Ray Celestin'den "New Orleans Cinayetleri"
Ray Celestin "New Orleans Cinayetleri"yle bizi 1900'lerin ilk çeyreğinde dört yanı suç, yasaklar, caz, fırtına ve tabularla çevrili New Orleans'taki bir dizi cinayetle buluşturuyor. Celestin, gerçek bir olaydan esinlenerek oluşturduğu romanında "Baltacı" olarak anılan katile ve dönemin ırkçılık konusuna da odaklanıyor.
Ray Celestin'den "New Orleans Cinayetleri"
'Garezi olan yığınla insan'
Cazda her zaman insanı dinginleştiren ve coşturan bir taraf bulunuyor. Onun çağrıştırdıkları ve hissettirdikleri bir yana, caz deyince akla gelen önemli şehirler var, örneğin New Orleans. Müziğin mabedlerinden biri olan bu kent, yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde bir dizi cinayetle sarsılmıştı. "Baltacı" lakaplı katil, seri cinayetler işlemiş ve altı kişiyi öldürmüştü. Cazın durmaksızın akıp gittiği kentte bir yandan da Baltacı'nın cinayetleri konuşuluyordu.
"EVİNDEN CAZ SESİ GELMEYEN BALTAMI GÖRECEK"
Yıl 1918. New Orleans sokakları ve kulüpleri kendini cazın büyüsüne kaptırmışken elinde baltasıyla bir katil kentte hem korku yaratır hem de merak uyandırır. 1918-1919 arası altı kişi aynı şekilde öldürülür.
Ray Celestin bizi New Orleans sokaklarına götürüp Baltacı'nın peşine takarken dönemin ruhuyla beraber kulağımıza melodiler de çalınıyor. New Orleans Cinayetleri, Baltacı'nın izini süren dedektif Micheal, eski polis Luca D'Andrea, sekreter Ida ve sokak müzisyenleriyle ilginç bir kovalamacaya kapı aralıyor.
Celestin'in anlattığı New Orleans, hemen her dönemde batıl inançlarıyla öne çıkan bir şehir. Baltacı'nın Sicilyalı bir aileyi hunharca öldürmesinin ardından kentte "bir iblisin saldırısı" gibilerinden laflar dolanmaya başlıyor. Şehrin bir başka özelliği ise kapalı yapılardan oluşması ve cinayetlerin bile birbirini tanıyan kişilerce işlenmesi: "Kurban kimlerdense onu, ancak kendi çevresinden biri öldürmüştür" algısı hâkim. Buna karşılık zenciler zan altında çünkü pek çok belanın onların başının altından çıktığı düşünülüyor. Celestin'in kitap boyunca yaptığı "Zenci" vurgusu önemli. Dönemin ruhunu yansıtmaya özen gösteren yazar, beri taraftan satır aralarında ırkçılığa karşı tavır koyan dokunuşlarda bulunmaktan geri durmuyor.
"Evinden caz sesi gelmeyen baltamı görecek" notunu bırakan katil ve onun peşine düşen dedektif Micheal'la beraber mafya tarafından katili bulmakla görevlendirilen eski polis yeni mahkûm Luca, New Orleans'ta yeni bir zamanın başladığının göstergesi. Olay yerlerinde bulunan tarot kartları, duvarlara yazılmış yazılar ve hiç görgü tanığı olmaması ise işi zorlaştırıyor. Kasırgaların ve sellerin vurduğu New Orleans belaya alışkın, Baltacı da böyle bir yıkım olarak algılanıyor insanlar tarafından.
Micheal bu işi çözemediği takdirde tek atımlık kurşununu harcayacağını biliyor. Micheal yüzünden hapis yatan Luca ise eski muhbir dostlarını arayıp Baltacı'nın kim olduğunu bulmaya uğraşıyor. Fakat sokaklarda tam bir omerta hali söz konusu.
"New Orleans"ta garezi olan yığınla insan yaşadığı" düşünülürse Baltacı hakkında bir ipucuna erişmenin güçlüğü de anlaşılabilir. Micheal da Luca da bunun farkında: Süprüntülerle ve iğrenç kokularla dolu New Orleans'ta iz sürmek hayli zor.
"DOĞAÜSTÜ BİR ADALET ARAYIŞI MI?"
Celestin, gizemli katil aranırken başkahramanların; Micheal ve Luca'nın hayatlarını didikliyor. Her ikisinin de sıkınktıları var. Mesela adı "zenci sever"e çıkan Micheal'ın işi sallantıda ve özel yaşamı çalkantılı. Luca ise mimlenmiş eski bir polis ve mafya yararına çalıştığı için hüküm giymiş biri. Celestin sadece ikisiyle yetinmiyor, yan karakterlerin hayatlarına da değiyor. Bu arada Baltacı, kafa karıştıran yorumlar, kimi ifadeler ve ipucu denilebilecek verilerle aranıyor. New Orleans'ın mafya ve daha önce bahsi geçen tanıdıkların birbirini öldürme geleneğinin kafaları turşu ettiği de açık. Böyle bir durumda yapılabilecek en iyi yorum, katilin "ya delinin teki ya girişken bir caz müzisyeni ya da eski bir savaş gazisi" olduğu. Çünkü o günlerde şehir savaştan dönen, hayata uyum sağlayamayan ve bu yüzden suça bulaşanlarla dolup taşıyor.
Şüpheleri bir noktaya yoğunlaştıran şey ise şehrin dışında arazi satın alanların öldürülmesi. Peki, Baltacı neden bu kişileri hedef seçiyor? Dedektifleri meraklandıran soruların başında bu geliyor. Öte yandan katilin balta kullanıp olay yerine tarot kartları bırakması, dedektiflere "Cinayetler doğaüstü bir adalet arayışı mı?" sorusunu da sorduruyor. Fakat havada uçuşan onca olasılığa rağmen, Baltacı'nın bir kan davası güttüğü düşünülüyor. Bu da ancak bir mafya hesaplaşmasının görünen yüzü olabilir: Hayalet bir katil ve onu kiralayan perde gerisindeki isimler. İşte zihni zorlayan bir ihtimal daha. Tarot kartlarının varlığı, iblis söylentisi ve cazdan bahseden Baltacı'nın mektubu, ilgiyi siyahilere ve ırkçı bir hesaplaşmaya yöneltmek için yazılmış olabilir mi? Olur mu olur çünkü orası New Orleans.
Celestin'in New Orleans'ı mekân olarak seçmesi ilginç. Dört bir yanı kasırgalar, suç çeteleri, yasaklar, tabular ve cazla çevrili şehirde hemen her şey bulanıklaşabiliyor. Böyle bir ortamda cinayetlerin neden ve nasıl işlendiğine odaklanmalı. Celestin'in kimi dramlar da barındıran romanı, New Orleans'ın bugünkü gibi dün de fırtınalı ve tekinsiz bir yer olduğunu gösteriyor. Yaşananlar, kentte pek çok şeyin öngörülemezliğini kanıtlıyor.
alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr
New Orleans Cinayetleri/ Ray Celestin/ Çeviren: D. Kemal Tarım/ Esen Kitap/ 432 s.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Emekliye iyi haber yok!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev