Mimarlık tarihimizde bir idol: Doğan Kuban

Mimarlık tarihimizde bir idol: Doğan KubanBugün Heybeliada Salonu-TÜYAP Doğan Hızlan Kitaplığı'nda '29. İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı Doğan Kuban' başlıklı bir söyleşi yapıldı.

Mimarlık tarihimizde bir idol: Doğan Kuban
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.10.2010 - 20:56

Cumhuriyet Kitapları’nın düzenlediği söyleşide Doğan Kuban’ın öğrencileri Ayla Ödekan, Semra Germaner, Nur Akın, Coşkun Karadeniz, Doğan Kuban’ın  öğretim üyeliğinin ilk yıllarından beri mimarlık tarihi, restorasyon, koruma, sanat tarihi ve mimarlık alanında pek çok ilke imza attığını, çalışkanlığı, birikimi, eleştirelliğiyle bir idol olduğunu  anı ve belgelerle anlattılar. Ödekan, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ndeki ilk yıllarından alarak Kuban’ın öğretme ve gençleri eğitme konusunda çok başarılı bir hoca olduğunun altını çizdi. Akın, restorasyon ve koruma alanında onu yetiştiren hocasının bilimsel ağırlığı ve kişiliğiyle 40 yıldan fazla kürsüye emek verdiğini ve aradan geçen 16 yıla rağmen eksikliğinin giderilemediğini anlattı. Sanat Tarihçi Germaner yanında doktora yaptığı Kuban’ın İstanbul mimarisinin bütünüyle korunması için yaptığı çalışmaları, üstlendiği görevleri sıraladı.

Onunla 50 yıldır çalışan mimar Karadeniz ise, Kuban’ın mimarlığı hep sürdürdüğünü, hala da özgün tasarımlarının devam ettiğini belirtti. Öğrencileri; “İyi mimar olmadan bu denli başarılı, yaratıcı, öncü mimarlık tarihçisi, restoratör, korumacı olamazdı. Ama o her şeyden önce kendisini “Ben bir maddi çevre tarihçisiyim” diye nitelendirir. Eserden yola çıkar” görüşünde birleştiler; “Kendisinden çok şey öğrendiğimiz ve Cumhuriyet Bilim Teknoloji’deki her hafta çıkan yazıları ve konferansları sayesinde öğrenmeye devam ettiğimiz sevgili hocamıza bundan sonra da sağlıklı, mutlu bir yaşam ve “dünyamızı aydınlatacak” yeni yazılar, kitaplar diliyoruz. diyerek Doğan Kuban’ı selamladılar. Kuban ise; emeklilik sonrasında daha da verimli çalıştığını, üretmesinde talep olmasının da katkısı olduğunu vurguladı.

 
Prof.Dr.Nur Akın’ın konuşmasının tam metni:
DOĞAN KUBAN VE KORUMA

1. Doğan Kuban’ın Akademik Yaşamında“Koruma”nın YeriDoğan Bey’in 1952 yılında  İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde başladığı akademik hayatıyla  birlikte, genç bir mimarlık tarihi asistanı olarak tarihi yapıların rölövelerinin  çıkartılması konularına ilgisi de başlamıştır. 1952-54 yılları arasında Prof.Verzone ile başlayan Rölöve I-Rölöve II dersleri ve Anadolu’da birlikte yaptıkları araştırma gezilerinde, özellikle Kapadokya ve Pisidia bölgesindeki antik dönem ve Hıristiyan anıtlarından bazılarının rölövelerini çıkartmaları, bu konudaki ilk adımlar olmuştur. Ayrıca 1953 yılında Aspendos Tiyatrosu onarımında danışmanlık yaparak, ilk anıt koruma uygulamasında yer almıştır. 1962 yılında yazdığı “Restorasyon Kriterleri ve Carta del Restauro” adlı makalesi , dönemin uluslararası koruma yaklaşımları konusunda ilk önemli Türkçe yayındır.
Hemen ardından, 1964 yılında Venedik’te toplanan İkinci Uluslararası Tarihi Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi’ne katılarak,  modern restorasyon ilkelerinin uluslararası düzeydeki anayasası sayılan Venedik Tüzüğü’nün hazırlık çalışmalarında yer almıştır. 1965 yılında da, ICOMOS’un (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) Türkiye’deki kuruluş çalışmalarına başlamıştır. Bunlar, koruma adına Türkiye’de gerçekleştirilen ilk önemli uluslararası adımlardır.
1968-1983 yılları arasında da GEEYAK üyesi ve 1981-83 arasında Başkan Yardımcısı olmuş, 1993-95 yılları arasında İstanbul III No.lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulu Başkanı olmuştur.
1974-83 yılları arasında İTÜ Mimarlık Fakültesi bünyesinde, koruma konusunda öncü bir görev üstlenen Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü’nü (MTRE) kuran ve başkanlığını yürüten Doğan Kuban, bu Enstitü aracılığıyla, Anadolu genelinde konuyla ilgili olarak çalışan uzmanları bir araya getiren etkin bir odak noktası oluşturmuş ve önemli çalışmalar gerçekleştirmiştir.  1975-81 yılları arasında yayınlanan ve üyelerin yazılarıyla zenginleşen enstitü bülteni, o dönemde doğrudan korumayla ilgili süreli yayınlar arasında önemli yer tutmuştur.
1973 yılında adı Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü’ne dönüştürülen kürsüde, 1974-75 ders yılında, Doğan Kuban’ın başkanlığında İstanbul’daki ilk Restorasyon Yüksek Lisans Programı açılmış ve bu konudaki eğitime 1976 yılında başlanmıştır. Restorasyonla ilgili İstanbul’daki ilk y.lisans ve doktora tezleri DK yönetiminde yapılmıştır.
1981 yılında YÖK’le birlikte, Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü’nde değişiklik olmuş ve kürsü 1982’de Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Anabilim Dalları olarak ikiye ayrılmıştır. Bu bölünme sonrasında, Prof.Doğan Kuban Restorasyon Anabilim Dalı kadrosu içinde kalmıştır.
2. Yönetici Olarak Doğan Kuban
Kürsü/Anabilim Dalı Başkanı olarak Doğan Bey, ekibini çalışkan, meraklı,  çok okuyan, araştıran ve dil bilen gençlerden oluşturmaya özen göstermiştir. Kendisi, Anadoluhisarı’ndan bindiği vapurla oldukça erken bir saatte okulda olduğundan,  herkesin de vaktinde yerinde olmasını ve çalışmaya başlamasını beklerdi. Hemen her gün herkesin ne yaptığını, ne üzerinde çalıştığını bilmek ister, zaman zaman yeni görev dağıtımlarıyla gençlerin daha fazla çalışmasını sağlamak isterdi. Yapılmasını istediklerinin, kendisinin yoğun çalışma temposu ve becerisi paralelinde genellikle oldukça kısa süre içinde tamamlanmasını beklerdi. Hepimiz, ona olan saygımızın yanında büyük bir sevgi beslerdik. Çünkü onun iyi niyetli ve açık kalpli olduğunu bilirdik. Özellikle de özel bir bilim adamının yanında yetişmekte olmanın gururu, hepimizde her türlü duygunun önüne geçerdi. Doğan Bey, kadrosu için tam bir odak noktasıydı. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan eski öğrencileri, onun kişiliği ve bilgi birikiminin büyüsüyle kürsüye asistan olmayı yeğlemişlerdi. Başka üniversitelerden mezun olup, Doğan Bey’in yanında yetişmek isteyenlerin sayısı da az değildi. Özellikle de doktora tez yöneticisi olarak Doğan Bey’den öğrenilecek çok şey vardı. Araştırma nasıl yapılır, neler okunmalıdır, kaynak nasıl verilir, tez nasıl yazılmaya başlanır ve nasıl yürür?..Bütün bu soruları yaza-boza ve Kuban’ın hızlı okuma ve tashih temposuna ayak uydurmaya çalışarak, sürdürmek kolay değildi. Ama akademik yaşamımız açısından özel önem taşıyan bu aşama, hepimiz için çok şey öğrendiğimiz, anılarla yüklü verimli bir süreç olmuştur.
Restorasyon alanındaki uzmanlık konularımızı o belirlemiştir. Örneğin beni korumanın 3 temel alanından biri olan “sit koruma”ya yönelten odur.
3. Doğan Kuban ve Restorasyon Dersleri Doğan Kuban’ın engin bilgisi ve bu bilgiyi gerek esprili anlatımı, gerekse de zengin slaytları eşliğinde sunuş biçimi, derslerinin öğrenciler tarafından her zaman ilgiyle dinlenmesine neden olmuştur. Bu durum, anabilim dalındaki genç öğretim kadrosu için de geçerlidir. 1994 yılında emekli oluncaya kadar, özellikle “Restorasyon Kuramları” gibi Doğan Kuban’ın düşünsel gücü ve birikimiyle bütünleşen temel uzmanlık dersi, belirli akademik aşamalara gelmiş yardımcı doçent ve doçentlerin genç bir asistan coşkusuyla, severek girip dinledikleri, tartışmalara katıldıkları derslerden biri olmuştur.
Aynı bağlamda, Restorasyon Y.Lisans Programı’ndaki Restorasyon Projesi ve Sit Koruma Projesi stüdyolarında Doğan Kuban’ın tashihlerini dinlemek, fırsat buldukça bu tashihlere ek görüşlerde bulunmak, bazen söylediklerinin tersi görüş bildirerek büyük tartışmalara yol açmak ve bu tartışmalar sonucunda, çoğunlukla onun dediğinin doğruluğunu kabul etmek zorunda kalmak, yine de çok öğretici olmuştur.4. Doğan Kuban ve “Tarihi Çevre Koruma” Uygulamaları
Doğan Kuban’ın yaptığı Edirne’den Ahlat’a bütün Anadoluyu kapsayan öğrenci gezileri, her zaman çok keyifle anlattığı anılarla doludur. Gezme-görmenin yanı sıra, gidilen yerlerdeki önemli tarihi yapıların rölövelerini yapmak da, bu gezilerin temel hedeflerinden biridir. Bu bağlamda, 1970-73 yılları arasında İTÜ tarafından finanse edilen “Edirne Anıtları Monografik Çalışma ve Alan Araştırmaları” kapsamında gerçekleştirdiği ve kürsüdeki genç yardımcılarıyla birlikte katıldığı alan çalışmasıyla, başta Selimiye Camii olmak üzere kentin önemli tarihi yapılarının rölövelerinin çıkarılmasını ve belgelenmesini sağlamıştır.
Tarihi çevre koruma konusunda Türkiye’de ilk ses getiren ve sürekliliği olan örnek Safranbolu’dur. 1975 yılında dönemin Safranbolu Belediye Başkanının isteği ve özellikle de halkın katılımıyla bütünleşen bu girişimle ilgili olarak, Belediye Başkanı Kızıltan Ulukavak: “Binlerce kişinin katılımıyla, açık havada geceleri düzenlenen toplantılarda, ‘koruma nedir?’, ‘Safranbolu niçin  korunmalıdır?’ sorularının yanıtlarını Safranbolu’lular, koruma olayının bilim alanındaki öncüleri Prof.Doğan Kuban ve Doç.Dr.Metin Sözen başta olmak üzere, en yetkili ağızdan öğrenirler. Üniversite öğretim üyeleri kürsülerinde değil, halkın arasındadır; bilimsel terminoloji ile değil, halkın anlayacağı sözcüklerle konuşmaktadırlar” diye belirtmektedir.
Yine Doğan Kuban’ın başkanlığında MTRE’de görevli araştırmacılarla birlikte 1978-79 yıllarında gerçekleştirilen bir diğer koruma projesi “Gaziantep Kenti Koruma İmar Planı”dır. O tarihlerde otantik yapısını büyük ölçüde korumakta olan Gaziantep sit alanında yapılan tek yapı ve kentsel ölçekteki değerlerin saptanması, grupta çalışan tüm gençler için çok öğretici ve unutulmaz anılarla dolu olmuştur. Özellikle kentin yeme-içme kültürünün zenginliği, “havuç dilimleri”, “katmerler”…ve onlarla bütünleşen sayısız olay, aradan geçen onca yıla rağmen her zaman belleklerimizdedir.
1984 yılında da Doğan Kuban’ın yürütücülüğünde, Lefkoşe Belediyesi için “ Selimiye Camisi’nin çevresi ve Arab Ahmet Mahallesi’nin sağlıklaştırılması” konulu tarihi çevre koruma   planı yapıldı. Söz konusu sürecin sonuna doğru ise, teslim zamanındaki sıkışıklık nedeniyle Doğan Bey’in evinde birkaç akşam sabahlamış olmak, Doğan Bey’le ilgili anılarımıza yeni katkılarda bulundu.
Aslında Doğan Kuban’ın tarihi çevre koruma konusundaki ilk çalışmaları, 1965-66 yıllarından itibaren İller Bankası’na İzmir, İznik, Kastamonu kent planları için hazırladığı raporlarla başlamaktadır. Bu bağlamda, 1969-70’lerde İstanbul Nazım Plan Bürosu için hazırladığı kapsamlı raporun hem İstanbul’un o tarihlerde içerdiği yoğun değerler açısından, hem de Doğan Kuban’ın sokak sokak gezdiği İstanbul’a ait birikiminde özel yeri olduğu bilinmektedir.
5. Doğan Kuban ve “Tarihi Yapı” Koruma Uygulamaları
İlk kapsamlı restorasyon uygulaması, 1966-76 yılları arasında Dumbarton Oaks Bizans Araştırmaları Enstitüsü tarafından finanse edilen İstanbul, Vezneciler’deki  Kalenderhane Camii kazısı ve restorasyonudur. Doğan Kuban bu çalışmada Prof.C.Lee Striker ile eşbaşkanlık görevini üstlenmiş ve gerek öğrencileri, gerekse de kürsüsünden çok sayıda genç araştırmacı bu 10 yıllık çalışmaya katılarak, deneyim sahibi olmuşlardır.
Doğan Kuban 1986-92 yılları arasında, İstanbul’un en eski Osmanlı yapılarından Tahtakale Hamamı’nın restorasyon ve yeniden kullanım projesini hazırlamış ve uygulamasında danışmanlık yapmıştır. O süreçte, tüm Restorasyon Anabilim Dalı üyeleri Doğan Kuban’ın yapının restitüsyon sorunları, mukarnaslarının çözümlenmesi, içinin yeniden düzenlenmesi gibi temel  kararlardaki yaklaşımlarını, olasılıklarla ilgili tartışmalarını yakından izleme olanağını bulmuşlardır.
Doğan Kuban’ın diğer bir önemli restorasyon uygulaması, 1988-92 yılları arasında gerçekleştirdiği İstanbul Bozdoğan Su Kemeri restorasyonudur. Ayrıca yine aynı dönemde, İstanbul karasurlarının Edirnekapı ve Ahırkapı bölgeleri restorasyon projesinde danışmanlık yapmıştır.
1998’de, o tarihten üç yıl önce yanan Sait Halim Paşa Yalısı’nın restorasyon projesinin danışmanı olmuştur.
Yurtdışında gerçekleştirilen iki önemli restorasyon çalışmasında da danışmanlık yapmıştır. Bunlardan ilki Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Türbesi, diğeri ise Merv’deki Sultan Sancar Türbesi’dir. Bu 2 örnek, Doğan Kuban’ın yetiştirdiği iki eski öğrencisinin uygulamasını üstlendiği, oldukça zor ve sorunlu restorasyon çalışmalarıdır. Onlar da bu bağlamda en doğru yolu seçerek, böylesine zor restorasyon kararlarında bu işi “en iyi bilen” hocalarının yoğun mimarlık tarihi birikimi ve koruma konusundaki deneyiminden yararlanmayı uygun bulmuşlardır.
 
6. Korumayla İlgili Yayınları
Doğan Kuban’ın tek yapı ve tarihi çevre koruma konusunda çok sayıda makalesi vardır. Bu yazılar genellikle ele aldığı içerik bağlamında ilk kez söylenen, düşünülmüş, özgün görüşler ve tartışmalardır. Doğan Kuban 1994 yılında emekli oluncaya dek, daha çok mimarlık tarihi ağırlıklı kitaplar yayınlamıştır. Kent ve korumayla ilgili yayınları, bu yıldan sonrasına tarihlenmektedir. Bu bağlamda ilk önemli eseri, 1996 yılında İngilizce ve Türkçe olarak yayınlanan “İstanbul, Bir Kent Tarihi”dir. Doğan Kuban,  kitabın önsözünde bunun bir “mimarlık tarihi kitabı” olduğunu belirtmektedir. Ancak devamında kendisinin de ifade ettiği gibi bu yayın, İstanbul’un “tarihsel koşullarının, yapım etkinliklerinin, binyıllık sürekliliklerin ya da ani çöküşlerin ana hatlarını çizmekte…”dir. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış bu özel kentin tarihi gelişim ve değişimlerini tüm özellikleriyle inceleyen bu yayın, İstanbul’la ilgili çok sayıda kitap arasında ayrıcalıklı bir yer tutmaktadır.
Doğan Kuban’ın  İstanbul’a yönelik ikinci önemli yayını, 1998 tarihli “Kent ve Mimarlık Üzerine İstanbul Yazıları”dır.  D.Kuban,  “özellikle 1974’ten sonra değişik yayınlarda, Osmanlı döneminde İstanbul’un kentsel yapısı ve mimarisi üzerindeki yazılarının bir bölümünü bu kitapta bir araya getirdiğini” belirtmektedir. Bu kitap da İstanbul için yayınlanan eserler arasında, içerdiği özel değerlendirmelerle temel bir kaynak niteliğindedir.
2000 yılında yayınlanan “Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu, Kuram ve Uygulama” adlı kitabı ise, adından anlaşıldığı gibi doğrudan doğruya korumayla ilgili bir yayındır. Restorasyon kuramının gelişimi, mimari restorasyonun özellikleri, restorasyon uygulamasının aşamaları, sorunları, kentsel koruma bağlamında restorasyon gibi başlıklarla, 1965’lerden bu yana kırk yılı aşkın bir süredir restorasyon konusunda düşünen, tartışan, uygulama yapan büyük bir birikim sahibinin görüş ve deneyimlerini aktarması açısından, gerek bu konuda çalışan mimarlar, gerekse de özellikle restorasyon eğitimi gören öğrenciler için çok yararlı bilgiler içermektedir.
Koruma kuramı ve daha çok tek yapı koruma üzerinde duran bu kitaptan bir yıl sonra 2001’de Doğan Kuban bu kez, kent koruma deneyimlerini aktardığı “Türkiye’de Kentsel Koruma, Kent Tarihleri ve Koruma Yöntemleri” ni yayınlamıştır.   Bu kitapta, Türkiye’de kent koruma konusunda ilk örnekler olan ve kendisi tarafından hazırlanan 6 çalışma (İstanbul; İzmir; Gaziantep; Safranbolu; Kastamonu; İznik) bir araya getirilmiştir. Adı geçen kentlerin, günümüzde artık tam bir tarihi belge niteliği taşıyan tarihi ve mimari özelliklerinin vurgulanması ve bu özelliklerin korunması konusundaki görüşleri nedeniyle, bu yayının da koruma kaynakları arasında özel bir yeri vardır.
Bu değerli yayınlarına ek olarak Doğan Kuban her hafta  “Cumhuriyet Bilim Teknoloji” ekinin “Kültür” sayfasına makale yazmaktadır ve topluma ve kültüre karşı sorumluluk duygusuyla yaşayan ve düşünen, tartışan bir aydın olarak, Kuban’ın bu yazıları, ele aldığı konular açısından  büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Örneğin İstanbul’un UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki yerinin tartışıldığı günlerde yazdığı 23 Temmuz 2010 tarihli  “Türk Toplumu Tarihi Çevreyi Neden Koruyamaz?” başlıklı yazısında Doğan Kuban, “tarihi çevre korumanın uygar toplumun en üst düzeydeki kültür göstergesi” olduğunu belirtmekte, İstanbul’daki önemli anıtların çevrelerinin bakımsızlığına, Süleymaniye, Boğaziçi gibi İstanbul’un farklı karakterdeki özel bölgelerinin korunmuşluk durumuna değinmekte ve bu konudaki aksaklıkların,  Türkiye’deki politik bilinç ve aydın eksikliğinden kaynaklandığını vurgulamaktadır.
7. Doğan Kuban İçin Söylenenler ve Kendi Gözüyle Doğan Kuban
Doğan Kuban’ın emekli olmasıyla birlikte gerek İstanbul Teknik Üniversitesi, gerek Mimarlık Fakültesi, yani Taşkışla, gerekse de kırk yıldan fazla emek verdiği son adıyla Restorasyon Anabilim Dalı mekanları, bilimsel ağırlığının yanında -insan olarak da- onun büyük eksikliğini hissetti ve aradan geçen onaltı yıla rağmen hala da hissediyor. Doğan Bey’le bir araya gelişler, özellikle anabilim dalının girişindeki orta mekanda, her kapı açılışında yeni bir kişinin eklenmesiyle oluşan Doğan Bey’in çevresindeki sohbet grupları ve günlük olayların değerlendirilmesinden başlayarak çeşitlenen ve derinleşen unutulmaz tartışmalar artık yapılmaz oldu… Yapılamaz da. Çünkü o ortam Doğan Bey’le vardı. Doğan Bey, anabilim dalındaki herkes için bir odak noktasıydı. Bizden önceki ve bizim kuşaktan çoğu kişi, onunla çalışmak, onun bilgi birikiminden yararlanmak, onunla doktora yapabilmek için oradaydı. Özellikle bizden bir önceki kuşak, her zaman- onun yakınındaki öğrenciler için adının Doğan Kuban değil “Doğan Abi” olduğunu belirtirler. Bu da Doğan Bey’in yakın çevresine sevgiyle davranmasının doğal bir sonucudur.Sonuç olarak, kendisinden çok şey öğrendiğimiz ve hala yazıları ve konferansları sayesinde öğrenmeye devam ettiğimiz sevgili hocamıza bundan sonra da sağlıklı, mutlu bir yaşam ve “dünyamızı aydınlatacak” yeni yazılar/ kitaplar dileyerek sözlerimi bitiriyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler