Piyasacı sağlık politikaları sürüyor
694 sayılı KHK ile Kamu Hastane Birlikleri Kurumu ve Halk Sağlığı Kurumu kaldırıldı.
Son çıkarılan 694 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı teşkilat yapılanmasında birtakım değişikliğe gidildi. Bunlardan biri de Kamu Hastaneler Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve bağlı kuruluşların kaldırılması, genel müdürlüklerin getirilmesi, başhekimler ile il sağlık müdürlerinin yetkilerinin eskiden olduğu gibi yeniden artırılması oldu. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile İstanbul Tabip Odası yetkilileri, hükümetin 2011’de hayata geçirdiği bu modelden vazgeçerek yetkiyi yine Bakanlık’ta topladıklarını belirterek “Özerk sağlık işletmesi modelinde yöneticilere paralar saçarak, verimlilik, maliyet, etkinlik, kalite yönetimi gibi neoliberal yaklaşımları benimseyerek oluşturdukları, sağlık alanında ciddi bir tahribata neden olan bir sistemi yürütememişler; özünü, değiştirmeden yetkileri tekrar Bakanlıkta toplamayı seçmişlerdir.
Başarısızlık göstergesi
Gelinen bu nokta Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın başarısızlığının açık bir göstergesidir. Çözüm için atılacak adımlar öncelikle kamu hastanelerinde performans sisteminin ve döner sermaye bütçesi uygulamasının kaldırılmasını içermelidir. Nitelikli, ücretsiz ulaşılabilir sağlık hizmetinin tüm kullanıcılara eşit olarak sunulduğu düzenlemeler yapılmalıdır” dediler. 6 yıl önce çıkarılan bir KHK sonucu “Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapılanması” değiştirilmişti. Söz konusu değişiklik, geçen günlerde, 25 Ağustos’ta çıkarılan yeni bir KHK ile bir kez daha değiştirildi. Çıkarılan KHK Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı “Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü”, Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı da “Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü” oldu.
TTB Konsey Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel: İl sağlık müdürlerine tam yetki
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, “Türkiye Kamu Hastane Kurumu yarı özerk bir kurum gibiydi. Ayrı bütçeleri, ayrı idari yapısı ve altında geniş bir bürokratik yapılanması vardı. İllerde CEO olarak adlandırılan genel sekreterler tarafından yönetilen Kamu Hastane Birlikleri oluşturulmuştu. Birliğe bağlı her bir hastane, hastane yöneticisi tarafından yönetilirken, başhekimler hastane yöneticisine bağlı olarak çalışıyorlardı. Bu kurumun sözleşmeli olarak çalışan 10 binin üzerinde yöneticisi vardı ve döner sermayeden karşılanan yüksek ücretlerle göreve getirilmişlerdi. Böyle bir yapılanmadan yeniden sağlık müdürlüğüne bağlanmaya geçildi. Yani bağlı kuruluş statüsü kaldırılmış oldu” dedi. Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatının il sağlık müdürlüğü çatısı altında toplandığını anımsatan Tükel “Hastaneler yeniden başhekimlerin yönetimine bırakıldı” diye konuştu.
Nereden nereye gelindi?
AKP’nin iktidara geldikten sonra kamu reformu diye adlandırdıkları sağlıkta bir dizi yasa tasarısı içeren paketler hazırladığını anımsatan Tükel, şöyle devam etti: “İlk sağlık işletmesi modeli de bu süreçte meydana geldi. Sağlık sistemi ‘daha çok tetkik iste, daha çok hasta bak’ denilen, hastaların müşteri olarak görüldüğü, hastanelerin ise ticarethane olduğu bir sistem biçimene dönüştürüldü. 25 Ağustos’‘ta çıkarılan KHK ile bu yapıda değişiklik yapıldı. Kamu hastanelerine bağlı tüm yapı bir anda kaldırıldı, tüm sorumluluk il sağlık müdürlüğü ve hastanelerde başhekimlere verildi. Niye işlemedi? Kamu sektöründe esneklilik, verimlilik, maliyet, etkinlik, kârlılık gibi kavramları öne çıkardılar, gelirleri arttırma çabasına girdiler. Ancak 2016 yılında yayımlanan Sayıştay raporunda da belirtildiği gibi birkaç yılın sonunda kamu hastanelerinin döner sermayeleri iflas etme noktasına geldi. Piyasacı sağlık politikalarının geldiği noktaydı bu.
Sistemi yürütemeyince yetkiyi tekrar Bakanlık’ta toplamayı seçtiler. Bu yönüyle bir geri adımdır. Ancak piyasacı, rekabete dayalı sağlık politikalarını sürdüren, Genel Sağlık Sigortası’nı yürürlükte tutan, bir özelleştirme modeli olarak şehir hastanelerini hayata geçiren bir sağlık sisteminde, öze dokunmayan düzenlemelerden olumlu bir etki beklemiyoruz. Performans sisteminin ve döner sermaye bütçesinin kaldırılması ilk adım olabilir. Toplum ve hekimlerin ihtiyacı olan nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin tüm kullanıcılara eşit olarak sunulması, adil, genel bütçeden finanse edilen ve bu nedenle de maliyet olarak ucuz ve kolay yönetilebilen bir sistemin oluşturulmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı.”
TTB: Bu düzenlemeler, piyasacı sağlık politikalarından geri adım olarak değerlendirilemez. Sağlık alanında ciddi bir tahribata neden olan bir sistemin özünü değiştirmeden, yetkileri tekrar Bakanlık’ta toplamaya yöneldiler. Çözüm için atılacak adımlar, kamu hastanelerinde performans sisteminin ve döner sermaye bütçesi uygulamasının kaldırılmasını içermelidir.
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç: Başarısız olacağını
söylemiştik
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç ise özetle şunları söyledi: “Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulamaya geçtiği dönemde biz TTB ve İstanbul Tabip Odası olarak buna karşı çıktık. Çünkü bu projenin daha önce dünyanın birçok ülkesinde denendiğini ve başarısız olduğunu biliyorduk. Bu nedenle sürdürülebilir olmadığını dile getirmiştik. Bunu dile getirirken bu programın Dünya Bankası ve IMF’nin ortaklaşa bir projesi olup 1980’li yıllardan bu yana farklı ülkelerde yaşama geçirmeyi başardıklarını, uygulayan hemen hemen tüm ülkelerin ciddi bir sağlık hizmet eksikliği ve ciddi maddi kayıplar yaşayarak sonuçta bu projeden vazgeçtiklerini de biliyorduk.
‘Evet biz yanlış yaptık’ demenin pratik bir ifadesi
Peki, biz biliyorduk da AKP hükümeti bilmiyor muydu? Şüphesiz en az bizim kadar onlar da biliyordu. AKP iktidarı gibi geçmişte ülke yönetme deneyimi olmayan iktidarlara zaman ve geçici itibar kazandırma açısından önemli bir projeydi. Bu projenin son halkası olan şehir hastaneleri artık sonun başlangıcına gelindiğinin göstergesidir. Süreci değerlendirecek olursak 2011 yılında çıkarılan 663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı teşkilatında değişiklik yapıldığında TTB ve İstanbul Tabip Odası olarak yine karşı çıkarak hatta işyerlerimizde ve alanlarda bunu görünür kılmaya çalıştık. Ancak sonuçta bir meslek örgütünün siyasi bir kararı engelleme şansı ne yazık ki antidemokratik bir ülkede hiç de kolay değildir. Bu projenin son aşaması olan şehir hastanelerinden sonra, AKP sistemin sürdürebilir olmadığını görünce bir nevi kendi içinde bir geriye dönüş yaşamaya başladı. Sağlık Bakanlığı teşkilatında 6 yıl sonunda gidilen değişiklik ‘evet biz yanlış yaptık’ demenin pratik bir ifadesidir.”
Yıllar sürecek büyük tahribat
Dr. Samet Mengüç, “Asker hekimler konusunda aldığımız kararlar yanlıştı deyip yeniden asker hekim yapılanması konusun da arayışlara başlamak ‘evet biz yanlış yaptık’ demenin bir diğer ifadesidir. Ancak bu zorunlu geriye dönüşlerle Sağlıkta Dönüşüm Programı terk edilmiyor, programın ana hedefi olan piyasalaştırılmaya, güvencesiz çalıştırılmaya, ucuz işgücü sağlamaya devam ediliyor. Bu proje belki de yıllarımızı alacak şekilde yarattığı tahribatlarla tarihin raflarına kaldırılma sürecine girmiştir diyebilirim” diye konuştu.
Yazı dizisinin birinci bölümü: Sağlıksız dönüşüm çöküyor
YARIN: Paran kadar sağlık
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!