'Mesleki eğitimin yaygınlığı gelişmenin göstergesi'
Maltepe Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. M. Nuri Olur, Türkiye'de uygulanan mesleki ve teknik eğitime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Bir ülkenin gelişmişliği eğitilmiş insan gücü ile orantılıdır" diyen Maltepe Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. M. Nuri Olur, dünyada gelişmiş ülkelerin eğitim sistemi incelendiğinde, toplumun her kesimine temel eğitimin belli programlarla verildiğini anımsattı. Bu sınıfa giren ülkelerde, temel eğitim sonrasında bireylerin yetenek ve becerilerine göre devam eden bir eğitim sürecinin başladığını, bu sistemin iyi bir planlama ve süreklilikle doğru biçimde yürüdüğünü anlattı.
Gelişmemiş ülkelerin bu alanda bir eğitim politikaları olmadığı gibi , olsa da uygulayacak yetişmiş insan gücü ve ekonomisinden söz etmenin mümkün olmadığını söyleyen Onur, gelişmekte olan ülkelerde bu durumun farklılığına dikkat çekti ve şunları söyledi:
"Gündelik politikalar, yerleşmemiş demokrasi unsurları, sürekli değişime uğrayan eğitim uygulamaları, doğru yapılanları da başarısız kılmakta, eğitim bir deneme- yanılma ile yürütülen duruma düşürülmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi eğitimleri de, “gelişmekte” olan ülkelere uygundur.
Bize gelince; uzun aşamalardan geçerek bu günlere gelen Türk Eğitimi de bu süreçleri yaşamış ve yaşıyor. Önemli olan gelişmişliği, eğitimde gelişme olgusu ile bağdaştıran yaklaşımdır.
Hemen herkesin fikir birliği ettiği, 18. Yüzyılda İngiliz bilim adamı James Watt’ ın buharlı makineyi bulması, dünyada “Sanayi Devrimi” ni başlatmıştır. Bir çok yeniliklere başlangıç sayılan bu büyük olay, mesleki ve teknik alanda endüstriyel insan gücüne olan ihtiyacı da ortaya çıkarmıştır. Böylece mesleki ve teknik eğitimin bilimsel temellere dayalı gelişimi de başlamıştır.
Anadolu’ da 13- 14. yüzyıllarda “Ahilik” teşkilatı, meslek eğitimi ve mesleğin ahlaki kurallarını öğretiyordu. Osmanlı Devleti’ nde “Lonca” adı verilen bu örgüt, küçük el sanatları ve tezgahları için kendi ilkelerine göre eleman yetiştiriyordu. Bir çeşit meslek odası kimliğiyle, usta- çırak geleneksel yaklaşımıyla “zanaat” sahibi yetiştiriliyor ve bu konuda gerekli düzenlemeler bu örgüt tarafından yapılıyordu. Sanayi Devrimi’ nin etkileri Osmanlı Devleti’ ne çok geç ulaştığından, bu alandaki gelişmeler de ancak 19. Yüzyılın ortalarından itibaren görülmeye başlanmıştır. Bu durum, ihtiyaç duyulan mesleki ve teknik eğitim okullarının açılışını gerekli kılmışsa da, geleneksellik devam etmiştir. 1848 yılında Zeytinburnu’ nda Sanayi Mektebi açılmış, ancak bu girişim başarılı olamadığından, kapatılmıştır. Birçok mesleki ve teknik okula adı verilen Osmanlı devlet adamı Mithat Paşa, mesleki ve teknik okulların açılmalarına öncülük etmiştir. Islahhane adı verilerek açılan bu tür meslek okulları, 1908 II. Meşrutiyet ilanından sonra “Bölge Sanat Okulları” olarak açılmıştır.
Cumhuriyet’ in ilanı ile başlayan süreç, Türk Eğitim Tarihi’ nin en hızlı değişimlerinin yaşandığı yıllar olmuştur. “Eğitim- Öğretim Birliği” yasası, yeni harflerin kabulü, karma eğitim, okuma yazma seferberliği (millet mektepleri), Köy Eğitmen Okulları, 17 Nisan 1940 tarih ve 3083 sayılı yasa ile “Köy Enstitüleri” ‘nin kurulması hemen aklımıza gelen atılımlar.
1933 yılında 2287 yasayla MEB’ na bağlı Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 1941 yılında 4113 sayılı yasayla bu kurum Müsteşarlığa dönüştürülmüştür. 1960 yılında Kız Teknik Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü , Erkek Teknik Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü ve Turizm ve Ticaret Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Lise düzeyindeki eğitim ve öğretim kurumları olarak Kız ve Erkek Sanat Okulları, kız ve erkek öğrencilere bu alanda uzun yıllar hizmet vermiş; daha sonraları Meslek ve Teknik Lise olarak adları değiştirilmiş ve ülke genelinde yaygınlaşarak (resmi ve özel) bugünlere gelmiştir. Bu okullar, Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü’ ne bağlı olarak toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar.
1930’ lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’ na bağlı Tekniker Yüksekokulları açılmış, bu okullar 1970 yılında kapatılarak, yerlerine Meslek Yüksekokulları açılmıştır. 1981 yılında Yüksek Öğretim Kurulu yasası gereğince bu okullar üniversitelere bağlanmıştır. Meslek Yüksekokulları, daha sonraları YÖK kanunundaki düzenlemelerle, ara insan gücünü yetiştirmek amacıyla iki yıllık eğitim veren kurumlar olarak üniversitelere bağlanmıştır.
Meslek Yüksekokulu önlisans programlarına, Mesleki ve Teknik Ortaöğretim kurumlarından mezun öğrenciler kendi alanlarında olmak koşuluyla, sınavsız kayıt olma hakkına sahiptirler. Ayrıca YGS (Yükseköğrenime Geçiş Sınavı)’ na girip 140- 179 arasında puan alan öğrenciler, ilgi duydukları önlisans programlarına tercih yapabilirler. Meslek Yüksekokulları önlisans programları da, çift ana dal ve yan dal öğretimine olanak vermektedir. Ayrıca, Erasmus ve Farabi gibi yurtdışı ve yurtiçi öğrenci değişim programlarına göre öğrenimlerinin bir yılını kabul gördükleri okullarda sürdürebilmektedirler. Meslek Yüksekokulları önlisans öğrencileri, lisans eğitimi veren dört yıllık üniversitelere de geçiş yaparak lisans diploması alma hakkına sahiptirler. Bunun için önlisans programını başarıyla tamamladıktan sonra, kendi alanlarının devamı olabilecek dört yıllık programlara DGS( dikey geçiş sınavı) ‘ na girerek belirlenen kontenjanlara göre kayıt hakkı kazanabilmektedirler.
Mesleki ve teknik eğitimin her kademesinin, ülkemiz ekonomisi açısından taşıdığı önem konusunda, bireylerin ve kurumların bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Gençlerin bu eğitimle elde edecekleri bilgi ve becerilerle sahip olacakları uzmanlık meslekleri, onların ve ailelerinin yaşam biçimlerini değiştirecektir.
Bugün işsizlik konusu ve çözümü, nitelikli ara eleman eğitiminden geçmektedir. İş arayanların büyük çoğunluğu vasıfsız eleman sınıfında, ne iş olsa yaparım, başka bir deyişle bir işten anlamam bana iş verin şeklindedir. Mesleki eğitime talep beklenen düzeyin çok altındadır. Bu konuda aile ve öğrenciler; iş çevrelerinin, Milli Eğitim Bakanlığı’ nın ve Üniversitelerin ortak katkılarıyla bilinçlendirilmeli ve de eğitim – öğretim kalitesi hızla yükseltilerek, özendirilmelidir. Her düzeyde mesleki eğitim programlarının hazırlanmasında iş çevreleriyle ortak çalışmalar yapılmalı ve onların ihtiyaçlarını göz önüne alan programlar geliştirilmelidir.
Mesleki eğitimin yaygınlığı, gelişmenin göstergelerinden birisidir. Bilimsel verilerle donatılmış insan gücü, bireyin iş hayatına katılmasını ve daha iyi yaşam koşullarına sahip olmasını sağlar. Böylece ulusal ekonomi güçlenerek, kişi başına düşen gelir yükselir. Ulusal kaynaklar verimli kullanılarak hem insan gücü değerlenir, hem de üretim artar. Yüksek yaşam kalitesine sahip olmak isteyen bir toplum, çok yönlü, gerçekçi ve planlı bir eğitim sistemi geliştirmeye , ulusal ve evrensel ihtiyaçları gözetmeye ve her tür yeteneği özendirmeye zorunludur. "
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Akaryakıt tankeri patladı!
- 'Daha sert adımlar atacağız'
- Kızılcık Şerbeti'nin 'Nilay'ı senaryoyu ifşa etti!