Mehmet Anıl'dan "Bir Perişanlık Hali"
Sevgilisinin dört yaşındaki kızına taciz suçlamasıyla kendini bir anda hapishanede bulan Harun'un hikâyesini anlatıyor Mehmet Anıl'ın son romanı "Bir Perişanlık Hali". Romanda, adil yargılamadan kadın erkek ilişkisine kadar birçok olgu, Anıl'ın en ağır durumlarda bile işin içine kattığı eğlenceyle farklı bir boyut kazanıyor.
Delilik çizgisinde aranan adalet
İsnat edilebilecek ya da işlenebilecek en hafif deyişle "rezil" suçlardan biri taciz. Hele bu tacize uğrayan bir çocuksa işin rengi değişir, daha doğrusu tüm rengini kaybeder. Yeryüzündeki en utanç verici suçlardan birinin altına imzasını atar bu suçu işleyen. Eğer böyle bir suç işlenmemiş de her şey karşı taraftan gelen bir çamursa, suçu atan da en az suçu işleyen kadar lekelidir. Bu suç ya da suçlama yargıya gittiğinde ise davaya bakanların, olayı her yönüyle incelemesi gerekir. Doğrusu bu ama işler bizim yargı düzeninde sık sık meydana geldiği gibi ters gider de suçlu suçsuz ayrılamazsa ne olur? Ya da suçlu diye toplumdan ayıklanan kişi, mahkemenin verdiği kararla gerçekten cezalandırlmış mı olur? Ceza doğru kişiye mi fatura edilmiştir? Bir başka türülüsü; hakim ya da hakime böylesi bir davayı kişiselleştirdiğinde işler nasıl şekillenir?
Bu noktada sorular önemli. Bir o kadar da altından kalkılması zor bir yükü imliyor ancak bu yükün altına giren birileri olmalı. Mehmet Anıl, son romanı Bir Perişanlık Hali'nde, işte bu soruların peşinden gidiyor. Bir anlamıyla altından kalkılması zor bir davada taşın altına eline koyuyor. Bu taş ise göründüğünden daha ağır. Ortada karmaşık bir dava söz konusu. Suçluyu suçsuzu ayırt etmek zor ama ceza baştan kesilmiş sanki. Bir dava kurulmuş, evet ama bu davada her şey usule uygun mu yürütüldü? Usule uygun belki, peki ya vicdana? Sorular bitmiyor. Bitmesin de çünkü bu sorulardan bir roman çıkaracak yazar da bu soruların içinde.
2003'ten beri romanlarını okuduğumuz Mehmet Anıl, Bir Perişanlık Hali'nde sevgilisinin dört yaşındaki kızına cinsel taciz suçlamasıyla kendini bir anda cezaevinde bulan Harun'un hikâyesini anlatıyor. Tüm bir hikâye Harun'un değil yalnız. Onu yargılayanlar da hikâyenin akışına dahil oluyor. Aynı şekilde Harun'un geçmişine de açılıyoruz. Sevgilisiyle olan ilişkisinin içine giriyoruz. Bir de romanın önemli kısmını kaplayan Harun'un hapishane günleri var tabii. Tüm bunları göz önüne aldığımızda ise -yazarın peşinden gittiği soruları da göz önüne alarak- farklı katmanları olan bir romanla kaşı kaşıya olduğumuzu söyleyebiliriz Bir Perişanlık Hali'nde.
"TANRISAL" DURUMLAR
Bir olay etrafında dönen ve her yolun o malum olaya çıktığı katmanlı bir kurgu Bir Perişanlık Hali. Olay belli: adi bir pedofili. Ancak ne kadar gerçek ne kadar yalan bilemiyoruz. Roman boyunca yüksekte tutulan merak unsurunun öne çıkan nedenlerinden birini de oluşturacak bu yalan mı gerçek mi bilemediğimiz durum aynı zamanda. Çünkü ortada kesin kanıtlara dayanan bir durum söz konusu değil. Söz konusu olan bir şekilde mahkumiyet ve bu mahkumiyetle birlikte tanıdığımız romanın başkahramanı Harun.
Aile baskısı, ölüm korkusu, yalnızlık, utanç ve sevgilisi Zuhal'in yaşattıklarıyla kimliğini bulmuş bir karakter olarak dikkat çekiyor Harun. Bu kimliğin içindeyse derin psikolojik uçurumlar, öne çıkan yanları meydana getiriyor. Hikâyenin büyük bölümünde Harun'u bu psikolojik buhranlara sürükleyen nedenlerin incelikli işlenişini okuyoruz aslında. Olayları da hemen her şeye hakim tanrısal bir anlatıcıdan dinliyoruz. Romanı, onun gözünden okuduğumuz anlatıcıdan yola çıkarak Harun'un davasına bakan hakimenin sorgusuna da göz atmak gerekir çünkü orada da "Tanrısal" durumlar söz konusu.
Harun'un yargılandığı davaya bakan hakimenin sorgulandığı, bir nevi üst dava da diyebileceğimiz "makam", Mehmet Anıl'ın hikâyesinin bir başka boyutu. Ne zaman, nerede, hangi şartlarda, nasıl oluşturulduğu ve kahramanımız Harun'un davasına bakan hakimenin oraya nasıl geldiğini anlayamadığımız, mekânsız bir mekân burada söz konusu olan. Hakime Hanım'ın aldığı karar delik deşik edilecektir burada ama ne ceza bellidir ne de yargılanma şekli. Kanunlar neler, bunları kim ya da kimler belirler? Bunların hepsi Hakime Hanım'ın kafasında dönen sorular... Ancak sürekli bahsedilen "Bir Numara"dan tahmin edebiliyoruz "Tanrısal" bir takım olayların döndüğünü. Bu sadece algı düzeyinde kalan bir tahmin sadece ama. Her okuyanın kendince mekân ya da kişiler yaratabileceği bir dünya olarak tasarlamış yazar romanın bu boyutunu. Romanın, adalet kavramının en sıkı biçimde sorguladığı cümleler de yine bu bölümde öne çıkıyor.
Bu yargılar üstü yargılama diğer yandan artık klasik olmuş bir başka romanı da anımsatıyor: Franz Kafka'nın Dava'sını. Dava'nın hikâyesini bu noktada hatırlamakta yarar var. Bilindiği üzere Josef K. bir sabah uyanır ve ansızın tutuklanır ancak normal yaşamına da devam edecektir. Neyle suçlandığı bildirilmediği için önce bunu bir şaka sansa da durumun ne kadar ciddi olduğunu anlar. Sanki kendisinden başka herkes haberdardır onun yargılandığı davadan ama hiçbir şekilde savunma gücü yoktur. Yargı önünde bir hiçtir adeta. Mehmet Anıl'ın romanında olaylar, her ne kadar Kafka'nın Dava'sından çok farklı seyretse de yaratılan yargılama atmosferi bu klasikten çok şey almış. Kafka'nın Dava'da anlattığı yargılama sürecinin absürdlüğü ve tek taraflılığı, Hakime Hanım için kurulan bu yargılar üstü yargı için de geçerli.
EĞLENCELİ BİR ROMAN
Mehmet Anıl romanlarının anlatılamaya değer unsurlarından biri de mizah. Mizah da değil aslında, eğlenceli hikâyeler anlatmayı seviyor yazar. Her ne kadar üzerine gidilen konular trajedilerle yoğrulan dünyaları anlatsa, polisiye bir maceranın içine sürüklese de bizi, bir Mehmet Anıl romanıysa elimizdeki biliriz ki eğlenceli haller kıyısından köşesinden de olsa uzatacaktır kafasını olayların gidişine. Bir Perişanlık Hali için de değişen bir durum söz konusu değil. Romanda olayların fitili, tek kelimeyle "rezil" bir durumla ateşlenmesine rağmen hikâye ilerledikçe kahrmanımız Harun'un, hapishanenin insan psikolojisi üzerinde yarattığı yadsınamaz baskıdan sonra düştüğü haller, gerçekten okunmaya değer. Harun'un hapishanede düştüğü haller, hikâye için bir komik unusuru olmaktan öte bir anlam taşıyor. Demir parmaklıklar ve dört duvarın, zihinde yarattığı tahribatın nasıl sonuçlar doğurabileceği, ne bir "deli"yle dalga geçercesine sulandırılarak ne de ajite edilerek, tam ayarında anlatılmış yazar tarafından.
Bunun, aslında romanın geneline yansıyan bir duruş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Çünkü yazarın ele aldığı konuya baktığımızda hem yazınsal hem de duygusal açıdan her türlü istismara açık bir konu olduğunu görüyoruz. Ancak Mehmet Anıl, bu yan yollara sapmadan tamamıyla yapmak istediğine odaklanmımş. Odaklandığı yerde ise bir insanlık durumu, "bir perişanlık hali" söz konusu. Deliliğin çizgisini çoktan aşmış, cinselliğin delicesine beslediği bir aşktan yenik ayrılmış, hapsihanede başına gelmeyen kalmamış, psikolojik çöküntüye uğramış Harun'un perişanlığı... Sapılacak onca kestirme yol varken hikâyesinin peşinden koşuyor Mehmet Anıl'ın bu romanında da.
e.erayak@gmail.com
Bir Perişanlık Hali/ Mehmet Anıl/ Can Yayınları/ 240 s.
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!