Resim, Heykel Derken...
Gazetecilerin ve yazarların tutuklanması, basılmayan kitapların toplatılması resimlerin sansürlenmesi, heykellerin yıkılması derken sıra geldi tiyatrolara...
Son günlerde; tiyatrolar ve tiyatro sanatçıları üzerinde büyük fırtınalar koparılıyor. Tartışmaların fitili İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ateşlendi. Özeti; belediyeden maaş alan sanatçılar iktidarı ya da bağlı bulundukları yönetimleri eleştiremez... Eleştirirlerse ne olur? O zaman, Şehir Tiyatroları’nda oynanacak oyunu belediyenin memurları belirler…
Tartışmaya Başbakan da katıldı, belediye başkanına destek çıktı ve tiyatroların özelleştirileceğini söyledi. Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre; Başbakanlıkta Devlet Tiyatroları’nı lağvetmek üzere çalışmalar başlatılmış bile...
Öyle ya, Başbakan söyler de ilgililer hiç durur mu? Anında hiç sorgulamadan, doğrusunu eğrisini düşünmeden çalışmalar başlatılır...
Tüm bu olayların temelinde; son zamanlarda kimi sanatçıların iktidara karşı eleştirel tutum takınmaları vardır. Ne yazık ki siyasal iktidar, eleştiriden hiç haz etmemektedir. Kendini eleştiren kişi ve kurumlara karşı hangi yol ve yöntem bulabilirse bulup hizaya çekmek istemektedir. Şimdi sıra tiyatrolarda ve tiyatro sanatçılarındadır.
Oysa, tiyatroların ve sanatçıların görevi iktidarları alkışlamak değildir. Kendisi de tiyatro sanatçısı olan şair Suat Taşer, bir yazısında, tiyatronun ve oyun yazarının asıl görevinin doğaya ayna tutmak olduğunu belirtir. Bu aynada yüzünü gören kişilerin ya başını çevireceğini, ya aynadaki görüntüsüne tüküreceğini ya da aynaya kıracakmış gibi yumruk sıkacağını söyler ve ekler: “Tiyatrodan beklediğimiz, bize yüzümüzü olduğu gibi göstermesidir. Göstersin ki yüzümüzün ne durumda olduğunu bilelim, bilelim de yarası, çıbanı varsa gidermenin çaresine bakalım. Ne çare ki gerçek sanatçı olmak kolay tehlikesiz bir iş değildir. Hatta gerçek sanatçı olmak, bir çeşit kahramanlıktır diyebiliriz. Bu nedenle tiyatro sanatının da, tiyatro sanatçılarının da öz anlamda kahraman olmaları gerekmektedir. Aksi halde bu sanatın, kişileri, toplumları avutmaktan başka yapacak işleri kalmaz…”
Bugün ülkemizde sanatçıların, yazarların, gazetecilerin, yurtseverlerin, aydınların önünde iki yol vardır. Birincisi: Öz anlamda gerçek sanatçı olmak... İkincisi: Toplumu oyalayan, uyutan, avutan oyuncular olmak...
Bakalım hangisi daha çok tercih edilecek...
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!