Ne Umduk, Ne Bulduk!..

Ne Umduk, Ne Bulduk!..
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.07.2012 - 06:18

Ağır ceza mahkemeleri düzeyinde kurulan 3’lü sistem hem hukuka aykırıdır hem de anayasaya. Yapılacak şey çok basittir aslında. Bu ülkede yalnızca, isimleri ağır ceza mahkemesi olan mahkemeler tek türde mahkemeler olmalıdır.

TBMM bu hafta yine saate karşı yarıştı, kamuoyunda 3. Yargı Paketi adı verilen, içinde çok sayıda yasada değişiklik öngörülen tasarıyı görüştü, kabul etti. Yasa; Çankaya’ya çıktı, Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve yürürlüğe girdi.

Söze nasıl başlamalı? AB’ye giriş sürecinde başlayan temel yasaları yeniden yapma çabası, ülkenin hukukuna kazandırdıklarından çok, sorun yaratma kaynağı oldu, olmayı da sürdürüyor. Öyle olmasa, bu denli yasa değişikliğine gerek duyulur mu? Yasalar paketler halinde ele alınıp TBMM’nin önüne getirilir mi?

Bu yaşananlar resmin bir yönü. Öteki yönü de şudur. TBMM İçtüzüğü’ne konulan ve amacı belli olan, temel yasaları “özel” görüşme ve inceleme yolu, son dönemde adeta olağan yöntem haline getirildi. O kadar ki “paket” olarak isimlendirilen ve çok sayıda yasayı bir anda yasalaştırma girişiminde de bu yol uygulanıyor. Bu tavrın doğurduğu sonuç şudur: Tasarılar ve teklifler yeterince görüşülmeden ve tartışılmadan Resmi Gazete’deki yerini alıyor. Unutulan gerçek şudur: İyi yasa yapmak zordur. Bunun için iyi bir ön çalışma gerekir. Aksi halde ülkemizde yaşananlar tekrarlanır. Eskiden ne derlerdi, yap-boz tahtası. Hukuk, adalet sistemi, özgürlükler yap-boz’a uygun değildir. Bu konuda olması gereken, yap-bozma olmak gerekir. Ama ne gezer.

3. Yargı paketinin içini açarsak, neler görürüz; kısaca bakalım.

Başköşede gündemden hiç düşmeyen ağır ceza mahkemeleri. Ne mutlu bize ki, bu mahkemeler artık üç tür oldu. Bunlara isim koymak da gerekli. Birincisi, sessiz sedası görevlerini yapan genel ağır ceza mahkemeleri. İkinciler, yerleşik yanlış isimleriyle, özel yetkili mahkemeler (doğrusu: Özel görevli ağır ceza mahkemeleri- ÖAC). Bu mahkemelerin toplumda yarattığı fırtınalar, hukuka aykırı ve tutuklama olmaktan çıkmış tutuklamalar, kilitlenen davalar, adalet sisteminin kanayan yaraları oldular. Yola çıkarken çizilen resim neydi? Bu mahkemeleri kaldırmak. Ama gelinen nokta nedir; bu mahkemeler varlıklarını sürdürüyorlar. Nasıl mı? Baktıkları davalar kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, mahkemeler ve yargıçlar görevlerinin başında. Kaba bir tahminle, bu süre yaklaşık on yıl.

Ceza adalet sisteminin “yenidoğan”ı terörle mücadele mahkemeleridir (TMM). Bunlar da ağır ceza mahkemesinin bir türü. Bunlar terör suçlarına bakacaklar; ayrıca ÖAC’lerin görevi içinde yer alan, yeni işlenecek olan suçlara bakacak. Tablo bu.

Can alıcı soru şudur: TMM’ler kuruldu, ÖAC’ler görevi sürdürüyor. Bu çift başlılık nasıl açıklanabilir? Elbette açıklanamaz. ÖAC’lerin gördükleri görevden şikâyetler olduğuna göre, bu mahkemelerin kaldırılması gerekmez miydi? Tabii ki gerekirdi. Bu mahkemeler uygun değildir mantığını benimsemek, sonra bunların ellerindeki davaları görmelerine olanak tanımak, kanımca hiçbir biçimde açıklanamaz.

Gelelim TMM’lere. Bu mahkemelerde görevlendirilecek olan yeni yargıç ve savcılarla yeni bir uygulama başlayacaktır. Onların elindeki hukuk araçları da eskiye oranla çok farklı değil. Yeni düzenleme savunma açısından birkaç iyileştirme var, avukatları cezalandırıp duruşma dışına itmenin kaldırılması gibi. Söz gelmişken, bir konuya da kısaca değineyim. Önceden de şimdi de bir madde var yasada. Terör suçları için, ÖAC’nin görevli oldukları suçlar için soruşturmayı “bizzat” bu mahkemeler nezdinde görevlendirilen savcılar yapmakla yükümlüdürler. Yasada böyle yazıyor.

Oysa bu konuda kolluk; olayın başaktörlerinden. Bu sonuç kabul edilemez. Unutmamak gerekir ki, devlet yasalarla norm (kural) koyduğu zaman, o kuralın uygulanmasını da sağlamak zorundadır. Devlet bu erke sahiptir. Ama norm konulur, fakat uygulanmazsa, o zaman devlet bu konuda, en hafif deyiş ile eleştiri alır. Bu eleştiri de haklı olur.

Sözü fazla uzatmadan ve karıştırmadan söylemek gerekir ki ağır ceza mahkemeleri düzeyinde kurulan 3’lü sistem hem hukuka aykırıdır hem de anayasaya. Yapılacak şey çok basittir aslında. Bu ülkede yalnızca, isimleri ağır ceza mahkemesi olan mahkemeler tek türde mahkemeler olmalıdır. Bu mahkemeler içinde, işbölümü ayırımı olarak, terör suçlarına bakacak, teknik ceza yargılaması terimi ile “daireler” kurulabilir. Bunun dışında ÖAC, TMM gibi özel kurallara göre kurulan ve çalışan mahkemeler olamaz. Bu yaklaşım sistemi zedeler. Bu ülke yakın geçmişte yaşanan bankacılık krizi nedeniyle yukarıda sözünü ettiğim görevlendirmeleri yaptı. Bunlara hiçbir itiraz gelmedi, çünkü bu mahkemeler de genel çatının altındaydı ve en önemlisi, öteki mahkemelerle aynı normları uyguladılar.

Son söz: Başlıkta.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon