"Önerge, kurumlardan kaçırıldı"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın çağrısı üzerine bugün olağanüstü toplanan CHP grubu, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye oy birliğiyle karar verdi. Konuyla ilgili olarak açıklama yapan Deniz Baykal, "Önerge, kurumlardan kaçırıldı" dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.07.2009 - 08:10

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın çağrısı üzerine bugün olağanüstü toplanan CHP grubu, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye oy birliğiyle karar verdi.

Baykal, toplantının başlangıcında yaptığı konuşmada, yargıda var olan iş bölümünü yeniden düzenlemeye yönelik bir girişim yapıldığını, bu yasanın Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanarak, yürürlüğe girdiğini anımsattı.

''Kamuoyunda 'gece yarısı baskın yasası' olarak nitelendirilen bu yasanın çok kapsamlı, önemli temel siyasi tartışmaları gündeme getirdiğini'' anlatan Baykal, ''yasanın bir maddesinin büyük ilgi, heyecan, tartışma yarattığını'' söyledi. Baykal, yasanın diğer maddelerinin, mutabakatla, işbirliğiyle, ilgili kurumların desteğiyle yasalaştığına işaret ederek, ''Ama büyük dönüşümü gerçekleştirdiği iddia edilen o madde gece yarısı, aniden bir önerge üzerinden, genel kurulda müzakere edilmeden yasaya yerleştirildi. Birden bire sabahleyin herkes, neyin yapıldığını, yeniden keşfetmek durumunda kaldı'' diye konuştu.

Baykal, ''tarihi'' denilen düzenlemenin, TBMM Anayasa, Adalet, AB Uyum komisyonlarında, Genel Kurul'da müzakere edilmesi gereken, bu komisyonların, genel kurulun, bilgisinden, dikkatinden, irdelemesinden ''bilinçli şekilde kaçırıldığını'' belirtti.

 

''Muhalefet partilerinden kaçırılmıştır"

''Baksaydınız, inceleseydiniz'' eleştirilerinin tartışılabileceğini ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Önergenin anlamı, TBMM'den, komisyonlardan, muhalefet partilerinden, kamuoyundan, ilgili kurumlardan kaçırılmıştır. Böylesine önemli bir düzenleme, yeni bir sivilleşme dönemi açacaksa, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü açısından çok önemli bir atılımı gerçekleştirecekse, tam bir güven içinde, bugüne kadar diğer düzenlemelerde olduğu gibi, komisyonlarda, Genel Kurulda müzakere edilerek, kamuoyunu bilgilendirerek; ilgili kurumların resmi görüşünü alıp, gerekiyorsa bir kenara bırakarak, demokratik bir yasama süreci içinde bunun gerçekleştirilmesi gerekmiyor muydu? Bu kadar önemli bir düzenlemenin, bir rastlantı sonucu gece yarısı olup bittisiyle yasalaştırılmış olduğunu düşünmemizi, kimse bizden beklemesin. Burada bir iyiniyet eksikliği, açık bir gizleme gayreti, kamuoyundan kaçırılmak kararlılığı ve tertibi, net bir şekilde görülmektedir. Bilinçli olarak kaçırılmıştır. TBMM Başkanı, 'benim haberim yok' diyor. Bu kadar önemli bir yasayı TBMM gerçekleştiriyor ama bundan Meclis Başkanı'nın, komisyonların, muhalefet partilerinin haberi yok.''
 

''Usul değil, esas yanlıştır"

CHP Genel Başkanı Baykal, bu yasama sürecinin, bu biçimde götürülmesinin, ''temel zafiyet'' olduğunu öne sürdü.

Yasaya ilişkin ''usul bakımından yanlış oldu'' değerlendirmelerine dikkati çeken Baykal, ''kimsenin, usul hatasını, rastlantısal hata, dikkatsizlik, özensizlik, aceleye getirmeden kaynaklandığını düşünmelerini kendilerinden beklememesi gerektiğini'' kaydetti. Baykal, ''Bu usul yanlışı değil, esas yanlışıdır'' dedi.

''Yasanın, bilgi kirliliği içinde tartışıldığını, tartışmanın, aydınlatmaya değil, karartmaya yönelik olduğunu'' savunan Baykal, bilgi kirliliğinin, bilinçli olarak harekete geçirildiğini, olayın gizlenmeye çalışıldığını kaydetti. Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

''Bilgi kirliliğinin kendisini gösterdiği temel alanlar şunlar: 'Bu yasa, darbe girişimlerini önlemek için getirilmiş bir düzenlemedir' iddiası. Bu doğru değil. TCK'da, darbe yapanların, sivil mahkemelerde yargılanmasına yönelik düzenlemeler vardır. Darbe girişimlerinin, normal mahkemelerde yargılanması önünde bir engel yoktur, darbe bir suçtur, askeri bir suç değildir. Genel ceza kanunu kapsamı içinde suçtur. Darbeyi, sivil mahkemeler önlüyor.

İkinci aldatmaca; bu kanun anayasaya aykırı değildir. Bu kanuna çok önem verdiğinizi biliyorum. Bu anlayışınızın, gerçekleri görmekten sizi alıkoyacak kadar sizi şaşırtmış olması, gerçeklere bu kadar ters düşme yeteneğinizin, bu kadar yüksek düzeye çıkmasına şaşırmamak mümkün değil. Akıl, izan, mantık var. Aklı, fikri olan anayasayı eline alır, 145. maddeyi okur. Kapsamlı, ayrıntılı düzenleme... Aklı başında bütün anayasacılar, bu anayasayı değiştirmek isteyenler dahil, iktidarın bu projelerine destek vermek niyetinde olanlar dahil, içlerinde bir miktar hukukçuluk kalmışsa, bu konuda ya susuyorlar veya açıkça, dolaylı itiraflarda bulunuyorlar. Cumhurbaşkanı'nın onaylarken, anayasaya aykırılık konusunda hiçbir şey söylememesi, manidardır. Cumhurbaşkanı'nın, bu kadar anayasaya aykırılık tartışması yapılan bir yasayla ilgili imza atarken, anayasaya aykırılık konusunda bir söz söylemeye yönelmemesi, hiçbir değerlendirme yapmaması, herhalde anayasaya aykırı olmadığı konusunda söyleyecek bir söz bulamamış olmasındandır. Bu anayasaya uygun olduğunu savunacak söz bulamaması, anayasaya aykırılık konusunda, anayasamızın cumhurbaşkanına emanet ettiği büyük görevi yerine getirmediği gerçeğini bizim görmemize de engel değildir.''
 

''Külliyen yalan"

Baykal, TBMM Genel Kurulu'nda yasaya yönelik verilen iki önergeyi, ''iki vuruş, iki darbe'' diye nitelendirerek, tartışılan bu önergenin yanı sıra düzenlemenin görülmekte olan davaları da kapsamına da alacağına yönelik ikinci bir önerge verildiğini belirtti. Baykal, iki önergenin de anayasaya aykırı olduğunu, ikinci önergenin anayasanın ''tabii hakim'' ilkesine aykırılık taşıdığını ifade etti.

Düzenlemenin, 'AB'nin talebi doğrultusunda yapıldığı' söylemeni, ''üçüncü karartma'' şeklinde değerlendiren Baykal, bunun ''külliyen yalan olduğunu'' kaydetti.

AB'nin, askerlerin askeri mahkemede yargılanmaması yönünde hiçbir talebi olmadığını belirten Baykal, bu konuyla ilgili Katılım Ortaklığı Belgesi, AB İlerleme Raporlarındaki ifadeleri aktardı.
Deniz Baykal, ''darbeyi önleme yasası'' sözünün, ''boş bir safsatadan ibaret'' olduğunu öne sürerek, ''Bu girişim ne anlama geliyor, arkasında ne var? Anayasaya aykırı... AB'nin talebi değil. Ama olağanüstü heyecanla, olağanüstü tertipler gerçekleştirerek, bu konuda bir gayret sergileniyor. Bunun anlamı nedir?'' diye sordu.

Baykal, iktidarın, askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemeye, hukukun üstünlüğünü, demokratikleşmeyi, sivil rejimi kökleştirmeyi gerekçe olarak gösterdiğini ifade ederek, bunun gerçeği yansıtmadığını savundu.

Bu iddiada olan hükümetin uygulamalarına bakıldığında gerçeğin kolayca görülebileceğini, samimiyetsizliğinin anlaşılacağını ileri süren Baykal, iktidarın, medyayı ve sivil toplum örgütlerini baskı altına aldığını, yargı bağımsızlığını engellediğini öne sürdü.
''Yargı son dönemde en büyük tahribata uğramıştır'' diyen Baykal, bir hakimin ''üzerimde kurumsal baskı var'' gerekçesiyle davadan çekilmek istediğini anımsattı. Baykal, ''Hangi kurum bu baskıyı yapıyor? Kanarya Sevenler mi bu baskıyı yapıyor? Nereden geliyor bu baskı, kurumsal baskı...? O 'kurumsal' yerine, benim teklifim, resmi kelimesini koyup öyle okumaktır'' diye konuştu. Baykal, buna sessiz kalınmasının, demokrasi duyarlılığıyla bağdaşmayacağını söyledi.
 

''Yargıyı vesayet altına alma anlayışı"

Baykal, şöyle konuştu:

''Tıpkı medyada olduğu gibi, yargıda da bir vesayet anlayışı, yargıyı vesayet altına alma anlayışı, açık bir siyasi gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu son yasa, iktidarın, vesayet altına almayı başaramadığı bir alanda vesayet arayışının bir ifadesidir. Yoksa, bağımsız yargı, asker ya da sivil, doğru işlesin, bu konuda engeller kaldırılsın, buna katkı yapalım anlayışıyla ilgili olduğunu düşünmek mümkün değildir. Bu vesayet arayışının, askeri yargıya da sıçratılmak istenmesidir. Sivil yargıda belli bir ölçüde vesayet tesis edilmiştir. Çok açık bir gerçek. Yargı bağımsızlığının bulunmadığı, herkesin ifade ettiği bir gerçektir.''
 

''Anayasa Mahkeme'sine başvurulmaması için ısrarcılık"

Baykal, hükümetin, askere, sivil yargı yolunu açan yasanın AB'nin talebi üzerinde yapıldığını savunduğunu belirterek, ancak AB'nin isteği olmasına karşın, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının değiştirilmesinde, aynı çabanın gösterilmediğini ileri sürdü. Baykal, ''Bu vesayet anlayışı, Türkiye siyasetinin temel sorunu haline gelmiştir. Bu iktidar her geçen gün hukuk engellerine, demokratik engellere, bin bir dereden su getirerek, bazen parlamento çoğunluğunun verdiği olanakla, bazen AB'nin sağladığı imkanlarla aşmaya ve vesayetini pekiştirmeye çalışıyor'' diye konuştu.

Yasanın, Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen bazı çevrelerin, CHP'nin konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaması için ısrarcı olduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu yasa Anayasa'ya aykırı. Ama çok ilgi çekici bir tablo var. Türkiye'de Başbakan dahil, pek çok yazar, düşünür, demokrat, aydın, 'aman Anayasa Mahkemesine gitmeyin' diyor. Anayasa Mahkemesi'ne gitmememiz gerektiği konusunda pek çok çevre olağanüstü yüksek gayret sarf ediyor. Bunun altında ne yatıyor? Bunun, Anayasa'ya aykırı olduğu gerçeği var. Onlar da biliyorlar ki Anayasa'ya aykırılığı ortaya çıkacak. Bir demokrat, hukuk devletine saygısı olan bir insan, yüzü kızarmadan, Anayasa'ya, aykırı olduğu iddia edilen bir kanunla ilgili olarak 'aman Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyin' diyen bir anlayışın, hukukla, demokrasiyle ilişkisi nedir?''
 

''Darbe, mutka gece yarısı gelir diye bir şey yok"

CHP Genel Başkanı Baykal, darbe girişiminin suç olduğunu vurgulayarak, kimsenin, darbe yapmanın serbest bırakılmasından yana olmadığını belirtti.

Türkiye'de sivil ve askeri yargının, darbeyle savaşmak için donanımlı olduğunu dile getiren Baykal, ''Eksik varsa, daha da destekleyelim. Ama olay, o değil. Darbe, mutlaka bir gece yarısı, sabaha karşı gelir diye bir şey yok. Darbe bir süreç. Darbeyi sadece askerler yapar diye de bir şey yok. Darbeyi siviller de yapar. Faşizm, askeri kurumların, sivil kurumlar üzerinde tahakküm ve vesayet kurduğu bir rejim olmak zorunda değildir. Darbeler bir süreçtir, o süreç başlar, bir süre sonra siz kendinizi bir bakarsınız, darbenin kurbanı olarak buluverirsiniz. Bu bir süreçtir, o süreç şekillenirken farkına varmazsınız, hatta destek olursunuz'' diye konuştu.
 

"Cumhurbaşkanı da görüyor"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de askere sivil yargı yolunu açan yasanın yanlışlarını gördüğünü ileri sürerek, ''Ama gördüğü halde o yanlışları ifade edebilecek tarafsızlığı ne yazık ki sergileyememiştir'' dedi.

Gül'ün, yasayı onaylarken bazı mütalaalar ifade etmekten uzak duramadığını ifade eden Baykal, ''Halbuki, doğruca hiçbir şey söylemeden imzayı atabilirdi. Zaten sonuç budur. O ifade edilen, mütalaaların hukuki bir anlamı, değeri yoktur. Cumhurbaşkanı'nın görevi, önüne gelen yasayla ilgili irdeleme yapmak değil, uygun görmüyorsa, bir daha düşünülmesi için iade etmektir. Ya da uygunsa, uygun olduğunu ifade edip, onaylamaktır'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül'ün, yasayı onaylarken bazı konularda düzenleme yapılmasında yarar gördüğünü belirtmesinin ilk kez rastlanan ''tuhaf bir durum'' olduğunu savunan Baykal, ''Bazı sorunlar yaratacaksa, o sorunların çözülmesi için 'bunları da çözün, öyle gönderin' diye, Meclise iade etmesi daha doğru olmaz mıydı?'' diye sordu.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ne yazık ki Anayasamızın öngördüğü Anayasamızın beklediği işlevi yerine getirecek bir cumhurbaşkanlığına olan ihtiyacımız, devam ediyor. Bu ihtiyaç, son seçimde karşılanamamıştır. O seçimde CHP'nin izlediği tutumun önemi, haklılığı öyle zannediyorum ki, bugün o noktada haklılığımızı göremeyen vatandaşlarımız tarafından da teslim edilecektir. Bir siyasi hareketin çekirdeğinden, bir cumhurbaşkanı olursa, o cumhurbaşkanı, o siyasi çekirdeğin uzantısı konumunda kendisini kabul etmekten kurtulamayabiliyor. Onun sonucu olarak da anayasamızın beklediği tarafsız cumhurbaşkanlığı işlevi, Hükümete gerektiği zaman, 'dur yanlış yapıyorsun' diyebilecek bir cumhurbaşkanlığı konusu boşlukta kalıyor. Üstelik öyle anlaşılıyor ki, bu kanunun yanlışlarını Sayın Cumhurbaşkanı da görmektedir. Ama gördüğü halde o yanlışları ifade edebilecek tarafsızlığı ne yazık ki sergileyememiştir.''
 

''Bu sese kulak verin"

Herkesin, yasanın yanlışlığını gördüğünü, buna tepki göstermesi gerektiğini vurgulayan Baykal, bunun görev olduğunu söyledi. CHP'ye oy veren, vermeyen herkesin, uyarılarını, özen, dikkat ve vicdanın sesiyle dinlemesi gerektiğini ifade eden Baykal, ''Benim ve CHP ile ilgili ön yargılarınızı bir kenara bırakıp, lütfen bu sese kulak verin'' dedi.
Türkiye'nin uzun süredir iktidar partisinin düzenlediği bir girişimle askeri vesayeti ve askeri vesayetten kurtulma konusunu tartıştığını ileri süren Baykal, ''Bizim bilmediğimiz bir tehlikeli mi var? Bizden, kamuoyundan gizlenen bir şeyler mi oluyor? Acil bir askeri vesayet tehdidini ve o tehdit doğrultusunda çözüm arar önlemler alınmasını zorunlu kılan bir durum mu var?'' diye sordu. Baykal, şunları kaydetti:

''2002 seçimlerinin AKP kazanmadı mı? Askerler seçim sonucunu mu değiştirdi? Askerlerin bu seçim sonucunda toplumumuzu tedirgin eden demokrasiyi kast eden bir tavrı mı vardı? Sayın Tayyip Erdoğan yasaklandığı için o seçime giremedi. Tek maddelik kişiye özel yasaları biz de destek vererek parlamentodan çıkardık ve milletvekili olarak başbakan olmasının önü açıldı. Bu sürece askerler müdahale mi etti? Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığına karşı mı çıktılar? AKP istediği her yasayı çıkarmadı mı? Askerler hangi yasayı engellediler? 'Askerler şu şu yasayı engellediler vesayeti hissediyoruz parlamento çalışamıyor' demenin imkanı var mı? Başbakan istediğini bakan, istediğini müsteşar, istediğini genel müdür yapmadı mı? Laik demokratik cumhuriyete karşı olduğunu açıkça ilan eden 'Laik Cumhuriyet ömrünü tamamladı' diyerek düşüncelerinin ortaya koymuş ve o düşüncelerin arkasında olduğunu söyleyen insanları bakan yapmadı mı? Müsteşar yapmadı mı? Buna mı askerler müdahale etti? Neye askerler müdahale etti? İkinci seçimi de AKP kazanmadı mı? Ona mı müdahale etti askerler? Tayyip Erdoğan kendi deyimiyle 'Kardeşi Abdullah'ı' cumhurbaşkanı seçtirmedi mi? Buna mı müdahale etti askerler? Askerler neyi önledi, hangi konularda siyasi iktidarı vesayeti altına aldı? Genelkurmay Başkanı ile Dolmabahçe'de baş başa ölümüne kadar saklanacak bir görüşmeyi yapacaksın, sonra el altından 'ülkede askeri vesayet var bundan kurtulalım' kampanyasını sürdüreceksin. Bunu da AB yolunda Türkiye yalanının arkasına saklanarak yapacaksın. Madem AB diyorsun gel Türkiye'yi gerçek Avrupalı yapalım.''
 

''Söz konusu olan askeri vesayet değil"

Baykal, Türkiye'nin gerçek Avrupalı olması yolunda yapılması gerekenler konusunda da önerilerde bulunarak, bu önerileri her zaman dile getirdiklerini, ancak hükümetin gerekli girişimlerde bulunmadığını ileri sürdü.

''iktidarların yargıdan elini tamamen çekmesine ilişkin düzenlemelere destek vermeye hazır olduklarını'' vurgulayan Baykal, sözlerine şöyle devam etti:

''Türkiye'de askeri vesayet olmamalıdır. Altına tümüyle ben de imza atarım. Ama Türkiye'de Tayyip Erdoğan vesayeti de olmamalıdır. Şu anda Türkiye'de söz konusu olan askeri vesayet değil, Tayyip Erdoğan vesayetidir. Sorun budur. Bu vesayetin yeni yeni alanlara taşınması çabasıdır. Şu anda var olan bu vesayet giderek tırmandırılmakta ve toplum kesimleri sindirilmektedir. İş dünyası, basın sindirilmek istenmekte bu da ciddi ölçüde başarılmış durumdadır. Çok değil birkaç sene önce çocuklarını arkadaş bursuyla okutan Tayyip Erdoğan, bugün 5 villayı aynı anda alabilmekte, burslu okuyan çocuk gemi sahibi armatör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu vesayetin sonuçlarına dikkati çekmek istiyorum. Bu uygulamaları yazan, yorumlayan, yayın yapan gazetelere her türlü baskı yapılmakta ve sindirme çabası karalı bir şekilde sürdürülmektedir. Bugün basınımızda yasak haberler kategorisi vardır. Tablo budur, konuşmakta olduğumuz yasayı bu tablo içinde değerlendirmek lazımdır. Türkiye'de bir kişisel hegemonya, kişisel vesayet rejimi kurma çabası en ileri düzeylerde görülmektedir.''

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler