Mısır Halkı 'Demokrasi'de Israrlı mı?
Şunu hiç “göz ardı” etmemek gerekir: Batı denilen “sistem”, içinde arada birbirine “hırlayan” öğeler de olsa, topluca bir çıkar ortaklığına dayanır. Bunun adı “emperyalizm”dir.
1. Mısır halkının böyle bir derdi olduğu kanısında değilim. Yeniden Tahrir Meydanı’na Çıkış nedeni, ABD’nin “kışkırttığı” ilk çıkıştan sonra ortaya çıkan fotoğrafın ABD’nin amacına uygun olmayışıdır. Gayet ustalıkla dünyaya yaydıkları haber resimlerinde de anlaşılacağı gibi onların derdi, emellerine uygun olarak Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi projesine aykırı yapıların imha edilmesidir. Anlaşıldığına göre ABD yönetimi, Mısır’da ayaklanma sonunda oluşan ‘Askeri yönetim’den memnun değildir. Onun için “demokrasi” adına yeniden kışkırttıkları halkı, ulusalcı yanıyla, emperyalistlerin emirlerini dinlememesi olasılığı olan askeri iktidar odağını yıkmaya yönlendiriyorlar.
Bunun için de halkı kışkırtıp ülkenin Osmanlı’dan ayrılıp devlet olduğu zamandan beri hiç “yaşamadığı” (Batı’nın siyaset bilimcilerine göre ithalatı ve ihracı da mümkün olmayan) ‘Demokrasi’ rüyasının tuzağına düşürüyorlar.
2. Bu oyun Libya’da kolayca tuttu ve uygulandı. Kaddafi denilen diktatör, diktanın korunması ve devamı için ciddi bir polis ve ordu gücüne sahip olmak gerektiğini bile anlamayan, bilmeyen şov meraklısı bir budala olduğu için bir “fiske” ile yok oldu gitti. Bu arada, anlı şanlı Batı basını ve AB, “Komşuda pişer bize de düşer” diyerek olayları maç seyreder gibi izledi. Hiçbirinin aklına NATO’nun Sovyetler’e karşı kurulmuş bir örgüt olduğu da gelmedi; bir tek bir başbakan bunu sorgulayacak oldu (kimdir bu bilin bakalım!), onu da “Sen sus, büyüklerin işine karışma, haddini bil” deyip susturdular; hatta, uçağını, gemisini bile kullanmayı başardılar.
3. Demokrasi hayranı Batı, TV’de bol bol izlettikleri Libya’daki “çapulcu alayı” görünümündeki eli silahlı mücahitlerin(!) demokrasi adına, onbinlerce mermiyi havaya sıkarak kullandıkları, her biri binlerce dolar eden silahları nereden tedarik ettiklerini, değil sormak, merak bile etmedi. İlk aşamada mücahit(!) takımının lojistik ihtiyacı binek arabaları ile gerçekleşirken Kaddafi’nin taraftarlarının direnişi biraz artınca, önce (yine kimin tarafından tedarik edildiği belli olmayan) mücahitlerin kullandıkları topları da olan “zırhlı arabalar” peyda oldu.
Ardından da NATO uçaklarının destek atışları! NATO’nun “demokrasi adına yaptığı” bu bombalamaların (ki Libya halkını kurtarmak için yapılıyordu) kaç Libyalıyı ‘demokrasiye’ kavuşmadan, cennete yolcu ettiği bile açıklanmadı.
4. Şimdi sıra geldi, Ortadoğu’ya yeni ve “elverişli” bir şekil verme planında yer alan Suriye’ye. Yöntem aynı: Kendilerinin parmağı bile yaralanmadan, halkı (uzun süreden beri toplanan istihbari bilgilere göre) ikiye ayırmak; sonra birbiriyle vuruşturup “demokrasi” namı altında kendilerine itirazsız hizmet verecek siyasal yapıyı oluşturmak. Anlaşıldığına göre bu iş için planladıkları iç güçler çarpışması yetersiz kaldığı için bir “taşeron”a ihtiyaç var. En yakın aday olarak da Türkiye’yi gözlerine kestirmişler. Yani bizi, Suriye’deki güçlü ordu kesimi ile (Suriye’ye demokrasi götürmek bizim de işimizmiş gibi) “kapıştırmak”! Bizim yönetimdeki zevat bir yandan bu tertibe destek verir gibi, “cart-curt” edip kılıç şaklatırken öte yandan, böyle bir “macera”ya karşı çıkacak güçleri hesaba katıp bir türlü “bismillah” diyemiyor. “Hadi yahu, başlayın” diyen medyadaki ve siyaset tarlasındaki, sonuçta neler olacağını anlama yetisi olmayan destekçi “andavallı” takımı ise bu konudaki ısrarlarını sürdürerek bu yıkıntının ardından “sıranın kime gelmiş olacağını” bile kestiremiyor.
5. Şunu hiç “göz ardı” etmemek gerekir: Batı denilen “sistem”, içinde arada birbirine “hırlayan” öğeler de olsa, topluca bir çıkar ortaklığına dayanır. Bunun adı “emperyalizm”dir. 1970’te Londra’da dolaşırken ünlü Earl’s Court semtinde bir beyaz duvar üzerine kocaman harflerle yazılmış bir yazı gördüm: “Öldür Arap’ı, al petrolü.” Anlaşılan şimdi petrolü ele geçirmek için Arap’ı kendileri yerine, ahalinin içine “fit sokup” birbirlerine öldürtüyorlar. Bu örneğe göre, öve öve bitirmedikleri bizim yönetici takımına niçin bu kadar yakınlık gösterdiklerini iyi tahlil etmemiz ve ihtiyatlı olmamız gerekir. Bu ölçüde takdir görmek ve “muhabbet” pek hayra alamet değildir.
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı