulamalarında vazgeçmesini isteyerek “Mahkeme, objektif, tarafsız yargılama yaptığını sanıkları hissettirmeli” dedi. Avukat Zeynep Küçük, savcıların mütalaada herkesi yanıltmak istediklerin savunarak, suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof.Dr. Mehmet Haberal, gazeteci Tuncay Özkan da dahil olmak üzere 67’si tutuklu 275 sanıklı davanın dün 284. duruşması yapıldı. Duruşmaya eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, duruşmalardan yasaklı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile birlikte 31 kişi gelmedi.

Sanık hissetmeli

Sanık avukatlarından Celal Ülgen, yargılama sisteminde mahkemenin; tez hazırlayan savcılar, anti tezi yapan avukatlara eşit mesafede olması gerektiğini söyledi. Ülgen “Mahkeme, objektif, tarafsız olabilir, ancak bunu sanıklara hissetirmemiş olması dahi büyük bir eksikliktir. Mahkeme, objektif yargılama yaptığını sanıklara duyumsatmalıdır” dedi. Ülgen “Bir ülkede demokrasiyi, savunma hakkına verilen değeri gösterir. Bir anlamda ‘Mahkemeye bak, rejimin biçimini söyle’ diyebiliriz. Özel yetkili mahkeme adı altında savunma hakkı çiğnenmemeli. Savunmaya gösterilen saygı ülkedeki rejimin adını belirlemektedir” diye konuştu.

Ülgen, milletvekilleri ve gazetcilerin, avukatlara ayrılan masalı bölümü oturmalarının kendileri için bir sakıncası olmadığını ifade ederek şöyle devam etti: “Milletvekilinin  amaç dışı açıklamaları olmuş olabilir. Mahkemenin bunlara itibar etmemesi gerekir.  ‘Mahkemenin basıldığı’ açıklamaları oldu. Mahkemenin bu konuda açıklama yaparak ‘kimse bize basmadı’ demesini beklerim.”

Ülgen, Balyoz davasına  bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin uygulamaları karşısında, “Hiç değilse İstanbul 13. Ağır Ceza  Mahkemesi’nin standartlarını gösterin” diye örnek verdiğini anlatarak şunları söyledi:

“Konuşma sürelerini kısıtlamak tavandan mikrofon sarkıtmak, sanıklar ile avukatlar arasına bariyer koymak. Bu tür uygulamalar mahkemeyi töhmet altında bırakıyor. Mahkeme ne kadar normalleşirse, avukatlara, milletvekillerine, gazetecileri ne kadar yaklaşırsa yargılama  o kadar sağlıklı olur.”

Ülgen, otomobilinin salonun yanındaki otoparka alınmadığını, daha uzakta olan yeni binanın otoparkına alınmadığını belirterek “Avukatlar potansiyel suçlu mu? Savcıların park ettiği yere avukatlar da arabasını park edebilir” diye konuştu.

Mütaalada Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet’e atılan bombaları azmettirmekle suçlanarak hakkında 4 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen emekli tuğgeneral Veli Küçük’ün kızı Zeynep Küçük, dosyaya yeni delilleri incelemeye gerek görmeden mütalaalarını aynen sürdürdüklerini ifade ederek “Bunun anlamı ‘Ben yazdım, siz ne derseniz deyin, değişmez’ demektir. 64 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemektedir. Eğer yasal uygun olsa savcılar ‘Bunları asın, sallandırın’ demektedir. Mahkemenin, iddia makamını yeni deliller konusunda uyarmasını talep ediyorum” dedi. Zeynep Küçük, şu iddialarda bulundu:

“Mütalaanın 1168. ile 1171. sayfalarında farklı kişilermiş gibi ‘Osman Yıldırım ve Gizli Tanık 9’un birbirinden habersiz olarak alınan ifadelerinde...’ denilmektedir. Savcılar, mahkemeyi, avukatları, sanıkları, herkesi yanıltıcı beyanda bulunmaktadır. Bu suçtur. Mahkemenin savcılar hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum.”

“Parası olan savunma yapabiliyor” diyen Avukat Zeynep Küçük, mütaalanın yazılı dökümünü 150 liraya yaptırabildiğini anlattı. Küçük, mütalaanın yazılı olarak herkese verilmesini talep etti.

Başı bozuk örgüt

Zeynep Küçük taleplerini şöyle sıraladı:

“Mütalaa savcılık makamını iade edilsin ama artık mütalaa üzerinde gideceğiz belli. Mütalaada yer, fiil, eylem bağlantısı yok. Savcı ‘örgüt sabittir’ diyor. Ben bu örgütü ‘başıbozuk örgüt’ adını koydum. Aklına esen Danıştay’  basıyor, bomba atıyor, Andıç hazırlıyor. Bu örgütün üst organları kim? Kim ‘bombaları atın’ demiş.  Tuncay Güney ifadelerine göre hazırlandığı söylenen şema var. Ben bu şemada olanların tanık olarak dinlenilmesini istemiştim. Şemada olan Hüseyin Gülerce gelsin tanıklık yapsın.”

Mikrofonu kapattı

Prof.Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun avukatı Metin Çetinbaş’ın Başbakan Erdoğan’ın sözlerinden alıntı yaparken Başkan Hasan Hüseyin Özese “Yargılama dışına çıkmayın, konuyla ilgili konuşun. Zaten 15 dakikalık süreyi geçtiniz, 20 dakika oldu” diyerek mikrofonu kapattı.
Şemdin Sakık’ın mektubu

Ergenekon davasında Gizli Tanık Deniz olduğunu açıklayarak tanık olarak ifade veren eski PKK’li Şemdin Sakık mahkemeye mektup gönderdi. Şemdin Sakık, Diyarbakır Cezaevi’nden savcılık aracılığıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne  gönderdiği bir sayfalık dilekçesinde, adı birçok faile meçhul cinayette geçen JİTEM’ci Adil Timurtaş’ın suçladığı kurum ve kişiler tarafından tehdit edildiği için ifadesini değiştirdiğini iddia etti. Şemdin Sakık, tutuklu sanık Deniz Yıldırım’ın “Kamu tanığı Adil Timurtaş, emniyette kendisine 25 sayfalık ifade tutanağının zorla imzalatıldığını söylüyor” şeklindeki açıklamaların dikkatini çektiğini söyledi.

Sakık, PKK yöneticisi olduğu 1986 döneminde yanında olan Timurtaş’ın daha sonra kaçtığını ve teslim olduğunu, kendisine de 12 yıl sonra örgütten ayrıldığını anlattı. Sakık, dilekçesinde Adil Timurtaş’a ilişkin özetle şu ifadelere yer verdi: “Güvenlik güçleri beni Kuzey Irak’tan alıp, Türkiye’ye getirdiler. Diyarbakır’da Jandarma İstihbarat Teşkilatı bünyesinde sorguya alındığım zaman kendisini burada gördüm, hala bu teşkilata bağlı çalışıyordu. Hem kendisi, hem birlikte örgütten kaçtıktan sonra evlendiği eşi JİTEM bünyesinde birer memur olarak görünüyordu. Timurtaş’ın görevi  örgütlü operasyonlara katılmaktı. Timurtaş, bölgede işlenen faili meçhul cinayetlerden birinci derecede sorumlu olan JİTEM'in faal bir elemanıydı.”

Sakık  dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “ Ben Şemdin Sakık olarak PKK örgütünün iç işlerini ne kadar iyi biliyorsam, Adil Timurtaş da JİTEM yapısını o kadar iyi bilen birisirdir. Suçladığı kurum ve kişiler tarafından benim örneğimde olduğu gibi ölümle ya da cezaevinde düşürülmekle tehdit edildiği için ifadesinden vazgeçti. 15 yılı aşkın sürede JİTEM bünyesinde yaptıklarını bilen biri olarak bu şahsın poliste verdiği iadenin gerçekleri yansıtabileceğini düşünüyorum.”

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 8 Nisan  pazartesi günü duruşmada meydana gelen olaylarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. 8 Nisan’daki duruşmaya CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce’nin de aralarında bulunduğu  45 CHP milletvekili duruşmaya katılmış ve oturma yerlerine ilişkin protestoda bulunmuştu. Başkan Hasan Hüseyin Özese, esas hakkındaki mütalaa karşı savunmaların, 15 Nisan pazartesi günü savunması  hazır olan tutuklu sanıklardan başlamak üzere alınacağını belirtti.

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, taleplere ilişkin savcılıktan görüşünü sordu. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklar ve avukatlarının taleplerinin reddedilmesine karar verilmesini talep etti. Savcı Pekgüzel ayrıca tutuklu sanıklar Fatma Cengiz, Mehmet Bülent Sarıkahya, Mehmet Zekeriya Öztürk, İbrahim Özcan, Oğuz Bulut ve Ulaş Özel’in talep edilen ceza miktarları, tutuklulukta geçirdikleri süre de dikkate alınarak haklarında adli kontrol kararı verilerek tahliyelerine karar verilmesini talep etti.

Mahkeme, saat 15.30 sıralarında talepleri değerlendirmek üzere ara veren heyet saat 18.00 kararları açıkladı. Mahkeme kararında 8 Nisan günü “istenmeyen olaylar” meydana geldiği kaydedilerek olaylara sebebiyet verenler hakkında Silivri Cumhuriye Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. Suç duyurusuna duruşma tutanaklarının da eklenmesi kararlaştırdı. 8 Nisan’daki duruşmaya CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce, Veli Ağbaba, Nur Sertel’in de aralarında bulunduğu 45 milletvekili katılmıştı. Salon dışındaki olaylara ilişkin CHP milletvekilleri ve bazı sivil toplum kuruluşu yöneticileri hakkında Silivri Cumhuriyet Savcılığı tarafından ayrı bir soruşturma yürütülüyor.

Son savunmalar

Sanık ve avukatların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hazırlamak için süre istemlerini değerlendiren mahkeme “Bugüne kadar 175 duruşmada savunma ve talep alındığı göz önünü bulundurularak ek süre verilmesine yer olmadığına” hükmetti. Avukat Vural Ergül’ün “Özel yetkili mahkemeler devlet içinde devlet olduğu için kaldırıldı. Bir gün yargılanırken sizin de bu hukuka ihtiyacınız olacak” şeklindeki sözlerine ilişkin Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştıran mahkeme, İstanbul Barosu’na da bilgi için yazı yazılmasına hükmetti. Mahkeme, CMK 108. maddesi gereğinde tutukluluk incelemesini bir ay içerisinde yapılmasını kararlaştırdı.

Başkan Hasan Hüseyin Özese kararı okuduktan sonra şu açıklamayı yaptı:  “15 Nisan günü esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaları almaya başlayacağız.  1. Ergenekon davası sanıklarından başlayıp, Danıştay sanıkları ile devam edeceğiz. Tutuklu sanıklardan başlanacak. Bu haftaya mahsus olmak üzere savunmaları hazır olanlara savunma için söz vereceğiz.”

Tahliyenin çıkmadığı duruşma 15 Nisan pazartesi gününe ertelendi.

Öğleden sonra

Karar arasından önce Mustafa Balbay’ın avukatı Oktay Yılmaz, TÜBİTAK raporuna ve uzman mütalaalarının hiçe sayıldığını ifade ederek şöyle devam etti: “Arama el koyma esnasında Balbay’dan elde edilen dijital verilerin imajı alınmamıştır. Bu nedenle hukuki delil nitelikleri yoktur. Hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz.”

İÜ santralı

Tutuklu sanık Mehmet Perinçek, mütalaada İstanbul Üniversitesi’nin 440 00 00 numaralı santralının kendi üzerine kayıtlı gibi gösterildiğine dikkat çekerek “Bu durumda aynı anda 10-15 kişi ile görümüşüm,  sabah 9’dan akşam 9’a kadar hiç durmadan konuşum gibi bir durum ortaya çıkıyor. Ben İstanbul Üniversitesi’nde araştırma görevlisi 1 Aralık 2004 tarihinden itibaren göreve başladım. Bir üniversite santralını araştırma görevlisine mal etmek hayatın olağan akışına, fizik kurallarına ve hukuka aykırıdır” dedi.

Alemdaroğlu’nun açıklaması

Mehmet Perinçek, tutuksuz sanık eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Kemal Alemdaroğlu’na İstanbul Üniversitesi santralının sorulmasını istedi. Başkan Özese de, Prof.Alemdaroğlu’na İstanbul Üniversitesi santral numarasını ve bildiklerini sordu. Prof. Alemdaroğlu “İstanbul Üniversitesi’nin santralını çok değişik bölgelerdeki kampuslardaki iletişimi sağlamak için 2002’de kurdurdum. Bu santraldan yardımcı doçentler, profesörler ve idari kadroda genel sekreter dışında kimse yararlanamazdı” diye açıklama yaptı.

Başbuğ’un avukatı

 Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, mütalaada da iddianamedeki suçlamaların devam ettiğini belirterek  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın  aralarında bulunduğu hükümet ve devlet yetkililerinin tanık olarak dinlenilmesi talebini yineledi. Sezer, duruşmada hazır ettiği halde dinlenilmesi reddedilen eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve birlikte istifa eden kuvvet komutanlarının da tanıklı için çağrılmasını istedi. Sezer ayrıca, emekli orgeneral İlker Başbuğ’un devlet yöneticilerine baskı yaptığı iddialarının mütalaada yer aldığını ifade ederek “Bu iddianın asılsız olduğunun görülebilmesi için  Başbuğ’un genelkurmay başkanı olduğu döneme ilişkin Milli Güvenlik Kurulu görüşme tutanaklarının incelemek üzere istenilmesini talep ediyoruz” dedi.

Haberal’ın tanıkları

Prof.Dr. Mehmet Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı, mütalaada müvekkilinin Milli Egemenlik Hareketi’nin Patalya Oteli’ndeki parti kurmaya çalışmalarının örgüt toplantısı olarak gösterildiğini, ancak AKP’nin de aynı oteldeki toplantılarda kurulduğunu anlattı. Avukat Helvacı “İddia makamının Patalya Oteli’nde kurulan parti AKP olunca bunu anayasal bir hak olarak görüp bu aynı otelde başka bir parti kurulmaya kalkılınca bunu bir örgüt toplantısı gibi göstermeye çalışması çifte standart teşkil eden anayasal hakların inkarı mahiyetindedir” dedi. Helvacı, Patalya Oteli’nde AKP’nin kurulma çalışmalarına katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, hükümet sözcüsü Bülent Arınç, eski AKP’li bakanlardan Abdüllatif Şener ve Mehmet Bekaroğlu’nun tanık olarak dinlenilmesini talep etti.

Eski Başbakanlardan  Bülent Ecevit’in tedavi sürecine ilişkin Haberal’a mesnetsiz iddiaların sürdüğünü ifade eden Helvacı dönemin DSP Saymanı Mecit Şekercioğlu, DSP yöneticileri Zeki Sezer ve Tayfun İçli’nin tanık olarak dinlenilmesini istedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon