Mustafa Kemal'den 'Mustafa'ya (!)…
Başka bir Türkiye’yi çağrıştıyor “Mustafa”!.. Elimizden kayıp gidenleri çağrıştırıyor. Başkalaşmamızın hangi aşamaya geldiğini çağrıştırıyor. Tutmaya çağırıyorum herkesi. Kim neresinden tutarsa tutsun, ılımlılaşma zamanı değil, yumuşama zamanı değil, laik değerlere ve bu değerleri var edenlere sıkıca sarılma zamanı.
Ilımlı İslamı İslamın ılımlılaşması olarak okuyanlar ne kadar yanıldılar. İslamın ya da ona tutunmuş olan İslamcıların ılımlılaştığı yok. Ilımlılaşan laiklikten yana olduğunu söyleyenler. İslam ılımlılaşmıyor, laik kesimi ılımlılaştırıyor. Liberal söylemler demokrasiyi yükseltmiyor, liberalizm ilerledikçe demokrasi geriletiliyor.
Birileri fena halde ilerliyor. Laik kesimin kendisini ifade araçlarını elinden alıp kuşanarak, sahiplenerek yok etmeyi seçmiş birileri değişmiyorlar, hiç değişmiyorlar.. ılımlılaşan laik kesim sayesinde gelişiyorlar. Karşı bildiklerimiz, artık Cumhuriyeti coşku ile kutluyorlar(!). Havai fişek gösterileri sarıyor gökyüzünü. Gazetelerin birinci sayfalarına önde cami, arkada havai fişeklerle yansıyor Cumhuriyet kutlamaları (!)…
Benim çocukluğumda ve gençliğimde O’nun adı Mustafa Kemal idi. Adının sonuna eklenen Atatürk ile daha bir yücelmişti. Ulus O’nu bağrına böyle basmıştı. Şimdi çocuk ve genç olanlar O’nu “Mustafa” olarak tanıyacaklar. Sonra birileri gelip “Mustafa”yı da silinceye kadar…
“Mustafa” insan olarak zaafları ile öne çekilip, hataları da gösterilen birisi olarak görselleştirilirken, O’nun yarattığı dev eser arka planda kalıyor. Duygusallık ve kişisellik öne çıkarılınca, akıl ve aklın ürünü olan yapıtları ve toplumsallık geride kalıyor.
Ben ve benim neslim O’nu insan olarak zaafları ile değil, bugün ulusu var eden, bir kadın olarak toplumda akıl ve bilgi sayesinde yer edinmemi sağlayan bir önder olarak tanır ve tanıtırken, O’nun aydın kişiliği ile ilgiliydik. Özeli O’na aitti. Hepimiz için olması gerektiği gibi!..
Binlerce Mustafa’dan farkını görmezlikten gelip, kimse bana annesi öyle çağırıyordu diye, Mustafa Kemal’e “Mustafa” dedirtemez. Ulusların tarih bilinci yalnız tarihsel olaylarla değil, bu tarihin yazılmasında etkisi olmuş, ulusun güçlenmesinde öncülük etmiş liderlere sahip çıkarak bilenir. Kaldı ki, söz konusu edilen, bir ulusu uyandıran, ulus devleti kuran, her ulusa nasip olmayacak özelliklere sahip olan yirminci yüzyıla damgasını vurmuş, Batı toplumlarının hayranlık ve kıskançlık duyduğu bir devlet adamıdır.
Toplumu ılımlılaştırma projesini yalnızca yükseltilmeye çalışılan İslama bakarak değil, laik kesimin bu süreçteki tepkilerine ve sorgulama zeminini gereksiz yere genişleterek kendisini güçlendiren kurum ve kişileri tartışma zeminine taşıyışı ile de okumak gerekiyor. Radikal İslamın kendisini ilerleteceği güçlü bir temel yok Türkiye’de. Asıl laikliği savunan, ya da savunuyor görünenlerin kafa karışıklığının sorgulanması gerekiyor.
Yeni bir şey yapmak, önceki söylemlere farklılık getirmek, daha önce söylenmemişleri söylemek gibi kulağa hoş gelen açılımlarla demokrasiye doğru değil, demokrasiyi var eden temel değer olan laikliğin içini boşaltışa doğru evrilişimizin, bizleri bir süre sonra “Mustafa” sözcüğünü bile kaldıracak devrilişe doğru sürüklediğini göremiyor olanlara göstermektir aydın olana düşen görev. Elimize bayrak alıp, aydınlığımızı coşkulu marşlarla tutamayacağımızı biri çıkıp yüksek sesle söylemeli artık.
Ben “Mustafa” deyişe başka türlü bakıyorum. Mustafa’yı demokrasimize katkı olarak armağan edenler benim bu görüşüme demokrasi gereği(!) olarak saygı gösterecekler mi bilemem. “Mustafa”, Ilımlı İslam sürecinin yetişmesi istenen aydınlarının (!) O’nu sıradanlaştırarak anlatacakları nice açılımların bir ilk adımı olmaktan öteye götüremez toplumu. Mustafa Kemal’in aydınlığının peşinden gitmediğimizi, sürüklendiğimizi, rejimin başkalaştırılmasının direnmesi gereken bizlerin, bu sıcak ve duygusal ve de insani gibi görünen açılıma karşı sıcak durmak yerine, Mustafa Kemal ve O’na çok yakışan ve yalnızca O’na ait olan, Atatürk söylemine dört elle sarılmamız gerekiyor.
Tüm bunlar tutuculukla suçlayacaksa beni; tutmak gerekiyor elimizden kayıp giden değerlerimizi. Sıkı sıkı tutmak ve daha fazla başkalaştırılmasına seyirci olmamak gerekiyor.
Başka bir Türkiye’yi çağrıştıyor “Mustafa”!.. Elimizden kayıp gidenleri çağrıştırıyor. Başkalaşmamızın hangi aşamaya geldiğini çağrıştırıyor. Tutmaya çağırıyorum herkesi. Kim neresinden tutarsa tutsun, ılımlılaşma zamanı değil, yumuşama zamanı değil, laik değerlere ve bu değerleri var edenlere sıkıca sarılma zamanı.
Türkiye her geçen gün normalini kaybediyor. Hukukun üstünlüğünü savunanlar, hukuksuzluğun üstünlüğünün üzerini farkında olmadan örtüyorlar. Savunma, evet.. ama savunurken savrulmamak da gerekiyor. Hukuksuzluğun alanının alabildiğine genişletildiğinin örnekleri gün geçtikçe çoğalıyor. 14 yaşındaki bir genç kızın yaşamını altüst edecek bir olayın faili elini kolunu sallayarak, zafer kazanmış eda ile yargıdan sıyrılıp çıkabiliyorsa gözümüzün önünde, o genç kızın vebaline hepimiz ortak edilmiş olmuyor muyuz?
Vatan, namus, şeref diyenler, bir genç kızın şerefi ve namusunu hiçe saymakla diğer genç kızlara birilerinin aynı şekilde musallat olmasının yolunu açmış olmuyorlar mı?
Bu satırları yazıyorsam ve 14 yaşında bir kıza sahip çıkarak kadına haksızlığa karşı çıkabiliyorsam, Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir. Bir gün bu savunmayı yapamaz hale geldiğimde ya da demokrasi adına verdiğim haklı mücadelede hesap sormak yerine, hesap verme durumuna düşürüldüğümde, “Mustafa” diyenler iyi niyetlerini sorgulasalar da çok geç kalmış olacaklar.
Prof. Dr. Tülay Özüerman CHP PM Üyesi
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı