Merkez Bankası'ndan kötü haber
Merkez Bankası, küresel krizin büyümenin yavaşlaması, reel sektörün mali bünyesinin bozulması ve kredi daralması nedeniyle tüketicilerin kredi kartı ile daha fazla borçlanır hale gelmesi sonucunu doğuracağını bildirdi. Merkez Bankası, olumsuz gelişmelerin bir sonucu olarak da, enflasyon ve cari açıkta gerileme görüleceğini belirtti.
Merkez Bankası, Kasım ayı Finansal İstikrar Raporu’nu açıkladı. İlki Mayıs ayında yayınlanan yılın ikinci son Finansal İstikrar Raporu’nda küresel krize işaret edilerek, “Bankamız, hem Yeni Türk Lirası hem de döviz likiditesi yönetiminde bankacılık sisteminin ihtiyacını etkin bir şekilde karşılayabilecek araçlara sahiptir. Nitekim, bu dönemde, uluslararası piyasalardaki sorunların ekonomimiz üzerindeki etkilerini sınırlandırmak üzere Bankamızca gerekli önlemler alınmıştır. Bundan sonraki süreçte de ödemeler sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmaya devam etmesi sağlanacaktır” denildi. Küresel krizin bankacılık sektörü üzerindeki olumsuz etkilerinin, 2001 krizinden sonra kararlılıkla uygulanan reformlar sayesinde, sınırlı kaldığı ifade edilen raporda, “Önümüzdeki dönemde ekonomik konjonktürdeki olumsuz gelişmelere bağlı olarak temerrüt oranlarının artması beklenmekle birlikte, yapılan analizler bankalarımızın sermaye yapısının bu riski karşılayabilecek düzeyde olduğunu göstermektedir” denildi.
Küresel krizin yol açtığı kredi daralmasının ülkelerin büyüme oranları üzerindeki etkilerinin giderek daha belirgin hale geldiği anlatılan raporda, “Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ekonomide büyüme beklentileri azalmakta ya da daralma beklentisine dönüşmektedir. Diğer taraftan, küresel ekonomide beklenen bu yavaşlama ve emtia fiyatlarındaki düşüş eğilimi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin enflasyon oranlarına olumlu olarak yansımaya başlamıştır. Önümüzdeki aylarda küresel enflasyondaki düşüşün hızlanarak süreceği öngörülmektedir” değerlendirmesi yapıldı.
Cari açıkta olumlu beklenti
Raporda, küresel kriz nedeniyle dış finansman imkanlarının azalması ve sermaye çıkışlarının ivme kazanmasının, önümüzdeki dönemde Türkiye cari açığının finansmanında güçlük yaratabilecek unsurlar olarak değerlendirilse de, enerji fiyatlarındaki düşüşün, iç talepteki yavaşlama ile YTL’de gözlenen değer kaybının cari açığın hızlı bir şekilde daralmasına ve dolayısıyla dış finansman ihtiyacının azalmasına yol açacağı öne sürüldü. Önümüzdeki dönemde, mali disiplinin korunması ve kalitesinin artırılmasının ekonomik istikrar açısından önem arzetmeye devam edeceği vurgulanan raporda, son yıllarda, hanehalkının finansal yükümlülüklerinin GSYH’ye oranının artmasına rağmen, söz konusu oranın halen AB’ye yeni katılan üyeler de dahil birçok ülkeden düşük bir seviyede olduğu anlatıldı.
Hanehalkı yükümlülüklerinin değişken faizli ve dövize endeksli kısmının sınırlı olması hanehalkının ekonomik konjonktürdeki olumsuz gelişmelerden diğer ülkeler hanehalkına göre daha az etkilenmesine neden olduğu belirtiler raporda şöyle denildi: “Öte yandan, bankaların tüketici kredisi verme koşullarını sıkılaştırmalarına bağlı olarak önümüzdeki dönemde, bireylerin, kredi kartlarını bir kredi aracı olarak kullanmaya daha fazla yönelmeleri muhtemeldir. Tüketicilerin kredi ihtiyaçlarını, faizi tüketici kredilerine göre daha yüksek olan kredi kartlarıyla karşılamaları ise borcunu ödeyemeyenlerin sayısında artışa yol açabilecektir. Esas itibariyle bir ödeme aracı olan kredi kartlarının amacına uygun olarak kullanılmasına özen gösterilmesi, finansal piyasaların sağlığının korunması açısından önem arzetmektedir.”
Reel sektörün mali bünyelerinde bozulma
2007’nin, reel sektör firmalarının karlılıklarını koruduğu ve mali bünyelerinin sağlıklı seyrettiği bir yıl olduğu ifade edilen raporda, “Bununla birlikte, 2008 yılının ikinci yarısında YTL’nin değer kaybetmesi, doların euro karşısında değer kazanması ve finansman maliyetlerindeki artışlara paralel olarak önümüzdeki dönemde, başta açık pozisyon taşıyanlar olmak üzere, reel sektör firmalarının mali bünyelerinde bozulma ve buna bağlı olarak borç geri ödeme kapasitelerinde gerileme beklenmektedir. Bu durum, Türk bankacılık sektörünün TGA’larında bir miktar artışa neden olabilecektir” denildi.
'İhtiyatlı olun' çağrısı
Küresel likidite koşullarındaki gelişmelerin, bankaların likidite yönetiminin önemini artırdığına dikkat çekilen raporda, “Bankamız bu dönemin en az sorunla atlatılabilmesini ve ödemeler sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasının devamını teminen gerekli önlemleri almış ve almaya devam edecektir. Bununla birlikte, bu tedbirlerin amacına ulaşabilmesi için bankaların ihtiyatlı ve etkin likidite yönetimlerine devam etmeleri önem arzetmektedir” denildi. AB ile olan ihracat düzeyi nedeniyle önümüzdeki dönemde başta otomotiv ve tekstil olmak üzere ihracatta yavaşlama olacağının bildirildiği raporda, reel sektörün net pozisyon açığının 2008 yılı Haziran ayında, 2007 yılı sonuna göre yüzde 34 artışla 81.5 milyar dolara yükseldiği, bu artışta esas olarak son altı ayda yüzde 24 oranında artan yurt dışından sağlanan kredilerin belirleyici olduğu anlatıldı. Raporda, Ağustos ayına ilişkin geçici verilere göre, reel sektörün pozisyon açığında Haziran ayına göre önemli bir değişiklik görülmediği belirtildi. Açık pozisyon taşıyan ihracatçı olmayan firmaların sayısı ve açık pozisyon tutarlarının 2008 yılının ilk yarısında arttığı dikkate alındığında, Türk parasının değer kaybına bağlı olarak TGA’sı olan firma sayısının ve TGA tutarının artabileceği ifade edildi.
Bankacılıkta yabancı payı yüzde 42.9
Bankacılık sektöründe yabancı payına işaret edilen raporda, şu bilgilere yer verildi: “Ödenmiş sermayedeki payları esas alındığında, 2007 yılı sonunda yüzde 24.8 olan yabancı hissedarların aktif büyüklüğü içindeki payı, yabancı sermayeli bankaların daha hızlı büyümesi nedeniyle 2008 yılı Eylül ayında yüzde 25.4’e yükselmiştir. Öte yandan, Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun 2008 yılı Eylül ayı verilerine göre halka açık paylar içindeki yabancı payları sektörün aktif toplamına göre yüzde 17.5’tir. Bu paylar da eklendiğinde bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 42.9’a ulaşmaktadır.” Bankacılık sektöründeki yabancı payının 2007 yılı sonu itibarıyla Euro bölgesinde yüzde 20, AB27’de ise yüzde 29 olduğu kaydedilen raporda, “Aynı tarih itibarıyla yüzde 25 olan Türk bankacılık sektöründeki yabancı payı, Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde, AB27 ile Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Romanya gibi AB’ye yeni katılan ülkelerin ortalamasının altında kalmaktadır” denildi.
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- ABD basınından Esad iddiası